Ali Yazar

 

Türkçe Takvim

Türkischer Kalender

 

1.1.

1   OCAK

 

RAB'be güven, iyilik et.

Mezmur 37: 3

 

Vertraue auf den HERRN und tu Gutes.

Psalm 37, 3

 

Yeni yıla istesek de istemesek de girdik değerli okuyucumuz. Peki, bu yeni yıla girmek senin yaşamında herhangi bir şeyi değiştirdi mi? Sanmıyorum. Senin yaşamında hiçbir şeyi değişmedi. Bugünün dünden daha iyi, daha umutlu, daha sağlıklı, barışçıl, daha merhametli bir gün olmadığını görüyorsun. Kaygı ve korkuların, dertlerin varsa, onlar yerinde duruyor, aile içerisinde büyük sorunların varsa, baskıya uğramaktaysan, bu yine sürüyor. İşsiz isen, işsizliğin sürmektedir. Yüreğinde kin, nefret, öç alıcılık varsa, yine görüyorsun ki, yeni yıla girmekle, yeni yıl kutlamaları senin yüreğini değiştirmedi. Tüm bunlara rağmen, Davut Peygamber, ARAB=be güven!@ diyor. Çünkü gerçek bereketin, yardımın, sıkıntılarda tesellinin kaynağı Tanrı=dır. Bizim de yürekten dileğimiz sizler için budur: RAB=be güvenin!

 

 

 


2.1.

2  OCAK

 

RAB=be güvenenleri O=nun sevgisi kuşatır.

Mezmur 32: 10 b

 

 Die, die auf den Herrn vertrauen, umgibt er mit Liebe.

 

 Psalm 32, 10 b

 

 der, der vertraut: güvenen

   die Liebe: sevgi

   umgeben: kuşatmak

 

İnsan her zaman yaşamını, ruhunu besleyen, hayatına, yaşamasına bir anlam veren sevgiyi arar. Yaşayabilmek için havaya, suya, güneşe, yiyeceğe ihtiyacımız vardır. Ruhumuzun da sağlıklı beslenebilmesi, yaşayabilmesi için sevgiye ihtiyacı vardır. Sevgi olmadan aile ve insanlar arası sağlıklı ilişki, bağlantı, iletişim de kurulamaz. Sevgi eksikliği insanda güvensizlik yaratır.

 

Davut Peygamber, ARAB=be güven@ dediği zaman, Tanrı=nın sevgisinden, ilgisinden de söz ediyordu. Bu Tanrı=ya güvenebilirsin, çünkü bu Tanrı seninle ilgilenmekte, seni gerçekten sevmektedir. Bu Tanrı=ya güvenebilirsin, çünkü O sana çok büyük bir değer vermektedir. Sen bu Tanrı=nın önünde çok çok değerlisin. Bu Tanrı=ya güvenebilirsin, çünkü bu Tanrı güvenilirdir. Gel kardeşim, sen de yeni yıla bu kararla gir!


3.1.

3 OCAK

 

Ne mutludur o adama ki, güvendiği RAB=dir.

 

Mezmur 40: 4

 

 Glücklich der Mensch, der auf den Herrn vertraut.

 

 Psalm 40, 5

 

 glücklich: mutlu

   wie glücklich: ne mutlu

 

Belki annen baban sana yeterince ilgi gösteremedi, seninle ilgilenmedi ve seni yeterince sevmedi. Onların seni bir kere kucaklamalarını, >seni seviyoruz oğlum ya da kızım= demelerini istedin, ama onlar bunu hiçbir zaman yapmadılar. Belki toplumda istenmeyen biriydin ve hep geri itildin. Belki kendini hep değersiz, bir hiç gördün. Bu nedenle de güvenin yıkıldı. Ya da seni seven ve güven duyduğun insanları yitirdin, bu nedenle de kendini hep kaygı, korku ve güvensizlik içerisinde görüyorsun. Belki de birisini severek ve ona güvenerek evlendin, ama şimdi o sevdiğin, güvendiğin insan seni hayal kırıklığına uğrattı. Yaşamdaki bu olumsuzlukları daha da uzatabiliriz; ama değerli okuyucum, şunu bilmelisin ki, sen Tanrı=ya değerlisin, Tanrı seni sevmektedir. Bu Tanrı sonsuzdur, sevgisi, ilgisi de sonsuzdur. O=na güven, O=na sırtını daya. O seni hiçbir zaman bırakmaz. O seni hayal kırıklığına uğratmaz. O, sorunlarını, seni ezen kaygılarını bilir ve seni teselli etmek ister.


4.1.

4 OCAK

 

Her şeyi RAB=be bırak, O=na güven, O, gerekeni yapar.

 

Mezmur 37: 5

 

 Überlass alles dem Herrn und vertraue auf ihn, so wird er handeln.

 

 Psalm 37, 5

 

 überlassen, anvertrauen: bırakmak

   tun, machen, handeln: yapmak

 

Davut peygamber büyük sıkıntılardan, elem ve acılardan geçti. Ama o, Tanrı=nın sadakatini gördü. ABenim yapacağım, RAB=be güvenmektir. Yaşantım, hayatım Tanrı=nın ellerindedir. Ben O=na güvendiğim zaman, O, gerekeni yapar. Güveneceğim bu Tanrı diri bir Tanrı=dır. Diri, yaşayan ve sevgi olan bu Tanrı=ya güveneceğim@ dedi.

 

Güvenmek nedir? Bunu bir örnekle açıklayayım: İlkcan, yüksek bir yerdedir. Babası aşağıdan, Aatla kızım@ diyor ve bir bakmışsın ki, İlkcan kendisini bırakıveriyor aşağıya. Neden? Çünkü babasına güveniyor. Biliyor ki, babası onu yakalayacak. Hiçbir şekilde yere düşmesine izin vermeyecek. Davut peygamber de, ARAB=be güven@ dediği zaman, kendimizi O=na bırakmamızı belirtiyor. Bunu yaptığımızda O, gereken desteği, gücü, teselliyi sağlayacaktır.


5.1.

5 OCAK

 

RAB=be umut bağla, O=nun yolunu tut.

 

Mezmur 37: 34

 

 Hoffe auf den Herrn und halte seinen Weg ein.

 

 Psalm 37, 34

 

 hoffen: umut bağlamak

   halten, einhalten, festhalten: tutmak

 

Mezmur yazarı, mala mülke, ona buna umut bağlamayın, ancak Rabbe umut bağlayın, diyor. Yaşamın acı tecrübeleri, geçici şeylere umut bağlayanların sonunda büyük hayal kırıklıklarına uğradıklarını göstermektedir. Sen yaşamında nelere umut bağladın? Umudun hayal kırıklığına dönüştüğüne tanık oldun mu? Kim bilir, belki de en çok saydığın, sevdiğin kişilerden darbe yedin! Peki ama geleceğe hangi umutla bakıyorsun? Beklediğin umutlar doğrultusunda taşıdığın güvence nedir? Pek çok kişi şimdiden kendilerini hayal kırıklığına hazırlamaktadır. Konuyla ilgili olarak Rabbin Sözü şöyle yazar: Aİnsana güvenen ve kendi gücüne dayanan, yüreği Rabden ayrılan insan lanetlidir@ (Yeremya 17: 5). İnsanlara umut bağlayıp da hayal kırıklığına uğrayanların haddi hesabı yoktur! Öyleyse kalıcı ve emin bir umudu size kim verebilir? Ancak yaşayan ve diri olan Tanrı. İşte şimdi bu umudu Tanrı size sunuyor.


6.1.

6 OCAK

 

Sana güvenirim korktuğum zaman.

Mezmur 56: 3

 

Wenn ich mich fürchte, vertraue ich auf dich.

 Psalm 56, 3

 

 Angst haben, sich fürchten: korkmak

   wenn ich mich fürchte: korktuğum zaman

 

Davut peygamber, Mezmur 56=da şöyle der: ASana güvenirim korktuğum zaman, ya Rab. Tanrı=ya, sözünü övdüğüm Tanrı=ya güvenirim ben, korkmam!@ Yeşaya Peygamber de şöyle seslendi: ATanrı benim kurtuluşumdur; güveneceğim ve yılmayacağım@ (Yeşaya 12: 2).

 

Değerli okuyucumuz, hiç kuşku yok ki, senin de bir sürü korkuların, kaygıların vardır. Özellikle günümüzde korkmamak elde değil! Peki, senin bu korkulu, kaygılı günlerinde güveneceğin biri var mıdır? Sen de Tanrı=ya yılmadan güvenebilirsin. Davut ve Yeşaya peygamberler Rabbe güvendiler ve bu güvenleri onlara hiç bir zaman yıkım ya da utanç getirmedi. Senin korkularının, kaygılarının ne olduğunu bilmiyorum, ama şunu biliyorum ki, her insanın yüreğinde bir sürü korku ve kaygı vardır. Sen de böyle anlarında Rabbe güven!


7.1.

7 OCAK

 

Bir anne oğlunu teselli ettiği gibi, ben de sizi teselli edeceğim.

Yeşaya 66: 13

 

 Wie eine Mutter ihren Sohn tröstet, so will ich euch trösten.

 Jesaja 66, 13

 

 trösten: teselli etmek

   ich werde euch trösten: sizi teselli edeceğim

   der Trost: teselli, avuntu

 

Korkunç bir fırtına, yağmur ve şimşekler tüm gece boyu devam ediyordu. Ercan birdenbire rüyadan korkuyla uyandı. Neredeydi? Rüzgâr penceresinin camını kamçılıyor, yağmur dere suları gibi camın üstünden kıvrılarak akıyordu. Aniden bir şimşek, ardından korkunç ve dehşet verici bir gök gürültüsü Ercan=ı daha da korkuttu. Çocuk korkuyla, AAnneciğim!@ diye bağırdı. Yatağından fırladı, koşarak annesinin yatağının yanına geldi. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. AAnneciğim!@ dedi. Annesinin yumuşak eli başını okşadı, sevecen kolları onu sardı. Annesi, ANeden korkuyorsun yavrum? Korkacak bir şey yok! Bak işte ben buradayım. Korkma yavrum!@ diyerek onu geri yatağına götürdü; iki taraftan yorganını bastırdı ve tekrar, >Allah rahatlık versin= diyerek, yanaklarından öptü. Biraz sonra çocuk tatlı ve derin bir uykuya dalmış, mışıl mışıl uyuyordu.


8.1

8  OCAK

 

Bir anne oğlunu teselli ettiği gibi, ben de sizi teselli edeceğim.

 

Yeşaya 66: 13

 

Aradan yıllar geçti; bu çocuk büyüdü, kocaman bir adam oldu. Ara sıra yaşamın fırtınaları ona da çarpıyordu. Bir gece ise sıkıntılı bir şekilde uykudan uyandı. İçi kederle dolmuştu. Yatağında açtığı gözlerini karanlıklara dikti. Onu korkutan ve üzen şeyler kafasının içinden bir filim şeridi gibi geçiyordu, hem de tekrar ve tekrar. Gölgeler, kötü ve uğursuz şüpheler sanki gecenin içinden çıkıp, şekil alıyor gibiydi. Küçükken o fırtına gecesinde duyduğu korku ve dehşet yine üzerine çökmüştü. Birini imdada çağırmak istedi, fakat şimdi annesi de yoktu, babası da. Ama o, sıkıntı zamanında baş vurabileceği birini biliyor ve tanıyordu. Tanrı=nın Sözü=nden bir ayet benliğini sardı, beyninde şimşek gibi çaktı: ABir anne oğlunu teselli ettiği gibi, ben de sizi teselli edeceğim@ (Yeşaya 66: 13). Adam, ATanrım!@ diye seslendi sessizce.

 

 


 9.1.

9 OCAK

 

Korkma, çünkü ben seninle beraberim.

Yeşaya 43: 5

 

Bir gece karanlıkta korku içinde çırpınan bu adam yüreğinin derinliklerinden gelen bir sesle, AAllahım, korkuyorum. Bana yardım et@ diye feryat etti. Bunun üzerine gecenin karanlığında ruhunun ta derinliklerinden bir ses konuştu ona. Bu ses sanki uzun yıllar önce annesinin dudaklarından işittiği sözlerdi: ANeden korkuyorsun yavrum? İşte ben buradayım. Korkacak bir şey yok!@

 

Çok şaşırdı. Çünkü Tanrı=nın Sözü=nde şöyle yazılıydı: AKorkma, çünkü ben seninle beraberim; kurtarıcın Rab benim. Bir anne kendi yavrusunu hiç unutabilir mi? Elbette ki, hayır. Ama bir anne bunu yapsa bile, ben seni unutmam! Korkma, ben yanındayım, seninleyim@ (Yeşaya 43:5; 49:15). Bunun üzerine adamın içini, gönlünü bir huzur, bir rahatlık sardı.

 

 

 


10.1.

10 OCAK

 

Bir anne emzikteki yavrusunu unutabilir mi? ... Ama ben seni unutmam!

 

Yeşaya 49: 15

 

Sevgili okuyucumuz, birkaç günden beri yağmurlu, gök gürlemelerinin yoğun olduğu bir gecede korkuyla uyanan bir çocuktan söz ettik. Özellikle korkuyla annesine gelen ve annesinin sözleriyle cesaret alan, korkularını atan, sonra büyüyen bu çocuk kimdi, biliyor musunuz? Belki sen, belki ben! Bu öykü kısmen de olsa bugün her insanın yaşamına uygulanabilir. Fakat burada büyük bir sır var. Çocuk annesinden niçin cesaret almıştı? Neden annesinin söylemiş olduğu >korkma yavrum, bak işte ben buradayım= sözü ona bu kadar güven vermişti? Çünkü çocuk annesinin kendisini sevdiğini biliyordu ve onun sevgisinden emindi. Bu yüzden o da annesini seviyor, ona güveniyor ve onun şefkatli, sevecen ve koruyucu sevgisine inanıyordu. İşte bu iman ve güven bizim ruhsal hayatımızda da çok önemli rol oynar.

 

 


11.1.

11 OCAK

 

Sevgide korku yoktur, ancak yetkin sevgi korkuyu dışarı atar. Çünkü korkuda işkence vardır.

1 Yuhanna 4: 18

 

Küçükken korktuğunda, annesine koşup teselli bulan çocuk büyüyünce yine zaman zaman yaşamın çetin sorunları karşısında korkulara kapıldı. Ne var ki, onun gideceği, güveneceği bir Rabbi vardı. Korkulu bir gecede, AEy Rab, korkuyorum, bana yardım et@ dediği anda yüreğinde bir teselli buldu. Çünkü bu adam, Tanrı=nın kendisini şefkatli, sevecen ve koruyucu bir sevgiyle sevdiğinden emindi. Bu nedenle de o Tanrı=yı seviyor, O=na güveniyor, O=nun mutlak ve koruyucu sevgisine tüm kalbiyle inanıyordu. Sevgi korkuyu dışarı atar. İşte gerçek iman bunu verir.

 

Tanrı Sözü, Asevgide korku yoktur, ancak yetkin, yani kâmil sevgi korkuyu dışarı atar. Çünkü korkuda işkence vardır@ diyor.

Senin durumun nasıl dostum? Korkularında kendisine gidebileceğin, güvenebileceğin biri var mı? İsa Mesih=in şu çağrısı sana da yöneltilmiştir: AEy bütün yükleri ağır olanlar bana gelin. Ben size rahat veririm@ (Matta 11:28).


12.1.

 12  OCAK

 

Ölüm gölgesinde gezsem bile şerden korkmam, çünkü Sen benimle berabersin.

Mezmur 23: 4

 

Davut peygamber 23=üncü Mezmurunda şöyle dedi: AKötülükten korkmam; çünkü RAB sen benimle berabersin. Çomağın, değneğin güven verir bana@.

 

Tanrı bizim de aynı güvenle bu sözleri söylememizi ister. Sırtımızı korkularımıza çevirip Tanrı=nın şefkatli yüzüne bakıp, çocukluğumuzda bize annelerimizin ya da babalarımızın söylediği >Neden korkuyorsun? Korkacak bir şey yok yavrum= diyen sözlerini Tanrı=nın ağzından işitecek olursak, yaşama sanatında epey ilerlemiş oluruz.

 

Tanrı, ABir anne kendi yavrusunu unutmaz, ama unutsa bile, ben seni asla unutmam@ sözleriyle bizlere korkmamamızı ve her zaman Kendisinin bizlerle birlikte olduğunu söylemek istiyordu.


 13.1.

13 OCAK

 

Hiçbir şeyde kaygılanmayın. Ama her bir konuda dua ve dilekle, şükran dolu bir yürekle isteklerinizi Tanrı=ya bildirin.

 

Filipililer 4: 6

 

 Sorgt euch um nichts. Lasst aber in allen Fällen eure Anliegen vor Gott kundwerden, durch Gebet und Flehen und mit einem Herzen voll Dankbarkeit.

 

 Philipper 4, 6

 

 sich sorgen, sich Sorgen machen: kaygılanmak, kaygı çekmek

   kundwerden lassen, mitteilen, melden: bildirmek

 

Bugün işlerinde başarısızlıkla karşılaşan ya da ilerlemeyen birçok insan vardır. Endişe ve korku, onların akıl yeteneklerinin serbest çalışmasına engel olmaktadır. Örneğin, her sabah işine giden birinin tüm işlerini gerektiği gibi yapabilmesi için, bu kimsenin ruhu ve aklı esenlik içinde olmalıdır. Eğer onun yüreğini endişe ve korku sarmışsa, doğru dürüst iş göremez, başarılı olamaz. Bazıları, benim bu kocamın ya da karımın hali ne olacak, diye düşünüyor ve üzülüyor; piyasayı düşünerek, kendi işleri neye varacak diye düşünüyor, üzülüyor. Şu çocuğumun durumu ne olacak diye düşünüyor ve üzülüyor. Bu ülkenin hali ne olacak diye düşünüyor, üzülüyor. Geleceğini düşünüyor, üzülüyor. Bir hastalığa yakalanmaktan korkuyor, üzülüyor. Ve daha neler neler. Ama Tanrı Sözü şöyle diyor: ARab Benim ve Beni bekleyenler utandırılmayacaktır.@ Dostum, Rabbe bakmayı, Rabbe güvenmeyi ve O=nu beklemeyi öğrenelim!


 14.1.

14  OCAK

 

Rabbe güvenen, güvenlikte olur.

Süleyman=ın Özdeyişleri 29: 25

 

 Wer auf den Herrn vertraut, ist in Sicherheit.

 Sprüche 29, 25

 

 vertrauen, sich (auf etwas/jemanden) verlassen: güvenmek

   die Sicherheit: emniyet

   in Sicherheit: emniyette

 

Bir küçük çocuk annesine, ACesaret nedir, anneciğim? Mahallemizdeki o kedinin korktuğu zaman sırtını kabartarak acayip ses çıkarması ve hırlaması mı cesarettir?@ diye sordu. Annesi çocuğuna, cesaretin gerçek anlamını anlatacak bir yol düşünmeye çalıştı. Çünkü ana babanın çocuklarına öğretebilecekleri ilk ve en güzel dersin cesaret olduğuna inanıyordu. Çocuğuyla bir gezintiye çıktı. Bir hayli yürüdükten sonra, orman yangınının tahrip etmiş olduğu bir yere geldiler. Yangından kapkara kesilmiş olan bu sahada mini minicik kırmızı bir çiçek gördüler. Anne, bu küçük, cesur ve iyimserlik ifadesiyle dolu çiçekçiği göstererek, ABak yavrum, işte cesaret budur! Yangının geçtiği bu kara toprakta yaşayan narin, kırmızı bir çiçek bence cesaretin en güzel örneğidir@ dedi.

 

Zor ve çetin anlarda Rabbe güvenmek harikadır! Rabbe güvenmek, kişiyi güvenlikte tutar!


 15.1.

15  OCAK

 

Tanrı bize sığınacak yer ve kuvvettir, sıkıntıda hemen hazır yardımcıdır.

Mezmur 46: 1

 

 Gott ist uns Zufluchtsort und Stärke, ein bewährter Helfer in Bedrängnis.

 Psalm 46, 1

 

 der Zufluchtsort: sığınacak yer, sığınak

   die Stärke: kuvvet, kudret, güç

   die Bedrängnis: sıkıntı

 

Bir çocuğun annesine sorduğu, ACesaret nedir?@ sorusuna anne, orman yangınının tahrip etmiş olduğu, çoraklaşmış olan bir alanda bir kırmızı çiçeği göstererek, ABak yavrum, işte cesaret budur!@ yanıtını verdi. AYangının geçtiği bu kara toprakta narin, kırmızı bir çiçek, burada açıvermiş! Bu çiçeğin böyle bir yerde kendini göstermesi gerçekten çok güzel bir cesaret örneğidir, değil mi?@

 

Her insanın hayatında bir gün felaket yangınları çıkabilir. Yangının bıraktığı bir harabenin karanlığında bir umut ışığı görmek güçtür; fakat yangından çıkmış kuru bir toprakta cesaret çiçeğini bulmaya çalışmalıyız. Bir tek cesaret çiçeği, yengi kazanacak yaşamın müjdecisidir. Bu cesaret çiçeği ancak Rabbe sığınmak ve O=na güvenmekle açar.


 16.1.

16 OCAK

 

Ne yiyeceğiz, ne içeceğiz diye canınız konusunda ve ne giyeceğiz diye bedeniniz konusunda kaygılanmayın.

Matta 6: 25

 

Macht euch keine Sorgen um euer Leben, was ihr essen und was ihr trinken werdet, und auch nicht um euren Leib, was ihr anziehen werdet.

 Matthäus 6, 25

 

 der Leib, der Körper: beden

   euer Leib, euer Körper: bedeniniz

 

Korku ve endişeden kurtulmanın bir yolu var mıdır? Bu sorunun en iyi yanıtını Tanrı=nın Sözü veriyor:

 

ANe yiyeceğiz, ne içeceğiz diye canınız konusunda ve ne giyeceğiz diye bedeniniz konusunda kaygılanmayın. Can yiyecekten, beden de giyecekten daha üstün değil mi?... Bakın göğün kuşlarına! Ne ekerler, ne biçerler, ne de ambarlara biriktirirler. Öyleyken göksel Babanız doyurur onları. Siz kuşlardan daha üstün önem taşımıyor musunuz? Hanginiz kaygılanmakla boyuna bir arşın ekleyebilir?... Siz her şeyden önce Tanrı=nın egemenliğini ve doğruluğunu arayın; bunların tümü size sağlanacaktır!@ (Matta 6: 25--27, 33).

 

Soru şu: Tanrı=ya ne kadar bağlıyız ve O=na ne kadar güveniyoruz? Tanrı=nın Sözü=nde verdiği vaatleri ne kadar öneme alıyoruz? ARabbe güvenen, O=nun sözlerini yaşamına alan güvenlikte olur@ diyor Tanrı Sözü (Süleyman=ın Özdeyişleri 29:25).


 17.1.

17 OCAK

 

Ne yiyeceğiz, ne içeceğiz diye canınız konusunda ve ne giyeceğiz diye bedeniniz konusunda kaygılanmayın.

Matta 6: 25

 

Macht euch keine Sorgen um euer Leben, was ihr essen und was ihr trinken werdet, und auch nicht um euren Leib, was ihr anziehen werdet.

 Matthäus 6, 25

 

 mach dir keine Sorgen: kaygılanma

  macht euch keine Sorgen: kaygılanmayın

 

Kaygılanmayın, korkmayın sözleri ne demektir? Bu demek ki, yaşam ihtiyaçlarımız için endişe etmemiz, kaygılanmamız gerekmiyor. Asıl kazanılması gerekli olan, iç huzurudur; aklımızın, düşüncelerimizin ve ruhumuzun bir ahenk - uyum içerisinde olmasıdır. Öyle bir uyum ki, düzene sokulmuş ve bütünlenmiş bir kişiliği meydana getirsin. Böyle bir kişilik ise insan yaşamını etkileyecek ve düzenli bir duruma getirecektir. İsa Mesih=in verdiği bu öğüt Kutsal Kitap=ın başka yerlerinde de göze çarpar. Yani, gerçek iman aracılığıyla bütün üzüntülerimizi, kaygılarımızı, korkularımızı Tanrı=nın iyiliğine bırakma alışkanlığını edinmek, yaşamımıza Tanrı=nın gücünün akmasına neden olur ve başka türlü başaramayacağımız şeyleri başarma olanağını buluruz.


 18.1.

18  OCAK

 

Senin adını bilenler Sana güveneceklerdir. Çünkü Seni arayanları bırakmazsın, ya Rab.

Mezmur 9: 10

 

Auf dich vertrauen, die deinen Namen kennen; denn du verlässt die nicht, die dich suchen, HERR.

 Psalm 9, 11

 

 kennen, wissen: bilmek

   die deinen Namen kennen: senin adını bilenler

   suchen: aramak

   die dich suchen: seni arayanlar

 

Korkularımızı nasıl yenebiliriz? İnsan aklını, düşüncelerini Tanrı=ya yöneltince, aslında kendi düşüncelerine, kuruntularına, hatta kendi nefsine sırtını çevirmiş olur. Korku ve endişe, insanın kendisini çok düşünmesinden ve kendisini yaşamın merkezi etmesinden kaynaklanır. Bu tür düşünceleri besleyen kişinin durumu, bir kuluçkanın yumurtayı ısıtması gibi egosantrizm halidir, yani kişi dünyada kendi benliğini merkez saymaktadır. Aklımız gerçek ve hayali korkularımızın üzerinde kuluçkaya yatar, derken birçok yeni ufak tefek korkular çıkar ve kısa zamanda büyümeye başlar.

 

Hayatımızdan korkuları atmak istiyorsak, bu korkulara neden olan etkenleri bilmek, ama onlarla uğraşmak, onları düşünmek yerine, zamanımızı Tanrı=ya ve O=nun sözlerini okumaya ayırmalıyız.


 19.1.

19 OCAK

 

Korkuda işkence vardır.

1 Yuhanna 4: 18

 

In der Furcht ist Pein.

 1. Johannes 4, 18

 

 die Furcht: korku

     die Pein, die Qual, die Folter: işkence

     es gibt, es ist da, es ist vorhanden: var

 

Sevgili okuyucumuz, Tanrı Sözü, Akorkuda işkence vardır@ diyor. Gerçekten de korkularından ve kaygılarından kurtulmuş olan bir insan güçlüdür. Endişe, korku dolu bir kişi, daha mücadeleye girmeden yenilmiştir. Birçok insanın yaşamın sorunları altında ezilmesi, gerginlik ve korkudan kaynaklanmaktadır. Ruhlarının derinliklerindeki yaşam fırtınalarına karşı koyabilmeleri için onlara canlılık, güç verecek birisine ihtiyaçları vardır.

 

Yaşamınızı ve ruhunuzu Tanrı=nın inayetiyle doldurursanız, en şiddetli fırtınalara karşı koyacak güvenceye kavuşur ve her duruma göğüs gerebilirsiniz. Aynı zamanda korku ve endişe kasırgalarını aşacak güce sahip olursunuz.


 20.1.

20 OCAK

 

Senin Sözün (Yasan) benim zevkim olmasaydı, düşkünlüğümde yok olurdum.

Mezmur 119: 92

 

 Wäre nicht dein Wort (dein Gesetz) meine Freude gewesen, wäre ich in meinem Elend vergangen.

 

 Psalm 119, 92

 

 die Freude, das Vergnügen: zevk

   das Elend, die Not: düşkünlük, sıkıntı

   vergehen, zugrunde gehen: yok olmak, mahvolmak

 

El ve beden gücüyle çalışmak insan düşüncelerine doğru bir yön verir. Yani bazen bir sorun üzerinde o kadar çok kafa yorulur ki, bu tüm vücudu, aklı yıpratır. Şaşkınlığa düşmüş bir zihin ya da karmakarışık heyecanların etkisiyle kıvranan bir insanın en iyi ilacı elleriyle, vücuduyla çalışmasıdır. Örneğin, bir yeri boyamak, çamaşır yıkamak, bahçe varsa, orada çalışmak, ütü yapmak ya da buna benzer işlerle uğraşmak nice üzüntüleri hafifletmiş; nice zihin yorgunluklarını almıştır. Ama en başta gelen önemli uğraş, Tanrı=yı düşünmek, O=nun Sözlerini okuyup üzerinde kafa yormak, dua etmek, Tanrı=nın gücünün bizde işlemesine izin vermektir. Nitekim Davut peygamber 119. Mezmur=da AEğer senin Söz=ün benim zevk kaynağım olmasaydı, çektiğim acılardan yok olurdum@ der.


 21.1.

21 OCAK

 

RAB benim ışığım, kurtuluşumdur, kimseden korkmam. Rab yaşamımın kalesidir, kimseden yılmam.

Mezmur 27: 1

 

 Der Herr ist mein Licht und mein Heil, vor wem sollte ich mich fürchten? Der Herr ist meines Lebens Kraft, vor wem sollte ich erschrecken?

 

 Psalm 27, 1

 

 das Heil, die Befreiung, die Errettung: kurtuluş

   vor wem: kimden

   erschrecken: yılmak

 

Ünlü bir ruh doktoru, kendisine başvuran bir gence şu öğüdü verdi: Korkularının, kaygılarının önüne geçmek için kan ter içinde kalıncaya kadar sporla uğraş; örneğin, her akşam yorgunluktan bitkin hale gelinceye kadar koşarak mahallenin etrafını dolaş.

 

Korkuyu yenmek için, mahalle etrafında koşarak dolaşmaktan başka yapacak daha iyi şeyler vardır. Bazılarımız istesek de mahalleyi koşarak dolaşamayız. Buna ya yaşımız, ya çevremiz, ya işimiz ya da kalbimiz, tansiyonumuz izin vermez. Sonra tabii, ya komşular ne düşünür, derdi de var. Davut peygamber şöyle diyor: ABeni koruyacak, ışığa kavuşturacak, kurtaracak olan Rabdir. Öyleyse öteki şeylerden korkmama ne gerek var? Rabbe güveneceğim!@ Sen de değerli dostum, böyle diyebilir misin? Eğer Rab senin de kişisel kurtarıcın değilse, bunu diyemesin. Ama Rab senin de kurtarıcın olmak istiyor!


 22.1.

22 OCAK

 

Rabbe güven ve iyilik et; memlekette otur ve Rabbin sadakatiyle beslen.

Mezmur 37: 3

 

Vertraue auf den Herrn und tue Gutes; wohne im Land und übe Treue.

 Psalm 37, 3

 

 das Gute: iyilik

   Gutes tun: iyilik etmek

   das Land: memleket, ülke

   die Treue: sadakat

 

Yaşamdan, akıldan korkuları silmenin bir tek emin ve güvenilir yolu vardır. Bu da Tanrı=ya teslim olmaktır. Demek istiyorum ki, korkuyu emek vererek, mücadele ederek ya da irade gücüyle koparıp atmak çoğu zaman olanaksızdır. Elbette kişi hiçbir şeyden yılmamalı ve mücadele etmelidir, sorunun özünü ve kökenini bilmelidir; ama bunu yaparken de sırtını dayayacak biri olması gerekir. Tanrı=ya teslim olmak demek, kişinin bütün korku ve üzüntülerini, kaygılarını Tanrı=nın önüne getirmek ve tam bir güvenle geleceğini O=nun ellerine teslim etmek, demektir. O zaman yarın ne olacak, geleceğim nasıl olacak diye düşünüp tasalanmaya, kaygılanmaya, korkmaya gerek yoktur, çünkü Tanrı ihtiyaçlarımızın ne olduğunu bilir ve bunları karşılayarak bize yardım eder. Mezmur yazarı da, ARabbe güven ve iyilik et; memlekette otur ve Rabbin sadakatiyle beslen!@ diyor.


 23.1.

23 OCAK

 

Rabbe güvenen güvenlikte olur.

Süleyman=ın Özdeyişleri 29: 25

 

Wer auf den Herrn vertraut, ist in Sicherheit.

 Sprüche 29, 25

 

 die Sicherheit: emniyet

   in Sicherheit: emniyette

 

Yorgun bir çocuğu kucağınıza aldığınız oldu mu hiç? O, küçük vücudunu ellerinize, kollarınıza nasıl bıraktığını hatırlayın. Çocuk kucağınızda her gerginlikten kurtulmuş olarak rahat eder. Acaba beni taşıyabilecek mi, ben ona ağır gelir miyim diye düşünmez bile. Hatta düşeceğim diye de korkmaz. O size tam güvenmiş ve kendisini sizin kollarınıza bırakıvermiştir. Siz de bu yavrunun kalbindeki güveni hisseder ve onu bağrınıza daha sıkı basarsınız.

 

Bu tür sevgi ve güven büyüklerle yorgun ve uykulu çocuklar arasında geçerse, yaşamın karanlık gecelerinde yorgun ve bitkin hale gelmiş insanları Tanrı, sevecen kollarıyla daha çok bağrına basmaz mı? Hem de nasıl şefkatle bağrına basar!


 24.1.

24 OCAK

 

Bizi seven Mesih aracılığıyla bütün bunlarda kesin yengi bizimdir!

Romalılar 8: 37

 

Aber in diesem allen sind wir mehr als Überwinder durch Christus, der uns geliebt hat.

 Römer 8, 37

 

 durch Christus: Mesih aracılığıyla

   besiegen, überwinden: yenmek

   der Sieger, die Siegerin: galip, yenen

 

Kutsal Kitap=ta harika olan şu ayet yazılıdır: ABizi seven Mesih aracılığıyla bütün bunlarda kesin yengi bizimdir!@ (Rom.8:37).

Korkan ve cesareti kırılan bir insanın yapacağı iş, bu sözlere bakıp güvenmek olmalıdır. Tanrı=ya güvenmek, O=na sarılmak, O=na bakmak insana güç ve cesaret verir. Şunu da görüyoruz ki, Tanrı Sözü=ndeki imanı hakkıyla yaşayan kimsenin her zaman yüreği dayanıklı olur. Tanrı=ya inanan ve O=na olan imanla yaşayan hiçbir kimsenin bu güne kadar sorunlar, dertler karşısında yenildiğine tanık olmadım. Kutsal Kitap=ta geçen, ABeni güçlendiren Mesih aracılığıyla her duruma göğüs gerecek güce sahibim@ (Filipililer 4: 13) sözlerine tanıklık eden bir sürü insan tanıyorum. Sen de bu insanların tanıklıklarına katılabilirsin, eğer Rabbe gelip O=na iman edersen.


 25.1.

25 OCAK

 

Beni güçlendiren Mesih aracılığıyla her duruma göğüs gerecek güce sahibim.

Filipililer 4: 13

 

Alles vermag ich in dem, der mich kräftigt.

 Philipper 4, 13

 

 Widerstand leisten, die Stirn bieten: göğüs germek

   jede Lage: her durum

   allem gewachsen sein: her duruma göğüs gerecek güce sahip olmak

 

Elçi Pavlos, ABeni güçlendiren Mesih aracılığıyla her duruma göğüs gerecek güce sahibim@ dediğinde gerçekten de her şeyi, her durumu mu demek istiyor? Tabi ki, çatıya çıkıp da yere atlamanız anlamına gelmiyor bu. Pavlos, >Mesih=te her şeyi yapabilirim= diyor. Yani, Mesih=in sizin yaşamınız için olan isteğinin çerçevesinde.

 

Bizi seven Mesih aracılığıyla! İşin sırrı ve püf noktası buradadır. İnsanın kendi gücü yoktur. İnsan birçok sorunlar karşısında ezilip gider; çünkü yaşamın ağır sorunları, dertleri, kaygıları ve korkuları karşısında ona güç verecek birisi yoktur. Ancak insanı seven Tanrı dünyaya yolladığı Sözü, Ruhu olan Mesih İsa aracılığıyla O=na iman edenlere gereken gücü ve teselliyi veriyor. O=na güvenmek ve inanmak insana zorluklarda ve sarsıntılarda dayanma gücü verir.


 26.1.

26 OCAK

 

Beni güçlendiren Mesih aracılığıyla her duruma göğüs gerecek güce sahibim.

Filipililer 4: 13

 

Alles vermag ich in dem, der mich kräftigt.

 Philipper 4, 13

 

 die Kraft: güç

   stark werden, Kraft bekommen: güçlenmek

   kräftigen: güçlendirmek

 

ABeni kuvvetlendiren@ ya da Abana güç veren Mesih aracılığıyla.@ Size Kendi isteği olan her şeyi yapmak üzere kuvvet verecek ve yardım edecek olan Tanrı=nın kendisidir. Sizin ellerinize istediğiniz her şeyi yapmanız için sınırsız bir güç verdiğini söylemek istemediği kesindir. Bunun yerine, sizin için olan isteğinin çerçevesindeki her şeyi yapmakta size yardım edecektir. Ancak kendi inatçılığımızla ya da kardeşlerle bir araya gelmeme yüzünden Tanrı=nın isteği dışına çıkarsak, hayatımızda da barış ve sevinç olmayacaktır. Mesih=te kalırsak, Mesih=te her şeyi yapabiliriz. ASiz bende kalırsanız ve sözlerim sizde kalırsa, ne isterseniz dileyin, size verilecektir@ (Yu.15:7) dedi İsa Mesih. Bir şeyleri istemeden önce nerede olduğumuzdan emin olmalıyız.

 

Dostum, şunu vurgulamak istiyorum: Tanrı=nın isteğinde olmak elzemdir ve Tanrı=nın isteği de kendi Sözü=nde, Kutsal Kitap=a belirtilmiştir; bu nedenle Tanrı Sözü=nü sürekli okumak ve çalışmak gerekir.


 27.1.

27 OCAK

 

Beni güçlendiren Mesih aracılığıyla her duruma göğüs gerecek güce sahibim.

Filipililer 4: 13

 

Alles vermag ich in dem, der mich kräftigt.

 Philipper 4, 13

 

 durch, in: aracılığıyla

 

Birçok kişi küçük bir kursa girerlerse bunun bütün sorunlarını çözeceğini düşünürler. Ama çözmeyecektir. Bir kursa girmek için dünyanın parasını veren birini tanıyorum, bu kursun kendisine ve ailesine ne kadar yardım ettiğini, hayatlarında bir devrim yarattığını söyledi. Birkaç ay sonra, AŞimdi nasıl gidiyor?@ diye sordum. AKursa katılmadan önce olduğumuz yerdeyiz@ dedi. Sonra ona, ATanrı=nın Sözü=ne gerçekten ne kadar zaman ayırıyor ve onu okuyorsun?@ diye bir soru sordum. AÇok az@, dedi.

 

Dostum, Tanrı=nın Sözü yanıttır; bunun için de sizden para istemiyor! Neden sunulan o küçük kursları unutup Tanrı Sözü=nü ciddi bir şekilde çalışmıyor, okumuyorsunuz? Tanrı Sözü=nün bütününe girerseniz, Tanrı=nın bu hayat için olan isteğinin bütününe sahip olacak ve hayatınızı sürdürmek için bir temeliniz olacaktır. Tanrı=nın isteğinde olmanın ve Tanrı=nın isteğini yapmanın getirdiği bir sevinç, huzur, esenlik ve barış vardır.


 28.1.

28 OCAK

 

Rabbe güvenenler sarsılmaz; ebediyen durur.

Mezmur 125: 1

 

 Die auf den Herrn vertrauen, sind unerschütterlich; sie bleiben ewig bestehen.

 Psalm 125, 1

 

 erschüttern, schütteln, rütteln: sarsmak

   erschüttert werden: sarsılmak

   stehen, bestehen bleiben: durmak

 

Tüm gün çalıştınız ve yorgunsunuz. Bir an önce o güzelim yatağınıza yatmak istiyorsunuz. En sonunda saat geldi ve yatak odasına gittiniz. Şimdi ne yaparsınız? Bu yatak acaba beni taşır mı diye düşünmeye mi başlarsınız? Kesinlikle hayır. Kendinizi yatağınıza bırakıverirsiniz. Neden? Yanıtı basit: yatağınıza güveniyorsunuz. Sizi tutacağını, taşıyacağını biliyorsunuz. Yatağınızda Aya şimdi yatağım çökerse, yıkılırsa, ben de yere düşerim@ korkusuyla yatmazsınız, değil mi? İçinizde öyle bir endişe olsa, gözünüze uyku bile girmez. Yatağınızın güvenilir bir yer olduğunu bildiğinizden dolayı, vücudunuzu ona teslim edersiniz; yavaş yavaş tüm bedeniniz gevşer ve uykuya dalarsınız.

 

Bu, Tanrı=ya güvenmeyi simgeleyen güzel bir örnektir. Her durumda kendimizi Tanrı=ya bırakmak bizi dinlendirir, bize güç ve esenlik verir.


 29.1.

29 OCAK

 

Tanrı=nın Kendisini sevenlerle, amacı doğrultusunda çağrılanlarla birlikte her durumda iyilik için işlediğini biliriz.

Romalılar 8: 28

 

 Wir wissen, dass Gott bei denen, die ihn lieben, alles zum Guten führt, bei denen, die nach seinem Plan berufen sind.

 Römer 8, 28

 

 lieben: sevmek

   der Plan, die Absicht, das Ziel: amaç, niyet

 

Tanrı=ya mutlak bir şekilde iman eden, O=nun iyi ve güvenilir varlığına inanan, sanki her an başına bir iş gelecekmiş gibi kendini kuruntulara kaptırmaz; çeşitli sorunlar karşısında Tanrı=ya güvenebilir ve bu sorunları, dertleri O=nun ellerine teslim edebilir. Böyle bir imana sahip olanın yüreği rahatlar. Belki yaşamında olan birçok durumları anlamaz; belki de kafasını kurcalayan bazı sorunları vardır, ama yine de Tanrı=nın verdiği şu vaade güvenir ve O=na güvenir: ATanrı=nın Kendisini sevenlerle, amacı doğrultusunda çağrılanlarla birlikte her durumda yararlı yönde --iyilik için -- işlediğini bilir!@ (Romalılar 8: 28). Sonuçta da kalbinde huzur, yaşam merkezinde esenlik bulur. Her durumda Tanrı=nın onu koruduğunu ve koruyacağını bilir. Durum ne olursa olsun, Tanrı bu durumu onun yararı ve iyiliği için kullanacağını bilir. Bu da ona güç ve teselli verir.


 30.1.

30 OCAK

 

Beni güçlendiren Mesih aracılığıyla her duruma göğüs gerecek güce sahibim.

Filipililer 4: 13

 

Allem bin ich gewachsen in Christus, der mich kräftigt.

 Philipper 4, 13

 

 die Lage, die Situation: durum

   jede Lage: her durum

 

Değerli okuyucumuz, Tanrı=ya yüreğini açmış, yaşamını Rabbe vermiş ve O=na güvenerek dinlenmiş, barış, huzur, esenlik bulmuş bir iç durumu, bir yürek insanın kafasını, düşüncelerini durultur, yüreğini paklar. Böylece bu kimse sorunların içerisinde boğulup, tüm zamanını olumsuz düşüncelerle geçirmez. En kötü durumunda, kaygılarında, endişelerinde bile yine Tanrı=ya güvenir, O=na gelir, O=nun vereceği sakin bir kafayla ve güçle bu soruna karşı koyabilir. Ne diyordu Tanrı=nın Sözü? ABana güç veren Mesih aracılığıyla her duruma, her soruna, her zorluğa göğüs gerecek güce sahibim!@ Dikkat edin, kişinin kendisi kendi başına değildir burada, onun yanında duran ve ona güç veren Mesih İsa vardır. Ne mutlu o insana ki, Rabbe güvenir, O=na umut bağlar!


 31.1.

31 OCAK

 

Başlangıçta Tanrı gökleri ve yeri yarattı.

Yaratılış 1: 1

 

 Am Anfang schuf Gott die Himmel und die Erde.

 1. Mose 1, 1

 

 der Anfang: başlangıç

am Anfang: başlangıçta

schaffen, erschaffen: yaratmak

 

Ünlü bir varsayımcı canlıların ve her şeyin başlangıcı hakkında şöyle diyor: AMaddenin karışımı, maddenin dolaşımı, zamanla düzensiz geçmişten gelip düzene girişi, her şeyin başlangıcıdır.@

 

Ama Tanrı=nın Sözü diyor ki, ABaşlangıçta Tanrı gökleri ve yeri yarattı.@ Maddeyi ve evreni kim yarattı? Tanrı yarattı. Evrendeki düzeni kim kurdu? Tanrı kurdu. Peki Tanrı bu işleri ne zaman yaptı? İşte bu sorunun yanıtını hiç kimse bilmiyor; çünkü Tanrı bu bilgiyi bize vermiyor; yani evreni ne zaman yarattığını bizlere açıklamıyor. Kimisi, ABir milyar yıl önce@ diyor, kimisi ABeş milyar yıl önce@ diyor. Beş bin, beş milyon, beş milyar, elli milyar ya da beş yüz milyar! Kim bilebilir ki bunu? Bu da insanın ne kadar az bir bilgiye sahip olduğunu gösteriyor.


 1.2.

1 ŞUBAT

 

Tanrı, hiçliğin üzerine dünyayı asar.

Eyup 26: 7

 

Über dem Nichts hängt Gott die Erde auf.

Hiob 26, 7

 

 das Nichts: hiçlik

   über: üzerine

   aufhängen, hängen: asmak

 

Değerli okuyucumuz, Tanrı=yı hiçbir şekilde kısıtlayamayız. Rabbi zamana bağlayamayız. O, zamanın dışındadır; zaman dediğimiz sonsuzdur ve O=nundur. Bu güne kadar geçen sonsuzda Tanrı kendi işini yine kendi bildiği şekilde yapmıştır, yürütmüştür. Hem de sana ve bana sormadan. Bu evreni kurup düzenlemek için seni ve beni de beklememiştir. Yeryüzündeki insan, küçüklüğünü, ne kadar az ve kısıtlı bilgiye sahip olduğunu kabul eder; ama yine de büyük söz etmekten vazgeçmez. Ama Rab, hiçliğin üzerine, boşluğun üzerine dünyayı asandır. Tüm evreni kendi bilgeliğiyle yaratan, her galaksiyi, her yıldızı yerli yerine koyan, onların uyum içerisinde koyduğu yörüngede dönmesini sağlayandır!


 2.2.

2 ŞUBAT

 

Gökler Tanrı=nın yüceliğini beyan eder ve gök kubbesi de O=nun ellerinin işlerini ilan eder.

Mezmur 19: 1

 

Die Himmel erzählen die Herrlichkeit Gottes, und das Himmelsgewölbe verkündet seiner Hände Werk.

 Psalm 19, 1

 

 erzählen, kundtun: beyan etmek

   die Erklärung, die Darlegung: beyan

   das Gewölbe, die Kuppel: kubbe

 

Bir ozan şöyle sesleniyordu:

 

AEy bilgide cüce olan insan! Bir yıldızı yürütemezsin.

Dağları yükseltip okyanus kazamazsın.

Üstüne gelen geceden sıyrılıp kurtulamazsın.

Yaratan Tanrı=nı satamazsın.

Fakat imansızlığından ötürü gurur duyar

Ve büyük büyük konuşursun.@

 

Davut peygamber Tanrı=ya şöyle seslenmiştir: AGöklerini, ellerinin işlerini, koyduğun ay ve yıldızları görünce dedim, >İnsan nedir ki, Sen onu anasın? Ademoğlu nedir ki, Sen onu arayasın?=@ (Mezmur 8: 3--4) ve Davut şöyle devam ediyor: AGökler Tanrı=nın yüceliğini beyan eder ve gök kubbesi ellerinin işini ilan eder@ (Mezmur 19: 1).


 3.2.

3 ŞUBAT

 

Gökler Tanrı=nın yüceliğini beyan eder ve gök kubbesi de O=nun ellerinin işlerini ilan eder.

Mezmur 19: 1

 

 Die Himmel erzählen die Herrlichkeit Gottes und das Himmelsgewölbe verkündet seiner Hände Werk.

 

 Psalm 19, 1

 

 verkünden, proklamieren: ilan etmek

   die Hand: el

   seine Hände: elleri

 

Değerli okuyucumuz, yaratılış olayını iman ile kabul etmeliyiz. İnsan bilgisi bildiğimiz gibi oldukça kısıtlıdır. Evren ve tarih hakkında o kadar yetersiz bilgiye sahibiz ki, bir insan hakkında bile yeterince bilgiye sahip değiliz. Bu yüzden de insan bilgisi Tanrı=nın evreni, dünyayı, insanı yaratması hakkında bize bilgi veremiyor. Aynı zamanda insan bilgisi yaratılış işinin ne zaman olduğunu bilmekten de uzaktır.

 

Tanrı Sözü, AGökler Tanrı=nın görkemini açıklamakta; gök kubbesi de O=nun ellerinin eserini duyurmakta@ diyor. Tüm evreni bir sözle yaratan Tanrı, insana, sana özel bir değer vermektedir. Tanrı Sözü=nde yaratılışın tacı insandır, sensin, diyor. Böylesine harikadır insanın yaratılışı ve önemi.


 4.2.

4 ŞUBAT

 

İnsan, bilgeliğine göre övülür, ama yüreği eğri olan, hor görülür.

Süleyman=ın Özdeyişleri 12: 8

 

Ein Mensch wird gelobt nach dem Maß seiner Klugheit, aber wer ein verkehrtes Herz hat, wird verachtet.

Sprüche 12, 8

 

 loben: övmek

   gelobt werden: övülmek

   verachten: hor görmek

   verachtet werden: hor görülmek

 

Bir gün Nasrettin Hoca hayvan pazarına gider. Dolaşırken bir papağanın bir altına satıldığını görünce şaşırıp kalır. Hemen evine koşar, hindisini yakaladığı gibi a gelir. Fiyatını soranlara Abeş altın@ der. Herkes şaşırır. AAman Hocam, beş altınla beş inek alınır. Bu hindinin neresi beş altın eder ki?@ diye soranlara Hoca şu yanıt verir: ACanım, demin bir papağanı bir altına sattılar. Bu hindiyse beş papağan eder.@ AAma Hocam@ derler Ao bir papağandı, onun konuşma hüneri vardır. Senin bu hindinin nesi var ki?@ Hoca düşünür, taşınır, başını kaşır, hindisine bakar ve birden, AEvet@ der, Ao papağanın konuşma hüneri vardır, ama benim hindime bir bakın, onun de derin derin düşünme yeteneği vardır, baksanıza yüzüne!@

 

Bu nükte bize iki önemli gerçeği dile getirir. Konuşmak ve düşünmek. Konuşmak, düşünmek insana özgü niteliklerdir. İşte bu nitelikler insanı insan yapar.


 5.2.

5 ŞUBAT

 

Tanrı, insanı kendi benzeyişinde yarattı.

Yaratılış 1: 27

 

Gott schuf den Menschen nach seinem Bild.

1. Mose 1, 27

 

 (er)schaffen: yaratmak

   die Ähnlichkeit: benzeyiş

   nach seinem Bild: kendi benzeyişinde

 

İnsanı insan yapan niteliklerden biri onun düşünme yeteneğidir. İnsanın düşüncesi, onun anlayışı insanı hayvandan ayıran özelliktir. Hayvanlar içten gelen dürtü ve güdülere göre, insan ise hem bunlarla, hem de düşüncesiyle hareket eder. Yani, hem hayvanlarda, hem de insanlarda duyu organları vardır. Bu duyu organları bizi dış dünyada olup bitenlerden haberdar eder. Ama bu dış olaylar hakkında düşünmek, değerlendirmek, seçmek, kavramak, iyiyi kötü olandan ayırmak, sevmek, merhamet etmek, bağışlamak insana özgü niteliklerdir. Bu nitelikler aslında Tanrı=ya özgü niteliklerdir ve Tanrı kendi niteliklerinden insana verdi. Tanrı Sözü diyor ki, Tanrı insanı kendi benzerliğinde yarattı (Yaratılış 1: 27). Bu nedenle insanda Tanrı nitelikleri vardır. Bu niteliklerden biri düşünme özelliğidir.


 6.2.

6 ŞUBAT

 

Komşusunu hor görenin anlayışı eksiktir, anlayışlı adam ise dilini tutar.

Süleyman=ın Özdeyişleri 11: 12

 

Wer seinen Nächsten verachtet, ist unverständig; aber ein verständiger Mann schweigt.

Sprüche 11, 12

 

 der Nächste, der Nachbar: komşu

   verständig: anlayışlı

   schweigen: dilini tutmak, susmak

 

Daha önce dedik ki, düşünmek insana özgü bir niteliktir. Ama insanoğlu zamanla kendisine verilen bu değerli niteliği yozlaştırdı ve yozlaştırmayı da ne yazık ki halen sürdürmektedir.

 

İnsan düşünmeden birçok davranışlarda bulunur, birçok yönlere gider. Halkımız arasında sık sık Acahil adam@ deyimi kullanılır. AAh, falan adam cahildir, falan kadın cahildir, cehaletten bu işi yaptı@ diye konuşulur. ACahil@ sözcüğü hakkında hiç düşündünüz mü? Cahil sözü ne demektir ve cahil denildiğinde kastedilen nedir? Cahil, aslında düşüncesiz, anlayışsız, bilgisiz insan demektir. Düşünme yeteneğinden yoksun kalmış demektir. Düşünmeyen insan elbette seçemez, ayırt edemez ve iyiyi kötü olandan ayıramaz. Kimin arabasına binerse onun türküsünü çağırır. Yani bir papağan gibi orada burada duyduklarını tekrarlayıp durur. Sen böyle biri olmak ister misin? Hayır, diyeceğini biliyorum. Öyleyse takvim sayfalarımızı dikkatlice okumaya devam et.


 7.2.

7 ŞUBAT

 

 Bilge insan gibi kim vardır? Onun bilgeliği kendi yüzünü parlatır.

Vaiz 8: 1

 

 Wer ist wie der Weise? Die Weisheit des Menschen lässt sein Gesicht leuchten.

 Prediger 8, 1

 

 der Weise: bilge (insan)

   die Weisheit: bilgelik, hikmet

 

Cahil adam kimdi? Düşüncesiz, anlayışsız, bilgisiz insandır. Düşünme yeteneğinden yoksun kalmış birisidir. Akıllı, düşünen insan kimdir? Sadece üniversite bitiren insan mı? Kesinlikle hayır. Üniversite bitirmek iyi ve güzel bir şeydir. Bir ülkede ne kadar çok okumuş insan varsa, o oranda gelişme olur. Eğitim kesinlikle olmalıdır. Ama bu demek değil ki, okumayan insan ya da okuma olanağı bulamayan insan cahildir. Hayır, okul yüzü görmemiş pek çok akıllı ve düşünceli insan vardır. Aşık Veysel bunların arasında sadece biridir. Bu ozanımız yedi yaşındayken her iki gözünü kaybetti ve karanlıklara gömüldü. Ama o, derin düşünen, akıllı, bilge bir insandı. Onun çok derin, anlamlı şiirleri ve sözleri vardır. Örneğin, Veysel bir şiirinde cahil adama ilişkin şöyle yazdı: Aİnsan vardır ki kökten bitmedir. İnsan da vardır ki daldan yetmedir!@


 8.2.

8 ŞUBAT

 

İnsan, bilgeliğine göre övülür, ama yüreği eğri olan, hor görülür.

Süleyman=ın Özdeyişleri 12: 8

 

Ein Mensch wird gelobt nach dem Maß seiner Klugheit, aber wer ein verkehrtes Herz hat, wird verachtet.

 Sprüche 12, 8

 

 verkehrt, schief: eğri

   das Herz: yürek, kalp

 

Aşık Veysel, Aİnsan vardır ki kökten bitmedir, adam vardır ki daldan yetmedir@ diyerek harika bir şekilde cahil insanı betimliyor. Sonra ozanımız sözlerine şöyle devam eder: ADüşüncesiz, cahil adam kökü bırakır da dala sarılır. Çünkü dalın görünürde gölgesi var, meyvesi var ve gözüküyor. Kökün ise görünürde hiçbir şeyi yok; çünkü toprağın altındadır. Ne var ki, asıl gerekli olan köktür. Çünkü kök kesilirse dal kurur. Oysa dal kesilirse köke hiçbir şey olmaz. Tersine daha çok güçlenir. Şimdi biz kökü bırakır da dala sarılırsak tıpkı kuru bir çalıya benzemiş oluruz. Fakat kökten, temelden bittikçe -- büyüdükçe yeşerip meyve veririz. İşte benim gözümde cahil, düşüncesiz, hikmetsiz insan da kuru bir çalı gibidir; gördüğü ve tutunduğu sadece daldır!@

 

İşte size cahil insanın iyi bir tarifi! Bu testle kendini yokla dostum. Sen nerede duruyorsun?


 9.2.

9  ŞUBAT

 

Anlayış kazanmak gümüşten daha iyidir.

Süleyman=ın Özdeyişleri 16: 16

 

Einsicht erwerben ist besser als Silber.

Sprüche 16, 16

 

 gut: iyi

   besser: daha iyi

   besser als Silber: gümüşten daha iyi

 

Sevgili okuyucumuz, okul yüzü görmeyen değerli ozanımız Aşık Veysel, ADüşüncesiz, cahil adam kökü bırakır da dala sarılır@ sözleriyle ne kadar da çok derinlere iniyor, değil mi? Düşünmeyen, cahil insan orada burada duyduğu şeylerle yetinir; asıl olana, köke inmez, derin araştırmaz. Ne yazık ki bu, hem günlük yaşamda, hem ruhsal alanda, hem iman alanında, hem de Tanrı hakkında böyledir. İnsan Tanrı hakkında ya da O=nun sözleri hakkında ondan bundan bir şeyler duyar. Duyduğu bu sözlerle, >tamam, bu böyledir= deyip kestirip atar. Ya da ataları, dedeleri öyle dedi diye onların duyduklarını, gördüklerini doğru olarak kabul eder. Ve bununla yetinir. Ki bu, düşünen insan için hiç mi hiç yeterli ve doğru değildir. Doğru bilgi her zaman doğru kaynaktan ve doğru şekilde araştırıp bulmaktan gelir.


 10.2.

10  ŞUBAT

 

İsa Mesih şöyle diyor: Bu sözlerimi işitip uygulayan herkes evini kaya üzerinde kuran akıllı adama benzer.

 

Matta 7: 24

 

 Jesus Christus spricht: Wer diese meine Worte hört und sich nach ihnen richtet, der ist wie ein kluger Mann, der sein Haus auf Felsen baut.

 

 Matthäus 7, 24

 

 der Felsen, der Fels: kaya

 

Ozanımız, düşüncesiz adam kökü bırakır, dala sarılır. Dalın gölge ve meyvesini görür. Oysa kökün görünürde bir şeyi yok. Ama asıl olan köktür. Kök kesilirse dal kurur gider, ama dal kesilirse köke bir şey olmaz, demişti.

 

Düşünmeyen insan, sağda solda duyduğu şeylerle yetinir. Öğrendiği şeyleri doğru, farklı görüş ve inançları da hemen yanlış bulur. Konunun aslına, köküne inmez, derin araştırmaz. Böylece sağlam bir kökten ve sağlam bir temelden yoksun kalır. Sağlam temeli olmayan bir ev herhangi bir sarsıntıda yıkılır; bunun gibi de, ruhsal alanda sağlam temeli olmayan, en ufak bir sarsıntıda yıkılır. Ne mutludur o insana ki, yaşamını sağlam temeller üzerine kurmuştur!

 

Sana şu soruyu sormama izin ver: Senin Tanrı hakkındaki bilgin, inancın hangi temele, gerçeklere dayalıdır. Kendin bunları okuyup araştırarak mı buldun?


 11.2.

11  ŞUBAT

 

Gök ve yer geçecek, fakat benim sözlerim geçmeyecektir.

 

Matta 24: 35

 

 Himmel und Erde werden vergehen, aber meine Worte werden nicht vergehen.

 

 Matthäus 24, 35

 

 der Himmel: gök

   die Ort, die Stelle: yer

   Himmel und Erde: gök ve yer

 

Düşünmeyen insanın takındığı tutum ve davranışları incelemeye devam edelim. Düşünmeyen insan, sağda solda duymuş olduğu Aİncil değiştirilmiştir@ sözlerini durmadan tekrarlar durur. Bir konuşma oldu mu, Aİncil=in hükmü geçmiştir, onu papazlar keyiflerine göre değiştirdiler@ gibisinden sözler ortaya atar. Sonsuz bir Tanrı=nın Sözü=nün de Tanrı gibi sonsuz olduğunu niçin düşünmez! Sonsuz Olan, gücü her şeye yeten Tanrı=nın sözlerini topraktan yaratılan bir avuç insan nasıl değiştirebilir? Tanrı o kadar aciz ve güçsüz müdür ki, kendi sözlerini koruyamasın? Kimi insan İncil=in yüzünü bile görmemiştir, ama durmadan duyduğu sözleri tekrarlar durur. Oysa düşünen insan, AHele İncil=i bir alıp okuyayım. İçinde neler yazılıdır? Çelişki var mıdır? Tanrı, cennet, iman, günah ve kurtuluş hakkında ne diyor?@ der, ilgi gösterir, araştırmaya başlar ve işin derinine iner. Bu şekilde yaklaşım insan olmanın da bir sorumluluğudur.


 12.2.

12  ŞUBAT

 

Rab diyor: Gökler nasıl yerden yüksekse, yollarım sizin yollarınızdan ve düşüncelerinizden öyle yüksektir.

 

Yeşaya 55: 9

 

 So spricht der Herr: So wie der Himmel höher ist als die Erde, so sind meine Wege höher als eure Wege und meine Gedanken als eure Gedanken.

 

 Jesaja 55, 9

 

 der Weg: yol

   der Gedanke: düşünce

 

İncil şöyle diyor: ATanrı dünyayı o denli sevdi ki, biricik Oğlunu verdi, öyle ki, her kim O=na iman ederse yok olmasın, sonsuz yaşama kavuşsun@ (Yuhanna 3: 16). Bunu duyan düşüncesiz insan, hemen, Aİsa Tanrı=nın oğluysa, Tanrı=nın karısı da var mı?@ diye söz atar ortaya. Oysa düşünen insan, acaba Tanrı=nın Oğlu denmekle ne anlatılmak isteniyor diye düşünmeye başlar. Araştırır ve köke iner. Tanrı=nın İsa=ya AOğlum@ derken, O=nu dünyada kendisini temsil eden eşsiz birisi olarak göstermek istediğini görür. Bir babanın mirasçısı olan oğul, babası bulunmadığı zaman onun vekilidir. Tanrı da İsa=ya oğlum derken bunu göstermek istiyor. Düşünen insan hiçbir zaman Tanrı=nın eşi kimdir düşüncesizliğine ve akılsızlığına düşmez.


 13.2.

13  ŞUBAT

 

Herkes günah işledi ve Tanrı=nın yüceliğinden yoksun kaldı.

 

Romalılar 3: 23

 

 Denn alle haben gesündigt und erlangen nicht die Herrlichkeit Gottes.

 

 Römer 3, 23

 

 jeder: herkes

   sündigen: günah işlemek

   etwas entbehren, Mangel haben: yoksun kalmak

 

Sevgili okuyucumuz hem güncel yaşamımızda, hem de ruhsal gerçeklerle ilgilenirken oradan buradan duyduklarımızı bir papağan gibi tekrarlayıp durmak hiçbir zaman doğru bir yaklaşım değildir. İyi düşünerek, araştırarak kendimiz karar vermeliyiz; hatalarımızı görünce onları düzeltme yoluna da gitmeliyiz. Örneğin, size Agünahlısınız@ dersem, bunu hiç düşünmeden kabul etmeniz doğru olmaz. Yüreğinize bakmalı, kendi durumunuzu, tutumunuzu düşünmelisiniz. Düşünceli bir şekilde yüreğinizi araştırdığınız zaman Tanrı=nın söylemiş olduğu Aadamın yüreğinin düşünce ve niyetleri gençliğinden beri kötüdür@ sözünün gerçek olduğunu kendiniz anlayacaksınız. Bunu kendiniz keşfetmelisiniz. Günahlı olduğunuzu kendiniz gördüğünüz zaman, bundan kurtulmanın yolunu yine kendiniz aramalısınız. Bu insan olarak her birimizin sorumluluğu, doğruyu bilmek ve doğru olana sarılmaktır.


 14.2.

14  ŞUBAT

 

Günahın karşılığı ölümdür; fakat Tanrı=nın bağışı Rabbimiz Mesih İsa=da sonsuz yaşamdır.

 

Romalılar 6: 23

 

 Der Lohn der Sünde ist der Tod; Gottes Gabe aber ist ewiges Leben in Christus Jesus, unserem Herrn.

 

 Römer 6, 23

 

 der Tod: ölüm

   der Lohn, die Gegenleistung: karşılık

   ewig: sonsuz

 

Tanrı Sözü, her insanın günahlı olduğunu söyler. İnsan da kendi yüreğine, düşüncelerine bakarak bunun doğru olduğunu görmelidir. Günahlı biri olduğunuzu gördünüzse, Tanrı=nın Sözü=nün AGünahın karşılığı sonsuz ölümdür@ dediğini düşünün. Tanrı=nın Sözü=nü alıp okuyun, araştırın. Tanrı=nın Sözü şöyle diyor: Aİsa Mesih=e iman edenin günahları bağışlanır, Mesih=e bağlanan insan sonsuz yaşama kavuşur.@ Araştırıp düşünürseniz Tanrı=nın bu sözleriyle karşı karşıya geleceksiniz. Gerçek olana sarıldığınız takdirde sonsuz yaşama kavuşacaksınız. Bunları yazıyoruz, ama yine de bizim söylediklerimizle, yazdıklarımızla değil, Tanrı=nın size verdiği yeteneğinizle, aklınızla araştırmalısınız; kendinizi deney süzgecinden geçirmelisiniz ve derine inmelisiniz. O zaman sağlam ve kalıcı bir adım atmış olursunuz.


 15.2.

15  ŞUBAT

 

Anlayış kazanmak gümüşten daha iyidir.

 

Süleyman=ın Özdeyişleri 16: 16

 

 Einsicht erwerben ist besser als Silber.

 

 Sprüche 16, 16

 

 erwerben, gewinnen: kazanmak

   das Silber: gümüş

 

Hepimiz düşünmeden birçok davranışlarda bulunur ve hatalar yaparız. Bu da bir yerde biz insanların ne kadar günahlı, hatalı olduğunu gösterir. Ama hata yapıp da, bu hatasını düzeltmeye çalışmayan insan, düşünme yeteneğini boşu boşuna almış sayılır. Hele durum ölüm kalım sorunuysa, bunu ne kadar öneme almamız gerektiğini bilmem söylemeye gerek var mıdır? Önümüzde cennet, cehennem sorunu vardır. Öyleyse arkadaşım, neden kendiniz araştırıp düşünmeyesiniz? Mehmet böyle inanıyor, Hüseyin şöyle yapıyor diye sen neden onların yaptıklarını, benimsediklerini yapıp benimseyesin? Bir papağan gibi bir şeyi düşünmeden tekrarlamak yerine Tanrı=nın verdiği düşünme yeteneğini kullanarak düşünmek daha iyi değil mi?


 16.2.

16  ŞUBAT

 

Bilge insan gibi kim vardır? Onun bilgeliği kendi yüzünü parlatır.

 

Vaiz 8: 1

 

 Wer ist wie der Weise? Die Weisheit des Menschen lässt sein Gesicht leuchten.

 

 Prediger 8, 1

 

 wer: kim

   das Gesicht: yüz

 

Sevgili okuyucumuz, düşünerek karar verme durumu seni de yakından ilgilendiriyor. Bu sorun ölüm ve yaşam sorunudur. Duyulanlarla, söylenenlerle yetinmemelisin. Kendin araştır ve düşün. Daha önce vurguladığımız gibi, onun bunun söyledikleriyle yetinme. Tanrı sana harika bir akıl, düşünme yeteneğini verdi. Bir insan olarak gerçekleri araştırmak, derine inmek, doğru olanı bulmak senin de sorumluluğundur. Biz insanları hayvandan ayıran niteliklerden birisinin düşünmek olduğunu söylemiştik başta. Öyleyse, düşünmelisin, araştırmalısın. Eğer dışarıda görünen dala değil de köke inmek, köke sarılmak istiyorsan, düşünmek ve araştırmaktan başka seçeneğin yoktur. Düşünmek ve araştırmak senin sorumluluğundur bir insan olarak. Ya bir papağan gibi, onun bunun söylediklerini kabul edecek ve onlara bağlanacaksın, ya da Tanrı=nın sana verdiği aklını kullanarak kendin araştırıp gerçeği bulacak bu yaşamını bu gerçek üzerine kuracaksın. Kararı sen ver!


 17.2.

17 ŞUBAT

 

İman dışında Tanrı=yı hoşnut etmek olanaksızdır. Çünkü Tanrı=ya yaklaşan, ilkin O=nun var olduğuna ve kendisini arayanları ödüllendireceğine iman etmesi gerekir.

 

İbraniler 11: 6

 

 Ohne Glauben ist es unmöglich, Gott zu gefallen. Denn wer Gott naht, muss glauben, dass er ist und dass er die, die ihn suchen, belohnen wird.

 

 Hebräer 11, 6

 

 nahen, sich nähern: yaklaşmak

   unmöglich: olanaksız

 

Tanrısaymaz birisi Mesih inanlısı bir adama sorar, ATanrı vardır diyorsunuz, ama bunu nereden biliyorsunuz? Tanrı=yı hiç gördünüz mü? O=na hiç dokundunuz mu? O=nunla yüz yüze hiç konuştunuz mu? O=nu hiç kokladınız mı?@ Mesih inanlısı biraz düşündükten sonra şu yanıtı verir: AAklınızı hiç gördünüz mü? Ona hiç dokundunuz mu? Aklınızla hiç yüzyüze konuştunuz mu? Onu hiç kokladınız mı? Hayır, değil mi; ama buna rağmen, aklım var diyorsunuz!@ Peki ama, aklınızın var olduğunu nereden biliyorsunuz?

 

Aslında tüm evren, evrendeki düzen bize Tanrı=nın var olduğunu belirtir. Sonra Tanrı=nın Sözü bize O=nun varlığını beyan eder. Tanrı=nın Sözü=nü yaşamlarına alanlar, yaşamlarındaki değişikle Tanrı=nın var olduğunu bilirler. Tanrı=nın girdiği yaşam esenlik, huzur, barış ve sonsuz yaşam güvenliği olan bir yaşamdır. Buna her inanlı tanıklık eder. Buna sen de Tanrı=yı yaşamına alarak tanıklık edebilirsin.


 18.2.

18  ŞUBAT

 

Eğer evi Rab yapmazsa, yapıcılar boş yere çalışır.

 

Mezmur 127: 1

 

 Wenn der Herr das Haus nicht baut, arbeiten die Erbauer vergebens daran.

 

 Psalm 127, 1

 

 wenn: eğer

   das Haus: ev

   ein Haus bauen: ev yapmak

 

Süleyman peygamber, görkemiyle, zenginliğiyle ve daha da önemlisi, bilgeliğiyle tanınan bir insandı. Bu dünyada istediği her şeye sahip olabilen, istediğini elde eden bu bilge peygamber şunu öğrendi: Evi, yuvayı, aile ocağını Rab kurmalı, aile yaşamında Rab baş yeri tutmalıdır. Aileyi oluşturanın Tanrı olduğunu kavrayan, anlayan insan, ancak aile yaşamı içinde Tanrı=nın baş yeri tutması gerektiğini bilir. Ailede Tanrı=ya yer verilince, bu hem aile içindeki bireylere, hem de topluma yansır. Böyle bir aile ve toplum, gelen saldırılara göğüs gerebilecek durumdadır, dayanışma sağlıklıdır. Ne var ki, aile Tanrı=yı bir kenara itip dünyaya daldıkları, günahlı yaşam sürdürdükleri, kendi arzu ve isteklerinin peşinden gittikleri zaman, bu aile dağılır, aile fertlerinin yaşamları da sağlıklı olmaz.

 

Sana şu soruyu sormama izin ver. Senin aile yaşamında Rab nerededir?


 19.2.

19  ŞUBAT

 

Tanrı insanı Kendi suretinde erkek ve dişi olarak yarattı.

 

Yaratılış 1: 27

 

 Gott schuf den Menschen nach seinem Bild als Mann und Frau.

 

 1. Mose 1, 27

 

 schaffen, erschaffen: yaratmak

   das Aussehen, die Form, die Gestalt: suret

   nach seinem Bild: kendi suretinde

 

Değerli okuyucumuz, Tanrı insanı yaratırken, onları iki cins olarak yarattı ve onları bir aile ortamına koydu. Evlilikle onları perçinledi. Bu evlilikte de şu amaçlandı: karı koca birbirlerine eş, yardımcı, arkadaş, destekleyici olsun ve mutlu bir şekilde yaşamlarını sürsün. Eşler arasındaki bağlılık, sevgi, saygı, hoşgörü, birbirlerine ilgiyle davranmaları Tanrı=nın buyruğudur. Ama insanız. Günlük yaşamdaki olumlu ve olumsuz olaylar bizi etkiliyor. Çoğu kez üzerimize düşen sorumluluklardan habersiziz. Ya da başkalarından, eşimizden ilgi, yakınlık beklerken biz bunları uygulamıyoruz. Oysa mutlu bir evlilik sürdürmek istiyorsak, Tanrı=nın buyruklarına uyarak hareket etmeli ve üzerimize düşen sorumlulukları yerine getirmeliyiz. Sevgi beklerken, sevgiyi vermeliyiz, sadakat beklerken sadık olmalıyız. Saygı beklerken saygılı olmalıyız. Başka türlü sağlıklı bir evlilik yürümez.


 20.2.

20  ŞUBAT

 

Birbirinize karşı iyi yürekli olun!

Efesliler 4: 32

 

Seid gütig zueinander!

Epheser 4, 32

 

 gütig, gutherzig: iyi yürekli

 

Rabbin Sözü bize, Abirbirimize karşı iyi yürekli olmamızı@ bildirir. İyi yürekli olmak, sevgi dolu, hoşgörülü, duygulu, cana yakın, ince düşünceli olmak demektir. Karşıdakinin gereksinmelerini karşılamak, onun çıkarlarını düşünmek demektir. Düşünceli davranmak, hassas olmak, kibar olmak demektir. Paylaşmak, yapıcı olmak demektir. Karşıdakini dinlemek, düşüncelerine saygı göstermek demektir. İlla da benim dediğim doğrudur demek, çok hatalı ve yanlış bir tutumdur. Özür dilemesini bilmek, eşine, aile yaşamına karşı iyilik yapmak demektir. Çünkü tüm bu saydığımız iyi erdemler aile yaşamı içinde hem birbirimize yansır, hem de çocuklarımıza. Bilindiği gibi, çocukların ilk eğitim gördükleri yer aile içidir.

 

Peki siz ailenizde yumuşak huylu, sevecen, barışçı, iyi kalpli, seven biri misiniz, yoksa sert, kaba, merhametsiz, inatçı, gururlu, kıskanç, kinci, sövüp sayan, ikide bir dayak atan biri misiniz?


 21.2.

21  ŞUBAT

 

Birbirinize karşı iyi yürekli, şefkatli olun!

 

Efesliler 4: 32

 

 Seid gütig und liebevoll zueinander!

 

 Epheser 4, 32

 

 liebevoll, zärtlich: şefkatli

 

İyi yürekli olmak, beraber konuşmak, birlikte bir şeyler yapmak, paylaşmak demektir. Bu, evlilikte önemlidir. Eşinle bir arada yaşıyorsan, birlikte de bir şeyler yapmak çok doğal ve gereklidir. Kişi tek başına başarı kazanabilir, işleri iyi yönetebilir; ama birlikte paylaşım, dayanışma yoksa, ruhsal açıdan bir eksiklik vardır; o ailede sağlıklı bir mutluluk vardır denemez.

 

Değerli eşler, birbirinize karşı tatlı davranın, cana yakın, duygulu, ince düşünceli, hoşgörülü olun. İyi yürekli olmak aynı zamanda sevecenliği, bağışlamayı da içeriyor. İyi yürekli, şefkatli olmanın hem kendi üzerimizde, hem eşimiz, hem de çocuklarımızın üzerinde olumlu etkileri vardır. Sert, sevgisiz, sorumsuz, bencil, kaba, inatçı ve kıskanç tutumların bıraktığı derin yaralar bazen çocuklarımız üzerinde öylesine kötü ve derin bir etki bırakır ki, bu tüm yaşam boyu sürebilir. Unutmayalım ki, iyi yürekli, şefkatli, hoşgörülü olmak, Tanrı=nın her birimizden beklediğidir.


 22.2.

22  ŞUBAT

 

Bilge insanın dili şifa verir.

 

Süleyman=ın Özdeyişleri 12: 18 b

 

 Die Zunge eines weisen Menschen bringt Heilung.

 

 Sprüche 12, 18 b

 

 weise: bilge

   ein weiser Mensch: bilge insan

   die Heilung, die Genesung: şifa

   Heilung bringen: şifa vermek

 

Hem aile yaşamı içerisinde, hem de toplumda, insan ilişkilerinde paylaşım önemlidir. Fikir alış verişi yapmak bir ihtiyaçtır. Dilimizle şifa verebiliriz. Süleyman peygamber, ADüşünmeden söylenen sözler kılıç gibi keser, bilgelerin diliyse şifa verir. Gerçek sözler sonsuza dek kalır@ diyor. Peki değeri dostum, sen dilini nasıl kullanıyorsun? Ağzından çıkan sözler ne durumdadır? Söylediğin sözler gerçek mi? Dilinle zehir mi, yoksa şifa mı veriyorsun?

 

Aile içindeki fertler ayrı ayrı yapıya sahiptirler. İki insan bir arada yaşadığında yanlış anlaşılma, kırıcı hareketler sanımca her zaman olacaktır. Alınganlık ve gurur ilişkilere darbe indirebilir. Sağlıklı bir iletişimde, her zaman, her durumda konuşulabilmeli. Yerine göre de özür dilemek gereklidir. Özür dilendikten sonra da o sorun kapanmalıdır. İnsan olarak, hele evli çiftler her zaman birbirlerini affetmesini bilmeliler.


 23.2.

23  ŞUBAT

 

Çekişmeye ve kıskançlığa kapılmayın. Saygın bir yaşam sürelim.

 

Romalılar 13: 13

 

 Lasst euch nicht zu Streit und Neid verleiten. Wir wollen ein ehrbares Leben führen.

 

 Römer 13, 13

 

 (sich zu etwas) verleiten lassen: (bir şeye) kapılmak

   ehrbar, angesehen: saygın

   ein ehrbares Leben führen: saygın bir yaşam sürmek

 

Evliliğin düşmanlarından bazıları şüphe, kıskançlık ve güvensizliktir. Eşlerin birbirlerinden şüphe etmeleri güvensizliği ve kıskançlığı doğurur. Beynimiz bir kuruntu makinesi gibidir; acaba ona neden öyle baktı, acaba neden öyle güldü, bunun altında bir bit yeniği vardır türünden kuruntular üretir. Oysa aile içinde şüpheye, güvensizliğe ve kıskançlığa yer verilmemelidir. Aile içinde bir güvensizlik, şüphe, kıskançlık varsa, o aile içinde nasıl huzur olabilir? Böyle bir aile huzur yuvası değil, kusur yuvası olur. Eşine güven, şüphelere yer verme, kıskançlıkla kendini mahvetme.

 

Durmadan dırdır etmek, eleştirmek büyük sorunlar yaratır. Orası neden eğilmiş, şurası neden yamulmuş, neden öyle yaptın, niçin böyle! Dırdır edeceğinize, yatağın burnunu, masanın yanını neden siz düzeltmiyorsunuz? Ya tertipsizlik! O çamaşırı oraya fırlat, bu çamaşırı şuraya at. Gömlek evin bir köşesinde, çorabın teki bir yatağın altında, ötekisi mutfakta... Aile yaşamında bir tertip gereklidir. AAslan yattığı yerden belli olur!@


 24.2.

24 ŞUBAT

 

Yalnız kendi yararınızı değil, başkalarının yararını da gözetin.

 

Filipililer 2: 4

 

 Seid nicht nur auf euren eigenen Vorteil bedacht, sondern auch auf den Vorteil der anderen.

 

 Philipper 2, 4

 

 nur: yalnız, sadece

   der Vorteil, der Nutzen: yarar, çıkar

 

Bencillik insanı mahveden, insanı insanlıktan çıkaran bir mikroptur. Hem insan ilişkilerini, hem de evliliğin en büyük düşmanlarından biri bu bencilliktir. Nedir bencillik? Hep kendi isteğimizi uygulamak, hep kendimizi, kendi rahatımızı, kendi arzumuzu, kendi zevkimizi düşünmektir. Hep kendi çıkarımızı düşünmektir. Ben önde olayım, benim olsun, demektir. Bu sorunları daha da çoğaltabiliriz. Örneğin, seks hususunda bencillik, para harcamakta sorumsuzluk, eşimizin zayıf yönünü her olayda yüzüne vurma, öfke, haber vermeden oraya buraya gitmek, sabırsızlık, evde eşine yardım etmemek, paylaşmamak, dar görüş ve zorlamak gibi daha birçok durumlar aile yaşamına darbe indirmektedir. Elbette ki, bunların temelinde her zaman sevgisizlik yatmaktadır. Böyle bir aile ancak Tanrı=nın sevgisiyle, Tanrı=nın o ailede baş yeri tutmasıyla mutlu bir yuvaya dönüşebilir.


 25.2.

25  ŞUBAT

 

Vermek almaktan daha büyük mutluluktur.

 

Habercilerin İşleri 20: 35

 

 Geben ist größeres Glück als Nehmen.

 

 Apostelgeschichte 20, 35

 

 geben: vermek

   nehmen: almak

   größer: daha büyük

 

Değerli okuyucumuz, Tanrı Sözü bizlere >Vermek almaktan daha büyük mutluluktur= dediği zaman ne demek istiyor? Vermek, kendi isteğimizi, kendi rahatımızı, kendi zevkimizi, kendi çıkarımızı gözetmek değil, karşımızdakini -- eşimizi, çocuklarımızı düşünmek demektir. Kendimizden vermek demektir. Bu o kadar şahane bir kuraldır ki, hem insanlarla olan ilişkilerimizde sağlıklı ve iyi bir yer tutar, hem de karı koca arasındaki ilişkiyi sağlamlaştırır. Evliliğimizin sağlam bir temele oturması bir bakıma vermemize bağlıdır. Vermek, sevmek, sevmek de vermek demektir. Bir anne, karnındaki çocuğuna kendini verir. Doğumda acı da çeker. Ama bununla zenginleşir. Vermekle insan sevgisini, ilgisini, zamanını, bilgisini, şakasını, üzüntüsünü ve sevincini verir, paylaşır. Vermekle, yakınlarımızın, eşimizin, topluluğumuzdaki insanların içindeki yaşam sevincini coştururuz, sonra da bu sevinç bize yansır.


 26.2.

26 ŞUBAT

 

İnsanların size nasıl davranmasını istiyorsanız, siz de onlara öyle davranın.

 

Luka 6: 31

 

 So wie ihr wollt, dass euch die Menschen behandeln sollen, so behandelt auch ihr sie.

 

 Lukas 6, 31

 

 behandeln, handeln: davranmak

   so: öyle

 

İyi bir dinleyici olmak hem insan ilişkilerinde, hem de aile içinde çok önemlidir. Şefkatli, merhametli, sadık olmak, verdiğimiz sözde durmak, adil davranmak, dürüst olmak insan ilişkilerinin ve evliliğin yapı taşlarıdır.

 

İsa Mesih, mutluluk üzerine verdiği o değerli öğretisinde, Aİnsanların size nasıl davranmasını istiyorsanız, siz de onlara öyle davranın!@ dedi. Bu altın bir kuraldır ve önce aile içinde başlamalıdır. Eşimizin bize itaat etmesini, güler yüz göstermesini, sadık olmasını bekliyoruz. Ya biz! İnsan ilişkilerinde de insanların bizleri saymalarını istiyoruz, değil mi? Hakkımızda olumlu düşünsünler, bizi övsünler, bizimle ilgilensinler, bize ilişkin herhangi bir işi doğru dürüst yapsınlar istiyoruz. Peki biz başkaları için bunları yapıyor muyuz? Bu altın kuralı unutmayalım! Başkalarının bizim haklarımıza saygı göstermelerini, düşüncelerimize anlayış göstermelerini bekliyorsak, bizler de başkalarına aynı şekilde davranmalıyız.


 27.2.

27  ŞUBAT

 

Yayımı bulutlara yerleştireceğim ve bu, yeryüzüyle aramdaki antlaşmanın belirtisi olacak.

 

Yaratılış 9: 13

 

 Meinen Bogen habe ich in die Wolken gesetzt, und er wird ein Bundeszeichen zwischen mir und der Erde sein.

 

 1. Mose 9, 13

 

 der Bogen: yay

   die Wolke: bulut

 

Güneşli bir havada yağmur tiselediği zaman, renklere bürünmüş o güzelim gökkuşağını görürüz. Yağmur damlacıkları arasına giren ışınların kırılmasıyla ve damlaların içinden yansımasıyla bu güzelim kuşak oluşur. İlginçtir ki, Tanrı Sözü=nde gökkuşağından iki kez söz edilir. İlki, Nuh=un günlerinde bir tufan oldu ve bu tufan suları çekilince, Tanrı Nuh ve oğullarına şu güvenliği verdi: ASonsuz çağlar süresi, kendimle sizin ve aranızda bulunan tüm canlı varlıklar arasında saptadığım antlaşmanın belirtisi budur: Yayımı buluta yerleştirdim. Yerin üzerine bulut getirdiğim zaman, yay da bulutta görünecektir. Benimle insan arasında bir ant belirtisi olacaktır o. Canlı yaratıkları yok etmek için bundan böyle sular tufan oluşturmayacaktır.@


 28.2.

28 ŞUBAT

 

Tahtta oturanın, yeşim ve kırmızı akik taşına benzer bir görünüşü vardı. Zümrüdü andıran bir gökkuşağı tahtı çevreliyordu.

 

Vahiy 4: 3

 

 Der auf dem Thron saß, war anzusehen wie Jaspis-- und Karneolstein. Ein Regenbogen, der an einen Smaragd erinnerte, war rings um den Thron.

 

 Offenbarung 4, 3

 

 der Regenbogen: gökkuşağı

   erinnern (an etwas): (bir şeye) andırmak

 

Kutsal Kitap=ta sözü edilen ikinci gökkuşağı bu dünyamızda değil, öbür dünyada gösteriliyor. İsa Mesih bu dünyada günahı, ölümü ve şeytanı yendikten sonra göğe alındı; egemen, kral olarak tahtta oturdu. Tanrı=nın Sözü bu olayı şöyle aktarıyor: ATahtta oturan, yeşime, kırmızı akik taşına benziyordu. Tahtın çevresinde zümrüt gibi bir gökkuşağı vardı@ (Vahiy 4: 3--4).

 

Tanrı, gökkuşağı belirtisiyle eskiden Nuh=a, her şeyi yok eden bir tufanı bir daha göndermeyeceğine söz verdiği gibi, Mesih İsa=nın tahtını çevreleyen gökkuşağı da günahlarını bırakıp İsa Mesih=in sevgisine sığınan kişiye Tanrı=nın hiç değişmeyecek merhametini belirtiyor. Yıllar gelip geçer, ama Tanrı=nın esenlik, huzur getiren, güvenlik veren gökkuşağı hep parlar.


 

29.2.

29 ŞUBAT

 

Tahtta oturanın yeşim ve kırmızı akik taşına benzer bir görünüşü vardı.

 

Vahiy 4: 3

 

 Der auf dem Thron saß, war anzusehen wie Jaspis-- und Karneolstein.

 

 Offenbarung 4, 3

 

 der Thron: taht

   der Stein: taş

   der Karneolstein: kırmızı akik taşı

 

Geriye bir dönüp bakın, değerli arkadaşımız, geçmişin anıları çok acıklı, hüzün verici, yürek yakıcı olabilir. Kişiyi umutsuzluklar alemine sürükleyebilir. Ama bunların üzerinde parlayan Rabbin gökkuşağını görebilmek insana büyük bir sevinç ve esenlik getirir. Belki de geçmişin anıları korkunç, kirli, yüz kızartıcıdır. Tanrı, kayrasıyla bunların üzerlerine kendi parlak gökkuşağını koyabilir. Bunun yanında geçmişin anıları sevinçli, yararlı, kazançlı olabilir. Ama bunlar sana sürekli bir sevinç, sürekli bir umut ve sonsuz yaşam güvenliği verebilir mi? Sevinç var, gelip geçer; sevinç var, tüm sonsuzluğa gider. Önemli olan da sonsuzluğa dek kalan sevince sahip olabilmektir. Tanrı=nın, kurtarıcı Mesih=te parlattığı göksel kuşak, tüm sonsuzluğu mutlu ve sevinçli kılar türdendir.


1.3.

1 MART

 

Ölüm gölgesi vadisinde gezsem bile, şerden korkmam, çünkü Sen benimle berabersin.

 

Mezmur 23: 4

 

 Wenn ich auch im Tal der Todesschatten wandere, ich fürchte kein Unglück, denn du bist bei mir.

 

 Psalm 23, 4

 

 das Tal: vadi, koyak

   der Schatten: gölge

   sich fürchten: korkmak

 

Rabbin kayrasına, merhametine kavuşmuş olan Davut peygamber, yirmi üçüncü Mezmur=unda şunları dile getirmektedir: AÖlüm gölgesi vadisinde gezsem bile, kötülükten korkmam. Çünkü Sen benimle birliktesin.@ İnsanın durumu budur, değerli kardeşimiz. Geride bir sürü sorun, hüzün, dert, belki de acılık, kin ve nefret, ileride bekleyen bir sürü sıkıntı, hastalık, yokluk ve ölüm vardır. Bazı durumlarda insanın canını yakan, hatta ölüm gibi sarsan olaylar doğar. Bunları karşılayabilmek için yanında sağlam, güvenilir bir dostun var mıdır acaba? Biraz derin düşünürsen, göreceksin ki, ölümlü insan kalıcı dost olamaz. Her zaman diri olan, göklerde bulunan, gökkuşağını parlatan kişi ancak gerçek, sağlam, kalıcı dost olabilir. Bu dostun Rab olduğunu Davut peygamber sana da müjdeliyor.


2.3.

2 MART

 

İsa Mesih dün, bugün ve sonsuza dek aynıdır.

İbraniler 13: 8

 

Jesus Christus ist derselbe, gestern, heute und in Ewigkeit.

 Hebräer 13, 8

 

 gestern: dün

   heute: bugün

   morgen: yarın

 

Dirilen, göklere yükselen Mesih İsa aracılığı ile Tanrı=nın sunduğu kayrayı hiçbir kötülük söndüremez, hiçbir güç gideremez, hiçbir etken yok edemez. Rabbin verdiği kurtuluş hem bu yaşamı, hem de gelecek yaşamı kapsar. Kısacası bu kurtuluş sonsuz bir kurtuluştur, sonsuz yaşama götüren ve orada - cennete sonsuza dek kalan bir kurtuluştur. Bu kurtuluş, sonsuz yaşam Tanrı=dan geldiği için her tür alın yazısı, kara talih, kötü ecel felsefesini yıkıp yok eden, insana sonsuz güvenlik ve sonsuz yaşam veren gerçektir. Bunu gönenmenin, almanın tek yolu, dün, bugün ve sonsuzluklara dek hep O olan, aynı olan, değişmeyen, sonsuz ve diri olan, tahtta oturan Kurtarıcı İsa Mesih=e iman etmektir.

 

Dostum, sonsuz Tanrı sana da sonsuz bir kurtuluş sunmaktadır. Yapmak gereken tek şey, Rabbin sunduğu bu kurtuluşu kabul etmendir.


 3.3.

3 MART

 

Tanrı sevgidir!

 

1 Yuhanna 4: 16

 

 Gott ist Liebe!

 

 1. Johannes 4, 16

 

 die Liebe: sevgi

   Gott: Tanrı, Allah

 

Tanrı=nın kendi Sözü bize, ATanrı=nın sevgi olduğunu@ açıklıyor. Tanrı=nın bu sevgisi, karanlık gecenin ortasında yanan ışık gibidir. O=nun sevgisi, insanı ezen baskıları giderir, korkularını yok eder. İnsana sonsuz yaşam güvenliğini verir. Aynı zamanda kişinin yaşamını anlamlı ve amaçlı kılar. Tanrı Sözü şöyle devam eder: ASevgide yaşayan, Tanrı=da yaşar, Tanrı da onda yaşar... Sevgide korku yoktur. Tersine, yetkin sevgi korkuyu siler atar. Çünkü korku cezalandırılma düşüncesinden ileri gelir. Korkan kişi, sevgide yetkin kılınmış değildir... Eğer bir kimse İsa=nın, Tanrı tarafından atanan kurtarıcı olduğuna iman ederse, Tanrı onda, o da Tanrı=da yaşar@ (1 Yuhanna 4: 13--18).


4.3.

4 MART

 

Göksel Babanız yetkin olduğu gibi, siz de yetkin olun.

Matta 5: 48

 

Wie euer himmlischer Vater vollkommen ist, seid auch ihr vollkommen.

Matthäus 5, 48

 sein: olmak

     seid: olun

     wie er ist: olduğu gibi

 

$F$ Tanrı Sözü bizim yetkin olmamız gerektiğini söyler. Bu yetkin sözü, günahsız ya da kusursuz anlamında değildir.  Amaca, hedefe varmak demektir.

Bununla Tanrı Sözü, =kutsallıkta, doğrulukta, sabırda, alçakgönüllükte, merhamette, sevgide amaca, hedefe varın=, diyor. Şimdi Almanyada bir sürü Türk televizyon kanalları izlenmektedir. Bunları nasıl seyredebiliyoruz? Tabi ki uydular aracılığıyla. Yani. Ülkemizde yayınlanan televizyon yayınları, uydu yoluyla ekranlarımıza tertemiz ulaştığı gibi, Mesih inanlısı da yetkin yaşamda herkesçe pak, tertemiz görülsün, Tanrı tarafından onaylansın. Onun yaşamı Rabbi övsün.

 

Evet, "Göksel Babanız yetkin olduğu gibi, siz de yetkin olun" sözüyle İsa Mesih, 'kutsallıkta amaca varın' diyor. Tanrı'dan kaynaklanan temiz sevgi yaşamınızda herkesçe görülsün, davranışlarınız Tanrı tarafından onaylansın, sevginiz sevgide örnek olan İsa Mesih'i övsün.


 5.3.

5  MART

 

Senin çomağın, Senin değneğin, onlar bana teselli verir.

 

Mezmur 23: 4 b

 

 Dein Stecken und dein Stab, die trösten mich.

 

 Psalm 23, 4 b

 

 mein: benim   unser: bizim

   dein: senin   euer: sizin

   sein: onun    ihr: onların

 

Koyunlarını güden iyi bir çoban, koyunlar için tehlikenin neler olduğunu iyi bilir; ölüm gölgesi koyağını tanır. Her durumda koyunlarını savunur. Kendisi önceleri bir çoban olan Davut peygamber, simgesel anlamda Rabbe şöyle dua eder: ARab çobanımdır, benim eksiğim olmaz. Beni taze çayırlarda yatırır; beni sakin sular boyunca yürütür; canımı tazeler; kendi adı uğruna beni doğruluk yollarında güder. Ölüm gölgesi vadisinde gezsem bile korkmam... çünkü Sen benimlesin.@ Doğal ortamda bir sürü tehlike bulunur. Dalgaların kabardığı kıyıya dalgakıran kurulur, yıldırıma karşı yıldırımlık (paratoner) dikilir, bazı hastalıklara karşı aşı yapılır. Yaşamı bastıran ağır bunalımlara karşıysa, iyi Çoban Mesih=in güçlü asası gerekir. Mesih=e iman eden, Davut peygamber gibi, yaşamının Rabde güvenlikte olduğunu bilir ve bu güvenlik içinde yaşar. Bu senin için de geçerli olabilir, eğer Mesih İsa=ya gelip iman edersen!


 6.3.

6  MART

 

 

Ben iyi çobanım.

 

Yuhanna 10: 14

 

 Ich bin der gute Hirte.

 

 Johannes 10, 14

 

 ich: ben

   gut: iyi

   der Hirte: çoban

 

Zor, şiddet, kaba güç her yerde yaygın. Özellikle de çağımızda terör olayları en yüksek noktaya gelmiş durumdadır ve kimse kendini güvenlikte göremiyor. Kendilerini korumak isteyen bazıları, yanlarında bıçak, tabanca taşır. Ama Mesih=i bilenin bu tür savunma yollarına ihtiyacı yoktur. Onun koruyucusu, göklerde bulunan, diri olan iyi Çoban=dır. Mesih bir keresinde şöyle dedi: ABen iyi çobanım. İyi çoban koyunları uğruna canını verir. Benimkileri tanırım. Baba beni tanıdığı gibi, ben de Baba=yı tanıdığım gibi, benimkiler de beni tanırlar.@ Evreni yaratan Tanrı, her insanla yakından ve ayrı ayrı ilgilenir. Her insan O=na değerlidir. Bu nedenle Tanrı her insanı kendi yanına almak, orada mutlu etmek istiyor. Bunun için Tanrı, Mesih=ini bu iş için sundu. O, İyi Çobandır. İyi Çobanı olan bir insanın, ölüm gölgesi koyağında gezmesi bile onu korkutmaz.


 7.3.

7  MART

 

Gökten inen diri ekmek Ben=im. Bu ekmekten yiyen, sonsuza dek yaşayacaktır.

 

Yuhanna 6: 51

 

 Ich bin das lebendige Brot, das vom Himmel herabgekommen ist. Wer von diesem Brot isst, wird in Ewigkeit leben.

 

 Johannes 6, 51

 

 lebendig: diri

   herabkommen: inmek

   leben: yaşamak

 

Çin=de büyük bir kıtlık oldu uzun yıllar önce. Aç kalan insanlar yenilebilir bir tür topraktan ekmek yapıp yediler. Karınları doydu, ama yine de öldüler; çünkü toprak ekmeğinin hiç besi özelliği yoktu. Bu bize bir sürü yanlış öğretileri, yalancı peygamberlerle sahte din adamlarını anımsatmıyor mu? Belki peşine taktıklarını bir an için doyurdular, ama onların ekmeğinden yiyenler sonunda öldüler. Çünkü onların yaşam veren, yaşamı besleyen bir özellikleri yoktur.

 

İsa diyor, AGökten inen diri ekmek Ben=im. Bu ekmekten yiyen, sonsuza dek yaşayacaktır@ (Yuhanna 6: 51). İsa Mesih sana sonsuz yaşam veren, seni sonsuza dek doyurandır. Gel, iman et ve sonsuza dek doyacağın ekmeğe, yani sonsuz yaşama kavuş!


 8.3.

8  MART

 

İsa öğrencilerine, Aİki gün sonra Passah bayramı olduğunu biliyorsunuz@ dedi, Aİnsanoğlu çarmıha gerilmek için ele verilecektir.@

 

Matta 26: 2

 

 Jesus sagte zu seinen Jüngern: AIhr wisst, dass in zwei Tagen das Passahfest ist. Der Sohn des Menschen wird ausgeliefert werden, um gekreuzigt zu werden.

 

 Matthäus 26, 2

 

 ausliefern: ele vermek

   kreuzigen: çarmıha germek

 

Tarihsel bir önem taşıyan haftanın  günüydü. Passah Bayramına iki gün kalmıştı. (Passah bayramında Yahudiler, Mısır=daki kölelik yaşamından kurtuldukları günü kutlarlar. Bu bayramda kurban keserler ve kurban edilmiş kuzuyla mayasız ekmek yerler). Dini liderler İsa Mesih=i yok etmeye kararlıydılar, ama bu önemli bayram sırasında bunu yapmak istemiyorlardı, çünkü halkın çoğu İsa=yı büyük bir peygamber olarak kabul ediyorlardı. Oysa bu yıl Passah bayramı gerçek anlamını bulacaktı. ATanrı=nın kurban edilecek Kuzusu@ nihayet gelmişti ve kısa bir süre sonra öldürülecekti. İsa Mesih bunu öğrencilerine anlatırken, din adamları da bir araya gelmiş, İsa=yı yok etmenin planlarını kuruyorlardı. Oysa İsa hiç kimseye en ufak bir kötülük bile etmemişti. O=nun duyurduğu haber, günahlardan kurtuluş haberiydi. İnsanlar bu kurtuluşu kabul edecekleri yerde, O=nu öldürmeyi tasarlıyorlardı.


 9.3.

9  MART

 

Bir kadın kaymaktaşı bir kapta çok değerli Hint Sümbülü kokusu getirdi. İsa sofrada otururken yaklaşıp kokuyu O=nun başına döktü.

 

Matta 26: 7

 

 Eine Frau brachte in einer Alabasterflasche sehr wertvolles Salböl. Als Jesus am Tisch lag, kam sie heran und goss das Salböl auf sein Haupt.

 

 Matthäus 26, 7

 

 wertvoll: değerli

 

Bu kadının İsa=ya olan imanı ve bağlılığı, din adamlarının kötü işlerinin ve öğrencilerin küçük şeylerle uğraşmasının ortasında sevindirici ve teselli edici bir yaklaşımı sergiler. İsa Beytanya=da cüzamlı Simun=un evindeydi. Cüzamlı Simun, herhalde kendisini iyileştiren kurtarıcısının onuruna bir ziyafet veriyordu. Bu sırada yanına bir kadın geldi ve kaymaktaşından bir kap içinden çok pahalı bir yağı O=nun başına döktü. Kadının fedakârlığı çok, ama çok büyüktü. Bununla Rab İsa=ya olan derin bağlılığını göstermek istiyordu. İsa Mesih=i bu kadar seven kadını eleştiren öğrencilere İsa şöyle dedi: AKadın bu sümbül kokusunu bedenime dökmekle, beni gömülmeye hazırladı!@ O yağın kokusu günümüze dek geliyor sanki. Rab İsa bu kadının sevgi hareketini -İncil=de yazılmasını sağlayarak - ölümsüzleştirdi. Gerçek tapınma hareketi cennetin bahçelerini güzel kokularla doldurur ve deyim yerindeyse, Rabbin yüreğine silinmez bir şekilde kaydedilir.


 10.3.

10  MART

 

On ikilerden biri -- adı Yahuda İskariyot olanı -- başkâhinlere giderek, AO=nu ele verirsem bana ne verirsiniz?@ dedi.

 

Matta 26: 14--15

 

 Einer von den Zwölfen -- mit Namen Judas Iskariot -- ging zu den Hohenpriestern und sagte: AWas gebt ihr mir, wenn ich ihn überliefere?@

 

 Matthäus 26, 14--15

 

 der Hohepriester: başkâhin

 

Kadın Kurtarıcı=ya çok değer verdi. İsa=nın öğrencisi olan Yahuda, İsa=ya çok az değer verdi. On ikilerden biri olan Yahuda, Rab İsa=yla yaşamış, O=nunla dolaşmış, O=nun mucizelerini görmüş, O=nun eşsiz öğretişlerini duymuş ve günahsız bir yaşamın mucizesine tanık olmuş, daha da önemlisi, İsa=nın sevgisini almış biridir. Buna rağmen Yahuda kendisini seven İsa=ya ihanet etti. Mezmur 41: 9=da şu ilginç ayeti okuyoruz: AEkmeğimi paylaştığım, güvendiğim yakın dostum bile bana ihanet etti!@ İşte Yahuda=nın ihaneti tam buydu. Yahuda başkâhinlere gitti ve Efendisini otuz gümüşe satmak için anlaştı. 30 gümüş 30 Euro kadardı. Simun=un evinde İsa=yı mesheden kadınla Yahuda arasındaki farkı karşılaştırmak ilginçtir. Kadın Kurtarıcı=ya çok değer verdi. Yahuda ise O=nu 30 Euro karşılığında ele verdi.


 11.3.

11  MART

 

Onlar yemek yerken İsa ekmeği alıp kutsadı. Sonra bölüp öğrencilere verdi. AAlın yiyin@ dedi, Abu benim bedenimdir@.

 

Matta 26: 26

 

 Als sie aßen, nahm Jesus das Brot und segnete es. Dann brach er es und gab es den Jüngern. ANehmt und esst,@ sagte er. ADas ist mein Leib.@

 

 Matthäus 26, 26

 

 das Essen: yemek

   essen: yemek yemek

   als sie aßen: yemek yerken

 

İsa Mesih son kez öğrencileriyle yemeğe oturdu ve İncil=de >Rabbin sofrası= olarak bilinen sofrayı kurdu. Öğrencileri yemek yerlerken ilk önce eline ekmek aldı, şükran duasını yapıp ekmeği böldü. Öğrencilerine ekmeği verirken, AAlın, yiyin, bu bedenimdir@ dedi. Bedeni henüz çarmıha çakılmamıştı. Burada ekmeği bir simge olarak kullandı. Sonra da bir bardak aldı, teşekkür sunduktan sonra onlara verdi. ABundan hepiniz için@ dedi, Açünkü bu benim kanımdır, günahların bağışlanması için birçokları uğruna akıtılan antlaşma kanıdır.@

 

İsa=nın sunduğu ekmek, çarmıhta vereceği kendi bedenini, kâse de çarmıha çakılarak dökülen kanını simgeliyordu. O, bedenini ve kanını senin ve benim için verdi.


 12.3.

12  MART

 

Çobanı vuracağım ve sürünün koyunları darmadağın olacaklar.

 

Matta 26: 31

 

 Ich werde den Hirten schlagen und die Schafe der Herde werden zerstreut werden.

 

 Matthäus 26, 31

 

 der Hirte: çoban

   die Herde: sürü

   das Schaf: koyun

 

Rab=bin Sofrasının ardından bir ilahi söylediler. Söyledikleri ilahi herhalde Mezmurlar 113--118=den alınan ABüyük Hamt@ ilahisiydi. Sonra Yeruşalim=den ayrılıp, Kidron deresini geçtiler ve Getsemani bahçesine bakan Zeytin Dağı=nın batı yakasına çıktılar.

 

Rab İsa, yeryüzündeki görevi boyunca, öğrencilerini önlerindeki yola ilişkin sürekli olarak uyarmıştı. Az sonraysa korkunç an gelecekti. Bu nedenle de İsa, ABu gece hepiniz bana bağlılığınız yüzünden çelişkiye düşeceksiniz@ dedi. Öğrenciler tehlikeyi gördüklerinde efendilerini bırakıp kaçacaklar ve O=nu yapayalnız bırakacaklardı. Zekeriya=nın peygamberliği yerine gelecekti: Çoban vurulacak ve sürüdeki koyunlar darmadağın olacaklar (Zekeriya 13: 7). Buna rağmen Rab onlara güven verdi, ölümden dirildikten sonra onları Galile=de bekleyecekti.


 13.3.

13  MART

 

Petrus O=na, AHerkes sendeleyip düşse bile, ben düşmem@ dedi.

 

Markos 14: 29

 

 Petrus sagte zu ihm: AAuch wenn alle straucheln und fallen sollten -- ich werde nicht fallen.@

 

 Markus 14, 29

 

 stolpern, straucheln, taumeln: sendelemek

   fallen, hinfallen: düşmek

   wenn er fallen sollte: düşse

 

Petrus, Rabbi inkâr etme düşüncesine kızdı. Başkaları yapabilir, ama ben asla! İsa Aasla@ sözcüğünü Abu gece... üç kez@ diyerek düzeltti. Horoz ötmeden önce, kendisine güvenen aceleci öğrenci Rabbini üç kez inkâr edecekti. Petrus, ABu olanaksız bir şey, senin uğrunda ölmem bile gerekse, Seni inkâr etmem!@ diye karşılık verdi. Bu şekilde övünen yalnızca Petrus değildi. Diğer öğrenciler de kendilerine güvenerek aynı aceleci iddiada bulundular. Kuşkusuz, Petrus ve diğer öğrenciler söylediklerinde samimiydiler ve bunu yürekten söylediler; ama onlar kendi yüreklerini tam olarak bilmiyorlardı.

 

Bizim de yüreklerimizin korkaklığını ve zayıflığını görmemiz gerekir.


 14.3.

14  MART

 

Şu anda yüreğim üzüntüyle sarsılıyor. Ne demeliyim? >Ey Baba, beni bu durumdan kurtar= mı? Ama ben bunun için gelmiş bulunuyorum. Ey Baba, adını yücelt!

 

Yuhanna 12: 27--28

 

 Jetzt ist meine Seele bedrängt, und was soll ich sagen? AVater, rette mich aus dieser Stunde@? Aber deswegen bin ich in diese Stunde gekommen. Vater, verherrliche deinen Namen!

 

 Johannes 12, 27--28

 

 retten: kurtarmak

   verherrlichen: yüceltmek

 

İsa Mesih öğrencileriyle Getsemani bahçesine gitti. Sonra üç öğrencisini yanına alarak bahçede biraz ilerlediler. Onlara, Aburada uyanık durun@ dedikten sonra biraz ileriye gidip yere kapandı. AEğer olanak varsa bu bardak benden uzaklaştırılsın. Ama benim değil, senin istemin uygulansın@ diye dua etti. Öğrencilerin yanına döndüğünde onları uykuda buldu. İsa=nın, yanındaki üç öğrenciyi bırakarak bahçede biraz ilerlemesi şaşırtıcı değildir. Hiç kimse O=nun acısını paylaşamazdı.

 

İsa=nın bu duası bir korku, isteksizlik ya da geri dönmek istediği anlamında değildir. İsa, kesinlikle çarmıha gitmekten kaçmıyordu. O=nun dünyaya gelmesinin amacı buydu. İsa aslında şöyle diyordu: ABaba, günahkârların benim çarmıha gitmemin dışında kurtulabileceği başka bir yol varsa, onu şimdi göster! Ama Senin istediğinin dışında hiçbir şeyi istemediğimi de bilmeni istiyorum.@ Yanıt neydi? Hiç yanıt yoktu; gökler susmuştu. Bu yürekleri paralayan suskunlukla Tanrı, günahlı insanların kurtulabilmeleri için başka bir yolun olmadığını gösteriyordu.


 15.3.

15  MART

 

Öğrencilerin yanına döndüğünde onları uykuda buldu. Petrus=a, ANasıl oluyor da benimle bir saat olsun uyanık duramıyorsunuz?@ dedi.

 

Matta 26: 40

 

 Als er zu den Jüngern zurück kam, fand er sie schlafend. Er sagte zu Petrus: AAlso noch nicht einmal eine Stunde könnt ihr mit mir wach bleiben?@

 

 Matthäus 26, 40

 

 der Schlaf: uyku

   wach: uyanık

 

İsa öğrencilerin yanına döndüğünde onların uyuduğunu gördü. Ruhları istekliydi, ama bedenleri güçsüzdü. Rab, Petrus=a şöyle dedi: ABenimle birlikte bir saat uyanık kalamadınız mı? Uyanık durup dua edin ki, ayartılmayasınız.@

 

İsa, Baba=nın isteğine boyun eğdiğini ifade etmek için ikinci kez uzaklaşıp dua etti. İsa, elem ve ölüm kasesini son damlasına kadar içecekti.

 

Öğrencilerine ikinci kez geldiğinde, işte yine uyuyorlardı. Üçüncüsü de bunun gibiydi: O dua etti, onlar da uyudu. O zaman İsa onlara, AYeter! Saat geldi. İşte insanoğlu günahkârların eline veriliyor@ dedi. Böylece oradan ayrılmak için kalktılar. Ama uzağa gitmelerine gerek kalmadı. O=nu tutuklamaya gelmişlerdi bile.


 16.3.

16  MART

 

İsa, AKılıcını yerine koy!@ dedi. AKılıç çekenlerin hepsi kılıçla ölecek.@

 

Matta 26: 52

 

 Jesus sagte: ASteck dein Schwert zurück an seinen Ort! Jeder, der das Schwert nimmt, wird durch das Schwert umkommen.@

 

 Matthäus 26, 52

 

 das Schwert: kılıç

   jeder: hepsi

   jeder, der nimmt: çekenlerin hepsi

 

İlginçtir ki, İsa=yı yakalamak isterlerken Petrus, -- nereden bulduysa -- kılıcını çekti ve başkâhinin kölesinin kulağını uçurdu. Ama İsa Petrus=u azarladı: AKılıcını yerine koy! Kılıç çekenlerin hepsi kılıçla ölecek.@ Burada Rab İsa=nın ahlaksal yüceliği parlıyor harika bir şekilde. Mesih=in egemenliğinde yengi dünyasal silahlarla kazanılmaz. İsa bunu hiçbir zaman öğretmedi. İsa Mesih=in bağlıları sadece sevgi, doğruluk, affetme, dua ile savaşmalılar. Bunu da Tanrı=nın Sözüne ve Ruhla dolu yaşamın gücüne baş vurarak yaparlar, yapmalılar.

 

İsa Mesih ise hemen kulağı kesilen adamın kulağını iyi etti. İsa kendisini öldürmeye gelenlere bile şefkat gösterdi. İsa Mesih hiçbir insana, topluluğa ya da ulusa düşman gözüyle bakmadı. Her insanın günahlı olduğunu biliyor ve onların günahlarını bağışlamak için yaşamını veriyordu. O=na bağlananların da İsa=nın yolundan gitmeleri gerekir.


 17.3.

17  MART

 

İsa=yı tutuklayanlar, O=nu başkâhin Kayafa=ya götürdüler.

 

Matta 26: 57

 

 Die Jesus ergriffen hatten, brachten ihn zum Hohenpriester Kaiphas.

 

 Matthäus 26, 57

 

 ergreifen, fangen: tutuklamak

   die, die ergriffen haben: tutuklayanlar

   führen, bringen: götürmek

 

İsa Mesih=i yaka paça başkâhin Kayafa=nın önüne götürdüler. Tam olarak belirtilmiyor, ama öyle anlaşılıyor ki, Yüksek Kurul gece yarısı toplandı. 71 kişilik dini liderler grubuna başkâhin başkanlık etti. Gözleri dönmüş dini liderler, adaleti bir kenara atmışlar ve bir an önce İsa=yı ortadan kaldırmayı planlıyorlardı. Rüşvetle yalancı tanıklar buldular ve İsa=yı suçlamaya başladılar. Rab İsa bu suçlamalar karşısında sesini bile çıkarmadı. AKırkıcılar önünde dilsiz duran koyun gibi, ağzını açmadı@ (Yeşaya 53: 7). O=nun suskunluğuna sinirlenen başkâhin bir şey söylemesi için O=nu zorladı; Kurtarıcı İsa ise buna karşılık vermedi. O zaman başkâhin O=na şöyle dedi: AYaşayan Tanrı hakkı için sana yemin ettiriyorum, söyle bize, Tanrı=nın Oğlu Mesih sen misin?@ Musa=nın Yasası, başkâhinin birisine yemin ettirmesi durumunda onun tanıklık etmesini gerektiriyordu (Levililer 5: 1). Yasaya itaat eden İsa şu kısa ama özlü yanıt verdi: ASöylediğin gibidir@

 

(>Tanrı=nın Oğlu= sözü burada tamamen ruhsal anlamdadır.)


 18.3.

18  MART

 

Aİnsanoğlu=nun kudretli Olan=ın sağında oturduğunu ve göğün bulutları üzerinde geldiğini göreceksiniz@ dedi.

 

Matta 26: 64 b

 

 AIhr werdet den Sohn des Menschen zur Rechten der Macht sitzen und auf den Wolken des Himmels kommen sehen,@ sagte er.

 

 Matthäus 26, 64 b

 

 rechts: sağ, sağ tarafta

   zu seiner Rechten: sağında

   mächtig: kudretli

 

Başkâhinin sorduğu, Tanrı=nın Oğlu Mesih sen misin? sorusuna İsa Aevet@ yanıtını verdi. Sonra da, Aİnsanoğlu=nun kudretli Olan=ın sağında oturduğunu ve göğün bulutları üzerinde geldiğini göreceksiniz@ dedi. İsa=nın bununla söylemek istediği şuydu: Tanrı=nın oğlu Mesih Benim. Yüceliğim şu an insan bedeninde saklıdır. Bu nedenle de yüceliğimi göremiyorsunuz. Ama sizler Beni yüceltilmiş ve Tanrı=nın sağında oturan olarak ve göğün bulutları üzerinde geldiğimi göreceksiniz.

 

Başkâhin, İsa=nın ne demek istediğini anladı. Giysilerini yırtarak, Aİsa Tanrı=ya küfretti. Buna ne diyorsunuz?@ dedi. AÖlümü hak etti@ diye bağırdılar. Sonra da İsa=nın yüzüne tükürdüler, O=nu tokatladılar, O=nunla alay ettiler.


 19.3.

19  MART

 

Petrus, İsa=nın, >Horoz ötmeden sen beni üç kez inkâr edeceksin= dediğini hatırladı ve dışarıya çıkıp acı acı ağladı.

 

Matta 26: 75

 

 Petrus erinnerte sich, dass Jesus gesagt hatte: >Ehe der Hahn kräht, wirst du mich dreimal verleugnen=, und ging hinaus und weinte bitterlich.

 

 Matthäus 26, 75

 

 sich erinnern: hatırlamak

   weinen: ağlamak

 

İsa=nın öğrencilerinden biri olan Petrus=un en karanlık saati gelmişti. Avluda otururken, genç bir kızın, >Sen de İsa=yla birlikteydin= demesi üzerine Petrus efendisini inkâr etti. Üç kez yemin ederek, hatta lanet okuyarak İsa=yı tanımadığını söyledi. Tam o anda horoz öttü. Tanıdık ses yalnızca zamanın sessizliğini değil, Petrus=un yüreğini de deldi. Gururu kırılan Petrus, Rabbin sözlerini hatırlayarak dışarı çıkıp acı acı ağladı.

 

Suçsuz birini ele vermekle günah işlediğini anlayan Yahuda da pişman olmuştu. Ama bu, onu kurtuluşa götüren gerçek bir tövbe değildi. Kendi suçunun sonucu olarak İsa=nın başına gelenlere üzülmüştü, ama yine de İsa Mesih=i Rab ve Kurtarıcı olarak kabul etmedi. Gidip kendisini astı. Petrus ise gerçekten tövbe etti ve Rabbe döndü. Rab de onu affetti.


 20.3.

20  MART

 

Pilatus İsa=ya, ASen Yahudilerin Kralı mısın?@ diye sordu. İsa, ASöylediğin gibidir@ diye yanıt verdi.

Luka 23: 3

 

 Pilatus fragte Jesus: ABist du der König der Juden?@ Jesus antwortete: ADu sagst es.@

 Lukas 23, 3

 

 der König: kral

   die Juden: Yahudiler

   die Antwort: yanıt

 

İsa Yüksek Kurul=un önünde yargılandıktan sonra Romalı Vali Pilatus=a götürüldü. Pilatus İsa=ya, kendisinin Yahudilerin kralı olup olmadığını sorduğu zaman İsa, ASöylediğin gibidir@ diye yanıt verdi. Pilatus O=nun bu iddiasının Roma İmparatorluğu karşısında herhangi bir tehdit oluşturmadığını gördü. İsa=yla yaptığı özel bir görüşmeden sonra, başkâhinlerle halka dönerek, ABu adam ölüm cezasını gerektiren hiçbir şey yapmadı. Bu nedenle ben O=nu dövdürüp salıvereceğim@ dedi. Ama onlar hep bir ağızdan, >Yok et bu adamı= diye bağırdılar. Pilatus bunun için bir neden talep etti, ama bir neden yoktu. Kalabalık sadece bağırıyordu: AO=nu çarmıha ger, O=nu çarmıha ger!@ Pilatus üçüncü kez yine şöyle dedi: ABu adam ne kötülük yaptı ki? O=nda ölüm cezasını gerektirecek hiçbir suç bulamadım!@ Ama onlar halen, Açarmıha ger, çarmıha ger@ diye bağırıyorlardı. Oysa bu insanlar bir zamanlar, ARabbin adıyla gelen kutlu olsun@ diye İsa=ya övgüler yağdırıyorlardı. İşte insanın dönekliği!


 21.3.

21  MART

 

Halkı memnun etmek isteyen Pilatus, İsa=yı kamçılattıktan sonra çarmıha gerilmek üzere askerlere teslim etti.

 

Markos 15: 15

 

 Pilatus, der das Volk zufrieden stellen wollte, übergab Jesus den Soldaten, damit dieser gekreuzigt werde, nachdem er ihn hatte geißeln lassen.

 

 Markus 15, 15

 

 zufrieden: memnun

   übergeben, ausliefern: teslim etmek

   der Soldat: asker

 

Pilatus=un adaleti bir kenara atıp halka ödün vermesi bütünüyle haksız ve mantıksızdı.

 

Başkâhinler ile yöneticiler, isyan ve adam öldürmek suçundan hapse atılmış olan Barabas=ın serbest bırakılmasını, O=nun yerine İsa=nın öldürülmesini istediler. Her ne kadar biraz önce İsa=nın suçsuz olduğunu söylediyse de, şimdi bu Pilatus kararını değiştirerek halkın isteğini yaptı. Barabas=ı salıverdi, İsa=yı kamçılattıktan sonra çarmıha gerilmesi için askerlere teslim etti. Adaletsizliğin korkunç bir kararıydı bu. Bu aynı zamanda günahlardan kurtuluşumuzun bir simgesiydi. Suçlu birinin özgür edilebilmesi için suçsuz birinin ölüme teslim edilmesi!


 22.3.

22  MART

 

Askerler İsa=ya mor renkte bir giysi giydirdiler, dikenlerden bir taç örüp başına geçirdiler.

 

Markos 15: 16

 

 Die Soldaten zogen Jesus ein purpurfarbenes Gewand an, flochten eine Krone aus Dornen und setzten sie auf sein Haupt.

 

 Markus 15, 16

 

 das Kleid, das Gewand: giysi

   (sich etwas) anziehen: giymek

   (jemandem etwas) anziehen: giydirmek

 

Askerler İsa=yı Vali konağına götürdüler. Tüm taburu topladıktan sonra Yahudilerin Kralı için aşağılayıcı bir taç giyme töreni düzenlediler. Keşke bilselerdi! Mor giysi giydirdikleri bu İsa Tanrı Oğlu=ydu. Dikenlerden taç taktıkları kendi Yaratıcılarıydı. Yahudilerin Kralı olarak aşağıladıkları evreni birbirine bağlı tutandı. Başına vurdukları yüceliğin ve yaşamın Rab=biydi. Esenlik, Barış Başkanına tükürdüler. Kralların Kralıyla alay ettiler, önünde diz çöktüler. Kaba şakaları bitince, O=na yine kendi giysilerini giydirdiler ve çarmıha germek üzere O=nu dışarı götürdüler. İsa=yı Golgota denilen yere getirdiler. Ve orada İsa=yı çarmıha gerdiler.

 

Unutma ki, İsa bu çarmıhta senin de günahlarını taşıdı. Şimdi senin için Tanrı=ya, cennete gitme yolu açıktır. Yapacağın tek şey, kurtarıcı olan İsa=ya iman etmendir.


 23.3.

23  MART

 

Baba, onları bağışla! Çünkü ne yaptıklarını bilmiyorlar.

 

Luka 23: 34

 

 Vater, vergib ihnen! Denn sie wissen nicht, was sie tun.

 

 Lukas 23, 34

 

 vergeben: bağışlamak

   vergib: bağışla

   vergib ihnen: onları bağışla

 

İsa, Kendisini çarmıha gerenler için bile, ABaba, onları bağışla; çünkü ne yaptıklarını bilmiyorlar!@ diyor. Bu duayla belki de insanlık üzerine dökülecek bir gazabın, bir lanetin önüne geçilmiştir!

 

İsa=nın canında, varlığında, düşüncesinde ne bir acılık, ne bir kin, ne bir öfke, ne de bir öç alıcılık vardır. İnsanlar kendisine acı çektiren insanların cezalandırılmalarını ister; hata böyle bir durumda insanoğlu intikam alma olayından hayranlıkla söz eder; yani insanlar hep intikam peşinde koşarlar, değil mi? Ama İsa=da böyle bir düşünce bile yoktur. İntikam cehennemden kaynaklanmaktadır. Gerçekten de acılık, kin, nefret, öç almak en yıkıcı ve çirkin bir olaydır. Tanrı=nın bize öfke duymasında hakkı vardır, ama İsa, kendisini çarmıha gerenler için bile hayır dua ediyor. Böylece, şunu kesinlikle diyebiliriz ki, Mesih inancı sevgiye, affetmeye dayanan bir inançtır. Mesih inancında kine, nefrete, öç almaya yer yoktur.


 24.3.

24  MART

 

Bütün ülkenin üzerine öğleyin saat on ikiden saat üçe kadar bir karanlık çöktü. Saat üçte İsa yüksek sesle, ATanrım, Tanrım, beni niçin terk ettin?@ diye bağırdı.

 

Markos 15: 33

 

 Von zwölf Uhr Mittags bis drei Uhr kam über das ganze Land eine Finsternis. Um drei Uhr schrie Jesus mit lauter Stimme: AMein Gott, mein Gott, warum hast du mich verlassen?@

 

 Markus 15, 33

 

 das Land: ülke

   das ganze Land: bütün ülke

 

Birden bire dünya üç saat boyunca karanlığa bürünüyor. İsa o zaman günahlarımıza karşı Tanrı=nın tüm yargısına tahammül ediyordu. Ruhsal yalnızlık ve Tanrı=dan ayrı olmanın acısını çekti. İsa=nın canını verdiği zaman dayandığı acıyı hiçbir zaman anlayamayacağız.

 

Dünyanın günahlarının gazabını üzerinde taşıyan İsa, ATanrım, Tanrım beni niçin terk ettin?@ diye haykırdı. Tanrı O=nu terk etmişti, çünkü kutsallığında Kendisini günahtan ayırması gerekir. Yani Tanrı kutsaldır ve İsa Mesih o anda bizim ve tüm dünyanın günahı olduğu zaman, Tanrı İsa=ya bakamadı. İsa bizim günahlarımızı üzerine almıştı ve tüm cezayı ödüyordu şimdi. İsa güçle ve yengi dolu bir haykırışla ruhunu verdi, öldü. O anda tapınaktaki perde yukarıdan aşağıya dek yırtılarak ikiye bölündü. Bu da Mesih=in ölümü aracılığıyla inanlının Tanrı huzuruna çıkabileceğini gösteriyor.


 25.3.

25  MART

 

İsa=nın, kendi kanı sayesinde perdede, yani kendi bedeninde bize açtığı yeni ve diri yoldan kutsal yere girmeye cesaretimiz vardır.

 

İbranilere 10: 19--20

 

 Durch das Blut Jesu haben wir Mut, durch den Vorhang, das heißt durch seinen eigenen Leib, auf dem neuen und lebendigen Weg, den er uns geöffnet hat, in das Heiligtum hineinzugehen.

 

 Hebräer 10, 19--20

 

 der Vorhang: perde

   das Heiligtum: kutsal yer

 

İsa Mesih son nefesini verdiği anda, tapınaktaki iki odayı ayıran kalın perde görünmeyen bir el tarafından yukarıdan aşağıya doğru yırtıldı. O zamana dek perde, başkâhinlerin dışında herkesi Tanrı=nın bulunduğu En Kutsal yerden ayırmıştı. Tapınağın içindeki o kutsal yere yalnızca bir kişi - baş kahin - yılda sadece bir kez kurban kanıyla girebilirdi.

 

Okuduğumuz gibi, perde İsa=nın bedenini temsil ediyor. Bu perdenin yırtılması İsa=nın ölümünü simgeler. O=nun ölümü aracılığıyla, bize açtığı yeni ve diri yoldan kutsal yere -- Tanrı huzuruna -- girmeye cesaretimiz vardır. Şimdi her inanlı dua ve hamtla herhangi bir zamanda Tanrı=nın huzuruna girebilir. Ama bu ayrıcalığın ağır bir bedelle, İsa=nın kanıyla satın alındığını unutmayalım.


 26.3.

26  MART

 

İsa=nın karşısında duran yüzbaşı, O=nun bu şekilde son nefesini verdiğini görünce, ABu adam gerçekten Tanrı=nın Oğluydu@ dedi.

 

Markos 15: 39

 

 Als der Hauptmann, der Jesus gegenüberstand, sah, dass er auf diese Weise sein Leben aushauchte, sagte er: ADieser Mensch war wirklich Gottes Sohn.@

 

 Markus 15, 39

 

 der Atem: nefes

 

İsa Mesih=in ölümü doğayı da karıştırdı, tüm doğa yerinden oynadı. Sanki cansız yaratılışla yaratıcısı arasında derin bir anlayış vardı. Dağları taşları sarsan, kayaları yaran ve birçok mezarı açan bir deprem oldu. Bu olaylar Romalı yüzbaşı ve adamlarını İsa=nın Tanrı=nın Oğlu olduğuna dair ikna etti.

 

Yüksek Kurul üyesi olan Yusuf adında zengin biri (Luka 23: 51), bu noktaya kadar gizli bir Mesih inanlısıydı; şimdi büyük bir cesaretle Pilatus=a gidip çarmıhta ölen İsa=nın cesedini gömmek için izin istedi. İzin verilince de, Yusuf hemen cesedi çarmıhtan indirdi, keten bezlere sardı ve daha önce hiç kimsenin konulmadığı, kayaya oyulmuş bir mezara yatırdı. Bu olay, hazırlık günü olan  günü oldu. İsa=yla birlikte Galile=den gelmiş sadık ve imanlı kadınlar Yusuf=un ardından giderek mezarı ve İsa=nın cesedinin oraya nasıl konulduğunu gördüler. Yeniden gelip sevdikleri Kişi=nin bedenini yağlayabilmek için evlerine dönerek baharat ve hoş kokulu yağlar hazırladılar.


 27.3.

27  MART

 

İsa=nın cesedinin yatmış olduğu yerde beyazlara bürünmüş iki meleğin oturduğunu gördü.

 

Yuhanna 20: 12

 

 Wo der Leib Jesu gelegen hatte, sah sie zwei Engel in weißen Kleidern sitzen.

 

 Johannes 20, 12

 

 der Leib Jesu: İsa=nın cesedi

   der Engel: melek

 

 sabahı kadınlar erkenden İsa=nın mezarına gittiler. Ama mezara vardıklarında mezarın girişini kapatan o kocaman taşın yana yuvarlanmış olduğunu gördüler. İçeriye girdikleri zaman İsa=nın cesedinin orada olmadığını gördüler. Birden yanlarında bembeyaz giysilere bürünmüş iki melek belirdi ve onlara, İsa=nın dirildiğini söylediler. İsa, daha önce de söylediği gibi, ölümden dirilmişti. O zaman İsa=nın bütün bu sözlerini anımsadılar. Hemen şehre döndüler, İsa=nın ölümden dirildiği haberini öbür öğrencilere bildirdiler. Ama öğrenciler inanmadılar. Bu imansızlık Petrus=un şahsen mezara gidip boş mezarda kefen bezlerinden başka bir şey görmeyinceye kadar sürdü. Bu bezler, İsa=nın cesedinin sıkıdan sıkıya sarılmış olduğu bezlerdi. Geride kefen bezlerinin bırakılmış olması cesedin çalınmamış olduğunu gösterir; çünkü hırsızlar böyle bir girişimde bulunamazdı, bu mantıksız olurdu. İsa Mesih gerçekten öldü, mezara kondu, ama üç gün sonra, daha önceden de dediği gibi, ölümü yenerek dirildi. İsa=nın bedenini saran bezler, O=nun dirildiğinin bir kanıtıydı.


 28.3.

28  MART

 

İsa oraya geldi, ortada durup onlara, AÜzerinize esenlik olsun@ dedi.

 

Yuhanna 20: 19

 

 Jesus kam dorthin, stand in der Mitte und sagte zu ihnen: AFriede euch!@

 

 Johannes 20, 19

 

 die Mitte: orta

   in der Mitte: ortada

   der Friede: esenlik

 

İsa=nın dirildikten sonraki bedeni Aet ve kemikten@ oluşan gerçek, elle tutulan, gözle görülen bir bedendi. Bu beden İsa öldüğünde mezara konulan bedenin aynısı olduğu halde, dirilişten sonra artık bir daha hiç ölmemek üzere değiştirilmiş bir beden durumuna getirilmişti. İsa bu yüceltilmiş bedeniyle her yere anında girebilirdi, her yerde anında olabilirdi. Bu, O=nun ilk  akşamı yaptığı şeylerden biriydi. Öğrenciler birden O=nu karşılarında gördüler ve O=nun şu sözlerini işittiler: ASize esenlik -- barış -- olsun!@ Öğrenciler ise bir hayalet gördüklerini sandılar ve korkuya kapıldılar. İsa elleri ve ayaklarındaki çivi izlerini gösterdikten sonra onlar bunu anlamaya başladılar. Ve büyük sevinçle doldular.

 

Değerli okuyucumuz, İsa Mesih ölümü yenerek dirilmiştir. Bugün bizim diri bir kurtarıcımız vardır ve O=nun diri olması biz Mesih inanlılarına da büyük bir sevinçtir. Sen de bu sevince katılmak istemez misin?


 29.3.

29  MART

 

İsa onları kentin dışına, Beytanya=nın yakınlarına kadar götürdü ve ellerini kaldırarak onları kutsadı. Onları kutsarken aralarından ayrılarak göğe alındı.

 

Luka 24: 51

 

 Jesus führte sie aus der Stadt, nahe an Bethanien, hob seine Hände auf und segnete sie. Während er sie segnete, schied er von ihnen und wurde in den Himmel hinaufgenommen.

 

 Lukas 24, 51

 

 der Himmel: gök

 

Evet, İsa=nın öğrencileri, İsa Mesih=in ölümü yenerek dirildiğinin canlı tanıklarıydılar. Bu yüce haberin duyurucuları olarak dünyanın her köşesine gitmeliydiler. Ama ilkin Baba=nın Vaadi=ni, yani Kutsal Ruh=un gelişini beklemeleri gerekiyordu. Ölümden dirilen Mesih=in tanıklığını yapabilmeleri için gökten gelecek güçle kuşatılacaklardı.

 

İsa Mesih=in göğe alınışı, ölümden dirildikten kırk gün sonra oldu. İsa öğrencilerini Beytanya=nın yakınlarına kadar götürdü ve ellerini kaldırarak onları kutsadı (bereketledi). Onları kutsarken aralarından ayrılarak göğe alındı.

 

Öğrencileri kendisine tapınıp büyük sevinç içinde Yeruşalim=e döndüler.


 30.3.

30  MART

 

Rab İsa onlara bu sözü söyledikten sonra göğe alındı ve Tanrı=nın sağında oturdu.

 

Markos 16: 19

 

 Nachdem der Herr Jesus diese Worte zu ihnen gesagt hatte, wurde er in den Himmel aufgenommen und setzte sich zur Rechten Gottes.

 

 Markus 16, 19

 

 nehmen: almak

   genommen werden: alınmak

   er wurde genommen: alındı

 

İsa Mesih, dirilişinden kırk gün sonra göğe alındı ve Tanrı=nın sağında oturdu. Bu, onur ve gücün olduğu yerdir. İncil=de Koloseliler 3: 3=te şöyle okuyoruz: AYaşamınız Mesih=le birlikte Tanrı=da saklanmaktadır.@ Mesih=e iman edenin yaşamı şimdiden Tanrı sağında oturan Mesih=le birlikte saklanıyor, korunuyor. Bu, kurtuluş güvencesinin ne kadar sağlam olduğunu gösteriyor. Mesih=e iman eden bir kimsenin kurtuluşu yüzde yüz tamdır ve korunmakta, saklanmaktadır. Mesih=e iman eden kimse için, Tanrı sağında oturan Mesih şefaat da etmektedir. Kardeşim, bu dünyada bundan daha iyi haber olamaz. Mesih=in ölümü, ölümden dirilişi, göğe yükselişi ve Tanrı=nın sağında oturması böylesine harika bir güven vermektedir Kendisine iman edenlere.


 31.3.

31  MART

 

Gökler, Tanrı=nın yüceliğini bildirir.

 

Mezmur 19: 1 a

 

 Die Himmel erzählen die Herrlichkeit Gottes.

 

 Psalm 19, 2 a

 

 der Himmel: gök

   erzählen, mitteilen: anlatmak, bildirmek

   die Erhabenheit: yücelik

 

Büyük kentlerde yaşamak ile küçük kentlerde, özellikle köylerde yaşamak arasında büyük bir fark vardır. Köydeki yaşam daha doğal ve daha sağlıklıdır. Oradaki yiyecekler daha taze ve doğaldır genellikle. Motor gürültüsü az, hava kirliliği yok gibidir oralarda. Yazın insan dışarıda, tarlada ya da damda yatar. Geceleyin o güzelim yıldızları seyre koyulur. Ara sıra yıldız kayması dediğimiz bir ışık görür, Abir insanın yıldızı daha söndü@ gibi düşünceye dalar. Geceleri ayrı bir güzellik taşır gökyüzü, tıpkı süslenmiş bir gelin gibi. Gündüzleri de masmaviliğiyle gözleri kamaştırır. Tıpkı Davut Peygamberin de hayran kalıp dediği gibi: AGökler Tanrı=nın görkemini açıklamakta, gök kubbesi ellerinin eserini duyurmakta@ (Mezmur 19: 1).


 1.4.

 NİSAN

 

Gökler, Tanrı=nın yüceliğini bildirir; gök kubbesi ellerinin işlerini ilan eder.

 

Mezmur 19: 1

 

 Die Himmel erzählen die Herrlichkeit Gottes, und das Himmelsgewölbe verkündet seiner Hände Werk.

 

 Psalm 19, 2

 

 das Gewölbe: kubbe

   verkünden: ilan etmek

 

Davut peygamber bir köylüydü ve gençlik yıllarında çobanlık yaptı. Böylece doğayla baş başa yaşadı, gökyüzünü seyretti. Gökyüzü onu öylesine etkilemiş olmalı ki, 19. Mezmur=unda, AEy Tanrım, gökler -- yıldızlar ve gezegenler -- senin yüceliğini ilan eder. Gök kubbesi de ellerinin işlerini bildirir. Gün güne söz söyler, gece geceye bilgi gösterir, sessiz ve sedasız. Onların uyumu tüm evrene ve sözleri yerin uçlarına ulaşmıştır. Orada güneş için çadır kurdu. O güneş ki, gerdekten çıkan güvey gibidir. Bir yiğit gibi yoluna seğirtmek için sevinir. Onun çıkışı gökler ucundadır, gidişi de onların sonuna kadar. Onun sıcağından saklı kalan yoktur@ der.

 

ASenin ellerinin işleridir bunlar, ya Rab. Her şeyi bir uyum içinde yarattın@ sözleriyle Davut peygamber, gökyüzüne olan hayranlığını dile getirmiştir. Bunun ile aslında Davut, Tanrı=ya olan imanını ve hayranlığını da dile getiriyordu.

 

 


 2.4.

2 NİSAN

 

Gök kubbesi, (Tanrı=nın) ellerinin işlerini ilan eder.

 

Mezmur 19: 1 b

 

 Das Himmelsgewölbe verkündet seiner Hände Werk.

 

 Psalm 19, 2 b

 

 die Hand: el

   die Hände: eller

   seiner Hände Werk: ellerinin işleri

 

Bilindiği gibi, dünyamızı çevreleyen, sarat atmosfer vardır. Gökyüzü, yani dünyamızı saran bu atmosfer, sadece güzellik olsun diye oraya konulmadı; bizim yararımız için, daha doğrusu yaşayabilmemiz için oraya konmuştur. Bir bilim ansiklopedisi atmosferi açıklarken, atmosfer, insanlar için Tanrı=nın bir kayrasıdır, diyor. Gerçekten de öyledir. Bilindiği gibi, bazı gazların karışımıyla oluşan atmosfer, gözle görülmeyen, tatsız, kokusuz bir maddedir. Yeryüzü ile uzay arasında yer almaktadır. Bizim dünyamızı bir çadır gibi, bir şemsiye gibi sarmakta ve korumaktadır. Atmosfer, insanların, hayvanların ve tüm canlı varlıkların nefes almalarını sağlayan havadır. Eğer dünyamızda atmosfer olmasaydı, yaşam da olamazdı. Sadece bu değil, atmosfer, dünyamızı ve bizleri dış etkenlerden de koruyan, Tanrı=nın bir lütfudur.


 3.4.

3 NİSAN

 

Tanrı, yeri gücüyle yarattı, dünyayı bilgeliğiyle pekiştirdi.

 

Yeremya 10: 12

 

 Gott hat die Erde durch seine Kraft erschaffen, durch seine Weisheit hat er den Erdkreis gegründet.

 

 Jeremia 10, 12

 

 erschaffen: yaratmak

   gründen, befestigen: pekiştirmek, sağlamlaştırmak

 

Güneşin saniyede 4 milyon ton dolayında atom yitirdiğini söylerler bilim adamları. Ve güneş bu maddeye eş değerde olan enerjiyi uzaya fırlatır. Bilindiği gibi güneş, dünyamızdan aşağı yukarı 150 milyon km. uzaklıktadır. Işık hızı saniyede 300.000 km=dir. İşte 8 dakika sonra bizi saran atmosfere ulaşan güneş ışınlarının hayati yararı olmasına karşın, bu ışınların içinde çok zararlı olanları da vardır. Morötesi ışınlar adını verdiğimiz güneş ışınları biz insanlar için oldukça zararlıdır. Ama atmosfer bu zararlı morötesi ışınları süzer ve zararlı olanları alır, yararlı olanları bizlere gönderir. Gerçekten de Tanrımız, dünyayı, gökleri, uzayı kendi bilgeliğiyle, kendi anlayışıyla yarattı. İşin ilginç ve harika yanı ise, Tanrı insanı bu yaratılışın tacı olarak yarattı. Bu evrende senin özel bir yerin vardır. Sen Tanrı=ya çok değerlisin. Bu Tanrı, seni kendisine istiyor; bana gel iman et ve yaşa, hem de sonsuza dek!


 4.4.

4 NİSAN

 

Gücüyle yeryüzünü yaratan, bilgeliğiyle dünyayı kuran, aklıyla gökleri yayan RAB=dir.

 

Yeremya 10: 12

 

 Der HERR ist es, der die Erde gemacht hat durch seine Kraft, der den Erdkreis gegründet durch seine Weisheit und die Himmel ausgespannt durch seine Einsicht.

 

 Jeremia 10, 12

 

 ausbreiten: yaymak

   der Verstand, das Verständnis: akıl, anlayış

 

Bazen açık bir gecede bir ışığın hızla yeryüzüne doğru kaydığını görürüz. Buna yıldız kayması diyoruz. Yıldız kayması dediğimiz olay, aslında gök taşlarının atmosferimize girmesiyle yanıp kül olması olayıdır. Tabii, bazen de bu taşlar dünyamıza kadar inerler. Eğer bizi saran bu koruyucu atmosfer olmasaydı, bizler gerçekten göktaşlarının saldırılarına maruz kalırdık. Yağmur yerine, gökten tonlarca büyüklükte taşlar yağardı başımıza. Ama Tanrı=nın bir lütfu olarak dünyamızı saran atmosfer bizleri bu göktaşlarından da korur. Yani bizlere ve dünyamıza bir kalkan olur. Atmosfer bizleri hem göktaşlarından korur, hem de zararlı ışınlardan. Onları süzer, ayarlar, yararlı bir şekilde bizlere ulaştırır. Bunu kurcalayıp eştikçe, atmosferin ne kadar muazzam bir yapıya sahip olduğunu görüyoruz. Atmosfer, bizlere Tanrı=nın gerçekten de bir lütfudur.


 5.4.

5 NİSAN

 

Rab beni düşünür.

 

Mezmur 40: 17

 

 Der Herr denkt an mich.

 

 Psalm 40, 18

 

 der Herr: Rab

   denken: düşünmek

   an mich denken: beni düşünmek

   er denkt an mich: beni düşünür

 

Rab beni düşünür, diyor Davut peygamber. Rab seni de beni de düşünür dostum. Rab bizi öylesine düşünür ki, bize harika bir şekilde yaşayacağımız bir dünya yarattı. Başka deyişle, Rab bizlere kayrasını sunar, bizleri kayrasıyla sarar. Yaşayabilmemiz için bizleri düşünüp dünyamızı yaşam veren atmosferle kuşattı. Ateş, atmosferle yanar, ses onunla yayılır, ışık atmosferle aydınlanır. Böylesine yararlı, bizim için yaşamsal bir önem taşıyan birkaç gaz karışımını dünyamıza kim çadır olarak gerdi? Hz. Davut, ARab, Senin ellerinin işleri tüm bunları oluşturdu. Tüm bunlar Senin yüceliğini ilan eder@ dedi.

 

Tanrı=nın işleri! Bizleri düşünen, bizlere yaşam veren, bizleri koruyan yüce işleri! O=nun lütfu, kayrası böylesine harikadır!


 6.4.

 6 NİSAN

 

 Ya Rab, Senin inayetin göklere erişir.

 

Mezmur 36: 5

 

 Herr, deine Gnade reicht, so weit die Himmel sind.

 

 Psalm 36, 5

 

 dein, deine: senin

   die Gnade: inayet

   deine Gnade: (senin) inayetin

 

Değerli okuyucumuz, gerçekten de dünyamızı kuşatan, saran atmosfer, yaşamı olanaklı kılan Tanrı=nın bizlere olan harika bir iyiliğidir. Tanrı=nın bu inayeti her an bizi sarmaktadır. Tanrı=nın inayetinden bir dakika bile ayrı yaşayamayız. O=nun inayeti öylesine büyük, öylesine eşsiz ve yücedir ki, biz bunu hiçbir zaman tam olarak kavrayamayız. O=nu çoğu kez düşünmesek bile, Tanrı=nın inayeti sürekli olarak bizi sarar ve korur. Ne yazık ki, çoğu kez Tanrı=ya itaat etmiyoruz, O=nun yasalarına karşı geliyoruz. Hatta birçok insan O=nun yasalarıyla alay ediyor. Ama tüm bunlara rağmen, Tanrı=nın göksel kayrası üzerimize yağmaya, bizleri bereketlemeye devam ediyor. Rabbimizin kayrası sadece bu dünyayla sınırlı değildir. Tanrı=nın kayrası bizi gelecek yaşamda da korumak ve bizlere sonsuz yaşamayı sağlamaktadır. İsa Mesih, AYaşam benim@ dedi. ABana iman eden... sonsuza dek yaşayacaktır!@ İşte kayra yoluyla verilen bu yaşam sana da sunulmaktadır.


 7.4.

7 NİSAN

 

İnayetin ne değerlidir, ey Tanrı! Kanatlarının gölgesine sığınır ademoğlu.

 

Mezmur 36: 7

 

Wie köstlich ist deine Gnade, o Gott. Im Schatten deiner Flügel bergen sich die Menschenkinder.

 

 Psalm 36, 8

 

 der Schatten: gölge

   der Flügel: kanat

   sich bergen: sığınmak

 

Aİnayetin ne değerlidir ey Tanrı! Kanatlarının gölgesine sığınır insan@ diyen Davut peygamber, Tanrı=nın iyiliğini, yüceliğini, eşsizliğini çok iyi kavramıştı. Başka bir duasında şöyle demiştir: ARab beni düşünür! Sensin yardımım ve beni özgür eden@ (Mezmur 40: 17). Tanrı=nın iyiliği ve lütfu bu dünyada son bulmuyor. Tanrı=nın inayeti sonsuzluğu da kapsıyor. Bu dünyada Tanrı=nın kayrası ile belirli bir süre yaşayacağız. Ama bir gün gelecek ki, bu dünyadaki gurbetlik yıllarımızı bitirecek ve buradan göçüp gideceğiz. Ne var ki, Tanrı=nın inayeti ölümden sonra da bizi korumak, kendi şemsiyesi altına almak, bize yaşam, hem de sonsuz bir yaşam vermek istiyor. Bu dünyadaki atmosferi düşünerek şöyle diyebiliriz: Bizim sonsuzluğa dek yaşayabilmemiz için Tanrı bizlere yaşam taşıyan başka bir Aatmosfer,@ başka bir Alütuf@ gönderdi. Bu İsa Mesih=tir.


 8.4.

8 NİSAN

 

Tanrı tüm insanların kurtulmasını ve gerçeği bilme aşamasına gelmesini ister.

 

1 Timoteos 2: 4

 

Gott will, dass alle Menschen gerettet werden und zur Erkenntnis der Wahrheit kommen.

 

 1. Timotheus 2, 4

 

 der Mensch: insan

   alle Menschen: bütün insanlar

   gerettet werden: kurtulmak

 

Tanrı=nın isteği, bütün insanların kurtulması ve gerçek bilgisine gelmesidir. Tanrı, kendisine karşı baş kaldıran, O=nun yasalarını hiçe sayıp günah içinde yaşayan insanların kurtulmalarını neden istesin! Çünkü Rab insanları sevmekte ve onların yok olmalarını istememektedir. İnsanın kurtulabilmesi için de Tanrı kendi varlığını, yani sonsuz yaşamı sağlayan varlığını bizlere gönderdi. Bu, Tanrı Ruhu olan İsa Mesih=tir. İsa Mesih kerelerce, AYaşam Benim, yaşamın özü, kaynağı Benim. Bana iman eden ölse bile yaşayacaktır. Hem de cennette sonsuza dek benimle birlikte@ dedi. İşte, Tanrı=nın lütfu budur! O, bizlere sonsuzlukta da yaşam vermek istiyor. O=nun bu kayrası bizleri sonsuzlukta da sarmak, korumak, kurtarmak istiyor. Bu sonsuz yaşama ise ancak Tanrı=ya iman ederek sahip olabiliriz. Tanrı=nın iyiliğine sığındığımız zaman hep yaşayacağız, sonsuz yaşamda kalacağız.


 9.4.

9  NİSAN

 

Tek Tanrı vardır; Tanrı=yla insanlar arasında da tek arabulucu: İnsan olan İsa Mesih. O kendini herkes için kurtulmalık olarak verdi.

 

1 Timoteos 2: 5

 

EINER ist Gott und es gibt einen Mittler zwischen Gott und den Menschen. Dies ist der Mensch Jesus Christus, der sich selbst als Lösegeld für alle gegeben hat.

 

 1. Timotheus 2, 5

 

 das Lösegeld: fidye, kurtulmalık

 

Mesih inanlılarından tüm insanlar için dua edilmesi istenmektedir. Çünkü ATek bir Tanrı ve tek bir aracı vardır@ diyor Tanrı=nın sözü. Seven, kayrası bol olan Tanrı herhangi bir insanın ölmesini, mahvolmasını değil, kurtulmasını ve sonsuz yaşama kavuşmasını istemektedir.

 

Tanrı=ya karşı gelerek günah işlediğimizden dolayı sonsuz ölüme mahkum olduk. Bu sadece bir insana, bir topluma ya da bir ulusa özgü değil, tüm insanlık Tanrı=ya karşı gelmiş ve O=nun yasasını ayaklar altında çiğnemiştir. Bu nedenle tüm insanlık olarak günahımız büyük ve borcumuz da ölçülemeyecek ve ödenemeyecek kadar büyüktür, ancak ölümle ödenebilir. Sonsuz ölümden İsa Mesih bizi nasıl kurtarabilir? İşte, iyiliği eşsiz olan Tanrı, suçsuz İsa Mesih=in bizim yerimize ölmesine izin verdi. O=nun suçsuz yaşamı bize kurtulmalık, yani fidye oldu, borcumuzu ödedi ve sildi. Tanrı=nın bu yüce iyiliğini kabul eden, O=nun iyiliğine sığınan, kurtulur, sonsuz yaşama geçer.


 10.4.

10 NİSAN

 

İman ederek kayrayla kurtulmuş bulunuyorsunuz. Bu, kendi başarınız değildir; Tanrı armağanıdır.

 

Efesliler 2: 8

 

 Aus Gnade seid ihr errettet durch Glauben. Und dies ist nicht euer eigener Erfolg, es ist Gottes Geschenk.

 

 Epheser 2, 8

 

 der Erfolg: başarı

   euer eigener Erfolg: kendi başarınız

   das Geschenk: armağan

 

Kurtarıcı Mesih=e sığınmakla günahlı insan Tanrı=nın inayeti altına girmiş olur ve böylece sonsuz yaşamı alır. Yani Mesih İsa=ya iman edenin tüm günahları bağışlanır ve sonsuz yaşama sahip olur. Ama insanoğlu buna şaşırıp kalıyor. Hiçbir şey yapmadan, insan nasıl sonsuz yaşamı alabilir? Bir insan nasıl tüm dünyaya kurtuluş verebilir? diye birçok okuyucumuz bize soruyor. Oysa biraz ince düşünecek olursak, Tanrı=nın lütfunu azıcık anlayabiliriz. Atmosferi yine örnek alalım. İnsan her gün bu atmosferi ciğerlerine çeker. Tüm dünya yararlanıyor bu atmosferden, ama kimse ona bir karşılık vermeyi düşünmüyor. İşte, Tanrı=nın kayrası böyledir. Aslında atmosfer, Tanrı kayrasının sadece küçük bir parçasıdır. O=nun bize sunduğu asıl kayra sonsuz yaşamdır. Öyleyse bir kimse sonsuz olan, gücü her şeye yeten Tanrı ve O=nun sonsuz Sözü olan İsa=nın tüm insanları kurtarmaya yeterli olmadığını nasıl iddia edebilir? Hayır dostum, O=na gelirsen, sana sonsuz yaşam vereceğini göreceksin!


 11.4.

11 NİSAN

 

İsa dedi: Yaşam Benim.

 

Yuhanna 14: 6

 

 Jesus sagte: Ich bin das Leben.

 

 Johannes 14, 6

 

 sagen: demek, söylemek

   das Leben: yaşam, hayat

   ich bin: benim

 

Tanrı=nın kendisi yaşamın özüdür. İsa, Tanrı=nın varlığından çıkıp geldi. Böylece O da yaşamın ta kendisidir. Tanrı=nın inayeti okyanuslara benzer. Bizler ise, okyanuslarda olan küçük balıklar benzerliğindeyiz. Şimdi bir balık çıkıp da, >bu deniz benim yaşamımı nasıl sağlayabilir? Kendim bir şeyler yapmalıyım= dese, gülünç olmaz mı? Elbette olur. İşte bizler de Tanrı=nın kayrasını, iyiliğini çoğu kez kendi küçücük, sınırlı düşüncelerimizle sınırlıyor, bu nasıl olur, diyoruz. Tanrı, yaşamın özüdür. Tüm evreni O doldurur. O=nun doluluğunun sonu yoktur. O=nun yüceliğinin sonu yoktur. İşte bu Tanrı, bizlere sonsuz yaşam vermek için, yaşamın kendisi olan İsa=yı verdi. Biz atmosferin ne olduğunu anlamasak, ona ilişkin herhangi bir bilgimiz olmasa bile atmosfer yaşayabilmemizi sağlar. İsa=ya iman eden kişi bunun nasıl olduğunu anlamasa da sonsuz yaşama kavuşur; o kimsenin adı yaşam kitabına yazılır.


 12.4.

12 NİSAN

 

 

Gökleri perde gibi geren ve oturmak için onları çadır gibi açan O=dur.

 

Yeşaya 40: 22 b

 

 Er ist es, der den Himmel ausbreitet wie einen Schleier und ihn ausspannt wie ein Zelt zum Wohnen.

 

 Jesaja 40, 22 b

 

 der Schleier: perde, örtü

   das Zelt: çadır

   das Zelt ausspannen, aufschlagen: çadır açmak

 

Gökleri perde gibi geren, düzene koyan Tanrı=dır. Seven Tanrı, dünyamızı öylesine ince bir hesapla yaratmıştır ki, bu hesaplarda en ufak bir hata bile bizim yaşamımıza son verirdi. Örneğin, atmosferde yüzde 78 oranında azot, yüzde 21 oranında oksijen, yüzde bir oranında argon ve çok az neon ve kripton gibi gazlar vardır. Bu gazların dağılımı ince, öylesine harikadır ki, ATanrım, bu Senin ellerinin işleridir@ demekten kendimizi alamıyoruz. Şayet atmosferde yüzde 21 oranında oksijen olacağına, yüzde 40 ya da 50 olsaydı, bir kibrit çakılmasıyla, bir şimşeğin düşmesiyle dünyamız hemen yanmaya başlardı. Ya da oksijen yüzde 21 yerine, yüzde 10 olsaydı, çok zor nefes alırdık; boğulduk, boğuluyoruz gibi bir yaşam sürerdik. Ama hayır, Tanrımız oksijeni tam ihtiyacımız olduğu oranda bizlere vermiştir. Böylesine büyük, bilgeli, gücü her şeye yeten Tanrı, seninle ilgileniyor; bak, tüm bunları senin için yarattım. Sen bana böylesine değerlisin! diyor.


 13.4.

 13 NİSAN

 

Avucunun çukuruyla suları ölçen, karışla gökleri ölçen, tepeleri de terazi ile tartan kimdir?

 

Yeşaya 40: 12

 

Wer hat die Wasser mit der hohlen Hand und die Himmel mit der Spanne gemessen? Wer hat die Hügel mit Waagschalen gewogen?

 

 Jesaja 40, 12

 

 der Hügel: tepe

   wiegen: tartmak

 

ATüm evreni santimi santimine, milimi milimine ölçen, her şeyi en ince ayrıntılarıyla yerine koyan Tanrı=dır,@ der Yeşaya Peygamber. Dünyamıza gereken oksijeni veren de Tanrı=dır. Bu oksijenin tam ihtiyacımız olduğu kadar verilmesi bir yana, bu dünyadaki etkisi ve yararı yine bir başkadır. Yanma olayı oksijene bağlıdır. Oksijenin başka bir özelliği de, güneşten gelen radyasyonları, yani ışınımları atmosfer içinden geçirerek dünyamıza, bizlere ulaştırmasıdır. Görüyoruz ki, Tanrı=nın inayeti, iyiliği en ince ayrıntılarıyla üzerimize dökülmektedir. O=nun inayetiyledir ki, bu gazlar bizlere ölçüyle verilmiştir. Tanrı=nın bu iyiliğini, bu sevgisini görüp anlayabiliyor muyuz? Tanrı bunları hepimiz için verdi, sevgili arkadaş. Böylesi seven bir Tanrı=ya sen nasıl bir karşılık vereceksin?


14.4.

14 NİSAN

 

Gökleri karışla ölçen kimdir?

 

Yeşaya 40: 12

 

 Wer hat die Himmel mit der Spanne gemessen?

 

 Jesaja 40, 12

 

 die Spanne: karış

   messen: ölçmek

   wer: kim

 

Her bir maddeyi incelediğimiz zaman, orada Tanrı=nın ellerinin işlerini görmemek mümkün değildir. Örneğin, atmosferde on binde üç oranında karbondioksit vardır. İnsan bu kadar az bir rakamı gördüğü zaman, pek de önemsemez. Ama bu, hiç de önemsiz değildir. Bitkiler, yaprakları aracılığıyla havada bulunan bu karbondioksidi alırlar, sonra da kendi yararları için elverişli bir duruma getirir ve havaya oksijen verirler. Bütün canlılar, yani hayvanlar ve insanlar, nefes aldıkça oksijen emerler; nefes verdikçe de dışarıya karbondioksit verirler. Böylece muazzam bir denge sağlanmış olur. Havanın çoğunluğunu oluşturan azot da büyük önem taşır. Azot, oksijenin yoğunluğunu azaltıp hafifletir ve yaşayabilmemiz için uygun bir hale getirir.

 

Tüm bu doğa olayı da sana haykırıyor! Bak, diyor; Tanrı=nın kayrasına. Gel bu kayraya sarıl. Bu kayra seni sonsuzluğa taşıyacaktır.


 15.4.

15  NİSAN

 

Gözlerinizi yukarıya kaldırın ve bakın, bunları kim yarattı?

 

Yeşaya 40: 26

 

 Erhebt eure Augen zur Höhe und schaut: Wer hat diese erschaffen?

 

 Jesaja 40, 26

 

 das Auge: göz

   das Auge erheben: göz kaldırmak

   schauen: bakmak

 

Sevgili okuyucumuz, Tanrı her birimizi düşünmeye çağırıyor. Gökyüzüne bir bakın! Tüm bunları kim yarattı? Bakın ve bana yönelin, diyor Tanrı. Tevrat=ta şöyle yazılıdır: ABaşlangıçta Tanrı gökleri ve yeri yarattı. Yer ıssız ve boştu. Tanrı, ışık olsun, dedi. Sonra Tanrı yeryüzündeki tüm bitkileri, sonra da denizlerdeki ve yeryüzündeki canlı varlıkları yarattı. Tanrı her şeyin iyi olduğunu gördü. Son olarak da insanı erkek ve dişi olarak kendi benzerliğinde yarattı.@

 

Tanrı=nın biz insanları en son yaratması ilginçtir. Önce Tanrı ince bir hesapla insanın ihtiyacı olan her şeyi hazırladı. Sonra da insanı yarattı ve ona kendi yaşam nefesini üfledi. ABereketli olun, önünüze serdiğim tüm iyiliklerimden yararlanın@ dedi. Tanrı=nın en büyük iyiliği olan kayrası bugün halen önümüzde serilidir. Gel, bundan yararlan diyor.


 16.4.

16  NİSAN

 

Tanrı Adem=e emredip dedi: Bahçenin her ağacından istediğin gibi ye; ancak iyiliği ve kötülüğü bilme ağacından yemeyeceksin.

 

Yaratılış 2: 16--17

 

 Gott gebot dem Menschen und sprach: Von allen Bäumen im Garten darfst du essen; nur vom Baum der Erkenntnis des Guten und des Bösen darfst du nicht essen.

 

 1. Mose 2, 16--17

 

 gebieten: emretmek

   gebot: emretti

 

Tanrı insanı yaratırken, onu ölsün diye değil, tam tersine sonsuza dek yaşasın diye yarattı, önüne de tüm bereketleri, nimetleri serdi. Ancak Tanrı, robot olarak değil, kendi benzerliğinde yarattığı insandan tek bir şey bekliyordu: İyiliği ve kötülüğü bilme ağacından yememeleri gerekiyordu. Ama ne yaptı atalarımız? Bu bir tek buyruğa uymayarak itaatsizlik ettiler. Kendi akıllarınca özgür olmayı istediler. Onların bu itaatsizliği bu güne dek sürmektedir. İnsan Tanrı=ya itaat edip diğer insanları seveceği yerde, onlara eziyet ederek Tanrı=ya karşı gelmektedir. Tanrı=ya karşı gelmek diyorum, çünkü insan Tanrı=nın sunmuş olduğu tüm nimet ve bereketleri alırken, O=na şükredeceğine, O=nunla alay ediyor. Ama buna karşın Tanrı=nın bizlere olan iyiliği, kayrası devam ediyor, sevgili arkadaş. Bu kayradan yararlanmak da size düşer.


 17.4.

17  NİSAN

 

Tanrı=nın tüm insanları kapsayan kurtarma kayrası belirdi.

 

Titus 2: 11

 

 Denn die Gnade Gottes ist erschienen, heilbringend allen Menschen.

 

 Titus 2, 11

 

 die Rettung: kurtuluş

   erscheinen: ortaya çıkmak

 

Tanrı, bizim hem bu dünyada, hem de gelecek dünyada yaşamamızı olanaklı kıldı. Gördüğümüz gibi, bu dünyada yaşayabilmemiz için bizlere gerekli olan her nimeti, her tür bereketi -olanakları - önümüze serdi. Aynı zamanda sonsuzlukta da yaşayabilmemiz için tüm inayetini ve iyiliğini önümüze serdi. Tanrı=nın bu lütfu, ASonsuz yaşam Ben=im@ diyen İsa Mesih=in ta kendisidir, değerli okuyucumuz. Rab sizi de İsa aracılığıyla kanatları altına almak, sizleri sonsuza dek yaşatmak istiyor, yani sizleri de cennete almak istiyor. Gözle görüp elle tutamadığımız, fakat yaşayabilmemiz için kesinlikle muhtaç olduğumuz atmosfer gibi, sonsuzlukta da yaşayabilmemiz için, şu gözlerle görüp dokunamadığımız, ama var olan Kurtarıcı İsa=ya iman etmeliyiz. O=nsuz yaşam yoktur. O=nsuz cennet yoktur. Çünkü O, yaşamın kendisidir.


 18.4.

18 NİSAN

 

Gözlerinizi yukarı kaldırın ve bakın, tüm bunları kim yarattı?

 

Yeşaya 40: 26

 

 Erhebet eure Augen zur Höhe und schaut: Wer hat all diese erschaffen?

 

 Jesaja 40, 26

 

 dies: bu

   all diese: bütün bunları

 

Değerli arkadaşımız, evrende olan incelikleri düşünün. Tüm bunları Tanrı yarattı. Tüm bunlar O=nun ellerinin işlerini ilan eder. Tanrı=nın işleri, bizlere olan iyiliğini ilan eder. O Tanrı ki, hiç bir ortamda yalan konuşmaz. O Tanrı ki, O=nun Sözleri kesinlikle yerine gelecek. İşte bu Tanrı sizlere diyor ki, ASizin için kurtulmalık olarak İsa=yı verdim. Kim O=na iman ederse, sonsuza dek yaşayacaktır.@ İncil=de şunlar da yazılıdır: ADoğa, Tanrı=nın ellerinin işlerini ilan eder. Dünyanın kuruluşundan beri Tanrı=nın başlangıcı ve sonu olmayan gücü, dünyada yapılan işlerden bellidir. Bu bakımdan kimsenin özrü olmayacaktır.@

 

Tanrı sizin yok olmanızı değil, kurtulmanızı, sonsuza dek yaşamanızı istiyor. Gelin, iman edin, alın ve yaşayın!


 19.4.

19  NİSAN

 

Çünkü Musa=ya iman etmiş olsaydınız, bana da iman ederdiniz. Çünkü o bana ilişkin yazmıştır.

 

Yuhanna 5: 46

 

 Denn wenn ihr Mose glaubtet, so würdet ihr mir glauben, denn er hat von mir geschrieben.

 

 Johannes 5, 46

 

 der Glaube: iman

   glauben: iman etmek

   von mir, über mich, mich betreffend: bana ilişkin

 

Bilindiği gibi Musa peygamber vahiy yoluyla ATevrat@ı yazdı. ATevrat@ aslında Yaratılış, Çıkış, Levililer, Çölde Sayım ve Yasa=nın Tekrarı olan 5 kitapçıktan oluşmaktadır. Yaratılış kitabı gök ve yerin yaratılışından Hz. Yusuf=un ölümüne dek bir yanda Tanrı=nın eserlerini ve vaatlerini, öte yandan da insanın hareketini ve yanıtını anlatmaktadır. Musa=nın yazdıkları özellikle her şeyden ve her insandan önemli olan bir kişiyle ilgiliydi ve bu kişi ileride gelecek olan İsa Mesih=ti. Mesih gelince herkes O=nu tanısın da O=na iman etsin diye Tanrı=nın esinlemesiyle yazan Musa O=nu bildirdi, özünü nitelendirdi, yapacaklarını betimledi. Şimdi bu sözleri söyleyen ve bununla kendisini Mesih olarak açıklayan Rab İsa=dır. O=nun Mesih olduğunu kanıtlayan bunca kanıt varken, insanlar O=nu reddetmiştir. Neden? Musa=yla peygamberliklerin sözlerini işittikleri halde iman etmek istememişlerdir. İstememezlik anlayışlarını karartmıştır. Kutsal Kitap olan Tanrı=nın Sözü=nü okumamız çok önemli. Ama açıkladığı gerçeğe karşı direnmeyelim!


 20.4.

20  NİSAN

 

Onun soyu senin başını ezecek, sen onun topuğuna saldıracaksın.

 

Yaratılış 3: 15

 

 Er wird dir den Kopf zermalmen, und du, du wirst ihm die Ferse zermalmen.

 

 1. Mose 3, 15

 

 der Kopf: baş

   die Ferse: topuk

   zermalmen, zerstoßen, zerdrücken: ezmek

 

Musa=nın Mesih=in geleceğine ilişkin yazdıklarını, Kutsal Kitap tarihinin ta başlangıcında bulabiliriz: Adem=le Havva Aden bahçesinde Tanrı=nın tek buyruğuna karşı söz dinlemezlik edince Tanrı yargıyı bildirmekle birlikte ön sayfada okuduğunuz ayetle bir kurtarıcıyı da vaat etti. Şeytanı simgeleyen yılanın başını bu kurtarıcı ezecekti. AOnun (kadının) soyu@ sözü ise, kurtarıcının kadın soyundan geleceğini belirtmektedir. Yeni Antlaşma=da öğrendiğimiz gibi İsa Mesih bakire bir kadından doğdu. O hem Şeytan=ı yendi, hem de her insanı ısıran Şeytan=ın ölümcül zehri olan günaha karşı bir ilaç sağladı: İsa=ya iman etmekle iyi olabiliriz. Böylece yılanın (Şeytan=ın) başını ezdi. Öte yandan zehirli yılan birinin topuğuna saldırınca insan ölür. Musa=nın peygamberliği İsa Mesih ölünce yerine getirildi. Zehri ve zehrin ölümünü O üzerine aldı, öyle ki O=na iman eden günahlarından arıtılsın ve yaşasın. İsa=da barınan Şeytan=ın zehrinden kurtularak güvenlikte olur.


 21.4.

21  NİSAN

 

Bir tek insan yüzünden günah nasıl dünyaya girdiyse, günah yüzünden de ölüm dünyaya girdi.

 

Romalılar 5: 12

 

Wie durch einen Menschen die Sünde in die Welt gekommen ist und durch die Sünde der Tod...

 

 Römer 5, 12

 

 einer, ein einziger: tek

 kommen ... in, hineinkommen, hineingehen: (bir yere) girmek

 der Tod: ölüm

 

Günahın cezası ölümdü. Adem bunu bildiği halde günah işledi. O anda ölmeye başladı. 900 yıl sonra mezara koyulana dek ölmekteydi. Evet, sonsuzluğu tek bir anda kaybetmişti. Bedeni ölüme mahkumdu, ölümün egemenliği altındaydı. Artık günah işlememek, günahsız yaşamak, Tanrı=yı hoşnut etmek olanaksızlaşmıştı. Çünkü insan özgür iradesini kaybetmişti. Adem=in soyundan gelene herkes aynı egemenlik altında doğmuştur. Bunun kanıtı ayetin devamında veriliyor. ABöylece bütün insanları ölüm sardı. Çünkü tümü günah işledi... Bir tek kişinin suç işlemesinin ölüm egemenliğini getirdiği ... önümüzdedir@ (Rom. 5: 12, 17). Bazen AŞu, bu günahı işledim, bu yüzden günahlıyım.@ deriz. Hayır! Doğamız gereği günahlıyız. Günahlı tabiatı Adem=den miras aldık. Bu nedenle tabiatımız günahlıdır. Bu yüzden fırsat olunca günah işleriz. Ama günahın sonucu ölümdür. Ruhsal alanda ölüyüz. Tanrı=ya bir özlem olmasına karşın O=na ulaşamayız; O=ndan ayrıyız. Fiziksel ölüm de ayrılık getirir: Ruh=la can bedenden ayrılır.


 22.4.

22 NİSAN

 

Adem gelişi beklenen kişinin bir simgesidir.

 

Romalılar 5: 14

 

 Adam (ist) ein Bild des Zukünftigen.

 

 Römer 5, 14

 

 erwartet: beklenen

   der Erwartete: beklenen kişi

   der, dessen Ankunft erwartet wird: gelişi beklenen kişi

 

Ne mutlu bizlere ki, Tanrı bizlerle konuşmuştur. Eğer Tanrı kendisini açıklamasaydı, ne ruhsal gerçekleri, ne de kurtuluş yolunu bilirdik. Tanrı ruhsal bir gerçeği betimlemek için simge kullandı genelde. Bu simgelerden biri, Adem=dir. Adem suç işledi. Bir tek suçlu yüzünden hepimiz günah egemenliğine ve yargı altına girdik. Günah hareketlerimizde, sözlerimizde, duygularımızda, düşüncelerimizde egemenlik sürüyor. İsa Mesih ne günahın egemenliği altındaydı, ne de günah işledi. Bu tek doğru Kişi yüzünden birçokları yargıdan kurtulup doğru kılınabilir. Adem=in buyruğa uymazlığıyla nasıl birçokları günahlı kılınmışsa, Mesih İsa=nın buyruğa uymasıyla da birçokları doğru kılınacaktır. Gelişi beklenen Mesih=in geldiği müjdesi bugün duyuruluyor: Bu doğruluk armağanı Mesih İsa=yı Rab olarak kabul edenlere verilir. Sonsuz yaşam O=ndadır. Adem soyundan kim Mesih İsa=ya gelirse yeni bir insan olur, Mesih soyunu sayılır ve böylece doğru kılınır. Tanrısal yargıç önünde Mesih=in doğruluğu ona sayılır!


 23.4.

23  NİSAN

 

İman sayesinde Nuh, henüz olmamış olaylarla ilgili olarak Tanrı tarafından uyarılınca, Tanrı korkusuyla ev halkının kurtuluşu için bir gemi yaptı.

 

İbraniler 11: 7

 

 Durch Glauben baute Noah, als er eine göttliche Weisung über das, was noch nicht zu sehen war, empfangen hatte, von Furcht bewegt, eine Arche zur Rettung seines Hauses.

 

 Hebräer 11, 7

 

 warnen: uyarmak

   gewarnt werden: uyarılmak

 

Adem=in günahı, ondan doğan insanlarda iş gördü. Günah yeryüzünde yaygın bir şekilde dolup taşmaktadır. Günümüzde görebildiğimiz gibi her tarafta, her insanda günah bariz bir şekilde görülmektedir. Tanrı imanla yaşayan Nuh=a günahı yargılayacağını belirtti. Ancak Nuh ve ailesinin bu yargıdan kurtulabilmeleri için, Nuh=a bir kurtuluş gemisini yapmasını buyurdu Tanrı. Yargı geldiği zaman Nuh ve ailesi bu gemiye bineceklerdi. Yargının geleceği güne dek geminin kapısı açıktı. Bu açık kapıdan gemiye giren kurtulacaktı. Vakit geldi ve Tanrı bu kapıyı kapattı. Bu gemi, İsa Mesih=i simgelemektedir. İmanla Mesih=e gelen insan gelecek yargıdan kurtulur. İşte bugün kurtuluş günüdür. Bu kapı bugün sana da açıktır, dostum. Gel, İsa Mesih=e iman et ve kurtul. Bir gün bu kapı kapanacak ve yargı başlayacaktır; o zaman artık kurtuluş fırsatı olmayacaktır. Nuh döneminde yağan yağmurların gemiye vurduğu gibi, günahın yargısı da İsa=yı vurdu. Bu yargı tufanında geminin içinde olanlar güvenlikteydi. İsa Mesih=e iman edenler de Mesih=te güvenliktedirler. Buna sen de sahip olabilirsin.


 24.4.

24 NİSAN

 

Rab Abram=a (İbrahim=e) A... Yeryüzündeki bütün halklar senin aracılığınla kutsanacak.@

 

Yaratılış 12: 3

 

 Der Herr sprach zu Abram: ... In dir sollen gesegnet werden alle Geschlechter der Erde!

 

 1. Mose 12, 3

 

 segnen: kutsamak

   gesegnet werden: kutsanmak

   durch dich, in dir: (senin) aracılığınla

 

Adı önce Abram olan İbrahim=i Rab seçip çağırarak ona şahane bir vaat verdi. Onu büyük bir ulus yapacak, ona ün ve bereket verecekti. Sadece bu değil, yeryüzündeki tüm uluslar onun aracılığıyla kutsanacaktı. Bu bereket, bu kutsanış, tek bir halkla sınırlanmamış, birkaç özel bireyle, imtiyazlı insanla sınırlanmamıştı. Bu bereket ve kutsanış sana ve bana, her insana ve her ulusa dek ulaşmaktadır. Hz. İbrahim bu vaadi alınca Tanrı=ya inandı. Bu da ona doğruluk sayıldı. Tanrı=nın esiniyle yazılan Romalılara mektup İbrahim=in imanına değinerek bize ATanrısaymazı doğrulukla donatan Tanrı=ya iman eden kişinin yaptığı işler değil, imanı doğruluk yerine sayılır@ ve ANe mutlu Rabbin kendisine günah saymadığı adama!@ diye kanıtlar (Rom. 4: 3,5,8). Kısacı, kendini tanrısaymaz sayar, sevaplara güvenmez, günahını Rabbe itiraf eder, Tanrı=ya iman eder ve O=nun doğruluğuna güvenirsen, Tanrı seni doğrulukla donatır. İşte İbrahim=e vaat edilen ve bizim alacağımız kutsanış budur. Bunda gerçek mutluluk var.


 25.4.

25 NİSAN

 

Soyunun aracılığıyla bütün uluslar kutsanacak. Çünkü sözümü dinledin.

 

Yaratılış 22: 18

 

 Und in deinem Samen werden sich segnen alle Nationen der Erde dafür, dass du meiner Stimme gehorcht hast.

 

 1. Mose 22, 18

 

 die Nachkommenschaft, das Geschlecht: soy

   das Volk, die Nation: ulus

   alle: bütün

 

Tanrı İbrahim=e verilen vaadi tekrar ederek vereceği kutsanışın kaynağını gösteriyordu: Bütün kutsanış tek bir kişi aracılığıyla gelecek. Kişi kimdir, kutsanış da nedir? Bu kişi İbrahim soyundan gelecek. İbrahim oğlu, Davut oğlu İsa Mesih bu vaadi yerine getirdi. Kutsanışı da İncil=den Galatyalılar bölümünde şöyle betimleniyor: Aİbrahim=e sağlanan kutsama Mesih İsa aracılığıyla uluslara sağlansın ve bizler vaat edilen Ruh=u imanla alalım diye, Mesih bizim için lanetlenerek bizi Yasa=nın lanetinden kurtardı@ (Gal. 3: 14‑15). Bize günahımız nedeniyle gelmesi gereken lanet, Mesih=in üzerine indi. Mesih bizi böylece kurtarabilir. AGünahımı kimse taşıyamaz. Yerimi kimse alamaz.@ mı diye düşünüyorsun? Öyleyse ilerideki sayfalarımızı okumaya devam edin. Bu sayfalarda bir insanın yerini alan birinin nasıl yargıdan kurtarıldığını göreceksin


 26.4.

26  NİSAN

 

Tanrı, Aİshak=ı, sevdiğin biricik oğlunu al, Moriya bölgesine git@ dedi. Orada sana göstereceğim bir dağda oğlunu yakmalık sunu olarak sun.@

 

Yaratılış 22: 2

 

 Und er sprach: Nimm deinen Sohn, deinen einzigen, den du liebhast, den Isaak, und ziehe hin in das Land Morija, und opfere ihn dort als Brandopfer auf einem der Berge, den ich dir nennen werde!

 

 1. Mose 22, 2

 

 opfern, anbieten: sunmak

 

Bazen zor bir çelişki içinde oluruz. Ara sıra çok zor bir karar vermemiz gerekir. Böyle bir durumda rehberimiz, kararımızı etkileyen kim ya da nedir? İbrahim=in kararını, Tanrı=ya olan imanı ve güvencesi etkiledi. Oğlunu Tanrı=ya yakmalık sunu olarak sunması herhalde yaşamının en zor kararıydı. Hele bu oğul vaatleri taşıyan oğulsa! Tanrı, İbrahim=in bu oğlunu büyük bir ulus yapacağına ilişkin söz verdi. Tanrı bu oğuldan Mesih=in geleceğini vaat etti. O zaman bu oğul kurban edilirse ne olacaktı? Böylesine zor ve çelişkili bir durumda baba olan İbranim ne yapacaktı? Oğlunu kurban et sözünü ya yanlış duymuşsa! Tanrı böyle bir buyruk verir miydi? İbrahim sınanıyordu. ATanrı=nın ölülerden bile diriltebileceğini düşündü@ (İbr. 11: 19) sözüyle İbrahim=in sarsılmaz imanı en doruk noktaya geliyor. Oğluyla birlikte yola koyularak da imanla söz dinledi. Oğluyla özel bir birlikteliğinin olduğu Aİkisi birlikte yürümeye devam ettiler@ sözüyle betimlenmektedir. Oğlu babasını itaat etti. Yine de oğlu, bunun ne olacağını düşünerek babasına önemli bir soru yöneltti. (Devamı var.)


 27.4.

27  NİSAN

 

İshak, AAteşle odun burada, ama yakmalık sunu kuzusu nerede?@

 

Yaratılış 22: 7

 

 Isaak sagte: Siehe, das Feuer und das Holz! Wo aber ist das Schaf zum Brandopfer?

 

 1. Mose 22, 7

 

 das Feuer: ateş

   das Brandopfer: yakmalık sunu

   das Schaf: kuzu

 

İbrhaim peygamber, oğlunu yakmalık sunu olarak sunmak üzereyken, oğlunun, Ababa, yakmalık sunu kuzusu nerede<@ diye sorması babanın yüreğine kuşkusuz bir hançer gibi saplandı! Şimdi baba nasıl bir yanıt verecekti? İbrahim, AOğlum, yakmalık sunu için kuzuyu Tanrı kendi sağlayacak@ dedi. Tanrı=nın sağlayacağı her sonucu kabul etmeye hazırdır İbrahim peygamber. Sonunda İshak=ı bağlayıp sunaktaki odunların üzerine yatırdı. Bütün hareketlerinde söz dinlerlik, sözlerinde güvence gösterdi. Onu boğazlamak için uzanıp bıçağı alır almaz Rabbin meleği gökten, Aİbrahim, İbrahim@ diye seslendi. AÇocuğa dokunma. Şimdi Tanrı=dan korktuğunu anladım@. İbrahim çalılarda bir koç görüp İshak=ın yerine onu yakmalık sunu olarak sundu. Oraya ARab sağlar@ adını verdi. ARabbin dağında sağlanacaktır.@ Rab, İbrahim=i denedi. İtaatini görünce oğlu ölmesin diye yerine bir kuzu sağladı. İşte sen ve ben sonsuza dek cehenneme gitmeyelim diye Rab kusursuz bir sunu sağladı. Bu sunu İsa Mesih=tir. Rabbin dağında İshak uğruna bir kuzu kurban edildiği gibi bizim uğrumuza Rab İsa kurban edildi. İsa=nın adlarından birinin ATanrı kuzusu@ olduğudur!


 28.4.

28 NİSAN

 

O gün Rab Abram=la (İbrahim=le) antlaşma yaptı.

 

Yaratılış 15: 18

 

 An jenem Tag schloss der HERR einen Bund mit Abram.

 

 1. Mose 15, 18

 

 der Bund: antlaşma

   einen Bund schließen: antlaşma yapmak

 

Tanrı birkaç kere insanlarla bir antlaşmaya girdi. Rabbin (eski adı Abram olan) İbrahim=le genel antlaşmalardan farklı bir antlaşmaya girdi. Genellikle antlaşmaya giren kişiler bir yükümlülük taşır. Yerine getirmeyen kişi antlaşmayı bozmuş sayılır ve antlaşmayı bozan kişi cezalandırılırdı. Buradaki antlaşmadaysa İbrahim hiç bir yükümlülükten sorumlu tutulmazdı. Böylece antlaşmayı bozamaz, cezaya da uğrayamazdı. Rab, İbrahim=le antlaşmaya girerken hiçbir yükümlülük altına girmesin diye, Tanrı onun derin bir uykuya dalmasını sağladı. Böylece antlaşmada İbrahim=in bir yükümlülüğü yoktu; dolayısıyla ne onu bozabilirdi, ne de herhangi bir cezaya uğrayabilirdi. Antlaşmanın tüm yükümlülüğü Tanrı üzerindeydi. Tanrı=nın sözünü tutmaması mümkün müydü? Asla. İşte Rab İsa=ya olan iman da böyledir! Tanrı İsa=ya iman edeni kurtarmaya söz verdi. Bütün yükümlülük O=ndadır. Yeter ki gel, O=na iman et ve kurtul!


 29.4.

29  NİSAN

 

 Bütün dünyayı yargılayan adil olmalı.

 

Yaratılış 18: 25

 

 Sollte der Richter der ganzen Erde nicht Recht üben?

 

 1. Mose 18, 25

 

 der Richter: yargıç

   gerecht: adil

   die Erde: dünya

 

Bütün dünyayı yargılayan kimdir? Tabii ki Tanrı=dır. Adil olmayan biri doğru dürüst bir yargı yürütemez. Oysa Tanrı adil ve güvenilirdir. Suçluyu suçsuz saymaz. Günaha göz yummaz. Kusurlu bir yaşama kusursuz demez. Günahlı, kusurlu insan olduğumuzdan, kusursuz bir şey yapamayız. Yaptıklarımızın tümü, kusurlu. Tanrı ise kusurlu bir iş kabul etmez. Demek ki, en iyi işlerimiz, sevaplarımız kirli bir paçavra gibidir. Tanrı=nın adaleti bizi yargılar. Suçlarımız bize karşı tanıklık etmektedir. Bütün emirleri yerine getirsek bile, tek konuda itaatsizlik ettiğimiz zaman bütün Yasa=ya karşı suçlu oluruz (Yakup 2: 10). Dostum, AAman canım, herkes arada sırada sapar@ gibi bahaneler öne sürmeniz boşunadır. Adil, adildir. AGünahın seni er geç bulacak@ diyor Kutsal Kitap. Adil olmayan bir hükümdar da belki bir bayramda suçluyu hapishaneden çıkartıp serbest bırakabilir, ama günün birinde bu hükümdar düşüncesini değiştirip merhametini unutarak o kimseyi yeniden cezalandırmayacağını kim bilebilir? Ama şükrolsun ki, Tanrı öyle değil. O Sözüne güvenilir olandır. O adildir.


 30.4.

30  NİSAN

 

Bu dünya şimdi yargılanıyor. Bu dünyanın egemeni şimdi dışarı atılacak.

 

Yuhanna 12: 31

 

 Jetzt ist das Gericht dieser Welt; jetzt wird der Fürst dieser Welt hinausgeworfen werden.

 

 Johannes 12, 31

 

 gerichtet werden: yargılanmak

   geworfen werden: atılmak

   der Herrscher, der Fürst: egemen

 

Söz konusu olan dünya, insanlardır. Sen ve ben. Yargı, günahımızın yargısıydı. Gelişi beklenen Mesih geldiğinde, gelişi korkulan yargı yürürlüğe girdi. Yani, yargı tamamlandı; dünya yargılanmıştı! Cezaya uğrayan da Mesih=ti. İsteyerek dünyanın günahları uğruna yargılandı. O bizim günahımızın altında ezildi. Hiçbir yargı iki kere yerine getirilmez. Mesih bizim yargımızı kendi üzerinde taşıdığı için, cezamız ödendi. Cezamızın ödendiğine göre, Tanrı=nın artık bizi yargılamasına gerek kalmaz. Tanrı bizi bağışlayarak adil olabilir. Evet, Tanrı=nın adaleti ile sevgisi, Rab İsa=da buluşmaktadır. Bu bağışlama, Rab İsa=yı kabul edenlere sayılır. İman, Rab İsa=nın senin cezanı ödediğini, senin uğruna çarmıhta öldüğünü, seni doğru kılacağını kabul etmektir. Rab İsa=yı reddeden, günahının da imansızlığının da cezasını taşır. Kabul edersen, imanla O=nunla özdeş kılınırsın. Rabbin yargısı senin yargın, Rabbin ölümü senin ölümün sayılır. Derken Rabbin doğruluğu senin doğruluğun, yaşamı da yaşamın sayılır. Tanrı, Rab İsa=ya iman edeni yargılamamakta haklıdır!


 1.5.

1 MAYIS

(Avrupa ülkelerinin çoğunda tatildir)

 

Yargı da şudur: Dünyaya ışık geldi, ama insanlar ışık yerine karanlığı sevdiler.

Yuhanna 3: 19

 

Dies aber ist das Gericht, dass das Licht in die Welt gekommen ist, und die Menschen haben die Finsternis mehr geliebt als das Licht.

Johannes 3, 19

 

 das Gericht: yargı

   das Licht: ışık

   statt des Lichts: ışık yerine

 

Dünyaya gelen ışık kimdir? İnsanları aydınlatan, günahlarını açıklayan, kurtuluş yolunu gösteren ve sağlayan Mesih=tir. Işığı sevmemenin, ışıktan kaçmanın, karanlıkta barınmanın nedeni ne olabilir? Günahları açıklamamak. Kendisini doğru sayan kişi Mesih İsa=ya gelmez. Ona göre bir kurtarıcıya gereksinmesi yoktur. Oysa böyle biri kendisini kandırıyor; çünkü Tanrı=nın gözünde doğru olan tek bir kişi bile yoktur. İman etmek demek, kendimi kurtarmayı başaramadım, günahlıyım, ve bana bir kurtarıcı gerekli olduğunu kabul etmek demektir. Gurur besleneceği yerde alçakgönüllülük gerekir. İşitmemek, görmemek için yüreğini sertleştirebilirsin. Tövbe ise, kendi doğruluğunu terk edip Mesih=in sana sağladığı doğruluğu kabul etmektir. Bunu reddeden kişi karanlıkta kalır. Işığa inanmadığı için de yargılanacağı doğaldır. Yaşamımızda her birimiz bir kere karar vermeliyiz: Karanlığı mı, Işığı mı sevelim?


 2.5.

2  MAYIS

 

İçerdeki iki adam Lut=a, A... Kentte sana ait kim varsa hepsini dışarı çıkar. Çünkü burayı yok edeceğiz.@

 

Yaratılış 19: 12--13

 

 Und die Männer sagten zu Lot: Hast du hier noch jemanden? Führe sie hinaus aus diesem Ort! Denn wir werden diesen Ort vernichten.

 

 1. Mose 19, 12--13

 

 hinausführen, hinausbringen: dışarı çıkarmak

   diesen Ort: burayı

 

Sodom kenti Tanrı önünde o kadar günahlıydı ki, ona yargı getirmeyi tasarladı. Ne var ki, Tanrı adil bir yargıç olduğu için kentin günahlarına karışmayan Lut=u kurtarması gerekti. Lut=la ailesini kurtarmak için insan biçiminde iki melek gönderdi. İşin ilginç tarafı, melekler Lut=u uyandırınca Lut acele edeceğine, ağır davrandı. Acaba neden? Onu ağır davranmaya iten yaşadığı lüks hayat mıydı, yoksa serveti mi? Arkadaşlar da olabilir miydi? Kent yok edilmek üzereyken bunlardan hangisi önemli olabilirdi? Hepsi ama hepsi yargıda yok edilecekti. Lut acele etmeliydi. Bugün Rab İsa bizlere, Aİnsan bütün dünyayı kazanıp da canından olursa, bunun kendisine ne yararı olur?@ (Matta 16: 26) diyerek bizi gelecek olan yargıya ilişkin uyardı. Dünyasal değerleri kurtuluşla kıyasladığımız zaman, dünyasal değerler bir hiç kalır! Önemli soru şudur: Kurtuluş yolu nedir? Kurtuldum mu? Bir varsayıma güvenmek tehlikelidir. Bir insanın sözüne dayamak yeterli değil. Kurtuluşun güvencesini, Tanrı=nın Ruhu ve Sözü verir.


 3.5.

3 MAYIS

 

Ne var ki, damat adayları onun şaka yaptığını sandılar.

Yaratılış 19: 14

 

 Aber er war in den Augen seiner Schwiegersöhne wie einer, der Scherz treibt.

 1. Mose 19, 14

 

 der Schwiegersohn: damat

   der Bewerber, Anwärter, Kandidat: aday

   der Scherz: şaka

 

Sanırım bu Lut=un düşebileceği düşük durumdu. Uzun süre, önemli bir mevkie sahip olan adil Lut bu kentte oturmuştu (Yar. 19: 1). Şimdi en yakını olan Sodomlular bile onun sözünü hafife aldılar. Lut onlara Abizimle gelin de Tanrı=nın yargısından kurtulalım@ deyince onlar Aşaka yapıyor herhalde@ diyerek ona gülüp geçtiler. Bugün de Tanrı=nın uyarısını, Sözünü, ve Tanrı=nın kendini bile hor gören insanlar vardır. Gerçeği sevmeyen, aramayan insanlar vardır. Belki çevrende de bu gibi insan vardır. Tanrı=nın Sözünü okuduğunda sana gülerler, kızarlar ve belki de hakaret ederler. Aİsa=da kurtuluş var@ diye söylediğinde alay edip inkar eder ve yadsırlar. Senin yaşamında neler görebilirler? Rabbi sevdiğini, O=na itaat ettiğini, Sözü=nü hafife almayıp incelediğini bu insanlar görebiliyorlar mı? Öyleyse onlar için dua et, tanıklık et ve onların günahlarına karışma. Rabbe bak, O sana rehber olacak. Yengi kazanana Rabbin huzurunda sonsuz sevinç vardır. Öyle olmazsa kendi yaşamını yoklama. Sözünü tutuyor musun, adil biri misin, güvenilir biri misin?


 4.5.

4  MAYIS

 

 

AKaç, canını kurtar, arkana bakma@ dedi, ABu ovanın hiçbir yerinde durma. Dağa kaç, yoksa ölür gidersin.@

 

Yaratılış 19: 17

 

 Rette dich, es geht um dein Leben! Sieh nicht hinter dich, und bleib nicht stehen in der ganzen Ebene; rette dich auf das Gebirge, damit du nicht weggerafft wirst!

 

 1. Mose 19, 17

 

 die Ebene: ova

   der Berg, das Gebirge: dağ

 

Tanrı=dan gelen iki melek Lut=u gelecek olan yargıya ilişkin uyarmıştı; Lut iki kızıyla eşini alıp dağlara kaçtı. Bu günahlı kent içinde toplamış olduğu malı mülkü bıraktı. Hepsi yargıda gidecekti. Bazen bir insan kurtulmak için imanla Rab İsa=ya gelince hor görülür. Kapı dışı edilir. Anne baba ona Aartık gözümüzde ölüsün@ der. Hain adı verilir. Ya da malına mülküne el uzatılır. Evet, bunlara rağmen İsa=ya gelip kurtulmak değer! Çünkü O=nun vereceği mal, sonsuz yaşamdır. O=na gelen sonsuza dek acıkmayacak, O=na iman eden sonsuza dek susamayacak. Bu dünya geçicidir, dostum; İnsanlar da ölümcül, hepsi Tanrı=nın yargı kürsüsü önünde duracaklar. AŞunu kırmamak için İsa=yı kabul etmedim@ sözleri boşu boşuna olacak. Herkes kendisi için sorumlu tutulmaktadır. Çok insan tanıyorum ki ‑ ben de dahil ‑ Rab İsa=ya geldiğinde yaşadığı zorluklara rağmen hiçbir zaman geri dönmediler, çünkü Rabbin hizmetinde dünyanın bilmediği değer, sevinç, huzur var! Şimdiden de sonsuz yaşam.


 5.5.

5  MAYIS

 

Düşte yeryüzüne bir merdiven dikildiğini, başının göklere eriştiğini gördü. Tanrı=nın melekleri merdivenden çıkıp iniyorlardı.

 

Yaratılış 28: 12

 

 Und er träumte: und siehe, eine Leiter war auf die Erde gestellt, und ihre Spitze berührte den Himmel; und siehe, Engel Gottes stiegen darauf auf und nieder.

 

 1. Mose 28, 12

 

 die Leiter: merdiven

   stellen, aufstellen: dikmek

 

Bu düşü gören Yakup=tu. Keşke göğe çıkan bir merdiven, bir yol olsa. Keşke Tanrı=nın melekleri, huzuru, kendisi ta bizim bulunduğumuz yere dek ulaşıp inse. Rüyalarımızda bunu özleriz, değil mi? Rüya ebedi mi kalacak? Yakup rüyada ne gördüyse Rab İsa onu gerçekleştirdi. Melekten üstün olan O, Tanrı=nın Özü, gökten inip yeryüzüne gelmişti. Varlığında Tanrı=nın varlığını, Sözünü, düşüncelerini bizimle paylaştı. Bununla kalmadı, artık Rab İsa, O=na iman edenlerin yüreğinde konut kurar. Müjde, Tanrı bizden uzak olmadığıdır. Bizi işitir, görür, bizimle ilgilenir, hem de çok. Öyle olmasaydı, Mesih canını verir miydi? Göğe, Tanrı=ya ulaşan merdiven, Mesih İsa=dır. O beni de davet etti ve ben buna evet dedim. Rab İsa bu çağrısını halen yapıyor: AEy bütün yorgunlar ve yükü ağır olanlar! Bana gelin, ben size rahat veririm!@ (Matta 11: 28). İşte, Tanrısal Söz insan olup aramızda yaşadı.


 6.5.

6 MAYIS

 

Babaları onları kutsarken bunları söyledi. Her birini uygun biçimde kutsadı.

 

Yaratılış 49: 28

 

 Das ist es, was ihr Vater zu ihnen redete. Und er segnete sie, jeden nach seinem Segen, mit dem er sie segnete.

 

 1. Mose 49, 28

 

 segnen: kutsamak

   passend, entsprechend: uygun

   die Art und Weise: biçim

 

Yakup peygamber yaşlanıp da ölümü yakın olunca bereketi oğullarına bildirip onları kutsadı. Yani bereketi onlara aktardı. Bu bereketi, İbrahim peygamber Tanrı=dan almış ve sonra da onu oğlu İshak=a aktarmıştı; İshak da Yakup=a! Bu insanlar bereketi kendi kafalarından uydurmadılar; tersine Tanrı=nın buyruğuna uyarak üçüne de Tanrı özel bir vaatle bu bereketi onayladı. Biz ABereketli olsun@ ya da ARab seni bereketlesin@ derken kendimizden bir bereket veremeyiz. Bereket kaynağı her zaman Tanrı=dır. O, Rab İsa=ya iman edenlere ilk planda maddi bereketi değil, ruhsal bereketi vaat etti. Hem de inanlıları her ruhsal kutsamayla göksel yerlerde kutsamış olur. Verdiği bereketler şunlardır: Bizi sever, kutsal kılar, Mesih=te seçerek oğulları kızları yapar, Mesih=te bağışladı, lütuf verdi, kurtardı, Kutsal Ruh=la mühürledi, miras verdi. (Bkz. Efes.1). Özel nokta şu ki, bütün kutsanışlar, bereketler Mesih=te verilmektedir. Mesih dışında ne yaşam, ne de bereket vardır. Mesih bağlılığında ise her şeyimiz var. Sonsuz kurtuluş ve yaşam Mesih=te sahip olduğumuz en harika berekettir.


 7.5.

7  MAYIS

 

Şilo gelinceye kadar saltanat asası Yahuda=dan, hükümdarlık asası da ayaklarının arasından gitmeyecektir; ve milletlerin itaati ona olacaktır.

 

Yaratılış 49: 10

 

 Nicht weicht das Zepter von Juda, noch der Herrscherstab zwischen seinen Füßen weg, bis dass der Schilo kommt, dem gehört der Gehorsam der Völker.

 

 1. Mose 49, 10

 

 das Zepter, der Herrscherstab: saltanat asası

 

İbrahim=in kutsanışının iki yönü vardı. Bir yandan Rab ona, İshak=a, Yakup=a ve Yakup oğullarına bir ülke ve bolluk vaat etmişti. Öte yandan bu soydan Mesih=in geleceğini de vaat etmişti. Tanrı ta başlangıçta Mesih=in kadının soyundan geleceği vaadini verdi. Bugünkü ayette olan vaatle Tanrı Mesih=in soyunu netleştiriyor: Yakup oğlu Yahuda soyundan gelecek. Verilen adı AŞilo@dur. Şilo, selamet, huzur getirici demektir. Gerçekte Yakup oğulları üzerine hükümdar olanlar Yahuda soyundan geldi. Ancak sürekli bir selamet daha olmadı. İsrail tarih içerisinde yöneten yerli ve yabancı kral ve hükümdarlar da sürekli bir huzur ve barışı getiremediler. Yahuda soyundan olan Mesih gelince, O=nu reddettiler, çarmıha çakarak öldürdüler. Ama Mesih dirildi; şu anda Tanrı sağında oturuyor ve yeryüzüne geri dönmeye hazır. O zaman bir hizmetçi değil, bir kral olarak gelecek. Dünyanın beklediği selameti - barışı gerçekleştirecek. Böylece ayetimizde verilen vaat yerine gelecek.


 8.5.

8  MAYIS

 

Böylece Mısırlılar İsrailliler=in başına onları ağır işlere koşacak angaryacılar atadılar. İsrailliler firavun için Pitom ve Ramses adında ambarlı kentler yaptılar.

 

Mısırdan Çıkış 1: 11

 

 Daher setzten die Ägypter Arbeitsaufseher über Israel, um es mit ihren Lastarbeiten zu drücken. Und es baute für den Pharao Vorratsstädte: Pitom und Ramses.

 

 2. Mose 1, 11

 

 der Ägypter, die Ägypterin: Mısırlı

 

Bir tanrısal resimde, simgede günahın sonucunu görebiliriz: Atası Hz. İbrahim olan İsrail halkı, yabancı bir ülkede yabancı bir krala köle olmuştu. İbrahim=e verilen berekete sevinip yaşamın tadını çıkaracakları yerde firavun onları ağır işlerde acımasızca çalıştırarak yaşamlarını zehir etti. Rab İsa diyor ki, Agünah işleyen herkes günahın kölesidir@ (Yu. 8: 34). Yaşamımızdaki zehrin nedeni, günah işleyerek günahın kölesi olduğumuzdur. İçimizde duyulan acı, günahın acısıdır. Duyduğumuz özlem, günahtan özgür olma özlemidir.

 

Firavun bu halka sadece eziyet etmekle yetinmedi, kendisi için bir sürü ambarlar yapmalarını da sağladı. Tıpkı Şeytan, günahlı insanı kendi hizmetinde kendi yararına kullanmak istediği gibi. Söylediğimiz her yalan, her küfür, beslediğimiz kin, affetmemezlik, şeytanın egemenliğine güç eklemektedir. Şeytan kendisine uşaklık edenler acıma göstermez, çünkü katildir o.


 9.5.

9  MAYIS

 

İsrailliler hala kölelik altında inliyor, feryat ediyorlardı. ... Tanrı iniltilerini duydu.

 

Mısırdan Çıkış 2: 23!24

 

 Und die Söhne Israel seufzten wegen ihrer Arbeit und schrieen um Hilfe... Da hörte Gott ihr Ächzen.

 

 2. Mose 2, 23!24

 

 seufzen: inlemek

   um Hilfe schreien: feryat etmek

 

İsrail halkı seksen yıldan fazla bir zamandır ki, kölelik altında inlemekteydi ve bu seksen yıl içinde Rabbe feryat etmişlerdi.

 

Rabbe feryat ettiğimizde, durumun hemen değişmesini bekleriz, ama öyle olmasa, ne olur? Umudumuzu kaybeder ve yılar mıyız? Değerli okuyucumuz, dua eden kişi ilk önce alçakgönüllülükle Tanrı=ya yaklaşmalı, günahını itiraf etmelidir. Bu konuyla ilgili Kutsal Kitap şöyle diyor: ATanrı kibirlilere karşıdır, ama alçakgönüllülere lütfeder@ (Yakup 4: 6). Evet, yaşamını günahtan arıtarak Rabbe yaklaş. Rab dualarını işitmek ve yanıtlamak istiyor. Ancak Tanrı bunu kendi bilgeliği içinde, zamanı gelince yapar; ne acele eder, ne de geç kalır. O=na güvenebiliriz. Rab çok şefkatli ve merhametlidir (Yakup 5: 11). İsrail=in yıllarca süren sıkıntıları içinde gördükleri tek ışık, Rabbin vaadiydi.  Bizim ışığımız olan Rab İsa, kendisine iman edenleri bir gün o sıkıntılardan çekip alacaktır ve bütün sıkıntılara son verecektir. Rab duana yanıt verince teşekkür etmeyi de unutma!


 10.5.

10  MAYIS

 

Ey kadınlar, kocalarınıza bağımlı olun. Öyle ki, bazıları Kutsal Söz=e iman etmeseler bile, karılarının yaşayışından etkilenerek söze gerek kalmadan kazanılsınlar.

 

1 Petros 3: 1

 

 Ebenso ihr Frauen, ordnet euch den eigenen Männern unter, damit sie, wenn auch einige dem Wort nicht gehorchen, ohne Wort durch den Wandel der Frauen gewonnen werden.

 

 1. Petrus 3, 1

 

 gewinnen: kazanmak

 

Haberci Petros 3. bölümde imanlının sıkıntı ve acıdan geçerken onun yaşamında Mesih=in benzerliğinin oluşacağına değinmekte. Petrus okuyucularına bu gerçeği öğretmek istiyor. İmanlının yaşamı özellikle iki yerde etkilenir. İlkin evde sonra da inanlılar topluluğunda. İlk ayet imanlının evdeki yaşamına değinir.

 

Petrus bundan önceki ayetlerde Mesih inanlılarının devlet yöneticilerine ve yersel efendilerine boyun eğme konularındaki sorumluluklarını dile getirmişti. Şimdi ise konuyu, karı koca arasında olan ilişkilere, bağlara getiriyor. ABunun gibi@ diye söze başlarken, bir önceki bölümdeki konuya değinerek imanlının yeryüzünde bir yabancı gibi, iman etmeyenlerden ayrı bir hayatı nasıl sürdürmesi gerektiği konusunu evlilikte sürdürüyor.


 11.5.

11  MAYIS

 

Kadınlar, Rabbe bağımlı olur gibi, kocalarınıza bağımlı olun.

 

Efesliler 5: 22

 

 Ihr Frauen, ordnet euch den eigenen Männern unter als dem Herrn!

 

 Epheser 5, 22

 

 sich unterordnen: bağımlı olmak

   der (Ehe-)Mann: koca

 

Elçi Petros imanlı olan kadınla imanlı olmayan kocasının ilişkisini anlatırken, Pavlus Efesliler=de imanlı karı koca arasındaki ilişkiyi anlatıyor. Efeslilere mektupta ARuh=la dolun ve Ruhla dolu olarak yaşayın@ sözüyle devam ediyor (Ef.5:18). Ruh=la dolduğunda bir bayandan ne bekleniyor? Efesliler 5:22=de bunun yanıtı şöyle veriliyor: AEy karılar, Rabbe bağımlı olur gibi, kocalarınıza bağımlı olun.@ Bunu söylerken kocalara da şunu buyurur AMesih=in kilise topluluğunu sevdiği ve kendisini onun yararına verdiği gibi, siz kocalar da karılarınızı sevin.@ (Ef 5:22). Burada elbette hem kadının hem de kocasının Ruhla dolu bir yaşamın yaşandığı bir evden söz ediyor Pavlos. Ruh=la dolu olarak yaşayan bu karı kocanın ilişkisinde kadın kocasına saygı gösterip ona bağımlı yaşar, kocası da karısını sevip yaşamını onun uğruna vermeye hazırdır.


 12.5.

12  MAYIS

 

Kadınlar, Rabbe bağımlı olur gibi, kocalarınıza bağımlı olun.

 

Efesliler 5: 22

 

 Ihr Frauen, ordnet euch den eigenen Männern unter als dem Herrn!

 

 Epheser 5, 22

 

 die Frau: kadın

   wie, so wie: gibi

 

Her insan kurumunda tek bir baş, tek bir önder vardır. İki başlı bir yaratık düşünemeyeceğimiz gibi, bir kurumu iki ayrı önderin aynı zamanda yönetebileceğini de düşünemeyiz. Bu konuda evlilik içinde Rab Tanrı baş olma sorumluluğunu kocaya vermiştir. Ancak anlaşılmalı ki kadının kocasına boyun eğmesi, bir çocuğun anne babasına boyun eğmesi gibi olamaz. Bu durum üstün bir sevgi bağını gerektirir. Böyle bir bağlantı içinde kadın gönüllü olarak kocasına tabi olmak ister. Sadece kadının değil, aynı zamanda erkeğin de kendisine verilen bu yetkisini tanıması Tanrı=nın kesin bir isteğidir. Koca ile karı arasındaki ilişki, Mesih ile inanlılar topluluğu arasındaki ilişkiye benzetilebilir. İnanlılar topluluğunun Mesih=e uyması gerektiği gibi, karılar da kocalarına uymalıdırlar. Tabii bu Tanrı=nın göksel sevgisi içinde olabilir.


 13.5.

13  MAYIS

 

Mesih=e saygı nedeniyle birbirinize bağımlı olun. Kadınlar, Rabbe bağımlı olur gibi, kocalarınıza bağımlı olun.

 

Efesliler 5: 21--22

 

 Ordnet euch einander unter in der Furcht Christi, die Frauen den eigenen Männern als dem Herrn!

 

 Epheser 5, 21--22

 

 die Achtung, die Ehrfurcht: saygı

   aus Achtung, in Ehrfurcht: saygı nedeniyle

 

Rabbin Sözü kadının gönüllü olarak ve severek kocasına tabi olmasını buyuruyor. Kadın kocasını en derin sevgiyle sevdiği için severek ona tabi olur. Koca da karısını kendi canı gibi sevip korumalıdır.

 

Günümüz dünyasında evliliklerin çoğu boşanma ya da ayrılıkla sona eriyor. Evlilik hem sevinç, hem de sıkıntı ve huzursuzluk kaynağı olabilir. Sevinç kaynağı oluyor, çünkü iki ayrı yaşam birleşirken, istikbalin umut dolu düşleriyle süslenmiş, yepyeni coşku vaatleriyle dolu bir yaşantının beklentisi vardır. Ne yazık ki çok kez renkli düşler karabasana dönüşür ve umut edilen mutluluğun yerini mutsuzluk, sıkıntı alır. Bazen de sürekli anlaşmazlıklardan dolayı eşler birbirlerinden ayrılmayı ve sonunda boşanmayı çözüm yolu olarak görürler. Neden? Çünkü evlilik merkezinde Tanrı oturmaz da ondan.


 14.5.

14  MAYIS

 

Herkes evliliğe saygıyla baksın, evlilik yatağını da lekesiz tutsun.

 

İbraniler 13: 4

 

 Die Ehe sei ehrbar in allem, und das Ehebett unbefleckt!

 

 Hebräer 13, 4

 

 die Ehe: evlilik

   der Fleck: leke

   unbefleckt: lekesiz

 

Herkes evliliğe saygı göstersin ve seks sadece evlilik çerçevesi içinde gerçekleşsin. Tanrı evliliği insanlara, onların iyiliği için verdi. Ev, sosyal yapının tam merkezidir ve inanlılar topluluğunun da merkezidir. Bu nedenle evlilik yatağını temiz tutun!

 

Seks yanlış bir şey değildir ancak, bu evlilik bağı içerisinde olmalıdır. Evliliğin cinsel yönü önemlidir. Karşıt cinsten iki kişinin birbirine aşık olması, o aşk sonucu evlilik bağları içinde yaşamlarını, bedenlerini birleştirmeleri gerçekten şahane bir şeydir. Ancak evliliğin öbür iki düzeyi de rayına oturtulmalıdır. Mesih=te kurtuluş ve yeni yaşama sahip olan çift işte bu üç düzeyin her birini rayına oturtmuş durumda evliliklerini sürdürebilirler. Evliliğin ikinci düzeyi, düşüncelerin ve duyguların birleştiği yerdir. Evliliğin üçüncü düzeyi de ruhsaldır.


 15.5.

15  MAYIS

 

Tanrı, Adem=in yalnız kalması iyi değil dedi, ona uygun bir yardımcı yaratacağım!

 

Yaratılış 2: 18

 

 Und Gott, der HERR, sprach: Es ist nicht gut, daß der Mensch allein sei; ich will ihm eine Hilfe machen, die ihm entspricht.

 

 1. Mose 2, 18

 

 passend, entsprechend: uygun

   die Hilfe (als Wort oder Tat): yardım

   die Hilfe (als Person): yardımcı

 

Tanrı Adem=i yaratırken, onun yalnız olmasının doğru olmadığını gördü. Adem=e uygun bir yardımcı, yandaş, eş olarak kadını yarattı ve onu Adem<e getirdi. Böylece Tanrı evlilik kurumunu kurdu. Bu evlilik kurumunda seksi onlara armağan olarak verildi. Çok önemli başka bir nokta da, evlilik düşüncelerin ve duyguların birleştiği yerdir. Başka bir değişle, ikinci planda evlilikte duygusal, cansal ilişki de vardır. Bu da önemlidir. Karı kocanın aynı şeyleri sevmesi, aynı şeylerle ilgilenmesi de çok harikadır. Başka değişle, ilgi alanları da uyumda olması harikadır. Eğer ilgi alanları büsbütün farklı olduğu zaman kolaylıkla birbirinden ayrılabilirler; bunun sonucunda da trajik bir sonuç meydana gelir.

 

Unutmayınız ki, evliliğiniz Rab merkezliyse, o evlilikte birlik ve uyum olur.


 16.5.

16  MAYIS

 

Yalnız biri yenik düşer, ama iki kişi direnebilir. Üç kat iplik kolay kolay kopmaz.

 

Vaiz 4: 12

 

 Und wenn einer den einzelnen überwältigt, so werden doch die zwei ihm widerstehen; und eine dreifache Schnur wird nicht so schnell zerrissen.

 

 Prediger 4, 12

 

 widerstehen: direnmek

   zerreißen: kopmak

 

Evliliğin çok önemli bir düzeyi ruhsaldır. Tabii ki şimdi inanç konusuna değiniyoruz. Evli çift yeni yaşamlarını Mesih İsa=nın temeli üzerine kurarlarsa o zaman evlilik tam dengesini bulmuş olacaktır. Evlilik hayatında sorunlar, üzüntüler ve fırtınalar geldiği zaman çiftin ellerini göğe açıp yalvarabilecekleri, yardımını isteyebilecekleri Göksel bir Kişiye ihtiyaçları vardır. Bu üçlü bağ çok zor kopar (Vaiz 4:12). Özellikle Tanrı=nın sağladığı bağ evliliğin en sağlam bağıdır. İşte bu nedenle değerli okuyucumuz, Rabbin verdiği yönergeleri gözardı edemeyiz.

 

İmanlı bir kadının kocası imanlı olmasa bile, kadın kendisinin başı olarak kocasına isteyerek saygı göstermeye devam etmelidir. O zaman bu durum erkeğe, kadının Mesih=e olan imanının bir tanıklığı olacaktır. Kadın itaatkâr, sevgi dolu ve sadık yaşayışı ile, iman etmeyen kocasını Rabbe kazanabilir. Her zaman olmuyor, ama bazen kadın daha hiçbir söz söylemeden bile kocası onun yaşamına bakarak Rabbe gelebilir.


 17.5.

17 MAYIS

 

Kocalarınız saygıyla beliren suçsuz yaşayışınıza bakarak etkilensinler.

 

1 Petros 3: 2

 

(Eure Männer sollen gewonnen werden), indem sie euren in Furcht reinen Wandel angeschaut haben!

 

 1. Petrus 3, 2

 

 die Schuld: suç

   schuldlos, rein: suçsuz

 

Tanrı, kadınların kocalarına bağımlı kalmalarını buyurdu, ama Tanrı hiçbir zaman kadının tanıklığını bozan, onun günaha girmesi pahasına kocasına bağımlı kalmasını buyurmadı. Bu koca için de geçerlidir. Yani inanlı kişi her zaman doğru olanı yapmalı. Doğru ve dürüst bir yaşam sürdürmelidir. Günaha, kötülüğe, yalan dolana yaşamında asla yer vermemelidir. Sevgi ve doğruluk ilkesinde yaşanan yaşamın ürün getireceğini söyleyebilirim.

 

AÖyle ki@ diyor Petros, Abazıları Kutsal Söz=e iman etmeseler bile, karılarının yaşayışından etkilenerek söze gerek kalmadan kazanılsınlar.@ Yani kadın kocasına, önünde yaşadığı temiz bir hayat yoluyla sözsüz vaaz vererek yaşasın. Söylediği sözleri ve yaşamı birbirine uygun olsun.


 18.5.

18  MAYIS

 

Kocalarınız saygıyla beliren suçsuz yaşayışınıza bakarak etkilensinler.

 

1 Petros 3: 2

 

(Eure Männer sollen gewonnen werden), indem sie euren in Furcht reinen Wandel angeschaut haben!

 

 1. Petrus 3, 2

 

 klar hervortreten, sichtbar werden: belirmek

   das Leben, der Lebenswandel: yaşayış

 

Kadına ne demek istiyor Petrus bu sözüyle? Şunu: Kocan senin hayatının değişmiş olduğunu görmelidir. Aynı zamanda senin Tanrı önünde kutsal ve doğru bir yaşam sürdürmekte olduğunu da kavramalı. Artık senin eski dünyasal arzularla yönlendirilmediğini anlayınca bu onun için güçlü bir tanıklık olacaktır.

 

Bir gün bir bayan bana gelip, AKocam hala Mesih=e iman etmedi. Ona durmadan Mesih=i anlatıyorum, ama nafile.@ Biraz düşündükten sonra kadına şöyle dedim: AKocana Rab İsa Mesih hakkında hiçbir şey söyleme.@ Kadın şaşırdı. ANe demek istiyorsunuz? Kocama İsa hakkında hiç tanıklık etmeyecek miyim?@ diye sordu. Ben, AHayır,@ dedim, Aona yaşamınla tanıklık et, sözlerinle değil!@ Kadın bunu yaptı, birkaç yıl sonra kocası Rabbe iman etti. Dostum, İsa=yı sadece sözlerimizle değil, yaşamımızla yüceltmeliyiz. İnsanları İsa=ya çekecek olan O=nun bizde yaşadığı kendi yaşamıdır.


 19.5.

19  MAYIS

 

Çekiciliğiniz dıştan beliren en son saç modasıyla süslenmek, altınla bezenip donanmak, giysiler kuşanmaktan ileri gelmesin.

1 Petros 3: 3

 

 Euer Schmuck sei nicht der äußerliche durch Flechten der Haare und Umhängen von Gold oder Anziehen von Kleidern.

 1. Petrus 3, 3

 

 äußerlich: dıştan

   umhängen: donanmak

 

Bu demek değildir ki kadınlar hiç makyaj kullanmayacaklar. Ya da altın takmayacaklar, kuaföre gitmeyecekler. Hayır, Tanrı Sözü böyle bir yasaklama koymuyor. Ancak bize insanları Mesih=e kazanacaksak iç güzelliğe sahip olmalıyız, diyor.

 

Günümüzde olduğu gibi Roma zamanında da kadın erkeğini en son saç modasıyla etkilemeye çalışırdı. Petrus ise burada, kocayı en çok etkileyecek olan, karısının dış görünüşü değil, onun kocasına olan bağlılığı ve kutsal bir hayat yaşamasıdır, diyor. Dış görünüşü iç güzelliği yerine koymamalıyız.

 

Sonra güzel giysilerden de söz edilir. Görüleceği gibi burada yasaklanan şey, herhangi bir giysi değil, ama özellikle dikkati belki de cinsel yöne çeken aşırı tipte açık ya da tahrik edici giysilerdir. Giysi ve takı konularıyla ilgili olarak, diyebiliriz ki bunlar insanlar karşısında çekiciliğimiz olmayacak. Her imanlının çekiciliği, içinde taşıdığı Mesih=in karakteri olmalıdır.


 20.5.

20  MAYIS

 

Kadınlara gelince, saygın, gösterişsiz giyinsinler. Utanılmayacak biçimde, akıllıca süslensinler. En son saç modasıyla, altınla, incilerle ya da pahalı giysilerle değil.

 

1 Timoteos 2: 9

 

 Ebenso, dass auch die Frauen sich in würdiger Haltung mit Schamhaftigkeit und Sittsamkeit schmücken, nicht mit Haarflechten und Gold oder Perlen oder kostbarer Kleidung.

 

 1. Timotheus 2, 9

 

 würdig: saygın

 

Giysi ve takı konularında tüm Mesih inanlılarını ilgilendiren bir takım ilkeler ve kurallar vardır. İlki giysi ve takılara harcanan paradır. Aldığımız giysilerin tümü gerçekten de gerekli mi? Yakınlarımız yiyecekten, içecekten yoksunsa, hastaları var, ama onları doktora götürecek paraları yokken, bir sürü takıya, elbiseye para yatırıyorsak, bu ne kadar doğrudur?

 

Aİnciler ya da pahalı giysilerle değil!@ Burada bizim bu giysileri almaya gücümüzün yeterli olup olmadığı önemli değildir. Sorumluluk taşımasıdır.

 

Niçin böyle yapıyoruz? Gurur olsun, bizi övsünler diye mi? Güzel görünüşümüz ve zevkimiz konusunda başkalarından iyi sözler duymak gururumuzu okşuyor. Bir giysi satın alırken, bunun ne kadar tuttuğu, kaç para olduğu konusu, bizi bu giysiyi alıp almama yönünde yönlendirmesi gereken etkenlerden sadece bir tanesidir.


 21.5.

21  MAYIS

 

Kadınlara gelince, saygın, gösterişsiz giyinsinler. Utanılmayacak biçimde, akıllıca süslensinler. En son saç modasıyla, altınla, incilerle ya da pahalı giysilerle değil.

 

1 Timoteos 2: 9

 

 Ebenso, dass auch die Frauen sich in würdiger Haltung mit Schamhaftigkeit und Sittsamkeit schmücken, nicht mit Haarflechten und Gold oder Perlen oder kostbarer Kleidung.

 

 1. Timotheus 2, 9

 

 sich schmücken: süslenmek

 

Başka önemli bir durum da giyim kuşam şeklidir. Giyim kuşamda saygınlık ve edeplilik çok önemlidir. Bir bakmışsınız ki, kadın öylesine dapdaracık giyinmiş ki, her şeyi meydandadır! Böyle bir durumda ne edep ne de saygınlık kalır. Peki sormam gerekirse, böyle giyinmenin anlamı nedir? Neyi sergilemek ya da göstermek istiyorsun? Bir kompleksin mi var? Hem elçi Pavlos, hem de Petros bu alanda da bizleri uyarmaktadır. Saygın, gösterişsiz giyinin. Utanılmayacak biçimde, akıllıca süslenin, diyor.

 

Değerli dostum, hem sözlerimizde edepli, saygın olmalıyız, hem tutum ve davranışlarımızda edepli, saygın olmalıyız, hem de giyim ve kuşamlarımızla! Aynı zamanda, Mesih inanlısı acayip, kaba, kirli ve sevimsiz giysiler giymekten de kaçınmalıdır. Kısacası, Mesih inanlısı, sade ve temiz olmalıdır. Onun güzelliği, sadaktı, sevgisi ve dürüstlüğü olmalıdır.


 22.5.

22  MAYIS

 

Gizli olan iç varlığınız, sakin ve yumuşak bir ruhun solmayan güzelliğiyle süsünüz olsun.

 

1 Petros 3: 4

 

 Der verborgene Mensch des Herzens im unvergänglichen Schmuck des sanften und stillen Geistes (sei euer Schmuck).

 

 1. Petrus 3, 4

 

 verborgen, versteckt: gizli

   ruhig, sanft: sakin

 

Her insanın içinde saklanmış bir güzellik vardır. Evet, kadının takabileceği bazı takılar vardır, ama bunlar dış güzellik değil iç güzellik içindir. Örneğin, yumuşak bir huy ve dingin bir ruh. Bir inanlıyı gerçek anlamda çekici yapan >giysi= aslında, gizli olan iç varlığının güzelliğidir. Son moda saç biçimleri, pahalı takılar ve güzel giysiler hep geçip gidicidirler. Petrus bu belirgin çelişkiyi tanıtırken bizi bir seçimde bulunmaya yöneltiyor. Eski Antlaşma=da iç güzellikleriyle bilinen bazı kadınlardan söz edilir. Rut, böyle bir kişiydi. Boaz Rut=a aşık olduğu zaman sadece onun dış görünüşünü hesaba katmamıştı. Onun karakteri hakkında da iyi şeyler duymuştu. Boaz Rut=un tüm kişiliğine aşık olmuştu. Süslenmekte değer aramaktaysan, Tanrı katında itibar gören değeri ara. İç güzelliği Tanrı katında en çok itibar kazanan güzelliktir.


 23.5.

 23  MAYIS

 

Önceki dönemde umutları Tanrı=da olan kutsal kadınlar da kendilerini böyle donatırlardı. Onların bağımlılıkları kocalarınaydı.

 

1 Petros 3: 5

 

 Denn so schmückten sich auch einst die heiligen Frauen, die ihre Hoffnung auf Gott setzten und sich ihren Männern unterordneten.

 

 1. Petrus 3, 5

 

 einst, in früheren Zeiten: önceki dönemde

 

Eski Antlaşma=da bu konuda bize örnek olabilecek birçok imanlı kadınlar vardır. Daha önce Rut=tan söz etmiştim. Rut ile Boaz evlendi ve onların soyundan İsa Mesih dünyaya geldi.

 

Eski Antlaşma=da bir de Rahel=den söz edilir. Onun güzel bir kadın olduğu dile getirilir. Herhalde Yakup ona aşık olduğunda yalnız dış güzelliği değil, öncelikle iç güzelliği de hesaba katılmıştı.

 

Evet, Eski Antlaşma=daki imanlı kadınlar, kendilerini iç yaşamlarının ruhsal ve ahlaksal güzelliğiyle donatarak süslerlerdi. Bu güzelliğin kendisini gösterdiği alanlardan bir tanesi, kendi kocalarına boyun eğmeleriydi. Bu kutsal kadınlar umutlarını Tanrı=ya bağlamışlardı. Hayatlarında her şeyden önce Rabbin Kendisi gelirdi. Yaptıkları her şeyde Rabbi hoşnut etmeyi arzuladıklarından, Rabbin aile ve ev ilişkileri için belirlemiş olduğu düzeni kabul ederek kocalarına boyun eğerlerdi.


 24.5.

24  MAYIS

 

Sarah İbrahim=e Aefendi@ diyerek onun buyruğuna uydu. Sizler onun kızlarısınız. Yeter ki, iyilik yapın ve hiçbir yılgının etkisiyle korkuya kapılmayın.

 

1 Petros 3: 6

 

 Sara gehorchte dem Abraham und nannte ihn Herr, deren Kinder ihr geworden seid, indem ihr Gutes tut und keinerlei Schrecken fürchtet.

 

 1. Petrus 3, 6

 

 der Schrecken: yılgı

   die Furcht: korku

 

Yaratılış kitabında İbrahim ile Sara hakkında yazılanlar oldukça ilginçtir. Sara gerçekten güzel bir kadındı. Yani iç güzelliğinden başka o fiziksel açıdan da cazip bir insandı. Ama Sara İbrahim=e AEfendi@ diyerek onun buyruğuna uydu.

 

Yaratılış 18:12=ye baktığımızda, orada Sara=nın bu sözü yürekten söylediğini görmekteyiz. Sara İbrahim=i herkesin önünde efendisi olarak ilan etmedi. Tam tersine, kendi yüreğinde onu efendisi ve başı olarak benimsedi. Sara=nın bu durumu kabul ettiği, davranışlarından da açıkça belli oluyordu.

 

Sara=yı kendilerine örnek alan kadınlar, Sara=nın çocukları olurlar. Yahudi kadınlar doğal doğum yoluyla zaten Sara=nın çocuklarıdırlar. Ama sözün gerçek anlamıyla onun kızları olabilmeleri için Sara=nın şahsî karakterini kendilerine örnek almalıdırlar. Çocuklar ailelerinin özelliklerini taşımalıdırlar. Kadınlar iyilik yapmalı ve herhangi bir şeyin kendilerini korkutmasına izin vermemelidirler.


 25.5.

25  MAYIS

 

Siz kocalar da karılarınızla birlikte geçirdiğiniz yaşamı bilgiyle, kendinizden daha güçsüz cinsten olanlara davranırcasına sürdürün.

 

1 Petros 3: 7

 

Ihr Männer ebenso, wohnt bei ihnen mit Einsicht als bei einem schwächeren Gefäß, dem weiblichen.

 1. Petrus 3, 7

 

 die (Ehe-)Frau: karı

   die Einsicht, das Wissen: bilgi

 

Bu ayetten anladığım kadarıyla burada sözü edilen koca, ancak imanlı olabilir. İmana gelmemiş bir erkek bu buyruğu yerine getiremez. Ama yine de her erkek için geçerlidir. Elçi Petrus=un amacı evlilik içinde erkeğe düşen sorumlulukları göstermektir.

 

Şimdi de kocalara dönerek, onların yerine getirmeleri gereken görevlerden söz eder. Kocalar, karılarıyla düşünceli bir şekilde, onlara sevgi, nezaket ve anlayış göstererek yaşamalıdırlar. Yine, karılarına karşı gerekli saygıyı göstermelidirler; çünkü kadınlar erkeklere nazaran daha zayıf yaratılmışlardır.

 

Son zamanlarda dünya çapında Kadın Hakları konusunda birçok devrimci hareketler gerçekleştirildi. Fiziki güçlerin çarpıştığı bir dünyada kadın her zaman erkek tarafından korunma ihtiyacını hissetmiştir. Tanrı Sözü=nün vurguladığı, kadının acınacak aşamada zayıf olduğu değil, kendisine saygı ve değer verilmesi gereken, aynı zamanda korunması gereken bir varlık olduğudur.


 26.5.

26  MAYIS

 

Siz kocalar... yaşam kayrasının ortak mirasçıları olarak karılarınıza değer verin. Öyle ki dualarınız engelle karşılaşmasın.

 

1 Petros 3: 7

 

 Ihr Männer, ... gebt ihnen Ehre als solchen, die auch Miterben der Gnade des Lebens sind, damit eure Gebete nicht verhindert werden!

 

 1. Petrus 3, 7

 

 das Erbe: miras

   der Erbe, die Erbin: mirasçı

 

İmanlı bir evlilikte erkek ile kadın arasında tam bir şeffaflık olmalı. Evlilik içinde küsmek, kavga edip de barışmadan hayata devam edilirse karı ile kocanın birlikte ettikleri dua engellenir. İmanlı karı koca kendi aralarında uzlaşamazken, bir açıdan birbirine düşmanken başkaları için nasıl dua edebilirler?

 

Tanrı=ya geçerli ve anlamlı dua ile yaklaşmanın tek yolu uyuşmaktır.

 

Evlilik, Tanrı tarafından tüm insanlığa verilmiştir. Kutsal Yazı, Tanrı önce erkeği yarattı daha sonra erkekten kadını yarattı. Kadın, Aona uygun bir yardımcı@ diye adlandırılır (Yar.2:18). Başka değişle, kadın erkeğin eşi, yandaşı, yardımcısıydı. Üreyip çoğalmada erkeğin yarımıydı. Bunu göz önünde tutarsak görüyoruz ki, evlilik ilişkisi, karısına çocuk olmuş gibi davranmak, karısını sözü üzerine koşuşturmak değil. Görevi, eşinin yardımcısı, bir parçası olsun ve onu sevsin. Erkek de karısını sevip korusun.


 27.5.

27  MAYIS

 

Siz kocalar.. yaşam kayrasının ortak mirasçıları olarak karılarınıza değer verin. Öyle ki dualarınız engelle karşılaşmasın.

1 Petros 3: 7

 

Ihr Männer, ... gebt ihnen Ehre als solchen, die auch Miterben der Gnade des Lebens sind, damit eure Gebete nicht verhindert werden!

 1. Petrus 3, 7

 

 die Gnade: kayra

 

Yuvanın esenliği ve sağlığı için karı ve kocanın birkaç temel ilkeyi izlemesi önemlidir:

1. Karşılıklı güven ortamının temelini oluşturacak dürüstlüğü ilke edinin.

2. Karşılıklı iletişim hatlarını daima açık tutun. Yani konuşulacak bir durum olursa, ayrıntılarına varıncaya kadar konuşmaya her an hazır olun. Özür dilemeyi hiçbir zaman ihmal etmeyin.

3. Küçük hataları ve kişiye özgü huyları hoşgörüyle karşılayın. Mükemmelliği ilkin kendi içinizde gösteremeyecek bir durumdaysanız, o zaman eşinizden de mükemmellik beklemeyin.

4. Parasal konularda aynı düşünce birliğinde olmaya gayret edin.

5. Çocukları yetiştirmede kesinlikle eşinizle aynı fikirde olun. Bir anlaşmazlık varsa, bunu muhakkak aranızda halledin.

6. Sevginin denetlenemeyen bir duygu değil, ama bir emir olduğunu unutmayın. Sevgi her zaman ince düşünceli, saygılıdır.


 28.5.

28  MAYIS

 

Doğruluğun ve sevginin ardından koşan, yaşam, gönenç ve onur bulur.

Süleymanın Özdeyişleri 21: 21

 

Wer der Gerechtigkeit und Gnade nachjagt, findet Leben, Gerechtigkeit und Ehre.

 Sprüche 21, 21

 

 die Ehre: onur

   die Gerechtigkeit: doğruluk

 

Sevgili anne babalar, çocuklarınız sizin tutum ve davranışlarınızdan öylesine etkileniyorlar ki, bu etki onların tüm yaşamları boyunca sürer. Bir çocuğun karakteri ve kendine özgüveni aile içinde oluşur.

 

Dostum, çocuklarınız sizin dürüst ve doğru olup olmadığınızı çok iyi bilirler. Çocuklarınızın önünde dürüst olun, karı koca olarak hata yaptığınızda, birbirinizden özür dileyin. Birbirinize aşağılayıcı, yıkıcı sözler söylemeyin. Kaba güç hele hele hiç kullanmayın. Aklın ve mantığın bittiği yerde kaba güç gelir. Eğer siz karı koca olarak birbirinize saygı ve sevgi duymuyorsanız, çocuklarınızın da sizlere saygı ve sevgi duymasını beklemeyin. Birbirinizi aşağılamanız, kavga etmeniz, çocuklarınızın size olan güvenlerini büyük ölçüde sarsmakta, onlarda hayat boyu süren derin yaralar açmaktadır. Sevgi, bu ve daha yüzlerce çeşitli ilişkilerde yuva içerisinde mutlu bir hava yaratarak geçimsizlik ve ayrılıkları bertaraf eder.


 29.5.

29  MAYIS

 

Özetle, düşünceniz uyumlu olsun, birbirinizin sıkıntısını paylaşın, kardeşleri sevin, sevecen ve alçakgönüllü olun.

1 Petros 3: 8

 

Endlich aber seid alle gleichgesinnt, mitleidig, voll brüderlicher Liebe, barmherzig, demütig.

 

 1. Petrus 3, 8

 

 barmherzig: sevecen

   demütig: alçakgönüllü

 

Sadece evli çiftler değil, tüm Mesih imanlıları düşünce uyumu içinde olmalılar. Düşüncede uyumlu demek, birbirimizi kopyalamak demek değildir. Elbette düşüncelerimiz farklı olabilir, ama başkalarının duygularını paylaşmalı, onlarla derttaş olmalıyız. Bu söz aslında, ABaşkasıyla aynı şeyi çekmek@ demektir. Petros burada kardeşlik sevgisine değinmektedir.

 

Tanrımız dünya ilişkilerinde olduğu kadar aile ilişkilerinde de bu sevecenlik ve alçakgönüllülük içinde yaşamamızı arzu eder. Alçakgönüllülük, kişinin basitçe başkalarını düşünmesi, başkalarını kendisinden öne alması ve başkaları yararına olan şeyleri söyleyip yapmasıdır. Alçakgönüllülük, benlikten çok başkalarına hizmet eder, başkalarına yardım edebilme fırsatlarını kollar, başkalarının gösterdiği nezaket ve iyiliklere hemen şükran duygusuyla karşılık verir. Alçakgönüllülükte hiçbir zaman kabalık, sertlik ya da terbiyesizlik bulunmaz.


 30.5.

30  MAYIS

 

Özetle, düşünceniz uyumlu olsun.

 

1 Petros 3: 8

 

 Endlich aber seid alle gleichgesinnt.

 

 1. Petrus 3, 8

 

 die Harmonie, der Ausgleich: uyum

   der Gedanke, die Gesinnung: düşünce

 

Aile içerisinde, kardeşler arasında, tüm insanlarla uyumu içinde yaşamasını bilmeliyiz. Bu demek değildir ki, her insan, hatta eşimiz bizim gibi aynı düşünecektir. Hayır, düşüncelerimiz farklı olabilir, ama uyum içinde de olabilir. Petrus burada temel olarak imanlının toplulukla olan ilişkilerine değinmektedir. Birlik ve beraberliği, kardeşlik sevgisini teşvik etmektedir.

 

ADüşünceniz uyumlu olsun@ derken ne gibi bir düşünceyi dile getirdi Petrus? Bu, Mesih imanlılarının her şeye aynı görüş açısından bakıp durumu aynı şekilde değerlendirecekleri anlamına gelmiyor. Böyle bir şey düşünce uyumu değil, düşüncede tekdüzelik olurdu. Düşünce uyumu, iki ayrı düşüncenin birleştirilip daha üstün bir düşünceyi ortaya çıkarmaktır. Bu konuda birçok formüller ileri sürülmüştür. Benim beğendiğim bir formül var. Şöyledir: AÖnemli konularda birlik sağlansın. Gerekli olmayanlarda özgürlük tanınsın. Her konuda ise sevgi hüküm sürsün@.


 31.5.

31 MAYIS

 

Birbirinizin sıkıntısını paylaşın, kardeşleri sevin, sevecen ve alçakgönüllü olun.

 

1 Petros 3: 8

 

 Seid ... mitleidig, voll brüderlicher Liebe, barmherzig, demütig.

 

 1. Petrus 3, 8

 

 die Not, die Bedrängnis: sıkıntı

   teilen, Anteil nehmen: paylaşmak

 

Bu ayette Rab, Petrus=un kalemiyle bize, Abirbirinizin sıkıntısını paylaşın@ diyor. Yani insanlarla derttaş olmalıyız. Dünyamızın en korkunç ruhsal hastalıklarından biri, insanın kendisinden başka hiç kimseyi düşünmemesidir. ABenim sıkıntım olmasın da kimin isterse olsun@ düşüncesi insanları miskinleştirip insanlıktan çıkarıyor. Tanrı Sözü bize şöyle buyruk veriyor: ABirbirinizin sıkıntısını paylaşın!@ Bu terim esas olarak Abaşkasıyla aynı sıkıntıyı çekmek@ anlamındadır. Unutmayalım ki, Petrus bu mektubunu sıkıntı ve baskı içinde yaşamakta olan imanlılara yazıyordu. Bu nedenle, hem onlar, hem de sıkıntı içinde olan başka imanlılar için çok daha anlamlı olmaktadır. Sıkıntı ve elemler bütün çağlarda yaşandığından, söz konusu tavsiye, yani Abirbirinizin sıkıntısını paylaşın@ önerisi bütün çağları kapsamı içine almaktadır.


 1.6.

1 HAZİRAN

 

Kardeşleri sevin, sevecen ve alçakgönüllü olun.

 

1 Petros 3: 8

 

 Seid ... voll brüderlicher Liebe, barmherzig, demütig.

 

 1. Petrus 3, 8

 

 der Bruder, die Schwester: kardeş

   die Geschwister: kardeşler

 

AKardeşleri sevin@ diye bize başka bir buyruk veriliyor Kutsal Söz=de. Kardeş sözcüğü çok kez insandan insana anlam değiştirir. Yani kime kardeş diyeceğiz, kime demeyeceğiz meselesi tartışılır. Aslına bakılacak olursa burada Tanrı bize AAcaba kardeş olarak kimi seçmek istiyorsun?@ diye sormuyor. Bu konuda tercih hakkımız yoktur. Bir aile içine doğduğumuzda kardeşlerimizi seçme hakkına sahip olmadığımız gibi, Mesih=in ailesi içine yeni doğuş mucizesiyle girdiğimiz zaman da kardeşlerimizi seçme tercihimiz yoktur. Bu konuda kardeşlerimizi, doğal tercihimize ya da zevkimize bakmadan sevmemiz buyruluyor. Unutmayalım ki, burada sözü edilen sevgi pek öyle duygulardan değil de, kişinin isteğiyle ortaya çıkan bir şeydir. Böyle bir sevginin içerisinde duygular ve duygusallık yoktur. Eylem ve hareket vardır. Bu sevgi içinde süslü ve boş sözler değil, ama soylu ve bencillikten uzak girişimler görürsünüz.


 2.6.

2  HAZİRAN

 

Kardeşleri sevin, sevecen ve alçakgönüllü olun.

 

1 Petros 3: 8

 

 Seid ... voll brüderlicher Liebe, barmherzig, demütig.

 

 1. Petrus 3, 8

 

 lieben: sevmek

   sein: olmak

 

Birbirinizi kardeşçe sevin ya da kardeş seven olun. Adını bilmediğimiz bir yazar şöyle yazıyor:

 

Tanrı bize kimlerin kardeşlerimiz olmasını istediğimizi sormuyor -bu konuda bir şey yapamıyoruz; ama onları, doğal tercihimize ya da zevkimize bakmadan sevmemiz bekleniyor. Diyeceksiniz ki, ABöyle bir şey olamaz!@ Bakın, şunu unutmayın ki, gerçek sevgi dediğimiz şey, pek öyle duygulardan değil de, kişinin isteğiyle ortaya çıkan bir şeydir. Böyle bir sevginin içerisinde duygular ve duygusallık değil, ama iş ve çaba görürsünüz. Masmavi bir gökyüzü değil, ama eylem ve hareket görürsünüz. Süslü ve boş sözler değil, ama soylu ve bencillikten uzak girişimler görürsünüz.


 3.6.

3  HAZİRAN

 

Sevecen ve alçakgönüllü olun.

 

1 Petros 3: 8

 

 Seid ... barmherzig, demütig.

 

 1. Petrus 3, 8

 

 niedrig: alçak

   das Gemüt, die Seele: gönül

 

ASevecen ve alçakgönüllü@ olmak, başkalarının ihtiyaç ve duygularına karşı incelik, yani duyarlılık gösteren bir kalbe sahip olmak demektir. Sana kötü muamele mi yapıldı? Sen o muameleyi yapan kişiden hemen soğumayacaksın. Onunla alay etmeyeceksin. Ne de umursamazlıkla ABana ne!@ diyeceksin. Sevecen olmak duyarlılık gerektirir. Bunun yanına alçakgönüllülüğü de katarsak Mesih=in karakter özelliğine biraz daha yaklaşmış oluruz. Allahımız dünya ilişkilerinde olduğu kadar aile ilişkilerinde de bu sevecenlik ve alçakgönüllülük içinde yaşamamızı arzu eder. Alçakgönüllülük, kişinin basitçe başkalarını düşünmesi, başkalarını kendisinden öne alması ve başkaları yararına olan şeyleri söyleyip yapmasıdır. Alçakgönüllülük, benlikten çok başkalarına hizmet eder, başkalarına yardım edebilme fırsatlarını kollar, başkalarının gösterdiği nezaket ve iyiliklere hemen şükran duygusuyla karşılık verir. Alçakgönüllülükte hiçbir zaman kabalık, sertlik ya da terbiyesizlik bulunmaz.


 4.6.

4  HAZİRAN

 

Kötülüğü kötülükle, yergiyi yergiyle ödemeyin. Tersine, kutluluk dileyin. Çünkü kutluluk mirasını almak için çağrıldınız.

 

1 Petros 3: 9

 

 Vergeltet nicht Böses mit Bösem oder Scheltwort mit Scheltwort, sondern im Gegenteil segnet, weil ihr dazu berufen worden seid, dass ihr Segen erbt!

 

 1. Petrus 3, 9

 

 bezahlen, vergelten: ödemek

 

Mesih inancının temelinde kötülüğe karşı iyilikle davranmak yatar. Çünkü Mesih=in kendisi bu şekilde davrandı. Her kim olursa olsun, gerek bir Mesih imanlısı, gerekse iman etmemiş bir kişi olsun, birisi senin hakkında kötü bir şey söylerse ve söylediği doğru değilse ne yapmalısın? Hemen misilleme ona hakaret mi etmelisin? Hayır. O kişiyi Rabbin eline teslim et; yani dualarında Rabbe de ki, ARab ben bu kişiye karşı bir şey yapamam, çünkü senin sevgi yasan bunu yasaklıyor. Gerekeni sen yap!@ İnan ki Rab gerekeni yapacaktır. Belki de bizim umduğumuzu yapmayacaktır, ama gerekeni yapacaktır. Biz imanlılar olarak bu tutumla yaşamasını öğrenebilseydik, inanlılar topluluğu içinde meydana gelen particilik, çekememezlik, dedikodu büyük oranda azalmış olacaktı.


 5.6.

5  HAZİRAN

 

Kötülüğü kötülükle, yergiyi yergiyle ödemeyin. Tersine, kutluluk dileyin. Çünkü kutluluk mirasını almak için çağrıldınız.

 

1 Petros 3: 9

 

Vergeltet nicht Böses mit Bösem oder Scheltwort mit Scheltwort, sondern im Gegenteil segnet, weil ihr dazu berufen worden seid, dass ihr Segen erbt!

 

 1. Petrus 3, 9

 

 Scheltwort, Beschimpfung: yergi

 

İncil=de Petrus=un iki mektubu, imanlıların imanları uğrunda elem ve sıkıntı çektikleri bir zamanda yazılmıştır. Bu dokuzuncu ayetten başlayıp dördüncü bölümün altıncı ayetine kadar süren bu kesimde, Mesih imanlısının çektiği elemler konu edilir. Aynı zamanda kendisine bu elemleri çektiren zalimlere karşı nasıl davranması gerektiği açıklanır. İnanlıların sürekli olarak doğruluk uğrunda elem çekeceği Rab İsa Mesih tarafından önceden bildirilmişti. Tanrı Sözü de diyor ki, imanlı bu elemlere karşı herhangi bir misillemede bulunmamalıdır. Kötülüğe kötülükle, sövgüye sövgüyle karşılık vermememiz gerekmektedir. Bunun yerine, bize karşı haksızlıkla davrananlara hayırdua etmeliyiz, onları bereketlemeli, kötülüğü iyilikle yenmeliyiz. Bizler Mesih imanlıları olarak başkalarına zarar vermeye, onlara lânet okumaya değil, onları bereketlemeye ve onlar için hayır dua okumaya çağırıldık. İşte o zaman Tanrı, böyle bir davranışı kendi bereketiyle ödüllendirecektir.


 6.6.

6 HAZİRAN

 

Bu nedenle, AYaşamı sevmekle ilgilenen ve parlak günler görmek isteyen, dilini kötülükten sakınsın.@

1 Petros 3: 10

 

ADenn wer das Leben lieben und gute Tage sehen will, der halte Zunge und Lippen vom Bösen zurück, dass sie nicht Trug reden.@

 1. Petrus 3, 10

 

 zurückhalten, sich hüten: sakınmak

 

Hepimiz yaşamak arzusuyla hayatımızı sürdürürüz. Ama ne yazık ki birçok imanlı, Mesih=in imanlıya söz verdiği o dopdolu yaşamı bir türlü yaşayamıyorlar; hayatın en değerli yönünü kendilerine mal edemiyorlar.

 

Sen gerçekten yaşamak istersen, o dopdolu yaşamın anahtarı işte buradadır: AYaşamı sevmekle ilgilenen ve parlak günler görmek isteyen, dilini kötülükten sakınsın@. Eski düşünürler ne demişler? AEline, diline ve beline hakim ol!@ İnanıyorum ki bu sözü dolaylı yollarla Kutsal Kitap=tan gelmiştir. Dil konusunda Kutsal Söz bol bol yazmaktadır. Petrus da burada Kutsal Ruh=tan gelen esinle, dilimize hakim olmamızı buyurur. Sürekli şekilde başkaları hakkında kötü konuşmaktan vazgeçmeliyiz. AAma elimde değil ki@ diyemezsiniz, çünkü Mesih imanlısının içindeki Kutsal Ruh, ona bu gibi davranışlar üzerine hakim olabilme gücünü vermektedir. Aldatıcı sözler kullanmamalıyız. Her zaman gerçeği konuşalım. Söylediklerimiz lafta kalmasın.


 7.6.

7 HAZİRAN

 

Bu nedenle, AYaşamı sevmekle ilgilenen ve parlak günler görmek isteyen, dilini kötülükten sakınsın.

1 Petros 3: 10

 

ADenn wer das Leben lieben und gute Tage sehen will, der halte Zunge und Lippen vom Bösen zurück, dass sie nicht Trug reden.@

1. Petrus 3, 10

 

 das Böse: kötülük

 

Haberci Petrus, 10-12. ayetlerde Mezmur 34=ten alıntı yaparak, Rabbin bereketlerinin kötü iş ve sözlerden dönen ve doğru şeyler yapan kimselerin üzerine geleceğini bir kez daha doğrulamaktadır.

 

Onuncu ayette belirtilmek istenen şey şudur: Yaşamın sonuna kadar tadına varmak ve iyi günler görmek isteyen bir kimse dilini kötülükten, dudaklarını da hileli sözlerden uzak tutmalıdır. Mezmur 34:12-14=de şöyle der: AKim yaşamdan zevk almak, iyi günler görmek istiyorsa, dilini kötülükten, dudaklarını da yalandan uzak tutsun. Kötülükten sakının, iyilik yapın; esenliği amaçlayın, ardınca gidin!@

 

Böyle bir kimse kötülüğe kötülükle karşılık vermemeli, ağzında yalana yer bulundurmamalıdır. Yaşamı sevmek, Yuhanna 12:25=te kınanmaktadır. Çünkü o ayette kişinin yaşamı sevmesi ya da canını sevmesi, yaşamın gerçek amacından uzaklaşıp sırf kendisi için yaşaması anlamında kullanılmıştır. Bu ayette ise, Tanrı=nın istediği bir şekilde yaşamak demektir.


 8.6.

8 HAZİRAN

 

Kim... iyi günler görmek istiyorsa, dilini kötülükten, dudaklarını yalandan uzak tutsun.

 

Mezmur 34: 12--13

 

 Wer ... will gute Tage sehen? Bewahre deine Zunge vor Bösem und deine Lippen vor betrügerischer Rede;

 

 Psalm 34, 13!14

 

 die Zunge: dil

   die Lippe: dudak

 

34. Mezmur=da şöyle okuyoruz: AKim yaşamı seviyorsa, İyi günler görmek istiyorsa, dilini kötülükten, dudaklarını yalandan sakınsın. Vazgeçin kötülükten, iyilik yapın; barış için çalışın, barışın ardından koşun. RAB=bin gözleri doğru insanların üzerindedir, kulakları onların yakarışına açıktır@ (Mez 34:12‑15).

 

Bu mezmurda, Rabbin bereketlerinin kötü iş ve sözlerden dönen ve doğru şeyler yapan kimselerin üzerine geleceğini bir kez daha doğrulamaktadır.

 

Sanımca burada Rab ilkin bana sonra her birimize konuşmaktadır. Öğrenmemiz gereken bazı temel gerçekler vardır, bunlardan biri diyor ki, mizah niteliğinde ve hatta beyaz denilecek kadar hafif yalanları bile söylememeliyiz. Her türlü yalan, yalanların babası şeytandandır.


 9.6.

9 HAZİRAN

 

Dudaklarını da aldatıcı sözler söylemekten, kötülükten kaçınsın, iyilik yapsın.

1 Petros 3: 11

 

 ... der halte Zunge und Lippen vom Bösen zurück, dass sie nicht Trug reden; er wende sich ab vom Bösen und tue Gutes.

 

 1. Petrus 3, 11

 

 betrügerisch: aldatıcı

   das Gute: iyilik

 

Din konusunda insanı en çok kızdıran şeylerden biri, kendisini dindar göstermeye çalışan din yobazıdır. Tanrı çocuğu, Mesih imanlısı asla bu şekilde hareket etmemelidir. Yani, AŞöyle yapılmalı, böyle edilmeli@ diye başkalarına akıl hocalığı yaparken kendisi yan gelip insanlarla ilgilenmez bir tavır almamalıdır. İmanımız varsa o imanı pratik şekilde yaşayalım. Ama dikkat edelim, hayatımızın tadını çıkaralım derken başkaları hakkında dedikodu yaparak ve kötü konuşarak olmasın bu. Dudaklarımızı aldatıcı söz söylemekten alıkoyarak, kötülükten, kötü konuşmaktan kaçınarak ve insanlara iyilik yaparak hayatın tadını çıkaralım.


 10.6.

10  HAZİRAN

 

Kötülüğe yenilme, kötülüğü iyilikle yen.

 

Romalılar 12: 21

 

 Lass dich nicht vom Bösen überwinden, sondern überwinde das Böse mit dem Guten!

 

 Römer 12, 21

 

 siegen, überwinden: yenmek

   besiegt werden, überwunden werden: yenilmek

 

Mesih imanlısı için sadece kötü sözler değil, kötü işler de yasaklanmaktadır. Kötülüğe kötülükle karşılık vermek, anlaşmazlığı büyütmekten başka bir işe yaramaz. Söz var iş bitirir, söz var baş yitirir. Tatlı söz yılanı deliğinden çıkarır, derler. Buna rağmen insan ilişkilerinde birbirimize tatlı konuşmasını bilmiyoruz. Uluslararası ilişkilerde aynı şeyi görebiliriz. Ülke ülkeye karşı ayaklanmış, yıllardır bir masaya oturup konuşamıyorlar. Çünkü göze göz çıkarmak politikası izleniyor. Birisi sana kötü bir şey yaparsa sen de en azından aynı derecede kötü bir şey yapmalısın ona. Bunlar, kurtuluş mucizesini tatmamış, Rabbin sevgisine sahip olmamış insanların işidir. Böyle davranmak imanlıyı küçük düşürür. İnanlı bir kimse kötülüğe iyilikle yanıt vermeli ve aşağılanmayı alçakgönüllülükle kabul edip barışın tanıtıcılığını yapmalıdır. Ateşe benzinle koşmak çok anlamsızdır. Ateşe su ile koşulur.


 11.6.

11  HAZİRAN

 

Kötülüğe yenilme, kötülüğü iyilikle yen.

 

Romalılar 12: 21

 

 Lass dich nicht vom Bösen überwinden, sondern überwinde das Böse mit dem Guten!

 

 Römer 12, 21

 

 das Böse: kötülük

   das Gute: iyilik

 

Kötülüğü gerçekten yenmek mi istiyorsun? Bunun tek yolu, onu istediği gibi serbest bırakmaktır. Bırak istediklerini yapsınlar. Böyle yapıldığında, kötülüğü yapan kişi, beklemekte olduğu direnişle karşılaşamayacaktır. Direnme sonuçta daha çok kötülük ortaya çıkaracak ve alevlere daha çok benzin dökecektir. Ama kötülük sabırlı bir katlanmadan başka herhangi bir engel ya da direnmeyle karşılaşmıyorsa, iğnesini geri çekecek ve o zaman, kendi sıkletinin çok üstünde bir rakiple karşı karşıya olduğunu görecektir. Elbette, bunun olabilmesi için, direnmenin en son gramının da teraziden alınması ve bu yönde herhangi bir intikam düşüncesinden bütünüyle arınılması gereklidir. İşte ancak o zaman kötülük hedefini bulamayacak ve doğal olarak çırılçıplak ortada kalacaktır.


 12.6.

12  HAZİRAN

 

Rab=bin gözleri doğru kişilerin üzerindedir, kulakları da onların dileklerinde. Ama Rab=bin yüzü kötülük yapanlara karşıdır.

 

1 Petros 3: 12

 

 Denn die Augen des Herrn sind gerichtet auf die Gerechten und seine Ohren auf ihr Flehen; das Angesicht des Herrn aber ist gegen die, welche Böses tun.

 

 1. Petrus 3, 12

 

 gegen: karşı

 

Mezmur 34=te şöyle yazılıdır: ARabbin gözleri doğruların üzerindedir. Kulakları onların haykırışlarına açıktır@. Sonra da şöyle devam ediyor: AOnların anılması yeryüzünden kesip atmak için Rabbin yüzü şer işleyenlere karşıdır@. Bu çok sert bir uyarıdır, ama iyilik yapanlara değil kötülük yapanlara. Başka yerlerde de Tanrı Sözü bu gerçeği vurgulamıştır. İyilik yapan ödüllendirilecek, kötülük yapan ise ceza yiyecek. Hem de öyle bir ceza ki, kötünün adı yeryüzünde anılmayacak. Rab, kendisine ait olanları dualarına kulak vereceğine söz vermiştir. Ama kendisine ait olmayanların dualarına kulak vereceği konusunda garanti vermiyor. Günahları bağışlanmamış insanın tek duyulabilecek duası şöyle olmalı: ATanrım, İsa Mesih=i kurtarıcım ve Rabbim olarak kabul ediyorum. Beni İsa Mesih=te kabul edilen adi bir günahlı olarak görmeni rica ederim@. İşte Tanrı=nın kesin olarak duyacağı ve yanıt vereceği dua budur.


 13.6.

13  HAZİRAN

 

Rab=bin gözleri doğru kişilerin üzerindedir.

1 Petros 3: 12

 

 Denn die Augen des Herrn sind gerichtet auf die Gerechten.

 

 1. Petrus 3, 12

 

 gerecht, richtig, gerade: doğru

   auf, über: üzerinde

 

Rab doğruluk yapanlara hoşnut gözlerle bakar. Onların dua ve yalvarışlarına kulak verir. Tabii, Rab bütün insanların dualarını işitir. Ancak burada söylenmek istenen şudur ki, Rab, kötülüğe kötülükle karşılık vermeden Mesih uğrunda elem çekenlerin durumunu özel bir değerlendirmeye almaktadır.

 

Fakat Rabbin yüzü kötülük yapanlara karşıdır. Buradaki sözler temel olarak Rabbin halkına, yani imanlılara baskıda bulunan, onlara eza eden zalimlerden söz etmektedir. Aynı zamanda bu, kendilerine karşı saldırıda bulunan düşmanlarına fiziksel şiddet ve kaba sözlerle karşılık veren imanlıları da içine almaktadır. Kötülük kötülüktür ve Tanrı bu kötülüğü her nerede bulursa bulsun ‑ ister bir imanlıda, isterse imansızda ‑ buna karşı duracaktır.


 14.6.

14  HAZİRAN

 

Eğer iyiliği içtenlikle istiyorsanız, size karşı kaba kuvvet kullanmayı kim düşünür?

1 Petros 3: 13

 

 Und wer wird euch Böses tun, wenn ihr Eiferer des Guten geworden seid?

 

 1. Petrus 3, 13

 

 gegen euch: size karşı

   Gewalt, Kraft: kuvvet

 

İnsanlar iyi yolu seçmeye karar verdiklerinde, genellikle kaba güçle karşı karşıya gelirler. Hayatın her yönünde buna rastlayabiliriz. Fuhuş ya da uyuşturucu aracılığıyla para kıran Mafya babaları iyiliğe, doğruluğa tüyle karşıdırlar. Çünkü doğruluk, kendi varlığında kötüyü açığa vurur. Bu nedenle iyiliğe ve doğruluğa karşı her zaman kaba kuvvet kullanılacaktır. İsa Mesih, doğru bir yaşam sürdürdüğünden dolayı kaba güçle karşılaştı. O=nu izleyenlere de öyle oldu ve halen olmaktadır. Ama bu kaba güç bizim iyilik yapmamıza engel olmamalıdır.

 

Petrus, konuyu şu soruyla özetliyor: Aİyilik yapmakta gayretli olursanız, size kim kötülük edecek?@ Bu soruya verilecek yanıt AHiç kimse@ olacaktır. Ama bununla birlikte Mesih=e olan inançları yüzünden öldürülenlerin tarihçesi önümüzdedir. İncil=e düşman olanlar Rabbin sadık öğrencilerine gerçekten de birçok zarar vermişlerdir, ama onların göksel kazançları o kadar büyüktü ki, verilen zarar onun yanında sıfır kaldı.

 

Bir düşman Mesih inanlısına çok büyük zararlar verebilse de, hiçbir zaman ebedî bir zarar veremez! Düşman, olsa olsa en çok inanlının bedenini öldürebilir. Ama onun ruhuna, canına ise hiçbir şey yapamaz.


 15.6.

15  HAZİRAN

 

Doğruluk yolunda işkence çekiyorsanız mutlusunuz. >Onların gözdağı vermesinden ne korkun, ne de sarsılın.=

 

1 Petros 3: 14

 

 Aber wenn ihr auch leiden solltet um der Gerechtigkeit willen, glückselig seid ihr! Fürchtet aber nicht ihren Schrecken, seid auch nicht bestürzt.

 

 1. Petrus 3, 14

 

 das Leid, die Qual: işkence

   leiden, Leid ertragen: işkence çekmek

 

Söylemesi kolay diyeceksiniz, ama aslında doğrudur. Mesih imanlısı doğruluk uğruna acı ve elem çekiyorsa, o işkence içinde bile mutlu olabiliyor. Bazı imanlılar, Mesih=e olan inançları yüzünden baskıya uğradıkları zaman gerçekten korkunç bir tavır takınıp geri tepkide bulunurlar. Bu şekilde davranmakla da Mesih için bir şeyler yaptıklarını sanıyorlar. Oysa Kutsal Kitab=ın dediği gibi Mesih ve doğruluk uğruna hiç ödün vermeden sakince yerimizi korursak, bize bu yoldan işkence gelse bile sevinebiliriz. Şunu açıkça söylemeliyim: Sen gerçekten Mesih=e ait isen, yeniden doğmuşsan ve Mesih=in ardından gitmekteysen, hiç kuşkun olmasın, sana baskılar yapılacaktır. Ama bu baskılar içinde sevin, mutlu ol, çünkü Rabbin yüceliği senin üzerine inmiş demektir. Mesih İsa birkaç kez Tanrı Egemenliğinden söz ederken onu bir şölene benzetti, ama hiçbir zaman bu egemenliğe girişin kolay olacağını vaat etmedi. Tersine, egemenliğe şiddet ve zorla girileceğini vaat etti.


 16.6.

16  HAZİRAN

 

Onların gözdağı vermesinden ne korkun, ne de sarsılın.

 

1 Petros 3: 14

 

 Fürchtet aber nicht ihren Schrecken, seid auch nicht bestürzt.

 

 1. Petrus 3, 14

 

 die Drohung: gözdağı

  drohen, bedrohen, einschüchtern: gözdağı vermek

 

İmanları uğrunda şehit olan bir sürü imanlı vardır. Bu kişiler Mesih uğruna şehit olmaktan ziyade elem çekme ilkesini çok güzel anlamışlardı! Resul Yuhanna=nın öğrencilerinden biri olan Polikarpus adındaki imanlı, İzmir=deki imanlılar topluluğunun ruhsal çobanıydı. Bir ara tutuklanmıştı. İlerlemiş yaşta olmasına rağmen onu ölüme tehdit ediyorlardı. Sonunda, Mesih=e küfrettiği takdirde serbest bırakılacağını söylediler ona. Bu söz üzerine yaşlı önder ayağa kalkarak günümüze kadar yankılanagelen şu çarpıcı tanıklıkta bulundu: ASeksen altı yıldan beri hizmet ettiğim ve hiçbir zaman bana haksızca davranmayan Kralım ve Kurtarıcım olan Mesih=e ben nasıl küfredebilirim?@ Konsey Polikarpus=u vahşi hayvanlara atmakla tehdit edince o şöyle dedi: AHiç merak etmeyin. Böylesine sefil ve bozuk bir dünyada yaşamaktansa ölmek benim için kazanç sayılır.@ Sonunda konsey başkanı onu diri diri ateşe atmakla tehdit etti. Polikarpus=un cevabı yine şöyle oldu: ABir anda yakıp yok eden ateşten hiç korkum yok. Siz ebetler ebedince sönmek bilmeyen ateşi daha henüz bilmiyorsunuz.@


 17.6.

17  HAZİRAN

 

Onların gözdağı vermesinden ne korkun, ne de sarsılın.

 

1 Petros 3: 14

 

 Fürchtet aber nicht ihren Schrecken, seid auch nicht bestürzt.

 

 1. Petrus 3, 14

 

 in Bestürzung versetzen, erschüttern: sarsmak

  bestürzt werden, erschüttert werden: sarsılmak

 

Burada her Mesih imanlısını düşündürmesi gereken sözler vardır. Eğer biz içimizdeki umut konusunda bizden hesap soran herkese savunuda bulunmaya hazır olacaksak Kutsal Kitab=ı iyi bilmemiz gerekir. Ne yazık ki günümüzde birçok insan kendilerini Mesih imanlısı diye tanıtırlar, ama Kutsal yazılara gelince hiç bilgileri yok. Tanrı=ya inanmayan, ya da Mesih=in gerçek kimliğini bilmeyen birisiyle tartışmaya girse konuyu yüzüne gözüne bulaştıracaktır. Neden? Çünkü Tanrı Sözünü bilmiyor.

 

Bakın Petrus konuştuğunu iyi biliyor. İman konusunda korkmamamız gerektiğini nereden öğrenmişti? Kutsal yazılardan! Aslında on dördüncü ayetin son kısmı ile bu ayette Petrus, Yeşaya Peygamberin sözlerinden alıntıyı yapıyor. Şöyle yazdı Yeşaya: A... Onların korktuğundan korkmayın ve ondan yılmayın. ORDULARIN RABBİ, takdis edeceğiniz O=dur; ve korktuğunuz O olsun, ve yıldığınız O olsun.@ (Yeşaya 8:12b‑13). Burada geçen takdis etmek kelimesi, kutsamak demektir.

Dostum, insanlarda korkmaya hiç gerek yoktur. Rab bizimle olduğuna göre kim bize bir şey yapabilir ki? Aslında bizim korkmamız gereken Kişi Rabbin kendisidir.


 18.6.

18   HAZİRAN

 

Mesih=i Rab olarak yüreklerinizde yüceltin.

 

1 Petros 3: 15 a

 

 Haltet den Herrn, den Christus, in euren Herzen heilig!

 

 1. Petrus 3, 15 a

 

 das Herz: yürek

   erheben: yüceltmek

 

Mesih=i Rab olarak yüreklerinizde yüceltin@ Başka deyişle ARabbi yüreklerinizde Tanrı olarak kutsayın@ demek istiyor. Ah, Sevgili dinleyicim, bu gün senin yüreğinin en derin köşesinde Rabbe tapınabilmen için özel bir yer, özel bir zaman ayırdın mı? O bizim dış görünüşümüze, dini vecibelerimize, sözde ruhsal işlerimize bakmaz. Onun bizden istediği yüreğimizin en derin, en kutsal köşesidir. Sen Ona bu kutsal yeri verdin mi? Onu yüreğinde gerçekten Tanrı olarak kutsadın mı? Yolda giderken, banyonu yaparken, dolmuşta iş yerine giderken, hiç kimsenin bilemeyeceği, giremeyeceği o kutsal yere Rabbi oturttun mu? Her an istediğin yerde yüreğinin o kutsal yerinde Rabbi kutsayabilirsin. Ona tapınabilirsin. Ona böyle bir yeri yüreğinde ayırmışsan herkes senin Rabbe ait olduğunu bilecektir. Büyük konuşmaya, İsa uğruna ne gibi elemler çektiğini bağıra bağıra anlatmaya gerek kalmayacak. Evet, bunu yapmaya ne kadar ihtiyacımız vardır? Rab İsa Mesih=i yüreklerimizin en derin ve kutsal yerinde kutsayalım.


 19.6.

19   HAZİRAN

 

 

İçinizdeki umut konusunda sizlerden hesap soran herkese her zaman savunuda bulunmaya hazır olun.

 

1 Petros 3: 15

 

 Seid aber jederzeit bereit zur Verantwortung jedem gegenüber, der Rechenschaft von euch über die Hoffnung in euch fordert.

 

 1. Petrus 3, 15

 

 die Verantwortung, die Verteidigung: savunu

 

Rabbe hürmet etmek, O=nu hayatımızın Padişahı yapmak demektir bu. Yaptığımız ve söylediğimiz her şey O=nun isteğine, zevkine ve yüceliğine yönelik olmalıdır. Bunu yaparsak İsa Mesih, hayatımızın her bir alanına, cüzdanımıza, işimize, kitaplığımıza, eve aldığımız gazetelere, televizyonda izlediklerimize, boş zamanlarda yaptıklarımıza, yani hayatımızın her hücresi üzerine egemen olmalı. O=na Rab dediğimize göre hiçbir şeyimiz O=nun bu Rabliği, yani efendiliğinin denetimi dışında tutulmamalıdır. İşte o zaman içimizdeki umut konusunda bizlerden hesap soran herkese her zaman savunuda bulunmaya hazır olabileceğiz.

 

İçimizdeki umudu savunabilmemiz için Tanrı Sözünü iyi bilmeliyiz, ama sadece kafa bilgisi yetmez. İçimizdeki umudu her gün tazeleyen birisi vardır. Rab, Kutsal Ruh=uyla bunu her gün yapmak ister. Rabbe vermekte olduğumuz hizmet sırasında bu tazelenme olmuyor. Ancak yüreğimizin o kutsal yerinde, Rab ile en sıkı ve değerli tapınma zamanında Rab umudumuzu tazeliyor.


 20.6.

20   HAZİRAN

 

Mesih=i Rab olarak yüreklerinizde yüceltin. İçinizdeki umut konusunda sizlerden hesap soran herkese her zaman savunuda bulunmaya hazır olun.

 

1 Petros 3: 15

 

 Haltet den Herrn, den Christus, in euren Herzen heilig! Seid aber jederzeit bereit zur Verantwortung jedem gegenüber, der Rechenschaft von euch über die Hoffnung in euch fordert.

 

 1. Petrus 3, 15

 

 Rechenschaft: hesap

 

Rab İsa Mesih=in huzurunun bilincinde olmak, imanlıya kutsal bir cesaret vermeli ve iyi tanıklığı duyurmada onu isteklendirmelidir.

 

Bu ayet aynı zamanda günlük olaylar için de geçerlidir. İnsanlar bize sık sık çeşitli sorular soruyor ve bu soruları yanıtlarken doğal olarak Rabden söz etme fırsatları da doğuyor. Rabbin bizler için ne gibi büyük şeyler yaptığını anlatmaya her an hazır olmalıyız. Bu şekilde verilen bir tanıklık, her iki durumda da alçakgönüllülük ve korkuyla verilmelidir. Başkalarına Rabbimiz ve Kurtarıcımızdan söz ederken kesinlikle kırıcı, aşağılayıcı ve acılık yaratabilecek sözler kullanılmamalıdır. Çünkü böyle dikkatsizce ve düşüncesizce takınılan tutum, karşımızdakinin tutumunu sertleştirir. O kişi tövbe edip Rabbe gelecek olsaydı bile, bizim kabalığımız ve kavgacı tutumumuz nedeniyle Rabbe gelmekten vazgeçebilir. Bu nedenle her zaman alçakgönüllü ve yumuşak huylu olmalıyız.


 21.6.

21  HAZİRAN

 

 

Ancak bunu yumuşak huylulukla ve saygıyla yapın. Vicdanınız temiz olsun ki, Mesih bağlılığındaki iyi yaşayışınızı kötüleyenler söylediklerinden utansınlar.

1 Petros 3: 16

 

(Tut das) aber mit Sanftmut und Ehrerbietung! Und habt ein gutes Gewissen, damit die, welche euren guten Wandel in Christus verleumden, darin zuschanden werden, worin euch Übles nachgeredet wird.

 1. Petrus 3, 16

 

 das Gewissen: vicdan

 

Senin hakkında kötü konuşanların hatalı olduklarını ortaya çıkarmakla uğraşmaktansa onların hatalı olduklarını bilmekle yetin, diye öğüt verir Petrus.

 

Büyük bir kilise topluluğuna ruhsal önder olarak atanan birisine sormuşlar. ABu kadar büyük bir topluluğun çobanı olmak nasıl?@ Adam biraz düşündükten sonra, Aİyi, hoş@ demiş Aama her  vaaz etmeye başlamadan önce hakkımda yapılan ve kulağıma gelen kötü söylentilere cevap verme zorunda hissediyorum kendimi. Bu gidişle vaaz vermeye zamanım olmayacak.@ Ruhsal çobana soruyu soran deneyimli imanlı ise ona şöyle dedi: ASen sadece onların hatalı olduklarını bilmekle yetin ve Rabbe şükret ki söyledikleri gerçek değildir@.

 

Petrus, vicdanınız temiz olsun, diyor. İnsanlar hakkınızda onu ya da bunu demişler, bu önemli değildir. AEğer Tanrı=nın istemi bu ise, iyilikten ötürü işkence çekmek, kötülükten ötürü işkence çekmekten kat kat yararlıdır@ (1 Petros 3:17).


 22.6.

22  HAZİRAN

 

Çünkü Mesih de bizleri Tanrı=ya kavuştursun diye günahlara karşı bir kez öldü. Doğru kişi doğru olmayanlar için öldü. Bedence öldürüldü ama, ruhça kendisine yaşam sağlandı.

1 Petros 3: 18

 

Denn es hat auch Christus einmal für Sünden gelitten, der Gerechte für die Ungerechten, damit er uns zu Gott führe, zwar getötet nach dem Fleisch, aber lebendig gemacht nach dem Geist.

 1. Petrus 3, 18

 

 führen, bringen zu: (birine) kavuşturmak

 

İsa=nın çektiği elemleri bu ayette şu altı açıdan ele alabiliriz.

1‑ Kefaret niteliğindeydi. Yani bu elemler, İsa=ya iman eden günahkârları, günahlarının gerektirdiği ölüm ve cehennem cezasından kurtarıyordu. 2‑ Sonsuza dek etkiliydi. İsa bir defa, ama bütün çağları kapsar bir biçimde öldü ve böylece günah sorununa kalıcı bir çözüm getirdi. Kurtarmaya yönelik girişim bu şekilde gerçekleştirildi. 3‑ Başkalarının yerineydi. Doğru olan, doğru olmayan için öldü (Yeşaya 53:6). 4‑ Barıştırıcıydı. Bizler İsa=nın ölümüyle Tanrı=ya geri getirildik. Bizi Tanrı=dan ayıran ve uzaklaştıran günah ortadan kaldırıldı. 5‑ Acı ve şiddet doluydu. O=nun ölümü haç üzerine gerilmekle oldu. 6‑ Ölümden dirilişiyle son buldu. İsa öldükten üç gün sonra ölümden dirildi.

 

Ruhça diriltildi ifadesi, O=nun dirilişinin Kutsal Ruh=un gücüyle gerçekleştirildiği anlamındadır.


 23.6.

23  HAZİRAN

 

Yalan sözlerle dolaşan adam yaramaz bir insandır.

Süleyman=ın Özdeyişleri 6: 12

 

 Wer mit Lügen im Mund umhergeht, ist ein nichtsnutziger Mensch.

 

 Sprüche 6, 12

 

 umhergehen: dolaşmak

   die Lüge: yalan

 

Falcılara inanan, yanında en iyi falcıyı bulunduran bir kralın çok sevdiği bir eşi varmış. Bir gün kralın bu sevdiği eşi hastalanıp yataklara düşmüş, günden güne kraliçe daha da kötüye gidiyor, ülkenin en iyi doktorları bile bir şey yapamıyorlarmış. Bir gün kral falcısını çağırmış ve ona eşi hakkında sormuş. Falcı da kraliçenin hasta halini bildiği için, onun yakın bir tarihte öleceğini bildirmiş. Aradan belirli bir süre geçtikten sonra kralın eşi ölmüş. Bundan acı duyan, çok üzülen kral, falcıyı yanına çağırtmış. Onu öldürtmek niyetindeymiş. Kral, falcıya şöyle bir soru yöneltmiş: ASevgili eşimin yakında öleceğini bildin. Şimdi söyle bakalım, senin ölümün ne zaman olacak, akıllılığını göster!@ Kurnaz falcı, kralın kendisini öldürtmek istediğini anlamış ve hemen kondurmuş yanıtı: AKralım@ demiş, Abenim ölümüm, kralımın ölümünden üç gün önce olacak!@ Kurnaz falcının bu yanıtı onun yaşamını kurtarmış.


 24.6.

24  HAZİRAN

 

Yalan sözlerle dolaşan adam yaramaz bir insandır.

 

Süleyman=ın Özdeyişleri 6: 12

 

 Wer mit Lügen im Mund umhergeht, ist ein nichtsnutziger Mensch.

 

 Sprüche 6, 12

 

 der Nutzen: yarar

   nichtsnutzig: yararsız, yaramaz

 

Değerli okuyucumuz, bilinen tarihi gerçekler şunu gösteriyor ki, eski çağlardan günümüze dek insanlar, krallar, başkanlar fala ve boş şeylere inanmışlardır. Örneğin, Bizanslı ve Romalı imparatorlar gibi birçok kral yıldız falcılarına saygı göstermişlerdir. Fransız krallarının yıldız falı uzmanları vardı. Hatta bir kral Paris=te bir yıldız falı koleji kurdu. Fransız kralı on birinci Louis, yanında bir sürü falcılar bulundururdu. Fransız kraliçesi Catherine=nin falcısı Nostradamus büyük ün kazanmıştı.

 

Sevginin olmadığı yerde sevgisizlik, adaletin, doğruluğun olmadığı yerde haksızlık, adaletsizlik, gerçeğin olmadığı yerde yalan, dolan, gerçek ve diri Tanrı=ya olan imanın olmadığı yerde de boş ve batıl inançlar kol gezer. Falcılık ve benzeri türde ne varsa, bunlar boş, batıl inançlardır ki, bunlar insanı karanlıkta, boşlukta, cehalette tutar. Daha da önemlisi, bunlar insanın Tanrı=ya olan imanını ve güvenini yok eder.


 25.6.

25   HAZİRAN

 

Felâket yalancı adama ansızın gelecek; birdenbire kırılacak; çare yok.

 

Süleyman=ın Özdeyişleri 6: 15

 

 Plötzlich kommt Unglück auf den Lügner. Im Nu wird er zerschmettert, ohne Heilung.

 

 Sprüche 6, 15

 

 plötzlich: ansızın

   das Unglück: felâket

 

Avrupa=da fala inanmak, on beş ile on yedinci yüzyıllarda en yüksek noktaya ulaşmıştı. Hatta, o zamanın bazı bilim adamları bile bu yıldız falına inanırdı ve yıldız falı okullarda bile okutulmaktaydı. Fakat gelişen bilimin önünde astroloji dayanamayarak geri çekilmek zorunda kaldı ve yıldız falının okullarda okutulması yasaklandı. Ne var ki, bizim çağımızda her ne kadar bilimsel alanda çok büyük adımlar atıldıysa, başarılar elde edildiyse de, yine de yıldız falına inanma, astrolojiye ilgi oldukça çoktur. Bugün en gelişmiş ülkelerde bile gazeteler, yayınevleri, televizyonlar bu türden yayınlara yer vermektedir. Oysa yıldız falcılığı ve diğer fal türleri yalandan, üçkâğıtçılıktan, insanları kandırmaktan başka bir şey değildir. Buna, iblisin insanları karanlıkta tutması da diyebiliriz. Oysa aklı başında biri, bu tür safsatalara inanmaz, inanmamalı da. Peki ama neden bu türden boş safsatalara bu kadar büyük ilgi oluyor? Bunun nedenini ilerideki günlerde açıklayacağız.


 26.6.

26 HAZİRAN

 

Rabbin nefret ettiği şey... yalan söyleyen tanık ve kardeşler arasına düzensizlik salan insandır.

Süleyman=ın Özdeyişleri 6: 16, 19

 

Was der Herr verabscheut... einen Zeugen, der lügt, und einen Menschen, der Brüder gegeneinander aufhetzt.

 Sprüche 6, 16. 19

 

 der Zeuge: tanık, şahit

   verabscheuen: tiksinmek, nefret etmek

 

Bazı araştırmacılar diyorlar ki, günümüzde yıldız falına olan ilgi ve inanma yüzde seksenlere kadar yükselmiştir. Bugün hangi gazeteyi, hangi dergiyi alırsanız alın, hemen hemen tümünde Ayıldızınız diyor ki@ yazısına rastlayacaksınız. Birçok insan gazeteyi, dergiyi bunun için satın alıyor. Sadece bu değil, insan daha birçok fal çeşitleriyle uğraşır. Örneğin, billur falı, çay falı; kafatasının şekillerine göre şahısların geleceğini bildiren kafatası falı, el falı, kahve falı, kağıt falı vb. gibi. Ancak bunların içinde öneme alınan fal, gazetelerde, dergi ve kitaplarda yer alan ve sözümona falcılarca bilimsel olduğu iddia edilen yıldız falı, diğer adıyla astrolojidir. Ama daha sonra göreceğimiz gibi, bu fal da yalan dolandır. İsa Mesih bir keresinde, şeytan yalanın babasıdır, dedi.


 27.6.

27  HAZİRAN

 

Rabbin nefret ettiği şey... yalan söyleyen yalancı tanık ve kardeşler arasına düzensizlik salan insandır.

 

Süleyman=ın Özdeyişleri 6: 16, 19

 

 Was der Herr verabscheut... einen Zeugen, der lügt, und einen Menschen, der Brüder gegeneinander aufhetzt.

 

 Sprüche 6, 16. 19

 

 der Bruder: kardeş

   die Brüder: kardeşler

 

Bilindiği gibi, >astronomi= (gökbilimi) bütün gök cisimlerinin ve evrende dağılmış olan yıldızlar arası maddenin kökenini, evrimini, bileşimini, uzaklığını, yapılarını, hareketlerini inceleyen bilimdir. Yıldız falcılığı dediğimiz Astroloji ise gök cisimlerinin durumlarına bakarak insanların, toplumların yazgılarını, geleceklerini önceden haber vermek amacıyla gezegenlerin ve yıldızların dünya olayları üzerindeki etkisini yorumlama işidir. Hatta insanları karakter açısından tanımlarken, bu yıldız fallarına başvurulur. Bu nedenle de astronomiyle astrolojiyi karıştırmamak gerekir. Başka deyişle, astronomi gökbilimidir; astroloji ya da yıldız falı, yıldız ve gezegenlerin durumuna bakarak kişinin karakterini, geleceğini önceden bildirme girişimidir. Yani faldır, şarlatanlıktır, kandırmacalıktır, hepsi o kadar. Aklı başında olan herkesin bu tür baş hurafelerden uzak durması gerekir.


 28.6.

28  HAZİRAN

 

(Bilgelik şöyle diyor:) Beni dinleyen, güven içinde oturacak ve kötülükten korkusu olmayacak.

Süleyman=ın Özdeyişleri 1: 33

 

 Wer auf meine Worte hört, (sagt die Weisheit), wird sicher wohnen und braucht sich vor dem Unglück nicht zu fürchten.

 Sprüche 1, 33

 

 sicher: güven içinde, emin

 

Günümüzde yıldız falına bakanlar bu falın bilimsel olduğunu iddia ederler. Oysa fala inanma ve güvenme çok çok eskilere dayanmaktadır. Astroloji ilk olarak İsa=dan üç bin yıl kadar önce Mezopotamya=da ortaya çıktı. Sonra bu fal Babilliler=de, Hititler=de, Romalılar=da, Yunanlılar=da, Mısırlılar=da yaşamın doğal birer parçası haline geldi. Putlara tapan Babilliler için fal çok önemli bir olay oldu. Babilliler=in yıldıza bakan falcıları, bir takım yıldızının uzun ve kıvrık kuyruklu bir akrebe benzediğini önceden fark etmişlerdi. Bu takım yıldızı, ekim ayında henüz tanyeri ağarmadan önce kısa bir süre gökyüzünde gözükür. Bu da kışın geleceğini işaret eder. Babilliler, akrebe benzeyen bu takım yıldızına >akrep= adını verdiler. Böylece >akrep burcu= ortaya çıkmış oldu. Şimdi insanlar bu gelişen çağımızda iki bin, üç bin yıl önce uydurdukları bu türden şeylere inanmaları garip, aynı zamanda bir trajedi değil mi?


 29.6.

29  HAZİRAN

 

(Bilgelik şöyle diyor:) Beni dinleyen, güven içinde oturacak ve kötülükten korkusu olmayacak.

 

Süleyman=ın Özdeyişleri 1: 33

 

 Wer auf meine Worte hört, (sagt die Weisheit), wird sicher wohnen und braucht sich vor dem Unglück nicht zu fürchten.

 

 Sprüche 1, 33

 

 sich fürchten: korkmak

 

Babilliler Aakrep@ adını verdikleri bir takım yıldızının gerçekten bir akrebin özelliklerine sahip olduğuna inanmaya başladılar. Sonra da ekim ayı içinde doğan herkesi, o takım yıldızının etkileyeceğine inandılar. Akrep burcunda doğacak olanların, akrebin özelliklerine sahip olacağına, yani o kimsenin tehlikeli, soğuk, saldırgan, korkunç şekilde zehir akıtan, yaralayan, cesur biri olacağına inandılar. Oysa bugün ekim ayında artık akrep burcu değil de >terazi burcu= bulunmaktadır. Bu burcun özellikleriyse, akrep burcunun özelliklerinin tam tersidir. Yani bu burcun özelliği, çekicilik ve yumuşak huyluluktur. Birkaç bin yıl önce ekim ayı içinde olan akrep burcu günümüzde nasıl terazi burcunda olabilir? Bunun yanıtını önümüzdeki günlerde vereceğiz.


 30.6.

30  HAZİRAN

 

Rab bilgelik verir, ağzından bilgi ve anlayış çıkar.

 

Süleyman=ın Özdeyişleri 2: 6

 

 Der Herr ist es, der Weisheit gibt; von ihm kommen Wissen und Verständnis.

 

 Sprüche 2, 6

 

 verstehen: anlamak

   das Verständnis: anlayış

 

Yıldız falcıları fala bakarlarken ayın, güneşin, gezegen ve yıldızların görsel karakterlerini, herhangi bir anda bulundukları yerleri astronomik bilgiler kullanarak, hatta çağımızda bilgisayarlardan da yararlanarak, kişilerin karakterleri, davranışları, çevreyle olan ilişkileri ve gelecekleri hakkında bir tahminde bulunurlar. Bulundukları bu tahminin de bilimsel olduğunu söylerler. Oysa dünyamızın dönme ekseni güneş etrafındaki dolanma düzlemine dik olmadığından, güneşin görsel hareketi gökyüzünde yıl boyunca her gün farklı bir yay çizer ve bu yayların tümü de bir kuşak içinde kalır. Bu kuşağa ise Zodyak, yani >burçlar kuşağı= denir.

 

Bunları size yazmamızın amacı, siz değerli insanlarımızı boş ve batıl inançlara karşı uyarmak, bu tür boş inançların da insanları ruhsal alanda da kör ettiklerini belirtmek, sizleri sevgi olan diri Tanrı=ya yöneltmektir. Yıldız falının - burçların - ne kadar saçma ve boş olduğunu bu yazı serisini okuduğunuzda göreceksiniz.


 1.7.

1 TEMMUZ

 

Yeryüzünü aydınlatmak, gündüze ve geceye egemen olmak, ışığı karanlıktan ayırmak için onları gökkubbeye yerleştirdi.

 

Yaratılış 1: 17!18

 

  Und Gott setzte sie an die Wölbung des Himmels, über die Erde zu leuchten und zu herrschen über den Tag und über die Nacht und zwischen dem Licht und der Finsternis zu scheiden.

 

 1. Mose 1, 17--18

 

 leuchten, erleuchten, aydınlatmak

   die Dunkelheit, die Finsternis: karanlık

 

Daha önce de değindiğimiz gibi, aslında Babilliler, zamanı hesaplamayı kolaylaştırmak için bu kuşağı 12 eşit parçaya ayırmışlardı. Her bir bölümde kalan yıldızları da doğada gördükleri bir şekle benzetmişler ve ona göre de ad takmışlardı. Örneğin, akrebe benzettikleri takım yıldızına akrep burcu demişlerdi. Ya da koça benzettiklerine koç burcu dediler. Boğa, ikizler, yengeç, terazi, balık gibi. Tüm gezegenlerin güneş etrafındaki dolanma düzlemleri hemen hemen aynı olduğundan, onlar da görsel olarak güneş gibi aynı kuşak üzerinde hareket ederler ve belli bir anda belli bir burçta bulunurlar. Bu söylediklerimiz bilimsel, astronomik bilgilerdir.

 

İlginçtir ki, Eyüp Peygamberin kitabında, Tanrı, hiçliğin üzerine (uzaya) dünyayı asar, diye yazılıdır. Şimdi sen dostum, Tanrı=ya mı güveneceksin yoksa onun bunun uydurdukları safsatalar mı? Tanrı=nın verdiği aklımızı kullanmalı, boş ve batıl inançları hayatımızdan söküp atmalıyız.


 2.7.

2  TEMMUZ

 

Ya Rab! Sen bize mesken idin tüm devirlerde. Sen yeri ve dünyayı yaratmadan önce ezelden ebede kadar Allah=sın!

 

Mezmur 90: 1--2

 

 Herr, du bist unsere Wohnung gewesen in allen Zeitaltern. Ehe du die Erde und die Welt erschaffen hattest, bist du Gott von Ewigkeit zu Ewigkeit.

 

 Psalm 90, 1--2

 

 das Zeitalter, der Zeitabschnitt: devir

   ehe: önce

 

Yıldız falcılarına göre doğduğunuz anda, güneş ve gezegenlerin burçlar kuşağında bulunduğu yerler önemliymiş. Onlara göre, insanın doğduğunda güneş ve gezegenlerin o andaki durumu, sizin tüm yaşamınızı, geleceğinizi, huyunuzu, nelerde başarılı, nelerde başarısız olacağınızı; atılgan mı, sert mi, yumuşak huylu mu, yoksa bencil biri mi olacağınızı saptarmış. Kısacası, akıllı, yumuşak, sert, alçakgönüllü biri olacağınız bu falcılara göre burcunuza bağlıdır. Eğer bizim kişiliğimizi burçlar belirliyorsa, o zaman hiç kimse okumasın, kendini eğitmesin. Değerli dostum, bundan daha saçma ve boş bir şey olamaz!

 

Bakın, Musa Peygamber ne güzel diyor: AYa Rab, barınak oldun bize kuşaklar boyunca. Dağlar var olmadan, daha evreni ve dünyayı yaratmadan, öncesizlikten sonsuza dek Tanrı Sensin.@


 3.7.

3 TEMMUZ

 

Dünya dairesi üzerine oturan Tanrı=dır... Gökleri perde gibi geren ve oturmak için onları çadır gibi açan O=dur.

 

Yeşaya 40: 22

 

 Gott ist es, der über dem Kreis der Erde thront, der die Himmel ausspannt wie einen Schleier und ihn ausbreitet wie ein Zelt zum Wohnen.

 

 Jesaja 40, 22

 

 wohnen: oturmak

 

Yıldız falcılığı -burçlar - üzerindeki çalışmamızı sürdürüyoruz. Biraz daha burçlar sistemine bakalım: Bugün birçok yapay burç sistemleri bilinmektedir. Uluslararası Astronomi birliğince bilinen 88 burç vardır. Bu burçlar gökteki konumuna göre gruplandırılırlar. Sadece kuzey yarıküreden gözüken 28 burç vardır. Ama bildiğimiz şu ki, 6 burçlu sistemden tutun da Çinliler=in 28 burçlu sistemine kadar çeşitli burçlar sistemi vardır. Buna göre insan karakteri 6 burca göre mi, 12 burca göre mi, yoksa 28 burca göre mi saptanmalı?

 

Bugün gazete ve dergilerde yazılan fal, 12 burç sistemine göre yapılmaktadır. Peki ötekiler ne olacak? Fala bakılırken, bu burçların burçlar kuşağı eşit aralıklarla dizilmiştir. Oysa burçları oluşturan takım yıldızlar, sözü edilen kuşak üzerinde eşit alanlar kapsamazlar. Burada bile bu falcılığın boş inanç, safsata, hurafe olduğunu açıkça görüyoruz.


 4.7.

4 TEMMUZ

 

Dünya dairesi üzerine oturan Tanrı=dır... Gökleri perde gibi geren ve oturmak için onları çadır gibi açan O=dur.

Yeşaya 40: 22

 

 Gott ist es, der über dem Kreis der Erde thront, der die Himmel ausspannt wie einen Schleier und ihn ausbreitet wie ein Zelt zum Wohnen.

 Jesaja 40, 22

 

Eskiden yıldızların, insan yaşamını etkileyebilmeleri için, dünyamıza çok yakın olduğu sanılıyordu. Bugün biliyoruz ki, yıldızlar bizlerden onlarca, yüzlerce, binlerce hatta milyonlarca ışık yılı uzaktadırlar. Işığın bir saniyede üç yüz bin kilometre yol aldığını düşünürsek ve güneşten sonra bize en yakın yıldızın, bizden 4,28 ışık yılı uzakta olduğunu okursak, görüyoruz ki, yıldızlar bizlerden ne kadar uzaktadır. Bir ışık yılı, ışığın bir yılda aldığı yoldur. Işık sadece 24 saatte 26 milyar km. dolayında yol alır. Aynı zamanda takım yıldızları arasında da yüzlerce ışık yılı aralıklar vardır. Bunları göz önünde bulundurursak, herhangi bir takım yıldızının bizim hayatımızı hiç mi hiç etkileyemeyeceği gün ışığı gibi ortadadır. Aynı zamanda gökyüzünü inceleyen bilim adamları falcılığın bilimle hiçbir ilgisi olmadığını, bir şarlatanlıktan, kandırıcılıktan öteye gitmediğini söylüyorlar. Bu tür şarlatanlar insan psikolojisini çok iyi öğrenir ve kullanırlar.


 5.7.

5 TEMMUZ

 

Ey Tanrım, öğüdünle bana yol gösterirsin ve sonra beni yücelikle alırsın. Göklerde başka kimim vardır? Yeryüzünde Senden başkasını istemem.

 

Mezmur 73: 24--25

 

 Mein Gott, nach deinem Rat leitest du mich und nachher nimmst du mich in Herrlichkeit an. Wen habe ich sonst im Himmel? Auf der Erde will ich nichts außer dir.

 

 Psalm 73, 24--25

 

 leiten: yol göstermek

 

AEy Tanrım@ diye haykırıyor Mezmur yazarı; Aöğütlerinle yol gösterir, beni sonunda yüceliğe eriştirirsin. Senden başka kimim var göklerde? İstemem senden başkasını yeryüzünde!@ Falcılara gelince, bunlar insan psikolojisini iyi bildikleri için insanı kandırmayı ve kendilerine çekmeyi çok iyi becerirler. Her şeyi yuvarlak sözlerle, öylesine genel bir şekilde söylerler ki, bu sözler herkes için doğru olabilir. Şimdi bilindiği gibi, insanın iyi zamanı, zor zamanı, sevinçli, hüzünlü zamanları vardır. Bazı işlerde başarılıdır, bazılarında değil. İnsan duygularını okşayan, insanı etkileyen bazı durumlarda, insan cömertleşir, bazı durumlardaysa tam tersi olur. Bunu falcılar iyi bilir ve iyi kullanırlar. Ama, Tanrı=dan başka insana yardım eden yoktur, dostum. Bunun yanında Tanrı=ya iman insana güven ve esenlik verir. Tanrı=ya bağlılık yapığını, yüreğini sağlıklı yönde değiştirir. Rabbin önünde sevinç bolluğu vardır.


 6.7.

6  TEMMUZ

 

Benim için en iyisi Tanrı=ya yakın olmaktır.

 

Mezmur 73: 28

 

 Das Beste für mich ist, Gott nahe zu sein.

 

 Psalm 73, 28

 

 sich nähern: yaklaşmak

   nahe sein: yakın olmak

 

Bir gazete alıyorsunuz ve doğum gününüzü içine alan falınıza bakıyorsunuz. Orada şöyle yazıyor: >Sevilip sayılan birisiniz.= O zaman hemen sizi sevip sayan kimseleri hatırlayacak ve burcunuzun söylediğini doğru bulacaksınız. Burcunuz, >Çevrenizde sizi sevmeyenler var, hakkınızda laf gezdiriyorlar= diyorsa, hemen iyi geçinemediğiniz birkaç kişiyi hatırlayacaksınız. Bu kez yine falın doğru dediğine inanacaksınız. Oysa biraz düşünülürse, insanın tutumu olaylara göre değişmekte olduğu açıktır. Her insanın iyi geçindiği, sevdiği, sevildiği yerler, geçinemediği, sevmediği, sevilmediği çevreler vardır. Her insanın başından hem olumlu hem de olumsuz olaylar geçmiştir ve geçecektir de. -- Fallara kesinlikle inanmayın. Bunlara inanmak hem bir yerde karanlıktır, hem de günahtır. Siz de Mezmur yazarı gibi, Tanrı=ya yakın olun, sığınak yapın egemen RAB=bi kendinize (Mez. 73:28).


 7.7.

7 TEMMUZ

 

Yarattığın bütün uluslar gelip Sana tapınacaklardır, ya Rab, adını yüceltecekler.

 

Mezmur 86: 9

 

 Alle Nationen, die du gemacht hast, werden kommen und vor dir anbeten, Herr, und deinen Namen verherrlichen.

 

 Psalm 86, 9

 

 die Nation: millet, ulus

 

Her insan yolculuk yapmıştır. Her insanın önünde daha birçok durumlar ve olaylar vardır. Her insanın eline bazı fırsatlar geçmiş ama değerlendirememiştir. Her insanın yaşamında bir kayıp, sevdiklerinden ayrılma olmuştur ya da olacaktır. İşte falcılar bunlardan yararlanarak insanları kurnazca kandırırlar. Biraz deney, bu falcıların ne kadar üçkâğıtçı olduklarını ortaya koyar. Örneğin, ayrı ayrı falcılar, bir insana ilişkin konuştukları zaman, sözleri birbirini tutmaz. Bir günde birkaç gazete ve dergi alıp bakınız. Doğum gününüzü içine alan yazıyı okuyunuz. O zaman siz de tanık olacaksınız ki, iki gazete veya dergide sizin için söylenen sözler birbirini tutmaz.

 

Dostum, fallara, falcılara değil, Rabbe gitmeli, O=na inanmalıyız. Falcıların söylediklerine değil, Rabbin Sözleri=ne gelmeli, onları okumalısınız, onlara bağlanmalısınız.


 8.7.

8 TEMMUZ

 

Yarattığın tüm uluslar gelip sana tapınacaklar, ya Rab, adını yüceltecekler.

 

Mezmur 86: 9

 

 Alle Nationen, die du gemacht hast, werden kommen und vor dir anbeten, Herr, und deinen Namen verherrlichen.

 

 Psalm 86, 9

 

 vor mir: önümde

   vor dir: önünde

 

Dünyada her dilde çıkan dergilerden alıp da doğum gününüzü içine alan falı okuyabilseydiniz, durumun ne kadar acıklı, fala inanmanın ne kadar saçma olduğunu çok daha iyi anlayacaktınız. Ama sadece ülkemizde çıkan birkaç dergiye bile bakmak, falın saçmalığını, yalanını ortaya koyar. Peki, ama akla şu soru geliyor: Neden bu kadar insan bu falcılara koşuyor? Bazı uzmanlar diyorlar ki, batıl ve boş şeylere inanmaya bir eğilimimiz vardır. Çünkü düşüncemizde bir özlem vardır. İnsan iyi ya da kötü, ama somut bir şeyler duymak istiyor. Bu nedenle de falcılara koşuyor, yalan olsa da dediklerine inanıyor.

 

Davut Peygamber Tanrı=ya, ASenin doğruluğunda yürüyebilmek için bana Senin yolunu öğret@ diye dua etmiştir. Sen de boş ve batıl şeylere inandıysan, bundan tövbe et ve Rabbe dön.


 9.7.

9 TEMMUZ

 

Umudum Sensin, ya Rab, gençliğimden beri güvendiğim Sensin. Doğduğum günden beri Sen bana destek oldun.

 

Mezmur 71: 5!6

 

 Meine Hoffnung bist du, Herr. Dir habe ich von Jugend auf vertraut. Seit dem Tag meiner Geburt bist du mir zur Stütze geworden.

 

 Psalm 71, 5!6

 

 die Hoffnung: umut

   die Jugend: gençlik

 

Bir uzman şöyle bir gözlemde bulunmuştur: İnsan kendini bu dünya içinde güvensiz bir ortamda buluyor. Geleceğini bilmek istiyor. Kendisine gelecekte ne olacağını merak ediyor. Korkuyor gelecekten. Bu nedenle de fala koşuyor. Başka bir uzman da diyor ki, >eğer insana sürekli bir güvence, mutluluk güvencesi verilmiş olsaydı, o zaman insanın boş inancı da olmazdı, fala, boş şeylere koşmazdı.=

 

Öyleyse insan nasıl bu korkularının üstesinden gelebilir? Ya da insana kim sürekli bir güvence ve mutluluk verebilir? Davut peygamber gerçek güvenin, mutluluğun nereden geleceğini öğrenmişti. O bir Mezmurunda şöyle seslendi: AUmudum Sensin ey egemen RAB, gençliğimden beri dayanağım sensin. Doğduğum günden beri sana güveniyorum. Beni ana rahminden çıkaran sensin, övgülerim hep sanadır. Birçokları için iyi bir örnek oldum, çünkü sen güçlü sığınağımsın@ (Mez. 71:5-7).


 10.7.

10 TEMMUZ

 

Korkma! çünkü seni fidyeyle kurtardım, seni adınla çağırdım; sen benimsin.

Yeşaya 43: 1

 

Fürchte dich nicht, denn ich habe dich erlöst, ich habe dich bei deinem Namen gerufen, du bist mein.

 Jesaja 43, 1

 

 gehören: (birine) ait olmak

   du gehörst mir: sen benimsin

 

İnsan, yarınının bugünden daha iyi olacağını duymak istiyor. Birçoğu da ileride olabilecek herhangi bir zorluktan nasıl kaçacağını önceden bilmek istiyor. Başarılı olmak istiyor. Kısacası insan, geleceğinden emin değildir; korkuyor. Somut bir şeyler duymak istiyor. Bir güven, tutunacak bir dal arıyor. Bu nedenle fala ve benzeri boş şeylere koşuyor, onlardan bir şeyler umuyor. Ama dünyamızdan yüzlerce, binlerce ışık yılı uzakta ve bir ateş yığını olan bir yıldızın, bir güneşin ya da taş, toprak olan bir gezegenin insanın karakterini, geleceğini, yapısını değiştireceğini söylemek, onlardan bir umut beklemek, onlara koşmak, inanmak tıpkı insanın rüzgârı yakalamasına, yele sırtını dayamasına benzer. İnsanı seven diri Tanrı=ya güvenmek gerekir, değerli arkadaşım. Sonsuz umut, sevinç, teselli ve yaşam, sonsuz olan Tanrı=dan gelir ancak. Sonsuz yaşamı vererek yaşamınızı sonsuzluğa dek başarılı kılar.


 11.7.

11   TEMMUZ

 

Kendin için oyma put, göklerde olanın veya aşağıda yerde olanın hiç suretini yapmayacaksın; onlara eğilmeyecek ve onlara tapınmayacaksın.

 

Çıkış 20: 4--5

 

 Du sollst dir kein Götterbild machen, auch keinerlei Abbild dessen, was oben im Himmel oder was unten auf der Erde ist. Du sollst dich nicht vor ihnen niederwerfen und ihnen nicht dienen.

 

 2. Mose 20, 4--5

 

 das Abbild: suret

 

Astrolojiye, benzeri fallara ve boş şeylere inanmanın tehlikeli bir yönü de fala inanan kişilerin karar verme güçlerinin kendilerinden alınmasıdır. Yani inanılan şey kişi üzerinde egemendir. İnsan aklını, seçme, ayırt etme yeteneklerini bir kenara iter. Sorumluluğu başkaları üzerine atar. Akılcı düşünmeyi bir kenara bırakır. Böyle kimseleri yöneten artık boş ve gerçekle ilgisi olmayan şeylerdir. İşte bu durum falcıların, kişileri aptal yerine koyduklarını açıkça göstermektedir. Tanrı Sözü açıkça şöyle diyor: AAranızda falcı, büyücü, muskacı, medyum, ruh çağıran ya da ölülere danışan kimse olmasın. Çünkü RAB bunları yapanlardan tiksinir. Tanrınız RAB, bu iğrenç töreleri yüzünden bu ulusları önünüzden kovacaktır. Tanrınız RAB=bin önünde yetkin olun@ (Tesniye 18: 10!13).

 

Tanrı, ABenden başkasına eğilmeyeceksin@ diyor; yani boş şeyler, boş inançlar senin üzerinde egemen olmayacak. Çünkü seni Ben özgür olarak yarattım ve sana iyiyi kötü olandan ayırt etme özelliğini verdim.


 12.7.

12  TEMMUZ

 

Gördüğünüz boş rüyet, söylediğiniz yalancı fal değil mi?

Hezekiel 13: 7

 

Habt ihr nicht ein nichtiges Gesicht geschaut und habt ihr nicht Lügenwahrsagung gesprochen?

 

 Hesekiel 13, 7

 

 schauen: bakmak, görmek

   nichtig: boş, batıl

 

AFala bakarak boş umut verenlerin söyledikleri yalandır!@ diyor Kutsal Kitap. Tanrı, boş söz söyleyen, fal açan yalancılara karşıdır. ASiz insanlara esenlik vaat ederek onları yoldan çıkarıyorsunuz... benim de kızgınlığım sizin üzerinizde olacak@ diyor Rab (Hezekiel 13: 6-‑13). İsa Mesih bir keresinde, AŞeytan yalancıdır ve yalanın babasıdır@ dedi (Yuhanna 8: 44).

 

Arkadaşım, fal ve benzeri şeyler şeytanın ekmeğine yağ sürmektir. Şeytan yalancıdır ve bu yalanlarıyla boş, gerçekle hiçbir ilgisi olmayan batıl inançlar aşılıyor. Bu nedenle Tanrı=nın önünde fal iğrençtir. Eğer siz fal, büyü türünden şeylerle uğraştınızsa, bunu Rabbe getirip bundan tövbe etmelisiniz. Bunu yaptıktan sonra da bir daha bu tür şeylerle uğraşmamalısınız. Rab sizi bundan özgür etmek istiyor.


 13.7.

13  TEMMUZ

 

Madem ki, boş şey söylediniz ve yalanlar gördünüz, bundan dolayı, işte, Ben size karşıyım.

 

Hezekiel 13: 8

 

 Weil ihr Nichtiges redet und Lüge schaut, darum, siehe, bin ich gegen euch.

 

 Hesekiel 13, 8

 

 gegen: karşı

   ich bin gegen dich: ben sana karşıyım

 

Tanrı insanı Kendi benzerliğinde ve Kendisi için yarattı. Ama özgür olarak. İnsan bu özgür istemiyle günah işleyerek Tanrı=dan ayrıldı. Yani şeytanın yalan sözlerine kandı. Şeytana uyması insanoğluna sonsuz ölümü getirdi. Ama sevgi Tanrısı insana sonsuz yaşamı yeniden sağlamak için gerçek olan Mesih İsa=yı gönderdi. Mesih İsa, biz insanların günahını üzerine aldı ve Tanrı O=nu çarmıhta yargıladı. Böylece Tanrı insana kurtuluş yolunu hazırladı İsa aracılığıyla. Ve bu kurtarıcı insanlara gerçek umudu ve sonsuz yaşam güvenliğini vermektedir. Falcılarsa boş ve yalan umut veriyorlar diyor Rabbin sözü. Rab böylelerine karşıdır. Ama Rabbe dönenler, O=na iman edenler sonsuz yaşam güvenliğine kavuşurlar. Ne mutludur o adam ki, güvendiği Rabdir.


 14.7.

14 TEMMUZ

 

Ya Rab, biz kime gidelim? Sonsuz yaşamın sözleri Sendedir.

 

Yuhanna 6: 68

 

 Herr, zu wem sollen wir gehen? Du hast Worte ewigen Lebens.

 

 Johannes 6, 68

 

 wer?: kim?

   zu wem?: kime?

 

Eğer gerçek anlamda insanlara sonsuz bir güvence, mutluluk verilmiş olsaydı, insanlar bugün boş ve batıl inançlara inanmaz, onlara bel bağlamazdı. İşte Tanrı=nın Kendisi her dileyene bu sonsuz yaşam güvencesini, mutluluğu, esenliği veriyor. Geleceğinizi bilmek istiyorsanız, Tanrı=ya dönün, O=nun sunduğu kurtarıcıya bakın, O=na iman edin ve güvenin. Tanrı size sonsuz güveni, mutluluk güvencesini veriyor Kendi Sözü=nde.

 

İsa=nın öğrencisi Petrus bir keresinde şöyle dedi İsa=ya: AYa Rab, hiç kimseye gidemeyiz. Kimse bize yaşam güvencesini veremez. Ancak sana gelebiliriz Rab. Çünkü sonsuz yaşamın sözleri sendedir. Biz de buna iman ettik ve biliyoruz ki, Tanrı=nın kutsalı sensin@ (Yuhanna 6: 68).


 15.7.

15 TEMMUZ

 

Ben onlarda yaşam olsun, hem de bol yaşam olsun diye geldim.

Yuhanna 10: 10 b

 

Ich bin gekommen, damit sie Leben haben und Leben im Überfluss haben.

Johannes 10, 10 b

 

 der Überfluss: bolluk

 

Değerli okuyucumuz, kime gideceksiniz? Size kim sonsuz yaşam güvencesini sağlayabilir? Size ne yıldız falı, ne herhangi bir fal, ne de başka birisi bu yaşam güvencesini verebilir. Çünkü sonsuz yaşamın sözleri, güvencesi, kaynağı sadece Tanrı=dır diyor Rabbin Sözü. İşte Rab size de bu yaşam güvencesini, sonsuz yaşam mutluluğunu, esenliğini vermek istiyor İsa aracılığıyla.

 

Tanrı yaşamın ta kendisidir. İnsana yaşam Tanrı=dan gelmiştir. İşte bu yaşam her zaman kaynağını, yaşam vericisini arıyor. Ama insan yanlış şeylere koştuğundan, kendini güvensiz, korku içinde buluyor. Oraya buraya, boş şeylere koşuyor. Üzerine bir boncuk, bir demir parçası asmakla korunacağını sanıyor. Bunlar boş ve batıl inançtır. Emin olunuz ki, yaşamınız yaşam verene verilmedikçe rahat ve güven bulmayacaktır.


 16.7.

16  TEMMUZ

 

Geyik akar suları özlediği gibi, canım da Seni öyle özler ya Rab!

Mezmur 42: 1

 

Wie eine Hirschkuh lechzt nach Wasserbächen, so lechzt meine Seele nach dir, o Gott.

 Psalm 42, 1

 

 lechzen: susuzlukta suyu özlemek

 

Nerede olursanız olun, Tanrı anlayışınız hangi düzeyde olursa olsun, sizin varlığınız yaşam kaynağını, yaşam vericisini arıyor. O=nu bulmadan ne rahat bulacaksınız gerçek anlamda, ne de sağlıklı ve kalıcı bir güven. Fal ve benzeri boş şeyler size egemen olacak. Kurnaz insanlar sizi kandıracak, sizi çıkarları için kullanacak ve sömürecektir. Bunlardan kurtulmanın tek yolu, Tanrı=ya yaşamınızı vermektir. Bir Tanrı adamı şöyle yazdı: ATanrım, sen bizleri Kendin için yarattın ve bizler sonsuza dek Seniniz. Yaşamımız Sana tam olarak verilmedikçe varlığımız hiçbir zaman rahat yüzü görmeyecektir@. Bu gerçeği Davut peygamber de şöyle dile getirdi: AGeyik akar suları özlediği gibi, canım da Seni öyle özler, ey Tanrı!@ (Mezmur 42: 1). Sen de gel, bugün yaşamın özü olan bu sevgi Tanrı=sına iman et. O seni de bekliyor.


 17.7.

17  TEMMUZ

 

İsa=nın çevresini büyük bir topluluk sardı. Bu durumda bir tekneye binip oturdu. Tüm topluluk ise kıyıda duruyordu.

Matta 13: 2

 

 Es versammelte sich eine große Volksmenge um Jesus, so dass er in ein Schiff stieg und sich setzte. Und die ganze Volksmenge stand am Ufer.

 

 Matthäus 13, 2

 

 einsteigen: binmek

   stehen: durmak

 

İsa Mesih göl kıyısında halka ders vermeye başladı. Çevresine öyle büyük bir kalabalık toplandı ki, kendisi göldeki bir kayığa binip oturdu. Bütün kalabalık göl kıyısında, karada duruyordu. Şöyle diyebiliriz ki, İsa Mesih kıyıda duran yoğun kalabalığın her ferdine sesini duyurabilmek için kayığı bir kürsü gibi kullandı.

 

İsa=nın ünü her tarafa yayılmıştı. Çevredeki şehirler ve köylerden insanlar gelip O=nu görmek, sözlerini dinlemek istiyorlardı. İsa=nın yaydığı müjde herkesi ilgilendiriyordu. O, fakir, zengin, okumuş, okumamış ayırımı yapmıyordu. O=nun amacı, her insana anlayabileceği şekilde Tanrı sevgisini ve bu sevginin sonucunda kayra aracılığıyla gelen kurtuluşu açıklamak ve insanların bu sevgiye ve kayraya sarılmalarını sağlamaktı. Bugün de Mesih=in amacı ve hedefi budur: Tanrı=nın sevgisini ve kayrasını anlamanı ve buna sarılmanı istiyor.


 18.7.

18 TEMMUZ

 

Rab çobanımdır, eksiğim olmaz.

 

Mezmur 23: 1

 

 Der Herr ist mein Hirte, mir wird nichts mangeln.

 

 Psalm 23, 1

 

 der Mangel: eksik

   mein Mangel: eksiğim

   mir wird nichts mangeln: eksiğim olmaz

 

Bilindiği gibi, bizler herhangi bir konu üzerinde konuşurken, konuya açıklık getirebilmek için konuyla ilgili bazı benzetmeler, örnekler kullanırız. Bu benzetmeler, konuştuğumuz kişilerin konuyu daha iyi anlayabilmelerini sağlar.

 

Örneğin, Davut peygamber, Tanrı=nın sevecen bir koruyucu olduğunu anlatabilmek için, çoban simgesini kullanarak şöyle yazdı: ARab benim çobanımdır... Kendi adı uğruna beni doğruluk yollarında güder@ (Mezmur 23).

 

İsa Mesih de halka Tanrı=nın Sözü=nü aktarmaya çalışırken sürekli benzetmeler kullanarak konuya açıklık getirebilmiş ve her seviyeye rahatlıkla inebilmiştir. Bu benzetmelerden biri ekinci ve tohum benzetmesidir. Önümüzdeki günlerde bu konu üzerinde bir çalışma yapacağız.


 19.7.

19 TEMMUZ

 

Ekincinin ektiği tohumların kimi yol kenarına, kimi kayalık yere, kimi dikenler arasına, kimi de iyi toprağa düştü.

 

Markos 4: 4--8

 

 Einiges von dem Samen, den der Sämann säte, fiel an den Wegrand; einiges fiel auf das Steinige; einiges fiel unter die Dornen; und einiges fiel auf guten Boden.

 

 Markus 4, 4--8

 

 der Boden: toprak

   der Sämann: ekinci

 

İsa Mesih, ekinci ve tohum benzetmesini kullanarak Tanrı Sözü=nü kabul etmeyen insanları temsil eden dört ayrı topraktan söz ederek şöyle dedi: ABir ekinci tohum ekmeye çıktı. O ekerken, tohumların kimi yolun kenarına düştü, kuşlar inip onları yedi. Başka tohumlar kayalık bir yere düştü. Orada pek toprak olmadığından hemen filizlendi. Çünkü toprağın derinliği yoktu. Güneş doğunca kavruldu, kökten yoksun olduğundan kuruyup gitti. Başka tohumlar da dikenlerin arasına düştü, dikenler gelişip onu boğdu; ürün vermedi. Başkaları ise verimli toprağa düştü, büyüyüp gelişti. Otuz kat, altmış kat, yüz kat ürün verdi@ (Markos 4: 3--8).

 

Bilindiği gibi tohum, önemsiz gibi görülen küçücük bir tanedir. Ama bu tohum toprakla bütünleştiğinde olağanüstü gücü ortaya çıkıyor. Bir bakmışsınız ki, o küçücük tohum, belirli bir zaman sonra kocaman bir ağaç olmuş ve ürünler oluşturmuş.


 20.7.

20  TEMMUZ

 

Tanrı tohuma dilediği gibi bir beden verir. Tohumların her birine özel bir beden verir.

1 Korintliler 15: 38

 

 Gott gibt dem Samenkorn einen Leib, wie er gewollt hat. Jedem der Samenkörner gibt er seinen eigenen Leib.

 

 1. Korinther 15, 38

 

 wünschen, wollen: dilemek

   wie er gewollt hat: dilediği gibi

 

Bildiğiniz gibi bazen televizyonda doğa ile ilgili programlar oluyor. O programların birinde, Kaliforniya=ya özgü bir çeşit ağacın var olduğundan söz ettiler. Bu ağaç tam yetiştiğinde boyu 85 metre, ağırlığı ise yaklaşık 6 ton civarındaymış. Bu ağacın kökleri öylesine kalın ve güçlüymüş ki, zaman zaman bu ağacın kökleri hiç beklenmedik yerlerden fışkırarak bazı binaların temellerini sarsıyor ve ana yollara çok büyük hasarlar vererek geniş yarıklar oluşturuyormuş.

 

İşte gözümüzde önemsiz görülen küçük bir tohumun gücü! Bu ağacın tohumu 9 gram kadarmış. Evet, sadece 9 gram tohum toprakla birleşince 85 metre boyunda, 6 ton ağırlığında bir ağaç oluveriyor. Bu da Tanrı=nın ellerinin işlerinin harikalığını, yüceliğini gösteriyor.


 21.7.

21 TEMMUZ

 

Senin ektiğin tohum ölmedikçe yaşama kavuşmaz ki!

1 Korintliler 15: 36

 

Was du säst, wird doch nicht lebendig, wenn es nicht stirbt!

1. Korinther 15, 36

 

 erlangen, bekommen: kavuşmak

   das Leben: yaşam

   lebendig werden: yaşama kavuşmak

 

Dokuz gramlık bir tohum, toprakla birleşince 85 metre boyunda, 6 ton ağırlığında bir ağaç oluyor. Bu küçük tohum ne kadar büyük bir güce sahiptir! Bu dokuz gramlık tohuma bakıldığı zaman, böyle bir gücün var olduğunu kesinlikle göremiyoruz. Fakat tohum toprağa düşüp bütünleştiğinde, toprakla birleştiğinde bu güç ortaya çıkıyor. Başka deyişle, bu tohumun böyle bir gücü ortaya çıkarabilmesi için, önce bu tohum toprağa düşmeli, toprakla bütünleşmeli ve toprağın derinliklerine inmelidir. İşte, o zaman bu tohum yavaş yavaş hem toprağın derinliklerine, hem de yukarılara doğru gelişmeye başlar.

 

Bu tohumdan da güçlü ve diri olan TANRI=NIN SÖZÜ yüreklere düştüğünde kişiyi harekete geçirip olağanüstü bir şekilde değiştiriyor, eğer Söz gerçekten yürekle bütünleştiyse, yürekte yer ettiyse.


 22.7.

22   TEMMUZ

 

Tanrı=nın diri ve kalıcı Sözü aracılığıyla yeniden doğdunuz.

 

1 Petros 1: 23

 

 Denn ihr seid aus Gottes lebendigem und bleibendem Wort von neuem geboren.

 

 1. Petrus 1, 23

 

 lebendig: diri

   bleibend, dauerhaft: kalıcı

   von neuem: yeniden

 

Tanrı=nın Sözü öylesine güçlüdür ki, kırılmış yüreklere şifa, ruhsal açıdan tükenmiş, çökmüş, ölü kişilere yaşam veriyor ve bakıyoruz ki, hiç düşünemeyeceğimiz kişilerin yüreklerine düşerek, ruhsal alanda muazzam bir geliştirme ve iyileştirme başlatıyor. Nice tanıklıklarda şöyle sözler işittik: ABenim için hiçbir umut kalmamıştı. Hatta birkaç kez de intihar etmeye kalkıştım. Ama Tanrı=nın Sözü=nü yüreğime alınca, yaşamım bir anlam kazandı. Şimdi mutluyum.@

 

İşte, bizleri gerçekten ayakta tutan ve Mesih İsa=da dimdik bir servi ağacı gibi gelişip sağlıklı bir şekilde büyümemizi sağlayan, Tanrı=nın değişmez Sözü=dür. Petrus şöyle yazdı: ATanrı=nın diri ve kalıcı Sözü aracılığıyla yeniden doğdunuz@ (1 Petros 1: 23).


 23.7.

23 TEMMUZ

 

Tüm Kutsal Yazı Tanrı esinlemesidir. Gerçeği öğretmeye, yüreği eleştirmeye, yaşamı düzeltmeye ve doğruluk yolunda eğitmeye yarar.

 

2 Timoteos 3: 16

 

 Die ganze Heilige Schrift ist von Gott eingegeben. Sie ist nütze zur Lehre, zur Überführung, zur Zurechtweisung und zur Unterweisung in der Gerechtigkeit.

 

 2. Timotheus 3, 16

 

 die Heilige Schrift: Kutsal Yazı

 

Bizlere yepyeni bir yaşam veren, Tanrı=nın değişmez diri Sözü=dür. Gerçekten çok önemlidir bu. Çünkü bizlere bu yaşamda gerçeği öğretiyor. Sadece bu değil, bizleri doğruluk konusunda eğitiyor ve bazen bizleri yola getirmek için azarlıyor. Azarlanmak kimsenin hoşuna gitmez, fakat RABBİMİZ bunu yararımız için yapıyor.

 

İncil=de şu söz vardır: Tüm Kutsal Yazı Tanrı esinlemesidir. Gerçeği öğretmeye, yüreği eleştirmeye, yaşamı düzeltmeye ve doğruluk yolunda eğitmeye yarar. Öyle ki Tanrı adamı yetkin olsun ve her iyi iş için donatılsın.@ Buna göre, Tanrı Sözü, gerçeği öğretir, insan yüreğini eleştirir, onun vicdanına seslenir, aynı zamanda kişinin yaşamını doğruluk yolunda düzeltir ve onu yetkin kılar.


 24.7.

24 TEMMUZ

 

Yere ektiğin (tohum) ölmedikçe, ona yaşam sağlanmaz.

 

1 Korintliler 15: 36

 

 Was du säst, wird doch nicht lebendig, wenn es nicht stirbt!

 

 1. Korinther 15, 36

 

 sterben: ölmek

   wenn es nicht stirbt: ölmedikçe

   der Same: tohum

 

İsa Mesih, insanlara Tanrı sevgisini, Tanrı=nın insanı kurtarmak için diri Sözü=nü yeryüzüne gönderdiğini anlatmak için çeşitli simgeler kullandı. Kullandığı ilk simge, tohumdur. Tohum, Tanrı=nın Sözünü simgeliyor. Tohum genellikle çok küçük ve görünüşte önemsiz bir tanedir. Ama bu küçücük tohum toprağa düşüp toprakla birleştiği, özdeş olduğu zaman harika bir şekilde büyümeye, ürün vermeye başlar aradan belirli bir zaman geçtikten sonra. Başka deyişle, bu tohumun gelişip büyüyebilmesi için, toprağa düşmesi ve toprakla bütünleşmesi şarttır. Toprağa düşmeyen bir tohum hiçbir zaman gelişip büyüyemez. Tanrı Sözü de yüreğe alınmadıkça, yürekte gelişip büyüme, yani kurtuluş olmaz.


 25.7.

25 TEMMUZ

 

Verimli toprağa ekilene gelince, Söz=ü hem duyan, hem de anlayandır o. Ürün veren de odur.

 

Matta 13: 23

 

 Wo aber auf die gute Erde gesät wird, dieser ist es, der das Wort hört und versteht und auch Frucht bringt.

 

 Matthäus 13, 23

 

 hören: duymak

   der, der hört: duyan

 

İkinci noktada, Mesih AEKİNCİ@ üzerine konuşuyor. Ekinci burada Tanrı Sözü=nü alıp diğer kişilere götürenleri simgeliyor.

 

İsa Mesih=in sözünü ettiği üçüncü simge topraktır. TOPRAK ise burada insanın yüreğini simgeliyor. Yani İsa burada aslında insanın yüreğinden söz ediyordu. Nasıl ki toprak tohum ile bütünleşince, birleşince ağaç oluyor, aynı şekilde Tanrı=nın diri Sözü de kişinin yüreğine düşüp insanın yüreğiyle bütünleşince orada bir gelişme, bir büyüme başlıyor ve o kimsenin yüreğinin durumuna göre ürün veriyor. En büyük ürün ise, insanın kurtuluşudur. Görülüyor ki Tanrı insanlarla Sözü aracılığıyla içten, samimi ve gerçek bir ilişki kurmak istiyor. Bu güzel ilişkide senin yüreğinin durumu nasıldır?


 26.7.

26  TEMMUZ

 

Ekincinin ektiği tohumların kimi yol kenarına, kimi kayalık yere, kimi dikenler arasına, kimi de iyi toprağa düştü.

 

Markos 4: 4--8

 

 Einiges von dem Samen, den der Sämann säte, fiel an den Wegrand, einiges fiel auf das Steinige, einiges fiel unter die Dornen, und einiges fiel auf guten Boden.

 

 Markus 4, 4--8

 

 einige, einiges: kimi

   der Wegrand: yol kenarı

 

Burada dört çeşit topraktan söz ediliyor. İlk toprak çeşidi yol kenarı gibi sert bir topraktır. Bu toprak türü çayırlarda bayırlarda oluşan patikaları anımsatıyor. İnsanlar bu patikalar üzerinden sürekli geçip gittiğinden, o yüzey bir süre sonra beton gibi sertleşiyor. Öyle ki, yağan yağmuru bile içine alamaz. İşte böyle bir yüzeye düşen tohum asla filiz vermez. Tohum toprakla bütünleşemediği için kuşlar gelip sert yüzeyde duran tohumları kapıp gidiyor. Ayet 15=te şöyle yazıyor: Bazı insanların sert yüreği yol kenarına benzer. Oraya Tanrı=nın Sözü ekilince şeytan gelir, yüreğe ekilen Tanrı Sözü=nün o yürekle bütünleşmesini önler. Yani Tanrı Sözü=nün o yüreğe kök salmasını engeller! Çünkü böyle bir sert, betonlaşmış yürekte o tohumla bütünleşecek toprak yok.

 

Şu anda sen Tanrı Sözü=nü okuyorsun. Evet deyip sözü yüreğine alıyor musun, yoksa >boş ver canım= deyip başka işlere mi dalıyorsun?


 27.7.

27  TEMMUZ

 

Ekincinin biri tohum ekmeye çıktı. O ekerken tohumların kimi yolun kenarına düştü, kuşlar inip onları yedi.

 

Markos 4: 3--4

 

 Der Sämann ging aus, um zu säen. Während er säte, fiel einiges von dem Samen an den Wegrand, und die Vögel kamen und fraßen es auf.

 

 Markus 4, 3--4

 

 säen: ekmek

   während er sät, während er säte: o ekerken

 

AEkincinin biri tohum ekmeye çıktı. O ekerken tohumların kimi yolun kenarına düştü, kuşlar inip onları yedi@ diyor. Neden? Açıkça şu gerçek ortaya çıkıyor: Tanrı=nın Sözü de katılaşmış, nasırlaşmış yüreklerde kök salamıyor. Tanrı=nın Sözü=nü okuyor ya da duyuyorsunuz, fakat söz yüreğe işlemiyor. Çünkü yürek çok değişik duygularla, düşüncelerle savaş halinde ve şeytan çok değişik taktiklerle yaklaşarak yüreği allak bullak ediyor ve yüreğe oturmayan, başka deyişle yürekle bütünleşmeyen sözü alıp götürüyor. Böyle nasırlaşmış yüreklerde söz oturup tekrar ürün getirebilmesi için, tıpkı çiftçinin toprağı sürüp kabarttığı gibi, yürek de Rabbin önünde kırılmalı.

 

Değerli dostum, Rabbin yüreğinizdeki sert toprağı kazmasına, sürmesine izin veriyor musunuz?


 28.7.

28 TEMMUZ

 

Ya Rab, bende yepyeni bir yürek yarat!

Mezmur 51: 10

 

 O Herr, schaffe in mir ein ganz neues Herz!

 Psalm 51, 12

 

 neu: yeni

   ganz neu: yepyeni

   das Herz: yürek

 

Davut Peygamber ağır bir günaha düşmüştü, yüreği sertleşmişti. Bunun farkına varan Davut şu mezmuru yazdı:

 

AFesadımdan büsbütün beni yıka. Suçumdan beni temizle. Çünkü isyanlarımı bilirim. Suçum daima önümdedir. Sana, ancak sana karşı ben suç ettim. Senin gözlerinde kötü olanı işledim. İşte ben fesat içinde doğdum, anam günah içinde bana gebe kaldı. Suçlarıma karşı yüzünü ört, tüm fesatlarımı sil. BENDE YEPYENİ BİR YÜREK YARAT, ey Tanrım!@ (Mezmur 51: 1--10).

 

Rabbin önünde kırılmaya, ağlamaya hazır mıyız? Öyle ki, Tanrı=nın Sözü yüreklere vurduğunda, yumuşak toprağa düşen yağmur gibi, okuduğumuz Rabbin Sözü=nü içimize sindirebilelim.


 29.7.

29 TEMMUZ

 

Başka tohumlar kayalık bir yere düştü. Orada çok toprak olmadığından, hemen filizlendi. Çünkü toprağın derinliği yoktu. Güneş doğunca kavruldu, kökten yoksun olduğundan kuruyup gitti.

Markos 4: 5--6

 

 Anderes vom Samen fiel auf das Steinige. Weil dort nicht viel Erde war, ging es sofort auf. Denn der Boden war nicht tief. Als die Sonne aufging, wurde es verbrannt, und weil es keine Wurzel hatte, verdorrte es.

 Markus 4, 5--6

 

 steinig, felsig: kayalık

 

İkinci toprak olarak kayalık topraktan söz ediliyor. Bu ince yüzeyli bir toprak türüdür. Tohum böyle bir zemin üzerine düştüğünde ürün veremiyor.

 

Kayalık toprağa benzeyen insanlar, Sözü işitir işitmez hemen sevinçle ona sarılırlar. Ne var ki, söz derine inemediğinden böyle kişilerin gelmeleriyle gitmeleri bir olur.

 

Bu durumda olan kişilere birçok yerlerde tanık olmuşuzdur. Bu tip kişiler Tanrı=nın Sözü=nü işittiklerinde hoşlarına gidiyor ve büyük bir heyecan duyuyorlar; fakat tam bir güvenme, tam bir dönüş ve tam bir iman olmuyor. Her şey yolunda gittiğinde hiçbir sorun olmuyor, fakat yaşam biraz zorlaştığında yarım yamalak olan güven kaybolup gidiyor.


 30.7.

30 TEMMUZ

 

Başka tohumlar da dikenler arasına düştü, dikenler gelişip onları boğdu; ürün olmadı.

Markos 4: 7

 

Anderes von dem Samen fiel unter die Dornen, und die Dornen schossen auf und erstickten es; und es gab keine Frucht.

 Markus 4, 7

 

 die Dornen: dikenler

   zwischen, unter: arasına

   unter die Dornen: dikenler arasına

 

Sözü edilen üçüncü toprak dikenli topraktır. Bazen bakımsız bahçe ya da tarlaları görüyoruz. Her tarafını dikenler ve yabani otlar sarmıştır. İşte bazı kişiler Tanrı Sözü=nü işitiyor ve bir süre ilgi gösteriyorlar. Ama para kazanıp zengin olmak, şöhretli olmak hevesi ve yaşamın çeşitli kaygıları ağır basınca ruhsal yaşamları durgunlaşıyor, tatsızlaşıyor ve tıpkı etrafı yabani otlarla ve dikenlerle sıkışmış bir çiçek gibi solarak yaprak dökmeye başlıyor ve bir süre sonra da boğulup gidiyorlar.

 

Yaşamımızı bozmaya çalışan dikenler, otlar var mı? Bazen oluyor, ama önemli olan, sen bunlardan temizlenmeye hazır mısın? Şuna dikkat etmek gerek: İyi bir bahçıvan gibi, çiçeklerle yabani otlar arasındaki farkı iyice öğrenmemiz gerekiyor! Hiçbir şekilde yabani otlar ve dikenler bizlerde barınmamalı. Dünyaya özgü arzularımız, kaygılarımız değil, Rabbimize olan sevgimiz ağır bassın.


 31.7.

31 TEMMUZ

 

Ruh=un ürünü sevgi, sevinç, esenlik, sabır, iyi yüreklilik, iyilik, içten bağlılık, yumuşak huyluluk ve tutkulara üstünlüktür.

Galatyalılara 5: 22

 

 Die Frucht des Geistes ist: Liebe, Freude, Friede, Geduld, Freundlichkeit, Güte, Treue, Sanftmut, Selbstbeherrschung.

 Galater 5, 22

 

 der Geist: ruh

   die Freude: sevinç

 

Son toprak ise verimli, bol ürün getiren bir toprak türüdür. Buna iyi toprak diyoruz. İyi toprak gerçek bir inanlıyı temsil eder. Tanrı Sözü=nü işitir, işittiklerini anlar ve o Söze iman ve itaat eder. İnanlıların hepsi aynı miktarda ürün vermeseler de, hepsi ürünleriyle Tanrı=nın sağladığı Ayeni yaşama@ sahip olduklarını gösterirler. Buradaki Aürün@, Mesih inanlısının karakterinin belli olmasıdır. Mesih inanlısı bu ürünleri kendi gücüyle yaratamıyor. Tanrı Ruhu inanlıda konut kuruyor ve bu ürünleri, bu yeni karakteri meydana getiriyor. Kutsal Ruh=un ürünleri ise şöyle sıralanıyor: Sevgi, sevinç, esenlik, sabır, iyi yüreklilik, iyilik, içten bağlılık, yumuşak huyluluk ve tutkulara üstünlüktür.


 1.8.

1 AĞUSTOS

 

Başkaları ise verimli toprağa düştü, büyüyüp gelişti. Otuz kat, altmış kat, yüz kat ürün verdi.

Markos 4: 8

 

Einiges fiel auf guten Boden, ging auf und wuchs. Und es brachte dreißig-, sechzig- und hundertfach Frucht.

 Markus 4, 8

 

 die Frucht: ürün, meyve

   Frucht bringen: ürün vermek

 

Amacımız Tanrı=yı sevmek ve sevgide olgunlaşmak değil mi? Öyle ise içimizdeki yabani otlar ve dikenler sökülüp atılmalı!

 

İncil=de, iyi meyve vermeyen ağacın kesileceği söyleniyor. Ve yine İncil=in başka bir yerinde İsa Mesih bizi, Aonları meyvelerinden tanıyacaksınız@ sözüyle uyarıyor (Matta 7: 20). Bu bizleri teşvik eden bir ayettir. Tanrı Sözü yaşamımızda bol bol ürün versin!

 

Mezmur 92: 12 ve 14=te şöyle yazılıdır: ADoğru adam hurma ağacı gibi bitecektir... Böyleleri yaşlanınca da meyve verecek, taptaze ve yeşil kalacaklar.@


 2.8.

2 AĞUSTOS

 

Tanrı Sözü=nü yalnız duymakla kalarak kendinizi aldatmayın, bu sözün uygulayıcıları da olun.

Yakup 1: 22

 

 Betrügt euch nicht selbst, indem ihr das Wort Gottes nur hört, sondern seid auch Täter dieses Wortes.

 Jakobus 1, 22

 

 ihr selbst: kendiniz

   euch selbst: kendinizi

   betrügen: aldatmak

 

İsa Mesih=in anlattığı ekinci tohum benzetmesiyle şunu vurguluyordu: İtaat etmeden, sadece işitmenin bir yararı yoktur. Tanrı Sözü=nü sadece duyuyorsan ama o sözü uygulamazsan, bunun ne bir yararı olur, ne bereket ve esenlik getirir, ne de kurtuluş sağlar. Sözü duyacak ve onu yüreğine alıp o sözün ilkelerine itaat edeceksin. Söz, yaşamının bir parçası haline gelecektir. Başka deyişle, Tanrı Sözü=nü okuyup kavrayacaksın, sonra yüreğine alacaksın, yaşamına indireceksin, hayatında uygulayacaksın, sonra da onun başkalarına bildireceksin. İşte o zaman Tanrı Sözü senin yüreğinde, senin yaşamında iş görecektir. Sana barış, huzur, kurtuluş sağlayacak, ve daha da önemlisi, sonsuz yaşamın kapılarını açacaktır. Daha bu dünyadayken esenlik, bereket bulacaksın ve senin yaşamın iyi ürünler verecek. Birçok insan bu ürünlerden yararlanacaktır.


 3.8.

3 AĞUSTOS

 

Yaşam diyarında Rabbin iyiliğini göreceğimden kuşkum yok.

Mezmur 27: 13

 

 Ich bin aber gewiss, dass ich die Güte des Herrn im Lande der Lebenden schauen werde.

 Psalm 27, 13

 

 die Güte des Herrn: Rabbin iyiliği

   das Land: ülke, diyar

 

Büyük bir filozof, Akendini tanı@ demişti, değerli okuyucumuz. Kendimizi tanımak amacıyla benliğimizi inceleyecek olursak, göreceğiz ki, geçmişimizdeki tecrübeler şimdiki kişiliğimizin anahtarıdır. Şu anda olduğumuz yerlere birçok yollardan, birçok tecrübelerden geçerek ve birçok yılları aşarak geldik; yani şu anda bulunduğumuz yerde yılların birikimi vardır. Eğer bu yollardan geçerken Aiman@ denen o gücü hayatımızda tecrübe ettiysek, bu imanın yaşamımızda ne kadar olumlu işlediğini, olumlu bir iz bıraktığını hatırlayacağız. Ama insanoğlu bu imanı çok çabuk unutup bir tarafa atabiliyor. İnsan inancını yitirdiği zaman da kendini bir boşlukta, güvensizlikle ve yapayalnız bulur. Davut peygamber Rabbe olan imanında o kadar gelişmişti ki, AYaşam diyarında Rabbin iyiliğini göreceğimden kuşkum yok@ diyebildi. Rabbin iyiliği, bize sunduğu kayrasıdır. Bu kayra aracılığıyla her Mesih inanlısı da, kurtuluşum vardır ve sonsuz yaşama kavuşacağıma kuşkum yok diyebilir.


 4.8.

4 AĞUSTOS

 

Yaşam diyarında Rabbin iyiliğini göreceğimden kuşkum yok.

Mezmur 27: 13

 

 Ich bin aber gewiss, dass ich die Güte des Herrn im Lande der Lebenden schauen werde.

 Psalm 27, 13

 

 die Lebenden: yaşayanlar

   sehen, schauen: görmek

 

İkinci dünya savaşında Nazi güçlerinin Hollanda=yı istilaları sırasında Rotterdam havuzunda bulunan ve Kuzey Atlantik hattının en güzel gemilerinden biri olan Statendam yolcu gemisi de bombardıman sırasında yanmıştı. Geminin kaptanı George Barend ise o ara çalışmakta olduğu şirketin işleri için, başka bir gemiyle Amerika=ya yolculuk etmekteydi. Kendi gemisi yandığından geçici olarak kaptanlıktan çekilmişti.

 

Kaptan Amerika=ya geldiği zaman, Hollanda=da bırakmış olduğu karısı ve oğlundan bir türlü haber alamamıştı. Rotterdam=ın bombalandığını, kentin üçte birinin harap olduğunu ve birçok insanın öldüğünü haber almıştı. Ailesinden haber almak için ne yaptıysa, bir türlü iyi sonuç alamadı. Ne yapacaktı şimdi? Bu zor dönemde nasıl sabredecek ve teselli bulacaktı? (Devamı var)


 5.8.

5 AĞUSTOS

 

Ey Tanrım, korkum gününde Sana güvenirim.

Mezmur 56: 3

 

Am Tag meiner Angst vertraue ich auf dich, o mein Gott.

 Psalm 56, 3

 

 der Tag: gün

   die Angst: korku

 

Gemisi yanan, kenti harap olan, ülkesi düşmanın ayakları altında çiğnenen, en kötüsü de karsından ve oğlundan ölü ya da diri hiçbir şekilde haber alamayan bu kaptan, 1940 yılının o korkunç sabahı Mesih inanlılarının bir araya gelip Rabbin Sözü=nden paylaştıkları, birlikte dua edip ilahi söyledikleri bir toplantıya katılır. Bu topluluğun ruhsal önderi olayı şöyle anlatıyor: AAğır bir yük altında çökmüş, yıkılmış ve perişan bir şekilde sıraların birinde oturmakta olan bu kaptanı görünce o günkü ilahilerimizi değiştirdim ve yerine şu ilahiyi söyledik:

Geçmiş yıllarda yardımcımız,

Gelecek yıllar için umudumuz olan Tanrı!

Tanrımız harika bir kale, sarsılmaz bir siperdir=.

 

Birden bu kaptanın gözyaşlarıyla bu ilahiyi söylediğini gördüm.@ (Devamı var)


 6.8.

6  AĞUSTOS

 

Ey Tanrım, korkum gününde Sana güvenirim.

 

Mezmur 56: 3

 

 Am Tag meiner Angst vertraue ich auf dich, o mein Gott.

 

 Psalm 56, 3

 

 vertrauen: güvenmek, inanmak

   ich vertraue auf dich: sana güvenirim

 

AGeçmiş yıllarda yardımcımız, gelecek yıllar için umudumuz olan Tanrı! Sen bize muazzam bir kale, sarsılmaz bir sipersin!@ Bu her yaralı yüreğe bir teselli veren ilahidir. O gün, diyor bu vaiz, bu kaptan bizimle öğle yemeğini yerken, hiç unutamayacağım ve çok çok duygulandığım, bereket aldığım bir olay oldu. Bize Avrupa=daki yaşamından birçok şey anlattı. Sevdiği gemisinden, ailesinden, oğlundan söz etti. Derin bir imanı olan bu kaptan, kendini, duygularını çok iyi tutmakla beraber, ruhen acı çekiyordu. Ağır bir yük altında eziliyor gibiydi. Bir ara, sanki yavaşça, alçakgönüllülük içerisinde ve cesaret ruhuyla dolu olan şu dua dudaklarından dökülürken, gözlerinden iki damla yaş aktı:

 

ATanrım, ruhumda kin gütmeyeyim, varlığımda nefrete yer vermeyeyim diye bana yardım et!@ (Devamı var)


 7.8.

7 AĞUSTOS

 

Rabbi aradım ve bana yanıt verdi; beni bütün korkularımdan kurtardı.

 

Mezmur 34: 4

 

 Ich suchte den Herrn, und er antwortete mir; er hat mich von all meinen Ängsten befreit.

 

 Psalm 34, 4

 

 suchen: aramak

   die Antwort: cevap, yanıt

   Antwort geben, antworten: cevap vermek

 

ATanrım, ruhumda kin gütmeyeyim, varlığımda nefrete yer vermeyeyim diye bana yardım et!@ diye dua eden kaptan duasını yine yüreğinden gelen sözlerle sürdürdü: ASavaş sırasında ülkeleri yönetenlere hikmet ve anlayış ver, onlara merhametini, sevgini göster. Bir sürü insan ölüyor, acı çekiyor; çocuklar öksüz kalıyor; yuvalar yıkılıyor. Birçok şeyi anlayamıyorum; ama her şeyde Senin isteğin olsun, ey yüce Tanrım!@

 

Bu kaptanın sözler sanki yüreğinin derinliklerinden kopuyormuş gibi tane tane dökülüyordu. Bu kaptan duasını sürdürdü: ATanrım, karımı ve oğlumu Sen koru. Karım benim olmadan, onunla evlenmeden önce, o Sana aitti. Tanrım, oğlum benim olmadan önce Senindi. Sen ona ta ana karnında şekil verdin. Tanrım, onlar Senin ellerindedir; onları koru; zor günlerinde onlara teselli ol, onlara güç, güven ver. Sana güveniyorum!@ (Devamı var)


 8.8.

8 AĞUSTOS

 

Rabbi aradım ve bana yanıt verdi; beni tüm korkularımdan kurtardı.

Mezmur 34: 4

 

Ich suchte den Herrn, und er antwortete mir; er hat mich von all meinen Ängsten befreit.

 Psalm 34, 4

 

 all meine Ängste: tüm korkularım

   befreien: kurtarmak

 

Kaptan tekrar yüreğini yokladı ve duasına devam etti:

AHitler için Sana yalvarırım. Onun eline çok büyük kudret verilmiştir. Sen onun kalbini değiştirmeye kadirsin. Tanrım, Hitler=den nefret etmemem için bana güç ver ve yardımcım ol. Bunu cidden arzu etmek için de yardımcım ol ey Tanrım!@

 

İşte soframızda basit bir yemeğin başında, İsa Mesih=e iman eden ve O=na güvenen bu büyük adamın huzurunda korkuyla karışık bir hayranlık içerisinde oturuyorduk, diyor bu vaiz. Harabeler arasında yılmayan bir iman taşıyan bu Hollandalı kaptanda, imanın görkemini gördük; bu imanın insanda yarattığı azmin ihtişamına tanık olduk. Böyle bir zafer karşısında kalbimiz heyecanla doldu. Bu dua, bir insanın ruhunda kazanılan bir yenginin göstergesiydi. (Devamı var)


 9.8.

9 AĞUSTOS

 

Yükünü Rabbe bırak ve O sana destek olur. hi asla sarsılmaya bırakmaz.

 

Mezmur 55: 22

 

Wirf deine Last auf den Herrn, und er wird dich erhalten. Er lässt den Gerechten niemals wanken.

 

 Psalm 55, 22

 

 der Rückhalt, die Stütze: destek

   erhalten, unterstützen: destek olmak

 

Kaptanın duası, sözleri, yakın ve anlayışlı dostlar arasında çok yavaş söylenmiş basit sözlerdi, ama hiçbir zaman unutulmayacak büyük bir önem taşıyordu. Bu, doğru, sağlam ve güçlü bir imanın oluşturduğu bir tutumdu. Kaptana büyük destek olan ve güç veren, bu iman idi. Evet, değerli okuyucumuz, kaptanın bir sırrı vardı. Bu sır onun yaşamındaki var olan imandır, onun Tanrı=ya olan iman ve güvenidir. Kendisine destek olan imanı, onu körlükten kurtarıyor ve her şeyi açık bir şekilde görmesine yardım ediyordu. Yüreğindeki imanla o, Tanrı=nın eline sımsıkı sarılmıştı. Tanrı=ya öylesine güveniyordu ki, bu yüce imanla her şeyi Rabbin eline teslim etmiş, o acı, zor gününde ruhuna teselli ve güç bulmuştu. Sadece bu değil, onun sağlam imanı aynı zamanında yüreğinde bir acılığa, kine de yer vermemişti. İşte imanın harika gücü!


 10.8.

10 AĞUSTOS

 

Yükünü Rabbe bırak ve O sana destek olur. hi asla sarsılmaya bırakmaz.

Mezmur 55: 22

 

Wirf deine Last auf den Herrn, und er wird dich erhalten. Er lässt den Gerechten niemals wanken.

 Psalm 55, 22

 

 werfen, fallen lassen, überlassen: bırakmak, teslim etmek

   die Last: yük

 

Geçtiğimiz birkaç günde sizlere gerçekte yaşanmış olan bir yaşam öyküsünü anlattık. Sizlere bu gerçek olayı anlatmamızdaki amaç, kurtuluş yolunun her zaman iman aracılığıyla olduğunu göstermektir. Bu yolda yengi kazanmış insanları saymakla bitiremeyiz. Bunlar güzel ve öğretici olaylardır. Peki, ama insan nasıl böyle bir imana sahip olabilir sorusu akla geliyor, değil mi?

 

İman dışında Tanrı=yı hoşnut etmek olanaksızdır, bu nedenle de insanlara Aiman ediniz@ sözü çok söylenmiştir. Ama burada benim vurgulamaya ve göstermeye çalıştığım nokta, insanın böyle bir imana nasıl sahip olabileceğidir. Hiç kuşku yok ki, insanların çoğu imanın sağlayacağı nimetleri almak istiyor; ama bu nimetlere nasıl ulaşacaklarını bilmiyorlar. Bu yüzden önümüzdeki birkaç gün içinde bu konuya değineceğiz.


 11.8.

11 AĞUSTOS

 

Yolunu Rabbe bırak ve O=na güven. O da yapacaktır.

 

Mezmur 37: 5

 

 Befiehl dem Herrn deinen Weg und vertraue ihm. Er wird handeln.

 

 Psalm 37, 5

 

 der Weg: yol

   dein Weg: yolun

   handeln, verfahren, machen: yapmak, hareket etmek

 

Size, Asizi üzen her zayıflığınız, her üzüntünüz ya da her tür kaygınız ve korkunuz bertaraf edilebilir@ desem, bu sizde nasıl bir etki yaratır acaba? Belki çoğunuz, böyle şaşılacak bir gücün kolay kolay elde edilemeyeceğini söylersiniz. Bazı insanların yaşamlarında olağanüstü hiçbir şey olmamıştır; bunun için de böyle bir şeyin olanaklı olacağına inanmazlar.

 

Bir insanın yaşamı değişebilir; bu bir gerçektir. Bu akademik bir iddia değildir; tersine birçok insanın tecrübelerinden alınan belgelerle kanıtlanabilir niteliktedir. Bu insanlar imanın şifa veren gücünün kaynağını bularak, öylesine başarılı olmuşlardır ki, hiçbir güç bu şifa veren güce karşı gelememiştir ve gelemez.


 12.8.

12  AĞUSTOS

 

Düşkünlüğümde tesellim budur; çünkü Söz=ün beni diriltti.

 

Mezmur 119: 50

 

 Dies ist mein Trost in meinem Elend, dass dein Wort mich neu belebt hat.

 

 Psalm 119, 50

 

 der Trost: teselli

   das Elend, das Heruntergekommensein: düşkünlük

   miserabel, heruntergekommen: düşkün

 

İman sahibi olmak için sadakatle yapılmak koşuluyla uygulanacak üç faktör vardır. Bunlardan ilki ve önemlisi Tanrı=nın Sözü=nü okumak, üzerinde düşünmektir ve oradaki ilkeleri yaşama almaktır. İkincisi sürekli olarak bir dua yaşamıdır. Üçüncüsü de, yaşamımızı çocuklara özgü bir güvenle Tanrı=nın iradesine teslim etmektir. Peki bunlar nasıl yapılmalıdır? Her gün Tanrı=nın Sözü=ne zaman ayırıp onu okumak ve Tanrı=nın huzurunda geçirilen birkaç dakika bile, bütün günün akışını değiştirir. Böyle bir yaklaşım sadakatle devam edildiğinde, yaşamınızın nasıl değiştiğini göreceksiniz. Her gün birkaç dakikamızı Tanrı=yı düşünerek geçirmek, içtenlikle O=ndan güç dilemek, günün akışını olumlu yönde değiştirir; günlük yaşamda olan kaygılara, korkulara, acılara göğüs germemize yardım eder.


 13.8.

13 AĞUSTOS

 

Düşkünlüğümde tesellim budur; çünkü Söz=ün beni diriltti.

 

Mezmur 119: 50

 

 Dies ist mein Trost in meinem Elend, dass dein Wort mich neu belebt hat.

 

 Psalm 119, 50

 

 das Wort: söz, kelime

   neu beleben, wiederbeleben, auferwecken: diriltmek

   dein Wort hat mich neu belebt: sözün beni diriltti

 

Sevgili okuyucu, günlük yaşamda Tanrı=nın Sözü=nü okuyup O=nu düşünme alışkanlığı imanımızı geliştirir; en sonunda da emin ve olgun bir iman derinliğine götürür bizi. Bu da Tanrı=nın, yaşamımızda gerçek bir şekilde etken olmasına yol açar.

 

Evet, insan nasıl imana sahip olabilir konusunda birçok şey söylenebilir. Ancak en önemlisi, her gün hiç olmazsa on dakika zamanınızı Tanrı=nın Sözü=ne ayırıp Rabbi düşünmeye, günahlarınızı ikrara, size haksızlık edenler için duaya ve Tanrı=dan güç dilemeye verirseniz ve bunu da her gün sadık bir şekilde yaparsanız, çok geçmeden, gerçek bir imanın ruhunuza güç kattığını göreceksiniz.


 14.8.

14  AĞUSTOS

 

Yolunu Rabbe bırak ve O=na güven. O da yapacaktır.

 

Mezmur 37: 5

 

 Befiehl dem Herrn deinen Weg und vertraue ihm. Er wird handeln.

 

 Psalm 37, 5

 

 anbefehlen, anvertrauen: (emanete) bırakmak

   befiehl dem Herrn deinen Weg: yolunu Rabbe bırak

 

Genç bir kadın vardı. Kadının babası zengin bir doktordu ve öldüğü zaman kızına büyük bir miras bırakmıştı. Ancak miras davalıydı. Genç kadının bu davayı yürütecek parası yoktu; fakat ailesinin eski dostlarından bir avukat hem kadına gerekli olan parayı borç olarak verdi, hem de davayı üstlendi. Ama bu davayı kaybettiler.

 

Davayı kaybedip mahkemeden çıkarlarken avukat kadına, ANeyin var, hasta mısın?@ diye sordu. Kadın, AHayır@ yanıtını verdi. AOldukça iyiyim. Neden sordun?@ Avukat ise, kadının yüzüne şaşkın şaşkın bakarak, AOlanların farkında değil misin? Bütün servetini kaybettin. Şimdi beş kuruşsuz kaldın. Oysa senin halinde hiçbir şaşkınlık, öfke, korku ya da endişe yoktur@ dedi. (Devamı var)


 15.8.

15 AĞUSTOS

 

Yolunu Rabbe bırak ve O=na güven. O da yapacaktır.

 

Mezmur 37: 5

 

 Befiehl dem Herrn deinen Weg und vertraue ihm. Er wird handeln.

 

 Psalm 37, 5

 

 und: ve

   er, sie, es: o

 

Babası ölürken bıraktığı mirası mahkemede kaybeden kadına avukatın şaşkınlık içerisinde sorduğu soruya kadın ilginç bir yanıt verdi: ABak, değerli dostum, ben tüm mahkeme boyunca Tanrı=ya güvendim ve O=na hep dua ettim: >Tanrım, Senin isteğin olsun= dedim. Şimdi de mahkeme bu kararı verdi. Bunun nedenini anlayamıyorum; ama ben Tanrıma güvendim ve O=nun isteğini aradım. Şimdi de bunu Tanrı=nın elinden kabul ediyorum. Bu yüzden de sakinim; aslında bu tesellim Rabden geliyor.@ Şaşkına dönen avukat, kadının yüzünde bir sakinlik ve dediklerini doğrulayan bir ifade gördü ve başka bir şey diyemedi.

 

Bu kadın epey sıkıntı çekti. Büyük servet beklerken bir lokma ekmeğe muhtaç oldu. Fakat onun imanı ona kurtuluş yolu oldu ve onu taşıdı, ona güç ve azim verdi. Bu hepimiz için geçerlidir. Dua edelim ki, her durumda Tanrı=ya güvenebilelim. (Devamı var)


 16.8.

16 AĞUSTOS

 

Yolunu Rabbe bırak ve O=na güven. O da yapacaktır.

Mezmur 37: 5

 

 Befiehl dem Herrn deinen Weg und vertraue ihm. Er wird handeln.

 

 Psalm 37, 5

 

 vertraue: güven

   vertraue ihm, vertraue ihr: ona güven

 

Büyük bir servete konan, ama davalı olduğu için mahkemede her şeyini yitiren bu kadın, çok büyük yokluk çekti, ama o imanını, Rabbe olan güvenini yitirmedi. Aradan belirli bir süre geçtikten sonra, kadının aklına hep bir nokta takılmaya başladı: Davayı temyize ver! Yine dua ettikten sonra, yüreğindeki düşüncelerini tanıdığı avukata açtı ve avukat olumlu bularak yeniden mahkemeye baş vurdu. Bu kez, davayı kazandı ve genç kadın babasının bıraktığı servetin daha fazlasına kondu. Bu sefer, büyük bir servete sahip olarak mahkemeden çıkarlarken kadın ve avukat sessizce yürüyorlardı. Sonra avukat kadına dönerek, ASana yeni bir isim buldum. Bundan sonra sana Aİman Hanımı@ diyeceğim@ dedi!

 

İman, kendisini zor günlerde gösterir. Zor, sıkıntılı anlarda Tanrı=ya olan imanınız ve güveniniz nasıldır?


 17.8.

17  AĞUSTOS

 

İman, umut edilen şeylere güvenmektir, görünmeyen şeylerin varlığından emin olmaktır.

İbraniler 11: 1

 

Der Glaube ist ein zuversichtliches Vertrauen auf das, was man hofft, ein Überzeugtsein von Dingen, die man nicht sieht.

 Hebräer 11, 1

 

 überzeugt sein, sicher sein: emin olmak

   das Ding: şey

   Dinge, die man nicht sieht: görünmeyen şeyler

 

Değerli okuyucumuz, zorluklara dayanmanın, sorunlar içerisinde sakin kalabilmenin yolu Rabbe iman edip O=na güvenmektir. Kurtuluşun yolu da her zaman imandır. Tanrı Sözü diyor ki, Aİman olmadan Tanrı=yı hoşnut etmek olanaksızdır! ... İman ise, umut edilen şeylere güvenmektir, görünmeyen şeylerin varlığından emin olmaktır. Atalarımız bununla Tanrı=nın beğenisini kazandılar. İman sayesinde anlıyoruz ki, evren Tanrı=nın buyruğuyla yaratıldı. Şöyle ki, görülen şeyler görünmeyenlerden oluştu@ (İbraniler 11: 1-‑3, 6).

 

Buna göre atalarımız, eski peygamberler ancak iman ile kurtuldular. Bugün de kurtuluş yolu Tanrı=nın gönderdiği kurtarıcıya iman iledir. Ne diyordu Tanrı Sözü: Aİman olmadan Tanrı=yı hoşnut etmek olanaksızdır!@


 18.8.

18  AĞUSTOS

 

Rabbe iman eden hiçbir zaman utandırılmayacaktır.

1 Petros 2: 6

 

 Wer an den Herrn glaubt, wird nicht zuschanden werden.

 1. Petrus 2, 6

 

 sich schämen: utanmak

   jemandem Schande machen, jemanden beschämen: utandırmak

   beschämt werden, zuschanden werden: utandırılmak

 

İman, günlük yaşamda insana güç verir, yol gösterir! Birkaç günden beri anlattığımız öyküdeki önemli nokta, genç bir kadının imanı, her durumda Tanrı=nın isteğini araması ve ciddiyetle, içtenlikle bu alanda dua etmesidir. Kendisi, Tanrı=nın istemediği hiçbir şey için dua etmek istemiyordu. Babasının kendisi için bıraktığı davalı mirası mahkemede kaybettiği zaman bile, onun içi rahattı, yüreğinde teselli vardı. Çünkü o Rabbe güveniyor ve O=na iman ediyordu. Biliyordu ki, bazı durumları anlamazsa bile, her şey Tanrı=nın elindeydi. Eğer davanın böyle sonuçlanmasına Tanrı izin verdiyse, o zaman Rabbin muhakkak bir bildiği vardır. Önemli olan budur. Tanrı=nın Sözü de şöyle diyor: ARabbi bekleyenler hiçbir ortamda utandırılmayacaklardır!@ İşte dostum, Rabbe ve O=nun Sözü=ne güvenmektir iman aynı zamanda.


 19.8.

19 AĞUSTOS

 

Yolunu Rabbe bırak ve O=na güven. O da yapacaktır.

 

Mezmur 37: 5

 

 Befiehl dem Herrn deinen Weg und vertraue ihm. Er wird handeln.

 

 Psalm 37, 5

 

 der Weg: yol

     lassen, überlassen, anbefehlen: bırakmak

 

 Geçenlerde gerçek yaşam öykülerini yazan bir dergide zengin bir kişinin öyküsünü okurken, tekrar günlük yaşamda imanın ne kadar önemli olduğunu gördüm.

 

Bu adam, zengin bir ailede doğmuştu ve her tür olanaklardan yararlanmıştı. Bu nedenle de kendini zevke, eğlencelere vermişti. Günün birinde karısı ölmüştü; derken kumar, eğlence onun tüm servetini yitirmesine neden olmuştu. Bunun üzerine sağlığı bozulmuş, fena bir sinir çöküntüsüne uğramış, işe yaramayacak bir duruma gelmişti. Ancak bazı arkadaşlarının öğüdüne uyarak her gün Tanrı=nın Sözü olan İncil=den bir parça okuyup Tanrı=yla birkaç dakika baş başa kalma yolunu seçmiş, bunun ona yardım ettiğini görmüştü. (Devamı var)


 20.8.

20 AĞUSTOS

 

Rabbin önünde sükut et ve O=nu sabırla bekle.

Mezmur 37: 7

 

 Sei still vor dem Herrn und harre auf ihn.

 

 Psalm 37, 7

 

 die Stille, das Schweigen: sükut

   still sein, schweigen: sükut etmek, susmak

   harren, geduldig warten: sabırla beklemek

 

Sinirsel hastanın, beyni körleşmiş bir insanın her gün Tanrı=nın Sözü=nden sürekli olarak okuması oldukça zordur. Fakat bu adam son bir umut olarak bu işe sıkı sıkıya sarıldı. Her sabah yarım saat Tanrı=nın Sözü=nden bir parça okuyor, Rabbin önünde duruyor ve kendi kendine dört soru soruyordu:

 

1. Şu son 24 saat içerisinde Tanrı=ya şükretmem için neler oldu?

2. Bu zaman içerisinde ne tür günahlara düştüm?

3. Tanrı benden ne yapmamı istiyor?

4. Kimler için dua etmeliyim?

 

Bu kişinin öyküsü mutlu bir sonuçla bitiyor. Adamın yaşamı yeniden normale dönüyor, sağlığı düzeliyor, aklı, beyni tekrar yavaş yavaş eski haline geliyordu. Bugün bu insan mutlu bir iş adamıdır.


 21.8.

21 AĞUSTOS

 

Doğrusu size derim ki, durumunuzu değiştirip küçük çocuklar gibi olmazsanız, hiçbir zaman göklerin hükümranlığına giremezsiniz.

 

Matta 18: 3

 

 Wahrlich, ich sage euch, wenn ihr nicht umkehrt und wie die Kinder werdet, könnt ihr nicht in das Himmelreich kommen.

 

 Matthäus 18, 3

 

 das Kind: çocuk

   wie die Kinder: çocuklar gibi

 

İman sahibi olmanın önemli bir yolu Rabbin Sözü=nü okumak, onu çalışmak, aynı zamanda Rabbe güvenmektir. Birçok insan, işin asıl gizinin sadece güven olduğundan habersiz, kendilerini karışık yollar aramaya verirler. Bu nedenledir ki, İsa Mesih bir keresinde şöyle dedi: ADoğrusu size derim ki, durumunuzu değiştirip küçük çocuklar gibi olmazsanız, hiçbir zaman göklerin hükümranlığına giremezsiniz@ (Matta 18: 3).

 

Tanrı=nın Sözü yine, Aİmanınıza göre olsun@ diyor. Bir keresinde bir yüzbaşının İsa Mesih=e imanla gelerek, uşağına inme indiğini söyleyip yardım istediğinde, İsa Mesih ona, Aimanına göre olsun!@ dedi ve uşak iyileşti.


 22.8.

22  AĞUSTOS

 

İman ediyorum ya Rab, yetersiz imanıma yardım et.

 

Markos 9: 24

 

 Ich glaube, o Herr; hilf meinem unzulänglichen Glauben.

 

 Markus 9, 24

 

 genug, ausreichend: yeter

   mangelhaft, unzulänglich: yetersiz

   der Glaube: iman, inanç

 

Bir keresinde çok hasta olan oğlunu İsa=ya getiren bir babaya Mesih İsa, Aİman ediyor musun?@ sorusuna o, AEvet ya Rab, iman ediyorum; yetersiz imanıma yardım et@ yanıtını verdi. Böylece o kimsenin imanı ona yardım etti. Oğlu iyi oldu (Markos 9: 24).

 

Yeni yaşama kapıyı açan, işte, iman ve bu güvendir. Daha açık bir sözle bunun anlamı şudur: ASana iman ediyor ve güveniyorum, Tanrım. Bunun nasıl mümkün olacağını anlamıyorum ve bilmiyorum; ama iman ediyorum. Karanlık sorular aklımı karıştırıyor; buna rağmen yine de Sana güveniyorum!@

 

İnsanın ruhu, bu dünyadan ve şeytandan kaynaklanan düşünce ve şüphelerini yenerek inanmaya uğraşır. İman zaferiyle beraber taşıp gelen güç, insanda harika yaratır.


 23.8.

23 AĞUSTOS

 

İman, Haberi işitmekle, işitmek de Mesih=in Sözünün yayılmasıyla olur.

Romalılar 10: 17

 

Der Glaube kommt aus dem Hören der Botschaft, das Hören aber durch die Verkündigung des Wortes Christi.

 Römer 10, 17

 

 die Botschaft, die Nachricht: haber

   hören: duymak, işitmek

   das Wort Christi: Mesih=in Sözü

 

İmanda çok büyük bir güç vardır. Günahlardan bağış bulmak, Tanrı=nın ailesine katılmak ve sonsuz yaşama kavuşmak iman yoluyladır. Sorunlarla, acılarla dolu olan bir dünyada, sevgi ve iman derde dermandır. Sevgi ve iman, umutsuzluğa düşmüş, kaygıya kapılmış, gelecekten korkusu olana umut ve güç vermektedir. Kutsal Kitap, Aİman, Haberi işitmekle, işitmek de Mesih=in Sözünün yayılmasıyla olur@ diyor (Romalılar 10: 17). Her gün birkaç dakikanızı Tanrı=nın Sözü=nü okumaya, O=nu düşünmeye, günahlarınızı ikrar etmeye, size haksızlık edenler için dua etmeye ve Tanrı=dan güç dilemeye verirseniz, çok geçmeden, gerçek bir imanın ruhunuza güç kattığını göreceksiniz. Sonsuz yaşama kavuşmanın yolu imandır, değerli okuyucularımız.


 24.8.

 24 AĞUSTOS

 

Çok konuşanın günahı eksik olmaz, sağduyulu kişiyse dilini tutar.

 

Süleyman=ın Özdeyişleri 10: 19

 

Bei vielen Worten bleibt die Sünde nicht aus, aber der Verständige hält seine Zunge zurück.

 

 Sprüche 10, 19

 

 fehlend: eksik

   fehlen, ausbleiben: eksik olmak

 

Son yıllarda söz ve basın özgürlüğünden çok söz edilmektedir. Söz özgürlüğüyle insanların kafasını yıkayabilirsin, istediğin sözleri istediğin kalıplara sokabilirsin demektir birçok görüşe göre. Dilimizi hem iyi iş hem de kötü iş için kullanabiliriz.

 

Dilimiz ve dudaklarımızın yanında gözlerimiz ve kulaklarımız da vardır. Ağzımın, dilimin korunması kadar, gözlerimin, kulaklarımın da korunması gereklidir. Yani dilimizi kötü söylemekten korurken, gözlerimizi kötü şeyleri görmekten, kulaklarımızı da kötü şeyleri dinlemekten korumalıyız. Oysa biz her üç alanda da pek başarılı değiliz. Gözlerimizle kötü şeylere bakıyor, günaha düşüyoruz: kulaklarımız dedikoduyu, yalan dolanı dinliyor, dilimizle ise her tür kötülüğü söylemenin yanında kalpleri kırıyor, insanları yaralıyoruz. Ne olacak bizim bu halimiz? Çare, Rabbe gelmektir.


 25.8.

25  AĞUSTOS

 

Karar verdim... dilimi günahtan sakınacağım; karşımda kötü biri oldukça, ağzıma gem vuracağım.

 

Mezmur 39: 1

 

 Ich habe mich entschieden... ich will meine Zunge vor Sünde zurückhalten; wenn ein Gottloser vor mir ist, will ich meine Zunge im Zaum halten.

 

 Psalm 39, 1

 

 die Zunge, die Sprache: dil

 

Ortalama bir insanın günlük olarak otuz bin söz konuştuğu tahmin edilmektedir. Tabii ki, bu rakamı aşan, çenesi düşük bir sürü insan da vardır. Her gün bir kitap dolduracak kadar söz söyleriz. Bunu bir yaşam boyunca hesaplayın; herhalde bir sürü kütüphaneyi dolduracak kadar kitaplar oluşturabilirdik. Ama söylediğimiz bu sözlerin bir de içeriklerine bakabilseydik, gerçekten ne kadar boş, saçma, yersiz, gereksiz sözler söylediğimizi görecektik.

 

Bugün insan söz özgürlüğünü yanlış şekilde kullanıyor. Örneğin, dedikodu. Kişi bu söz özgürlüğünü kullanarak diğer insanlar hakkında kötü konuşuyor. Her insan bu söz özgürlüğünde dikkatli olmalıdır, yani insan söylediklerini iyice tartarak söylemelidir. Söylediğimiz sözler yapıcı, bina edici olmalıdır. Gerçekten de kendimize şu soruyu sormamız gerekir: Benim sözlerim yıkıyor mu, yoksa bina mı ediyor? Yaralıyor mu, yoksa merhem mi oluyor?


 26.8.

26 AĞUSTOS

 

Kim yaşamı seviyorsa, iyi günler görmek istiyorsa, dilini kötülükten, dudaklarını da yalandan sakınsın.

 

Mezmur 34: 13--14

 

 Wer das Leben liebt und gute Tage sehen will, der halte seine Zunge vom Bösen und seine Lippen vor der Lüge zurück.

 

 Psalm 34, 13--14

 

 die Lippe: dudak

 

Saatlerce bir sahilde oturup balık tutan bir adamın öyküsü anlatılır. Adam saatlerce balık tutmak için oltasını atıp dururken, birden oltasına bir balık takıldığını fark eder. Tam o sırada da sahilden iki bayan geçiyormuş. Adam oltasını çıkarınca küçük bir balığın oltaya takıldığını görmüş. O sırada bu bayanlardan biri adamı azarlamaya başlamış: ABu zavallı, küçük balığı yakalamaktan utanmıyor musun?@ Zaten morali bozulmuş olan adam hiç başını kaldırmadan, AHanımefendi@ demiş, Azaten balık ağzını açmasaydı yakalanmayacaktı.@

 

Yaşamı seviyorsan, iyi günler görmek istiyorsan, dilini kötülükten, dudaklarını da yalandan sakınmalısın, diyor Tanrı Sözü! Burada Rab ilkin bana sonra her birimize konuşmaktadır. Öğrenmemiz gereken bazı temel gerçekler vardır, bunlardan biri, mizah niteliğinde ve hatta hafif görülen yalanları bile söylememeliyiz. Her türlü yalan, yalanların babası şeytandandır.


 27.8.

27 AĞUSTOS

 

Kardeşlerim, biz öğreticilerin daha titiz bir yargılamadan geçeceğimizi biliyorsunuz, bu nedenle çoğunuz öğretici olmayın.

 

Yakup 3: 1

 

 Meine Brüder, ihr wisst, dass wir Lehrer ein schwereres Urteil empfangen werden, darum sollen nicht so viele von euch Lehrer werden.

 

 Jakobus 3, 1

 

 das Urteil: mahkeme kararı

   darum: bu nedenle

 

Burada öğreticilerin büyük bir sorumluluk taşıdıklarını görüyoruz. Yani, öğretmen yanlış şeyler öğretebilir tehlikesiyle karşı karşıyadır. İnsanların, hatta inanlıların bile çok çabuk yanlış öğretilere kapıldıklarını görüyoruz. Özellikle peygamberlik konularında kişiler çok çabuk sapabiliyorlar. Bu nedenle Yakup öğretmenleri uyarıyor ve çok dikkatli olmaları gerektiğini vurguluyor. Böyle kimselerin daha çok Rabbin önünde durmaları gerektiği gösteriliyor burada. Bir öğretmen, daima sağlıklı, sağlam öğretiyi vermeli, öğretmelidir. Ama bunu yapabilmesi için önce kendisi sağlam ve sağlıklı bir öğretiye sahip olması gerekir. Sağlam bir öğretiye sahip olan ancak sağlıklı bir şekilde öğretebilir. Bunun dışına kesinlikle çıkmamalı, sağdan soldan gelen yanlış akımlara kesinlikle yer vermemelidir. Öğretmenlerin bu alandaki sorumluluklarını görmeleri ve kendilerini eğitmeleri gerektiği burada özellikle vurgulanıyor.


 28.8.

28 AĞUSTOS

 

Tanrısal sözün uygulayıcıları olun; kendi kendini aldatan kupkuru dinleyicileri olmayın.

 

Yakup 1: 22

 

Betrügt euch nicht selbst, indem ihr Gottes Wort bloß hört, sondern wendet dieses Wort auch an.

 

 Jakobus 1, 22

 

 betrügen: aldatmak

   sich selbst betrügen: kendini aldatmak

 

Tanrı sözünü öğretenin çok büyük bir sorumluluğu vardır. Tanrı=nın sözünü öğreten, en başta öğrettiklerine kendisi inanmalı, kendi yaşamında uygulamalıdır. Yani öğrettiklerini önce kendisi yaşamalı ve uygulamalıdır, ondan sonra öğretmelidir. Bir öğretmen hiçbir zaman, Abenim tutamadığım, yapamadığım şeyleri, öğrenciler tutsun, öğrenciler yapsın, topluluk uygulasın@ diyemez. Örneğin, okulda bir öğretmen öğrencilere, Asigara içmeyin, sigara sağlığa zararlıdır@ diyor, ders biter bitmez odasına gidip sigara içiyor. Böyle bir öğretmenin sözlerini kim ciddiye alır?! Ya da biri doktora gidiyor ve doktor hastasına sigarayı bırakmasını, çünkü sigaranın korkunç şekilde zararları vardır, diyor ama kendisi sigara içiyor. Böyle bir doktorun söylediklerini ciddiye almak da zor. Bunun gibi de, Tanrı sözünü öğreten kimse, söylediklerini önce kendisi tutmalıdır. Eğer yalanın doğru olmadığını biliyorsam ve bunu öğretiyorsam, ne olursa olsun, kesinlikle yalan konuşmamalıyım.


 29.8.

29 AĞUSTOS

 

Gururun ardından yıkım gelir. Kibirli ruhun ardından da düşüş gelir.

 

Süleyman=ın Özdeyişleri 16: 18

 

 Nach dem Stolz kommt der Untergang. Auf den hochmütigen Geist folgt der Fall.

 

 Sprüche 16, 18

 

 der Stolz: gurur

   der Hochmut: kibir

   hochmütig: kibirli

 

İnsanların kendilerine inandıklarını gören birçok öğretmen gurura kapılmıştır. Düşüşün en büyük tehlikelerinden biri nedir biliyor musunuz? Gururdur. Şeytanın da düşmesine neden olan, gururdur. Gurur, kendini beğenme, çok tehlikeli bir yoldur. Sakın, sakın bunlara kapılmayın diyor Tanrı Sözü.

 

Tanrı Sözünü öğreten, bu sözü sağlıklı ve doğru bir şekilde derinlemesine öğretmezse, öğrenciler ruhta büyümeyeceklerdir. Aynı zamanda öğretmen, Tanrı Sözünü ciddiye almazsa, o toplulukta ruhsal büyüme de olmaz. Kısacası Rabbin Sözüne göre öğretilmiyorsa hem toplulukta yıkıcı sonuçlar doğmaya başlar, hem de yanlış öğretenler Rabbin yargısı altında olacaktır. Ama alçakgönüllülükle öğretilen sağlıklı öğreti bereket ve büyüme getirir.


 30.8.

30 AĞUSTOS

 

Hepimiz suç üstüne suç işliyoruz. Ağzının sözüyle suça düşmeyen kişi tüm bedenine gem vurabilendir. Yetkin kişi odur.

 

Yakup 3: 2

 

 Denn wir alle machen viele Fehler. Wenn jemand in seinen Worten ohne Fehler ist, ist er ein vollkommener Mann und fähig, auch seinen ganzen Leib zu zügeln.

 

 Jakobus 3, 2

 

 der Fehler, der Irrtum: hata

 

Her insan herhangi bir şekilde tökezliyor, hata yapıyor. Eğer bir insan gerçekte sözüyle, diliyle hata yapmazsa, o kimse kusursuzdur; ama böyle biri var mıdır? Söylediği sözlerde az hata yapan insan, demek ki ruhsal alanda olgun biridir. Tanrı Sözü, olgun adamın tüm vücudunu da dizginleyebileceğini söylüyor. Yani bir insan sözlerini, dilini denetim altına alabiliyorsa, tüm yaşamını da denetim altına alabiliyor demektir.

 

Söylediklerimizin, yani sözlerimizin kaydedildiğini düşünecek olursak, insanların ne söylediklerimizi bilmelerini istemezdik, öyle değil mi? Akıllı mısın, değil misin, okumuş musun, okumamış mısın, tembel misin, çalışkan mısın, temiz misin, kirli misin, suçlu musun, değil misin, inanlı mısın, değil mısın, bütün bunları dilin, sözlerin, yaşamın ele veriyor.


 31.8.

31 AĞUSTOS

 

Doğrunun ağzından bilgelik akar, dilinden adalet damlar.

 

Mezmur 37: 30

 

 Aus dem Mund des Gerechten fließt Erkenntnis, von seiner Zunge träufelt Gerechtigkeit.

 

 Psalm 37, 30

 

 der Mund: ağız

   sein Mund: ağzı

   aus seinem Mund: ağzından

 

Bizler genellikle söylediklerimizi, anlattıklarımızı abartarak, olduğundan fazla göstererek söyleriz. Abartılan sözlerin içerisinde de yalanlar kol gezer. Ama şunu bilmeliyiz ki, dobra dobra - açık açık söylemek sağlıklı bir yoldur. Yani gerçekleri olduğu gibi söylemek iyidir. İnsan anlattıklarında kendini kontrol edebilirse, başka şeylerde de kendini kontrol edebilir. Bunu tamamen yapabilen sadece İsa Mesih=ti. Ama biz de O=na doğru ilerleyebiliriz. İşte İncil=in iyi haberi buradadır. İnsan kendi gücüyle dilini denetim altında tutamaz. Ama Mesih=e iman eden birinin yüreğine Tanrı=nın Ruhu gelip konut kurar. Kutsal Ruh=un ürünlerinden biri özdenetimdir. İşte kendisinde Tanrı=nın Kutsal Ruhu bulunan birinin ağzından bilgelik akar, dilinden de adalet damlar.


 1.9.

1  EYLÜL

 

İstediğimize göre davransınlar diye atların ağızlarına gem vururuz. Böylece onların tüm bedenini yönlendiririz.

 

Yakup 3: 3

 

 Wenn wir Zäume ins Maul der Pferde legen, damit sie uns gehorchen, so können wir auch ihren ganzen Leib führen.

 

 Jakobus 3, 3

 

 gehorchen, sich unterordnen, sich beugen: boyun eğmek

 

Bugün ağızlarına gem vuramayan bir sürü insan ve inanlılar vardır. Burada sözü edilen gem vurmak olayı atı bir yere bağlamak, esir etmek değil, atı kontrol altında tutmak, kaçmasını önlemek içindir.

 

Bir insan sürekli olarak sözcüklerle, yani diliyle çalıştığı, iletişim kurduğu için, yabana atılmayacak büyüklükte bir tehlike söz konusudur. Bizler birçok şeylerde sürçeriz, ama sakınmamız gereken en önemli hatalar dilin neden olduklarıdır. Dilini kontrol edebilen adamın >mükemmel= insan olduğu kadar, tüm bedenini de zaptedebileceğini öğreniyoruz. Tıpkı ağzına gem vurduğumuz bir atın bedeni bize itaat ettiği gibi.

 

Birisi şöyle dedi: >Yaşamımızı dilimizi denetlemeden sürdürmemeliyiz. Dilde kesinlikle bir denetleme, bir gem vurma olmalıdır.=

Davut peygamber de şöyle demiştir: AKarar verdim: >adımlarıma dikkat edeceğim, dilimi günahtan sakınacağım; karşımda kötü biri oldukça ağzıma gem vuracağım@ (Mez.39:1).


 2.9.

2 EYLÜL

 

Gemileri göz önüne getirin. O denli büyük olmalarına ve sert rüzgârların etkisiyle sürüklenmelerine karşın, dümencinin gönlü nereyi isterse küçücük bir dümenle oraya yöneltilirler.

 

Yakup 3: 4

 

 Seht, obwohl die Schiffe so groß sind und von starken Winden getrieben werden, werden sie mit einem winzig kleinen Ruder in die Richtung gelenkt, die der Steuermann will.

Jakobus 3, 4

 

Burada dilin gücünü gösterebilmek için geminin dümeni bir benzetme olarak kullanılıyor.

 

Büyük gemiler küçücük bir dümenle kontrol edilmektedir. Şiddetli bir rüzgar gemiyi sürükleyebilir, ama küçük bir dümen ile kontrol edebilir. Aynı şekilde dil de yaşamımızın yönünü değiştirebilir. Çok kişi dillerinden dolayı yıkıma uğramışlardır. Birçok insan da dedikodu yapan bir dilin gazabına, yıkımına uğramıştır.

 

Yakup, dilin denizdeki bir fırtınadan ya da kaçan bir attan daha tehlikeli olduğunu söyler. ARAB=bin nefret ettiği altı şey, iğrendiği yedi şey vardır@ diye yazılıdır Kutsal Kitap=ta: AGururlu gözler, yalancı dil, suçsuz kanı döken eller, düzenbaz yürek, kötülüğe seğirten ayaklar, yalan soluyan yalancı tanık ve kardeşler arasında çekişme yaratan kişi@ (Süleyman=ın Özdeyişleri 6: 16--19). Yalancı dil, Tanrı=nın nefret ettiği bir şeydir.


 3.9.

3  EYLÜL

 

Dil bedenin küçücük bir parçası olmasına karşın çok büyük işlerle övünür. Bakın! Küçücük bir kıvılcım koca bir ormanı tutuşturmaya yetmez mi?

Yakup 3: 5

 

Die Zunge ist ein kleines Glied des Körpers, aber sie rühmt sich mit großen Dingen. Seht, was für einen großen Wald ein winziger Funke anzünden kann.

Jakobus 3, 5

 

Yaz aylarında ülkemizin ormanlık bölgelerinde sık sık yangınlar olmaktadır. Bunları televizyonlardan üzülerek izliyoruz.

 

Bir tek dikkatsizlik, bir tek kıvılcım binlerce, on binlerce metre karelik orman ağaçlarını yakıp kül edebilmektedir. Yüzlerce insan, asker, görevli kişiler bu orman yangınını söndürmeye çalışırlar, bazen yangını denetim altına alabiliyorlar, bazen de yangını denetlemek olanaksız duruma geliyor ve yangın o güzelim ormanı yakıp tüketene kadar devam eder. Bir tek dikkatsizlik, bir tek sigara izmaritinin atılması, bir tek kıvılcım, her tarafı yakıp mahveder. Bunun gibi de, bir tek dikkatsizce söylenen söz, dedikodu, bir sürü yıkım, düşmanlık getirebilir, yürekleri yaralayabilir.

 

Şu özdeyiş ilginçtir: ASöylenmeyen sözün efendisi sizsiniz, ama söylenen söz de sizin efendiniz olur.@ Söylememişseniz, sorumlu tutulamazsınız, ama bir kere ağzınızdan çıkınca, yıkım getirebilir.


 4.9.

4  EYLÜL

 

Dil bir ateştir. Tüm bedeni lekeleyen ve cehennemden aldığı kıvılcımlarla doğanın çemberini alevlere boğan kötülük dünyasıdır.  Beden parçalarımız arasında dildir böyle davranan.

 

Yakup 3: 6

 

Auch die Zunge ist ein Feuer, eine Welt der Bosheit unter den Gliedern des Körpers. Sie verschmutzt unser ganzes Sein. Selbst von der Hölle entzündet, entzündet sie den Lauf unseres Lebens.

Jakobus 3, 6

 

Tanrı Sözü dile ilişkin, >kötülük dünyası=dır diyor. Burada kullandığı Adünya ya da evren@ sözü dilin ürettiği kötülüğün büyüklüğünü dile getiriyor. Dil küçücük bir organdır; ama bu küçücük organ, bir kötülük alemi olabilir. Dil tüm bedeni kirletebilecek yeterliktedir. Dil, inkâr ederek, söverek, yalan söyleyerek, dedikodu ederek insanın tüm kişiliğini, karakterini en ahlâksız aşamalara getirebilir. Dilin, kötü konuşan insanın yaşamını zehirlediği gibi, başka insanlarla olan ilişkilerini de zehirliyor, bozuyor. Kötü dil Acehennemden alevlenmiş olarak yaşamımızın gidişini alevlendirir@ diyor Kutsal Kitap. Bütün kötü konuşmaların temeli budur.

 

Süleyman peygamber, ADüşünmeden söylenen sözler kılıç gibi keser, bilgeli insanların diliyse şifa verir@ (Süleyman=ın Özdeyişleri 12:18) diyor.

Dil, yaralayan, kıran, yüreğe saplanan, hatta öldüren bir kılıç gibi olabilir; aynı zamanda dil şifa veren harika bir alet, bir organ olabilir.


 5.9.

5 EYLÜL

 

İnsan var ki, kılıç saplanır gibi düşüncesizce söz söyler, fakat bilgeli insanların dili şifa verir.

 

Süleyman=ın Özdeyişleri 12: 18

 

 Manche Menschen reden unüberlegt Worte, die wie Schwertstiche stechen, aber die Zunge des Weisen gibt Heilung.

 

 Sprüche 12, 18

 

 die Heilung: şifa

 

Ateşin insana çok çok büyük yararları olmuştur. Tarihçiler, uzman kişiler medeniyetin ancak ateşin bulunmasıyla başladığını söylerler. Düşünebiliyor musunuz, bugün ateş olmasaydı nelerden mahrum kalırdık, değil mi? Ateş kontrol altında olduğu sürece, bizleri ısıtır, yemeğimizi pişirir, hatta zararlı maddeleri bile yakar, ortadan kaldırır. Ateşin yararının en basit örneği ekmek fırınıdır. Demek ki, ateş denetim altındayken yararlı, kontrol dışına çıktığı zaman zararlıdır. İnsanın dili de denetim altındayken bereket getirir. Süleyman Peygamber şöyle diyor: Aİnsan var ki, kılıç saplanır gibi düşüncesizce söz söyler, fakat bilgeli insanların dili şifa verir@ (Süleyman=ın Özdeyişleri 12: 18).


 6.9.

6  EYLÜL

 

İnsan var ki, kılıç saplanır gibi düşüncesizce söz söyler, fakat bilgeli insanların dili şifa verir.

 

Süleyman=ın Özdeyişleri 12: 18

 

 Manche Menschen reden unüberlegt Worte, die wie Schwertstiche stechen, aber die Zunge des Weisen gibt Heilung.

 

 Sprüche 12, 18

 

 weise: bilgeli

 

Kaç kez, bir evin yandığını ve bu evin içerisinde bir sürü insanın yanarak can verdiğini üzülerek haberlerde duyduk, gördük. Bazen de bir kentin bir mahallesinde bir yangın çıkar ve bir sürü dükkân, ev yanıp kül olur. Diyorlar ki, 1666 yılında bir yangın neredeyse Londra=nın tümünü yakıp kül edecekti.

 

Dil de bir ateş gibidir, denetim altında olduğu zaman iyilik, bereket getirir, denetimin dışına çıktığında yıkım getirir, lanet oluşturur. Gerçekten de dil, yaralayan, kıran, yüreğe saplanan, hatta öldüren bir kılıç gibi olabilir, aynı zamanda dil teşvik eden, şifa veren harika bir alet olabilir. Peki senin dilin nasıldır? Yaralı yüreklere merhem mi oluyor, yoksa yürekleri yaralıyor mu?


 7.9.

7  EYLÜL

 

Ağzınızdan hiç bir yararsız söz çıkmasın. Tam tersine yapıcılığa katkıda bulunabilen, dinleyicilerin canına can katan yararlı söz neyse o konuşulsun.

 

Efesliler 4: 29

 

 Kein schlechtes Wort komme aus eurem Mund, sondern nur eins, das gut ist zur notwendigen Erbauung, damit es den Hörenden wohltue!

 

 Epheser 4, 29

 

 wohltun, verstärken, stärken: cana can katmak

 

Adamın biri, toplumda iyi yeri olan biri hakkında çirkin bir dedikoduda bulunur. Bu adam zarara uğrar, adı da lekelenir. Bu dedikoduyu yapan bir gün gelip adama, Aözür dilerim, ben senin hakkında doğru olmayan bir söz söyledim, beni affet@ der. Adam da bir şey demeden yatak odasına gidip tüy yastığını getirir. Esen rüzgâra karşı tüy yastığını yırtıp tüylerini dışarıya döker ve rüzgâr bu tüyleri alıp her bir yana götürür. Sonra adam dedikodu edene döner ve Abu tüyleri toplayabilir misin?@ der. O anda dedikoducu ne korkunç bir iş gördüğünü anlar.

 

İşte ağzımızdan çıkan kötü bir söz böylesine korkunç bir yıkım oluşturabilir. Oysa dilimiz bereket olmalı, bina etmelidir. Söylediğimiz sözler başkalarının gelişmesine katkıda bulunmalıdır.


 8.9.

8  EYLÜL

 

Tüm yabanıl hayvanlar, kuşlar, sürüngenler ve denizdeki yaratıklar denetim altına konulabilir. Nitekim insanlarca denetim altına konulabilmişlerdir. Ama dili denetleyebilecek insan yoktur. Öldürücü zehirle dolu, uslanmak bilmez kötülük kaynağıdır dil.

 

Yakup 3: 7--8

 

 Denn jede Art, sowohl der wilden Tiere als auch der Vögel, sowohl der kriechenden als auch der Seetiere, wird gebändigt und ist gebändigt worden durch die menschliche Art; die Zunge aber kann keiner der Menschen bändigen: sie ist ein unstetes Übel, voll tödlichen Giftes.

Jakobus 3, 7--8

 

Bir sirkte adamın biri aslanların olduğu bir kafese girer. Adam hiç korkmadan aslanların yanına gider, onlara dokunur ve gayet sakin bir şekilde onlara yiyecek dağıtır. Dışarıya çıkınca ona şunu sorarlar: ABu vahşi aslanlardan korkmuyor musun?@ Adam şu ilginç yanıtı verir: AKüçüklükten beri yetiştirmediğim bir aslanın kafesine girmem. Ama yavru bir aslanı yetiştirirsem, ondan çekinmem. Her ne kadar vahşi görünümündeyse de, onları yetiştirdiğim için, vahşi değiller. Bu nedenle onlardan korkmam. Onlar beni, ben de onları tanırım@.

 

Evet, bir aslanı eğitip evcilleştirebilirsin, ama bu küçük dilimizi evcilleştiremiyoruz. Ancak Tanrı=ya teslim edilen dili Tanrı eğitip evcilleştirebilir.


 9.9.

9  EYLÜL

 

Dil, öldürücü zehirle dolu, uslanmak bilmez kötülük kaynağıdır.

Yakup 3: 8 b

 

 Die Zunge ist voll mit tödlichem Gift, eine nicht zähmbare Quelle der Bosheit.

 

 Jakobus 3, 8 b

 

 töten: öldürmek

   tödlich: öldürücü

 

Birisi şöyle dedi: Dünyada evcilleştirilmesi en zor olan şey, senin dişlerinin arasındadır.

 

Gerçekten hiçbir insanın denetleyemeyeceği dili, ancak Tanrı denetim altında tutabilir ve iyilik ilkesinde kullanılır hale getirebilir. Ama önce o yaşam, o dil Tanrı=ya dönmeli ve O=na teslim edilmelidir.

 

Kutsal Kitap şöyle yazar:

Aİsa=nın Rab olduğunu ağzınla, dilinle açıkça söyler ve Tanrı=nın O=nu ölümden dirilttiğine yürekten iman edersen, kurtulacaksın@ (Romalılar 10: 9).

 

Yüreğinle dilin tanıklığı aynı olacaktır, olmalıdır da. Yani dilinin söylediğini yüreğin, yüreğinin inandığını da dilin onaylayacaktır.


 10.9.

10 EYLÜL

 

Ya Rab, kurtar canımı yalancı dudaklardan, aldatıcı dillerden.

Mezmur 120: 2

 

 O Herr, rette meine Seele vor Lügenlippen, vor betrügerischen Zungen.

 Psalm 120, 2

 

 falsch, lügenhaft, der Lügner: yalancı

 betrügerisch: aldatıcı

 

Birisi şöyle demiştir: Yüreğin çeşmesinde olan, ağzın musluğundan çıkacaktır. Başka bir atasözü de şöyledir: Eğer yüreğinde bir şey varsa eninde sonunda bu ağzından dışarıya çıkacaktır.

 

Dilsiz bir adamı İsa Mesih=e getirdiklerinde, İsa Mesih=in bu adamın ağzına dokunması ilginçtir.

 

Sevgili arkadaşım, eğer Rab sana da dokunduysa, O senin ağzına da dokunmuştur demektir. Bu nedenle de yaşamın ve sözlerin, yüreğin ve dilin uyumda olsun. Dilini daima iyi, yararlı, yapıcı, teşvik edici şekilde kullanmaya başla. Aslında Tanrı senin aracılığınla, senin dilinle kendi sevgisini, kayrasını diğer insanlara da iletmek istiyor.


 11.9.

11 EYLÜL

 

Dilimizle Rab=bi, Baba=yı överiz. Yine dilimizle Tanrı=nın benzeyişinde yaratılmış olan insanlara söveriz. Övgü ve sövgü aynı ağızdan çıkar. Kardeşlerim, bu böyle olmamalı.

 

Yakup 3: 9--10

 

 Mit unserer Zunge preisen wir den Herrn, den Vater. Auch fluchen wir mit unserer Zunge den Menschen, die in der Ähnlichkeit Gottes geschaffen sind. Lobpreis und Fluch kommt aus dem gleichen Mund. Meine Brüder, das soll nicht so sein.

Jakobus 3, 9--10

 

İnsan ne çekiyorsa, hep kendi dilinden çekiyor, derler. Dilimizden hem güzel, övücü, hem de kötü, çirkin, sövücü sözler çıkar. Bir yandan dilimizle Tanrı=yı överiz, diğer yandan da yine aynı dilimizle Tanrı=nın yarattığı insanlar hakkında kötü konuşuruz. Övgü ve sövgü aynı ağızdan çıkar. İşte bu da insanın çelişkili dünyasıdır. Yakup=un da vurguladığı gibi, bu böyle olmamalıdır. Bir kaynaktan hem acı, hem de tatlı su çıkmaz. İnsanı hayvanlar aleminden ayıran özellik onun dilidir. İnsan insanla iletişim kurabilir, aynı zamanda Tanrı=yla iletişim kurabilir. Bir insan bir gün melekler gibi davranır ve konuşursa, diğer günlerde şeytan gibi davranıp dilini kötü şeyler için kullanırsa, Tanrı böyle birine Aikiyüzlü@ diyor. Böyle birinin dindarlığı, Tanrı=ya inanması beş para etmez.


 12.9.

12  EYLÜL

 

Bir pınarın aynı gözünden hem tatlı, hem de acı su akar mı? Kardeşlerim, incir ağacı zeytin ya da asma incir verebilir mi? Tıpkı bunun gibi, tuzlu pınar da tatlı su veremez.

Yakup 3: 11--12

 

 Sprudelt ein Brunnen aus der gleichen Quelle süßes und bitteres Wasser? Meine Brüder, kann der Feigenbaum Oliven geben, oder der Weinstock Feigen? Gleichermaßen kann eine salzige Quelle kein süßes Wasser geben.

Jakobus 3, 11--12

 

Doğada her ağaca özgü olan bir ürün vardır. Herhangi bir meyve ya da sebze kendi ürününden başka bir ürün vermez. Yani elma ağacı sadece elma verir. Elma ağacı domates vermez. Bir su kaynağından da hem tuzlu, hem de tatlı su çıkmaz. Başka deyişle, dünyada hiçbir kaynak hem tatlı hem de acı su vermez. Hiçbir ağaç hem incir hem de elma vermez. Ama dil iki ürünü birden veriyor, hem iyi, hem de kötü. Hem tatlı hem de acı. Dilimizle birisini sevdiğimizi söyleriz, ama aynı dilimizle birisinden nefret ettiğimizi belirtiriz.

 

Bir insan kötü düşünceli, iki sözlü olabilir. Hem iyi hem de kötü konuşabilir. Yüzüne başka, arkasından da başka söyler. Bu iki yüzlü, yani özü sözü bir olmayan insandır.

 

Sevgili dostum, sen ne durumdasın? Unutma ki, eğer yüreğini Rabbe verdiysen, O=ndan güç isteyebilirsin. O sana yardım edecektir.


 13.9.

13  EYLÜL

 

Aranızda bilge ve akıllı olan kimdir? Bilgeliğe özgü yumuşaklıkla iyi yaşayıştan oluşan işlerini göstersin.

Yakup 3: 13

 

Wer ist weise und verständig unter euch? Er zeige in weiser Bescheidenheit die Taten eines rechtschaffenen Lebens.

 Jakobus 3, 13

 

 verständig: anlayışlı

 

Yakup, akıllı imanlıyla akılsız insan arasındaki farkı belirtir. Dizginlenmemiş bir dil başkalarına, o kimsenin Tanrı çocuğu olup olmadığını belirgin eder. Haftanın altı gününü küfrederek, kötü kötü konuşarak, onun bunun hakkında dedikodu ederek geçiren, söven, lanet eden, yalan dolan söyleyen, evinde eşine küfreden, dayak atan, haftanın bir gününde ise inanlılar topluluğuna katılan birini inanlı kabul etmek olanaklı değildir.

 

Hayatında alçakgönüllülük gözükmeyen, iyi işleri belirmeyen, onu bunu durmadan eleştiren birinin gelip de Tanrı=nın sevgisi hakkında söz söylemesini kabul etmez Tanrı Sözü. İnanlı birinin olumlu yaşayışı, bilgelikten doğan alçakgönüllülüğü ve iyi eylemleri gözükmelidir! Bir imanlıyım diyenin yaşamında imanın iyi işleri - ürünü gözükmelidir. Yakup, iyi işlerle kendisini göstermeyen imanın ölü iman olduğunu belirtir.


 14.9.

14   EYLÜL

 

Ama yüreğinizde kin, kıskançlık ve bencillik varsa övünmeyin, gerçeği inkâr etmeyin.

 

Yakup 3: 14

 

 Sind aber Hass, Eifersucht und Selbstsucht in euren Herzen, so rühmt euch nicht und verleugnet nicht die Wahrheit.

 

 Jakobus 3, 14

 

 sich rühmen: övünmek

   rühmt euch nicht: övünmeyin

 

Nerede olursa olsun, kavga, kıskançlık, bencillik kesinlikle Tanrı=dan değildir. Sağlam inancınızdan dolayı gurur duyabilirsiniz, ama eğer kin, nefret, öç alıcılık, kıskançlık, bencillik varsa, barışçı değilseniz, yüreğinizde affetmeye yanaşmadığınız bir acılık varsa yanlış yoldasınız demektir. Şunu kesinlikle bilmeliyiz ki, dünyadaki tüm kötülükler bizim yüreğimizden, dilimizden kaynaklanmaktadır. Eğer sen Tanrı=nın bir çocuğu olduysan, senin hayatın, yüreğin, dilin pak, barışçıl, yumuşak, alçakgönüllü olmalıdır. Yaşamında ikiyüzlülüğe, insan ayrımına yer olmamalıdır. Bu Tanrı=nın kendi çocuklarından bekledikleridir. Tanrı çocuğu da günaha düşer elbette, ama böyle bir durumda hemen Rabbe gelip günahını Rabbe açıklar ve tövbe eder. İnsan yüreğinde iyi bir iş başlatan Tanrı, kendi çocuklarını bu alanda günbegün eğitir ve geliştirir.


 15.9.

15 EYLÜL

 

Böylesi bilgelik, yukarıdan kaynaklanmaz. Tam tersine, yersel, cansal, şeytansaldır.

 

Yakup 3: 15

 

 Eine solche Weisheit kommt nicht vom Himmel, sondern kommt von der Welt, von der Ichsucht und von den Dämonen.

 

 Jakobus 3, 15

 

 die Weisheit: bilgelik

   die Ichsucht, die Selbstsucht: benlik

 

Tanrı Sözü açıkça şunu bildiriyor: Eğer birinin yüreğinde kin, nefret, kıskançlık varsa, onda olan bilgi ve bilgelik kesinlikle Tanrı=dan kaynaklanmamıştır. Kin, kıskançlık, çekiştirme, dedikodu, affetmemek, yalan dolan, kısacası her tür kötülük iblisten gelen yıkıcı bir lanettir. Eğer yüreğinde en ufak bir kine, kıskançlığa yer veriyorsan, bilmelisin ki, bu Tanrı=dan gelmiyor, iblisten kaynaklanıyor; yani bunlar yüreğinde varsa, iblis seni bir alet olarak kullanıyor. Değerli dostum, artık iblisin seni bunlarla mahvetmesine, seni kötü emelleri için kullanmasına izin verme. Tanrı=ya sığın, O=nun kayrasına, kurtuluşuna sığın. O sana gereken desteği, gücü verecektir.


 16.9.

16  EYLÜL

 

Çünkü her nerede kıskançlık ve sürtüşme varsa, orada kargaşa ve her tür kötülük egemendir.

 

Yakup 3: 16

 

 Denn wo Eifersucht und Selbstsucht sind, dort ist Durcheinander und jede Art von Bosheit.

 

 Jakobus 3, 16

 

 die Eifersucht: kıskançlık

   die Selbstsucht: bencillik

   das Durcheinander: karışıklık

 

Dizginlenmemiş bir dil, bir yürek kıskançlığı, bencilliği ve her tür kötülüğü oluşturur. Kutsal Kitap kötülüğün Tanrı eseri olmadığını belirtir. Dünyada bu kadar sorun yaratan insanın bu küçücük dilini aslında iblis bir kötülük aleti olarak kullanır ve bunun sonucunda da bu kadar kalp kırmalar, kavgalar, kötülükler oluşmaktadır. Aslında daha önce dediğimiz gibi, yüreğin çeşmesinde olan, ağzın musluğundan çıkıyor. Eğer yüreğinde bir şey varsa eninde sonunda bu ağzından dışarıya çıkacaktır.

 

Kardeşim, yüreğin değişmelidir. Davut peygamber bir Mezmur=unda, ABende temiz bir yürek yarat, ya Rab@ (Mezmur 51: 10) diye dua etti. Sen de Tanrı=ya böyle bir duayla yaklaş!


 17.9.

17  EYLÜL

 

Gökten inen bilgelik her şeyden önce paktır, sonra barışçıl, yumuşak ve uysaldır. Merhamet ve iyi meyvelerle doludur. Kayırıcılığı ve ikiyüzlülüğü yoktur.

 

Yakup 3: 17

 

 Die Weisheit, die vom Himmel kommt, ist aufs erste rein, sodann friedsam, nachgiebig und fügsam. Sie ist voller Barmherzigkeit und guter Früchte. Sie ist unparteiisch und ungeheuchelt.

 

 Jakobus 3, 17

 

 rein: pak

 

Mezmurlar=da, ASevgiyle sadakat buluşacak, doğrulukla barış, esenlik öpüşecek@ diye yazılıdır (Mezmur 85: 10). Ama ne yazık ki, günümüzde doğruluk ile barış birbirlerini tanımıyorlar bile. Yolda karşılaşsalar birbirlerini görmeyecekler, tanımayacaklar bile. Oysa barış olmadan önce doğruluk olmalıdır. İnsanoğlu barış barış diye haykırıyor, barışı arıyor, bu alanda barış ödülleri bile dağıtıyor, ama doğruluğa önem veren yok. Doğruluk olmadan barış olamaz. Doğruluk ve sevgi ilkesi olmadan hem iki insan arasında, hem de uluslar arasında barış oluşturamazsınız. Doğruluk ve barış el ele gider.

 

Yukarıdan gelen bilgelik ise en başta paktır, tertemizdir. Su katılmamıştır. Barışçıl, yumuşak ve uysaldır. Merhamet ve iyi meyvelerle doludur. Kayırıcılığı ve ikiyüzlülüğü yoktur! Bu erdemlere sahip olmak istiyor musun? Öyleyse bunları kendisinden isteyene cömertlikle veren Tanrı=ya gel ve O=nun gönderdiği kurtarıcıyı yaşamına al!


 18.9.

18  EYLÜL

 

Beni dinleyen, güvenlik içinde yaşayacak, kötülükten korkmayacak, huzur bulacak.

 

Süleyman=ın Özdeyişleri 1: 33

 

 Wer auf mich hört, wird in Sicherheit leben und sich nicht vor Unglück fürchten, sondern ruhig sein.

 

 Sprüche 1, 33

 

 hören, gehorchen: dinlemek

   wer auf mich hört: beni dinleyen

 

Değerli okuyucumuz, içinde doğup büyüdüğümüz aile, çevre, toplum, kültür ne olursa olsun, Tanrı=yı sayıp sevmek ya da sevmemek, İsa Mesih=e bağlanmak ya da bağlanmamak konusunda, karar verme yeteneği olan herkesin kendisi için karar vermesi gerekir. Hiç kimse bizim yerimize bu kararı veremez. Biz kendimiz karar vermek zorundayız.

 

Tanrı yaşamdır ve O herkese sonsuz yaşamı vermek istiyor. Hem de bunu sevgisinden dolayı bir armağan olarak sunuyor. Tanrı=nın insanlara sunduğu bu yaşam insana doğuşta otomatik olarak verilmiyor. İnsan günahlı olduğu için, yaşam olan Tanrı=dan kopuktur. Bu nedenle Tanrı=nın insana sunduğu bu yaşamı almaya insan karar vermelidir. Rabbe dönmeye karar verip Rabbi dinleyen, güvenlikte yaşayacak ve huzur bulacaktır.


 19.9.

19  EYLÜL

 

Tövbe edin, her biriniz İsa Mesih=in adıyla vaftiz olsun. Böylece günahlarınız bağışlanacak.

 

Habercilerin İşleri 2: 38

 

 Kehrt um, und jeder von euch werde getauft auf den Namen Jesu Christi. So werden eure Sünden vergeben werden.

 

 Apostelgeschichte 2, 38

 

 umkehren, Buße tun: tövbe etmek

   getauft werden, sich taufen lassen: vaftiz olmak

 

Diyelim ki, Tanrı=nın insana sunduğu sevgiyi, insana verdiği değeri, İsa Mesih=in Tanrı konusunda öne sürdüğü kanıtları inandırıcı buluyor, dünyanın kurtarıcısı olmak üzere İsa Mesih=in yeryüzüne inip çarmıh üzerinde günahlılar için kurban olarak öldüğüne inanıyor, kendinizin de bir kurtarıcıya ihtiyacı olan günahlı biri olduğunuzu kabul ediyorsunuz. Acaba bunları bilmek sizi kurtarır mı? Ya da sizi gerçek bir Tanrı bağlısı yapar mı? Hayır dostum, kesinlikle bunları bilmek ne sizi gerçek bir Tanrı bağlısı yapar ne de sizi kurtarır. Bilmek insanı günahlarından kurtarmaz. İsa Mesih=in kişiliği ve başardığı kurtuluş işine ilişkin bazı gerçekleri benimsemek, kuşkusuz bir başlangıç olarak şarttır. Ne var ki, bu inancın, kararlı bir iman eylemine dönüşmesi gerekir. Akıl düzeyinde ikna olmuş kişi, kesin bir kararla kendini İsa=ya teslim etmelidir. Yaşamını O=nun ellerine bırakmalıdır. Kısacası, bileceksin, yüreğine alacaksın ve yaşamında uygulayacaksın. Gerçek iman budur.


 20.9.

20  EYLÜL

 

İşte bak, kapıda durup çalıyorum. Her kim sesimi duyup kapıyı açarsa, onun yanına gireceğim. Ben onunla, o da benimle akşam yemeği yiyeceğiz.

 

Vahiy 3: 20

 

 Siehe, ich stehe an der Tür und klopfe an; wenn jemand meine Stimme hört und die Tür öffnet, zu dem werde ich hineingehen. Ich werde mit ihm das Abendmahl halten, und er mit mir.

 

 Offenbarung 3, 20

 

 die Stimme, das Geräusch: ses

 

Gerçek iman, Tanrı Sözü=nü kavramak, yani bilmek, sonra yüreğe almak ve yaşamda uygulamak olduğunu daha önce de söyledik. İncil=de Vahiy 3: 20=de de okuduğumuz gibi, Tanrı insanı zorlamaz. Karar vermeyi insanın özgür iradesine bırakmıştır. AKapıda durup çalıyorum. Her kim sesimi duyup kapıyı açarsa, onun yanına gireceğim!@ diyor İsa Mesih.

 

İsa Mesih, bize kendi doğruluğunu giydirmek, ruhsal gözlerimizi açarak bizi ruhsal zenginliklerle donatmak istiyor. İnsan, İsa Mesih=e sığınmadıkça, yüreğinin kapısını açıp O=nu içeri almadıkça günahlarına bağış bulup doğrulukla donatılamaz. İsa Mesih, ABakın, ben kapıda duruyor, çalıyorum@ diyor. O, çarmıha gerilmiş, ölmüş ve ölümden dirilmiş olan Kurtarıcıdır. Kapıyı çalan ellerinde yara izleri görülüyor. Eşiğe basan ayakları, çivilerin izlerini gösteriyor. O, sevgiyle, senin de yüreğinin kapısını açmanı bekliyor.


 21.9.

21 EYLÜL

 

Düğün şenliğinden dönecek olan efendilerinin gelip kapıyı çaldığı an kapıyı ona hemen açmaya hazır bekleyenler gibi olun.

Luka 12: 36

 

Seid Menschen gleich, die auf ihren Herrn warten und bereit sind, ihm sogleich die Tür zu öffnen, wenn er von der Hochzeit zurückkommt und anklopft.

 Lukas 12, 36

 

 an die Tür klopfen: kapıyı çalmak

 

İsa Mesih, yaşamımızın kapısını sabırla çaldığını söylüyor. Kapıyı zorlamıyor, bekliyor. Bağırmıyor, tatlı tatlı konuşuyor. Evin zaten O=nun malı olduğunu göz önünde tutarsak, İsa=nın sabırlı tutumu daha da şaşırtıcı oluyor. Evin sahibi, dışarıda kapının açılmasını sabırla bekliyor!

 

Rab, istese kapıyı zorlayabilir; ama kapıyı zorlamadan çalmayı tercih ediyor. İsa Mesih, hiçbir kişinin yaşamına zorla girmez. ASana öğüt veriyorum...@ diyor (Vahiy 3: 18). Buyruk verme yetkisine sahip olduğu halde, öğüt vermekle yetiniyor. İşte, O=nun alçakgönüllülüğü, bize tanıdığı gerçek özgürlük ve bize olan derin sevgisi böylesine harikadır.

 

İsa Mesih neden içeri girmek istiyor? Çünkü O, bizim kurtarıcımız, hem de efendimiz olmak ve bize sonsuz yaşamı vermek istiyor.


 22.9.

22 EYLÜL

 

Mesih İsa, çarmıh üzerinde günahlarımızı öz bedeninde taşıdı. Öyle ki, günah yönünden ölüp doğruluk içinde yaşayalım.

 

1 Petros 2: 24

 

 Christus Jesus hat unsere Sünden an seinem eigenen Leib am Kreuz getragen, damit wir der Sünde absterben und in der Gerechtigkeit leben.

 

 1. Petrus 2, 24

 

 das Kreuz: çarmıh

 

İsa Mesih, kurtarıcımız olmak için büyük bir bedel ödedi. Kendi canını verdi, çarmıhta öldü. O=nu yaşamınıza kabul ettiğiniz anda İsa Mesih, ölümüyle kazandığı tüm ruhsal bereketleri size de vermeye başlayacaktır. Bir kere kapıdan içeri girdi mi, evi yeniden düzenleyecek ve donatacaktır. Günahlarınızı bağışlayıp sizi arındıracak; geçmiş, şimdiki ve gelecek tüm günahlarınızı da tümüyle silip temizleyecektir. Ayrıca İsa bizimle birlikte yemek yiyeceğini söylemektedir. Bu anlatımla, kendisiyle dostluk yapmanın sevincini dile getiriyor. O, kendini bize verdiği gibi, bizim de kendimizi O=na vermemizi istiyor. Birbirimize yabancıydık; bundan böyle arkadaş, dost, kardeş olacağız. Aramızda kapalı bir kapı vardı; şimdi ise aynı sofraya oturmuş bulunuyoruz. Bu harika değil mi!

O=na yüreğinin kapısını açarsan, O seninle de aynı sofraya oturmak istiyor, dostum!


 23.9.

23 EYLÜL

 

Günahlarınızın silinmesi için tövbe edin ve Tanrı=ya dönün.

 

Habercilerin İşleri 3: 19

 

 Tut Buße und kehrt um zu Gott, damit eure Sünden ausgelöscht werden.

 

 Apostelgeschichte 3, 19

 

 umkehren, sich umdrehen: dönmek

   zu Gott umkehren: Tanrı=ya dönmek

   kehrt um: dönün

 

İsa Mesih, yalnız bir dost olarak değil, efendimiz, yaşamımızın egemeni olarak içeri girmek istiyor, yani yüreğimize, hayatımıza girmek istiyor. Ev, artık O=nun yönetimi altına girmelidir. Biz buna razı olmadıkça kapıyı açmamızın bir anlamı yoktur. İsa Mesih kapı eşiğini geçer geçmez, anahtarları O=na vermemiz gerekir. İşte o zaman O=nun her odaya girmesi serbest olacaktır. Hiçbir şey O=ndan saklı kalmayacaktır. Yaşamımızın her yönünü artık O yönetecektir.

 

En başta, gerçek anlamda bir tövbe gereklidir. Tanrı=nın hoşuna gitmediğini bildiğimiz her şeyden kesin bir kararla vazgeçmeliyiz. Bu demek değil ki, iman etmeden önce kusursuz olmalıyız. Tam tersine, kendi kendimizi düzeltemediğimiz için O=nun içeri girmesine ihtiyacımız var. İsa Mesih=in yaşamımızı düzene koymasına izin vermeliyiz.


 24.9.

24  EYLÜL

 

Öyleyse günahlarınızın silinmesi için tövbe edin ve Tanrı=ya dönün.

 

Habercilerin İşleri 3: 19

 

 So tut Buße und kehrt um zu Gott, damit eure Sünden ausgelöscht werden.

 

 Apostelgeschichte 3, 19

 

 auslöschen, auswischen: silmek

   ausgelöscht werden: silinmek

   damit sie ausgelöscht werden: silinmesi için

 

Elçi Petrus tapınakta bulunan insanlara İsa Mesih=in yeryüzüne neden geldiğini, çarmıha çakılıp öldüğünü, ama üç gün sonra ölümü yenerek dirildiğini ve Tanrı katına yükseldiğini belirttikten sonra onlara, AÖyleyse, günahlarınızın silinmesi için tövbe edin ve Tanrı=ya dönün@ dedi (3: 19--21). Tam bir dönme, yarım değil, yürekten bir tövbeyle dönmeliydiler. Dönerlerse ne olacaktı? Günahlarından kurtulacaklardı. Mesih İsa=yı çarmıh ölümüne göndermek gibi büyük bir günahın yükünden kurtulacaklardı.

 

Günahların bu denli net olarak Tanrı tarafından silinmesi dünyada bulunmayacak bir nimettir. İşte, Tanrı bu nimeti, bereketi tövbe ve iman eden insana sunuyor. Buna sen de dahilsin.


 25.9.

25 EYLÜL

 

Bir kimse susamışsa bana gelsin, içsin... Bana iman edenin içinden diri su ırmakları akacaktır.

 

Yuhanna 7: 37--38

 

 Wenn jemand dürstet, so komme er zu mir und trinke. Wer an mich glaubt ... aus dessen Leibe werden Ströme lebendigen Wassers fließen.

 

 Johannes 7, 37--38

 

 Durst haben, durstig sein: susamak

   er hat Durst, ihn dürstet: susamış

 

Ayetimizdeki koşula dikkat edin: AEğer bir kimse susamışsa@ diyor. Susama, ruhsal ihtiyaçtan söz eder. Bir kimse günahlı olduğunu görmezse, kurtulmak da istemeyecektir. Ama kaybolduğunu anlayan kimse o ruhsal susuzluğu görecektir. İsa Mesih=in böyle bir durumda çağrısı açık ve nettir: ABana gelsin ve içsin!@ Burada >içmek= Mesih İsa=yı kendisine mal etmek, O=nu yaşamına almak anlamındadır.

 

Eğer insanlar tövbe ederlerse, bereketlenecek ve yenilenecekler. Belki bu bereketi şimdi tam anlayamayız, ama zamanın geçmesiyle belirginleşecektir. Bu bereket herkes içindir. Eğer biz tövbe edersek, yürekten Rab=be dönersek, bu yenilenme evresine girmiş olacağız. Tanrı=dan aldığımız bereketi başkalarıyla da paylaşacağız. Tanrı Sözü=nün dediği gibi, İsa Mesih=e bağlanan kişilerin içlerinden yaşam ırmakları akacaktır!

 

Gel, seni seven, senin için kurtuluş yolunu açan Tanrı=ya yüreğini aç ve O=nu içeriye davet et.


 26.9.

26  EYLÜL

 

Kuşku duyan kişi rüzgârın sürükleyip savurduğu deniz dalgasına benzer. Kararsız olan adam Rab=den bir şey alacağını ummasın.

 

Yakup 1: 6--7

 

 Wer zweifelt, ist wie eine Welle, die vom Wind im Meer hin und her getrieben wird. Ein unentschiedener Mensch bilde sich nicht ein, dass er vom Herrn etwas erhalten wird.

 

 Jakobus 1, 6--7

 

 die Welle: dalga

 

Kararsız mısın? Kendini büsbütün İsa Mesih=e teslim etmenin mantıksız olduğunu mu sanıyorsun? Hayır, değerli dostum.

 

Örnek olarak evliliğe bir bakalım. İki kişinin birbirlerine güvenerek evlenmeleri mantıksız mıdır? Hayır. Evlilikte erkekle kadın, kendilerini kayıtsız şartsız birbirine veriyorlar, değil mi? İlerde neler olacağını bilemezler. Ne var ki, birbirini seviyor, birbirine güveniyorlar. Yaşamın sonuna dek birbirine sadık olacaklarına söz veriyorlar. İnsan başka bir insana böyle güven duyabiliyorsa, kusursuz, sevgi dolu ve hiç yalan söylemeyen İsa Mesih=e daha çok güvenmesi yerinde değil midir? Kendimizi Tanrı=ya kararlı bir şekilde teslim etmemiz çok mantıklıdır. O, hiçbir zaman bizi hayal kırıklığına uğratmaz. Oysa kararsız insan - ki kararsız insan ne yapacağını, nasıl bir adım atacağını, iman edip etmeyeceğini, karar verip vermeyeceğini bilmeyen adamdır - Rab=den bir şey alamaz! Rab, insanın bilinçli ve kararlı bir şekilde kendisine dönmesini istiyor.


 27.9.

27  EYLÜL

 

Ey yükleri ağır olanlar! Bana gelin, ben sizi rahatlatırım.

Matta 11: 28

 

Kommt alle zu mir, die ihr schwere Lasten zu tragen habt! Ich werde euch Ruhe verschaffen.

 

 Matthäus 11, 28

 

 die Last: yük

   schwer: ağır

   Ruhe verschaffen: rahatlatmak, rahatlık vermek

 

Kurtulmak, sonsuz yaşama kavuşmak için İsa Mesih=in sesine kulak verilmeli. Bazen aklımızın arayışıyla, bazen de vicdanımızın iğnelenmesiyle O=nun sesini duyabiliriz. Bir yenilgiye uğradığımızda, varlığımızın sanki boşluğunu ve anlamsızlığını gördüğümüzde, içten ruhsal bir açlık hissettiğimizde O=nun sesi kulağımıza gelebilir. Ya da bir hastalık, bir yakınımızın ölümü, bir ağrı veya korku bizi, İsa Mesih=in kapıda durup çağırdığı gerçeğine uyandırabilir. O=nun çağrısı size Rabbin Sözü, bir arkadaş, bir vaizin aracılığıyla ya da bu takvim yaprakları aracılığıyla gelebilir. Yeter ki, O=nun çağrısını duyduğunuz zaman bu sesi dinleyip karar verin. Ağır yüklerinizle, günahınızla O=na gidin ve O=nu kurtarıcınız olarak kabul edin. Dostum, bu dünyada hiç kuşku yok ki, sizi de yıpratan, ezen bir sürü yük vardır. En başta günah yükü! Niçin bu yükler altında mahvolasınız! İsa, bana gel diyor, O=na gittiğinizde sizin bu ağır yükümüzü alacaktır!


28.9.

28  EYLÜL

 

Kapıda durup çalıyorum. Her kim sesimi duyup kapıyı açarsa, onun yanına gireceğim.

Vahiy 3: 20

 

Kurtulmak için büyük merasimlere, törenlere, formalitelere gerek yoktur. Tanrı, samimi bir şekilde O=na yüreğinizin kapısını açmanızı istiyor. İsa Mesih=e kapıyı açmak, O=na efendiniz ve kurtarıcınız olarak boyun eğmek demektir. Bu, bizden bilinçli bir hareketi gerektiriyor. Kapı aralıklı durmuyor, rastlantı olarak da kendiliğinden açılmaz. Kapı kesinlikle kapalıdır, insan eliyle açılması gerekiyor. Kapıyı açıp açmamak kişisel bir karar ister. İsa=nın çağrısı bireye yöneltilmiştir. Zorla değil, ABiri sesimi işitir de kapıyı açarsa, ben onun yanına gireceğim@ diyor. Herkesin kendi kararını vermesi, kendi adımını atması gerekir. Hiç kimse senin yerine bu kararı veremez. İmanlı anneler, babalar, öğretmenler ya da arkadaşlar yolu gösterebilirler; ama yalnız senin elin uzanıp kapıyı açabilir. Bu kararı sadece sen verebilirsin.


 29.9.

29 EYLÜL

 

Tanrı şöyle dedi: Hiçbir koşul altında seni bırakmayacağım.

 

İbranilere 13: 5 b

 

 Gott hat gesagt: Ich will dich unter keinen Umständen verlassen.

 

 Hebräer 13, 5 b

 

 verlassen, zurücklassen: bırakmak

   dich: seni

   ich werde dich nicht verlassen: seni bırakmayacağım

 

İsa Mesih=e yüreğin kapısını açmak, bir kez atılan bir adımdır. Mesih güvenilirdir. ASeni hiç boşa çıkarmam ve seni hiç bırakmam@ diyor O (İbraniler 13: 5).

 

Bu demek değil ki, birdenbire melek gibi kusursuz olacaksın. Bir anda tam bir olgunluğa erişecek değilsin. Bir anda iman kararını verebilirsin, ama olgunluğa erişmek uzun vadeli bir iştir. İsa Mesih bir saniyede yaşamına girer, suçlarını bağışlar ve temizler. O yaşamına girdiği an, sonsuz yaşama da sahip olursun. Ama yaşamının O=nun isteğine göre yeniden düzenlenmesi çok daha uzun süre ister. Güvey ile gelinin nikah töreni birkaç dakika sürer. Ne var ki, çetin denemelerle dolu evlilik yaşamında iki güçlü kişinin birleşmesi, bir olması uzun yıllar alabilir. Böylelikle İsa Mesih=i yaşamımıza almamız, bir anda verilen karardır, ve yaşam boyu süren bir alışma ve olgunlaşma sürecine yol açar.


 30.9.

30 EYLÜL

 

İşte bak, kapıda durup çalıyorum. Her kim sesimi duyup kapıyı açarsa, onun yanına gireceğim. Ben onunla, o da benimle akşam yemeği yiyeceğiz.

 

Vahiy 3: 20

 

 Siehe, ich stehe an der Tür und klopfe an; jeder, der meine Stimme hört und die Tür öffnet, zu dem werde ich hineingehen. Ich werde mit ihm das Abendmahl halten, und er mit mir.

 

 Offenbarung 3, 20

 

 wer auch immer; jeder, der: her kim

 

Yüreğinin kapısını Mesih=e açmak için gökten doğaüstü bir ışığın parlamasını beklemene gerek yoktur. Olağanüstü herhangi bir duygusal deney de şart değildir. Mesih, gökten yeryüzüne inerek senin günahların için öldü. Şimdi ise senin yüreğinin kapısı önünde duruyor ve çalıyor. Kapıyı açma sırası sendedir. Rabbin eli sürekli olarak dışarıdan kapıyı çalıyor; senin elin ise sürgüyü içerden çekip kapıyı açmalıdır. Bunu yaptığın an, Mesih yüreğine gelecek ve senin tüm günahlarını bağışlayıp seni Tanrı ailesine katacaktır. Yani seni Tanrı=nın çocuğu kılacaktır. Böylece de sonsuz yaşama kavuşacaksın.

 

Mesih ne diyor? Aİşte bak, kapıda durup çalıyorum. Her kim sesimi duyup kapıyı açarsa, onun yanına gireceğim. Ben onunla, o da benimle akşam yemeği yiyeceğiz.@


 1.10.

1  EKİM

 

Eğer bugün O=nun sesini işitirseniz... yüreklerinizi katılaştırmayın.

İbraniler 3: 7--8

 

 Heute, wenn ihr seine Stimme hört, verhärtet eure Herzen nicht.

 

 Hebräer 3, 7--8

 

 hart, fest: katı

   sich verhärten: katılaşmak

   (etwas) verhärten: katılaştırmak

 

Kararını vermek için bekleme, oyalanma, değerli dostum! Vakit geçiyor, gelecek de belirsizdir. Bundan daha uygun bir fırsatı belki bir daha yakalayamayacaksın. AYarınla övünme; çünkü gün ne doğuracak bilemezsin@ (Süleyman=ın Özdeyişleri 27: 1). AKutsal Ruh şöyle diyor: >Eğer bugün O=nun sesini işitirseniz, yüreklerinizi katılaştırmayın=@ (İbraniler 3: 7--8). Sakın, AÖnce kendimi düzelteyim, İsa=yı içeri davet etmeden önce kendime bir çekidüzen vereyim@ deme. Önce tüm sorularını çözümlemen gerektiğini düşünme. İsa Mesih=in, senin kurtarıcın olmak üzere çarmıhta öldüğüne inanır ve kesin bir kararla O=na bağlanırsan, yeter. Gerisi zamanla gelir.


 2.10.

2  EKİM

 

Günahın karşılığı ölümdür.

 

Romalılar 6: 23

 

 Der Lohn der Sünde ist der Tod.

 

 Römer 6, 23

 

 der Lohn, das Entgelt, die Gegenleistung: karşılık

   die Sünde: günah

   der Tod: ölüm

 

Otoyollarının üzerinde birçok köprüler, üst geçitler vardır. Bazen de bu yollar tren yolu geçitleriyle kesişir. Ya tren üstten geçer ya da taşıtlar. Böyle köprülere, geçitlere gelinmeden önce her zaman bir uyarı levhası bulunmaktadır. Bir gün şoförün biri böyle bir yoldan geçerken kent girişinde, bir uyarı levhasında, Adört metreden yüksek araç geçemez@ yazısını okur! Şoförün yüklü kamyonu dört metreden bir iki santim daha yüksekti. Ama şoför, Aaman canım, bir iki santimetreden ne çıkar!@ diye düşünerek var gücüyle basar gaza. Bir anda dağ gibi yüklü o büyük araç köprüye çarpar. Şoför ve yardımcısı bu kazada canlarını yitirirler. Evet, bir iki santimetre ölüme neden olur.

 

Değerli dostum, Tanrı Sözü, >günahın karşılığı ölümdür= der. Aman canım, benim bir iki günahımın ne önemi var, diyorsanız, tek bir günahınız bile sizi sonsuz ölüme götürmeye yeterlidir.


 3.10.

3  EKİM

 

Günahın karşılığı ölümdür. Tanrı=nın bağışı ise Rabbimiz Mesih İsa aracılığıyla sonsuz yaşamdır.

 

Romalılar 6: 23

 

 Der Lohn der Sünde ist der Tod. Die Gabe Gottes aber ist das ewige Leben durch Christus Jesus, unseren Herrn.

 

 Römer 6, 23

 

 die Gabe, die Spende: bağış

   die Gabe Gottes: Tanrı=nın bağışı

   unser Herr: Rabbimiz

 

Değerli arkadaşımız, Tanrı bize, yaşamımızda uygulayacağımız belirli kurallar bildirdi. Onlara aldırmazlık edip etmemek bizim elimizdedir. Kurallara aldırmazlık edip de, >canım, ufak bir günahın, bir küfrün, bir dedikodunun, bir yalanın, yeminin, hovardalığın ne zararı olacak ki= dersen, unutma ki, Tanrı=nın koyduğu sınırı aşmaktasın. Küçük ve zararsız olarak sandığın o günah seni er geç mahvedecektir, sonsuz ölüme, cehenneme götürecektir. Ancak şu da var ki, insan doğal yapısıyla bu kurallara tam olarak uyamıyor ve saygı gösteremiyor. Başka deyişle, insan günahlıdır ve kendi gücüyle de günahından hiçbir zaman kurtulamaz ve bağış bulamaz. Bu nedenle Tanrı eyleme geçerek İsa Mesih=i yeryüzüne gönderdi. İsa Mesih, insanı günahtan kurtarma işini kendi üzerine almıştır. O=na iman edenler buna tanıklık ederler.


 4.10.

4  EKİM

 

 

Ey sen, dünyada oturan adam, dehşet ve çukur ve tuzak senin üzerindedir!

 

Yeşaya 24: 17

 

 Schrecken, Grube und Fangnetz sind über dir, o du Bewohner der Erde!

 

 Jesaja 24, 17

 

 der Schrecken, das Grauen: dehşet

   die Grube: çukur

   das Fangnetz, die Falle: tuzak

 

Örümceğin ağ ördüğünü hiç seyrettin mi? Örümcek neden ağını örer? Süs olsun diye değil elbette. Bir taraftan içinde yaşamak için, diğer taraftan da etrafı gözlemek ve tuzağına düşürdüğü sinek ve böcekleri yemek için kurar ağını. Ne kadar ustadır ağını kurmakta o. Örgünün uzaklık ölçüsü daima eşittir. Elinde metre falan olmadığı halde, her şey ince bir hesaba göre yapılmıştır. Bu ağ zararsız gibi görünür. Ama örümcek avlanmak ve can öldürmek için germiştir bu ağını. Bazı büyük örümcekler, kuşları bile bu ağlarıyla sardıkları oluyor. Örümcek, ağın hafiften sallandığını fark edince, inanılmayacak bir hızla avına koşar, zehirli dikeniyle onu sokar ve güçsüz kalan kurbanını afiyetle yer. İşte buna benzerlikte günah da bir tuzaktır insan için. Aslında insan bu günah ağına çoktan düşmüş ve ölüme doğru gitmektedir. Tanrı, bizi bu ölüm ağından kurtarmak için yücelerden Mesih=ini gönderdi. Mesih=i seslenen, O=nu yardıma çağıran herkesi Mesih bu ölüm bağından kurtarmaktadır.


 5.10.

5  EKİM

 

Ey sen, dünyada oturan adam, dehşet ve çukur ve tuzak senin üzerindedir!

 

Yeşaya 24: 17

 

 Schrecken, Grube und Fangnetz sind über dir, o du Bewohner der Erde!

 

 Jesaja 24, 17

 

 über dir: (senin) üzerinde

   der Mann: adam

   der Bewohner der Erde: dünyada oturan adam

 

Değerli okuyucumuz, dün bir örümceğin avını yakalamak için ne kadar kurnazca bir ağ ördüğüne değindik. İlginçtir ki, Tanrı Sözü olan Kutsal Kitap=ta da sık sık tuzak ve ağlardan söz edilir. Örneğin Yeşaya 24: 17=de şunlar yazılıdır: AEy sen, dünyada oturan adam, dehşet ve çukur ve tuzak senin üzerindedir!@

 

Dünyanın günahıyla korkmadan, çekinmeden oynayanı da dehşet, çukur ve tuzak beklemektedir. Bu tuzağın kurucusuysa şeytandır. Hiç kimse kendi aklıyla, gücüyle ya da iyilikleriyle günaha üstün gelemez ve iblisin tuzağını anlayamaz. İnsan günahta devam ederse, sonunda mahvolacaktır. Ama Tanrı=ya şükürler olsun ki, O, İsa Mesih=te şeytanı yendi ve onun tüm işlerini açığa çıkardı. O=na iman eden, O=nun sayesinde her tür tuzaklardan özgür edilir.


 6.10.

6  EKİM

 

Ey sen, dünyada oturan adam, dehşet ve çukur ve tuzak senin üzerindedir!

 

Yeşaya 24: 17

 

 Schrecken, Grube und Fangnetz sind über dir, o du Bewohner der Erde!

 

 Jesaja 24, 17

 

 ich: ben

   du: sen

   er, sie, es: o

 

Günah insan için bir tuzaktır. Ona yakalananı mahveder sonunda. Günahın oluşturucusu şeytandır. Aslında insan günah işleyerek bu ölüm çukuruna düşmüş durumdadır. Tanrı insanı kurtarmak istiyor, ama şeytan insanı bu tuzakta tutmak, onun Tanrı=nın sunduğu kurtuluş eline sarılmaması için elinden gelen her tür oyunu oynamaktadır. Onun kurnazlıklarına insanın aklı ermez. Avını tuzağa düşürmek için en ince ustalıklarını kullanır. Kurbanını yakalayıncaya kadar kendini hiç belli etmez. Kutsal Kitap, >şeytan nur meleğinin benzeyişine bile girer= diyor (2 Korintliler 11: 14). Onun tuzaklarına karşı savunmanın tek yolu Tanrı=nın Sözü=nü bilmek ve uygulamak, Kutsal Ruh=la ve sevgiyle dolmaktır. Hiç kimse kendi aklı ya da gücüyle günaha üstün gelemez ve iblisin tuzağını anlayamaz. Tanrısal bilgeliğe muhtacız. Bunu Tanrı=dan dileyelim. O, bunu isteyenlere cömertlikle vermektedir.


 7.10.

7  EKİM

 

 

Kendi kemalinde yürüyen fakir, zengin olup da iki yollu sapık adamdan iyidir.

 

Süleyman=ın Özdeyişleri 28, 6

 

 Besser ein Armer, der in seiner Vollkommenheit wandelt, als ein Mensch, der auf krummen Wegen geht und dabei reich ist.

 

 Sprüche 28, 6

 

 die Vollkommenheit, die Reife: kemal, olgunluk

   wandeln, (zu Fuß) gehen: yürümek

   reich sein, reich werden: zengin olmak

 

Değerli olan eşyaları her insan sever ve böyle değerli eşyalara sahip olmak ister, değil mi? Otomobilim AFiat@ marka, ama keşke AMersedes@im olsaydı. Evim bir tane, keşke iki tane olsaydı, diğerinin kirasını da kullanabilirdim. Bu türden düşünceler her insanın aklından zaman zaman geçmiştir. Bir şeyin değerinden söz edilirken, bu değer genellikle o şeyin parasal karşılığı oluyor. Birçok değerli şey de az bulunur türden oluyor. Örneğin, elmas yalnızca bir çeşit madendir, ama az bulunması onu değerli ve pahalı yapıyor.

 

Yiyeceği, içeceği olan birisinin aklına sırasıyla ev, araba, altın ve daha başka şeyler gelmeye başlıyor. Kısacası insanoğlu durmadan daha çok şeylere sahip olmanın peşindedir. Kimse elinde olanla yetinmek istemiyor. Böylece insanoğlu, biraz daha sahip olayım derken, hem sevincini kaybediyor, hem de daha çok bencilleşiyor. Ya sen?


 8.10.

8  EKİM

 

İnsanın tüm emeği ağzı içindir ve yine de canı doymaz.

 

Vaiz 6: 7

 

 Alles Mühen des Menschen ist für seinen Mund, und doch wird seine Seele nicht satt.

 

 Prediger 6, 7

 

 die Mühe, das Mühen, die Anstrengung: emek

   alles Mühen, alle Anstrengung: tüm emek

   der Mund: ağız

 

Çok zengin olmak isteyen bir adama ilişkin şu öykü anlatılır: Bu adam durmadan Tanrı=ya ANe olur Tanrım, her dokunduğum şey altın olsun@ dermiş durmadan. Aklında, düşüncesinde, dilinde hep bu varmış. Sonunda da, masal bu ya, adamın duası kabul olmuş. Adamın artık dokunduğu, tuttuğu her şey altın oluvermeye başlamış. Taşa dokunsa, ekmeye, suya, insana dokunsa altın oluveriyormuş. Adam önce çok sevinmiş, ama bu sevinci uzun sürmemiş. Öğlen olmuş, karnı acıkmış ve yemeğe oturmuş; ama ekmeğe dokunur dokunmaz, ekmek altına dönüşmüş, yemek de öyle, su da. Hiçbir şey yiyemez olmuş. Elbette sonunda pişman olmuş; çünkü altınları karnını değil, yalnızca gözünü doyurmuş. Çocuğunu kucaklamak isteyince, o sevdiği yavrusunun altına döndüğünü görmesi, bu adamı deliye döndürmüş, ama iş işten de geçmiş.

 

Bu bir masal, ama bize şunu öğretiyor: Bir gün sonsuzluğa gideceksin. Her şeyini sadece bu dünyaya odaklamışsan, bir gün bunlar hiçe dönüşecek ve öbür dünyada mahvolacaksın, ama o zaman iş işten geçmiş olacak.


 9.10.

9 EKİM

 

İnsanın tüm emeği ağzı içindir ve yine canı doymaz.

Vaiz 6: 7

 

Alles Mühen des Menschen ist für seinen Mund, und doch wird seine Seele nicht satt.

 Prediger 6, 7

 

 für, wegen: için

   die Seele: can

   satt werden, genug bekommen: doymak

 

Kutsal Kitap=ta Tanrı Süleyman peygamber aracılığıyla şu sözleri duyurduğunu okuyoruz: Aİnsanın bütün emeği ağzı içindir ve yine canı doymaz.@ Midemiz doyuyor ama canımız, gözümüz doymuyor; çünkü açgözlüyüz, doymak nedir bilmiyoruz. Hatta bazı kişilerde servet ve can birbiriyle birleşmiş hale geliyor. Servetini yitirince canına kıyıp kendini öldürenleri bile okuyoruz. Oysa canlarımız her türlü maddesel şeylerden daha değerlidir. Bunu bile unutacak kadar servetlerine, zenginliklerine bağlanmış insanlara çok yazık olmaktadır. Kutsal Kitap=ta insanın ana rahminden çıplak çıktığı gibi, çıplak gideceğini okuyoruz. Çıplak gideceğimizi bile bile kat kat giyinmeye çalışmanın ne yararı vardır? Ancak yükümüzü artırır ve bizi terletir. Oysa sonsuz yaşam için kendimizi hazırlamalıyız. Sen kendini buna hazırladın mı? Yani, bir gün cennete gideceğim diyebilir misin?


 10.10.

10  EKİM

 

Anasının rahminden nasıl çıktıysa, geldiği gibi yine çıplak gidecek.

Vaiz 5: 15

 

Wie er aus dem Leib seiner Mutter herausgekommen ist, so wie er kam, nackt, wird er wieder gehen.

 Prediger 5, 15

 

 wie: nasıl, gibi

   herauskommen: çıkmak

   nackt: çıplak

   wie er kam: geldiği gibi

 

Dünyamızda çeşitli ülkeler ve çeşitli insanlar vardır. Zengin bir iş adamı için sekizinci otelini yapacak arsa bulmak sorun olmaktayken, bir Arap için su bulmak, aç bir Afrikalı için yiyecek bulabilmek aynı oranda bir sorundur. Herkesin gereksinim duyduğu şey ayrımlı gibi görünüyorsa da aslında insanoğlunun temel gereksinimleri aynıdır. Herkes, karnını doyurmak, uyumak, barınacak uygun bir ev bulmak, iyi bir eğitim görmek, iyi bir iş bulmak gibi ortak isteklere sahiptir.

 

Zengin ya da yoksul olsun, bu temel istekler aynıdır. En değerli şeyimiz ise, canımızdır, değil mi? Mal mülk gelip geçer ve yine gelir. Ama canımız giderse bir daha gelmez. Öyleyse hayatta en değerli olan yine canlarımızdır. Bunun değerini bilmeli ve canlarımızı sonuz yaşama sahip olması için hazırlamalıyız! Nasıl? Bu yaşamda hayatımıza Rabbi davet ederek.


 11.10.

11  EKİM

 

Dünyaya hiçbir şey getirmedik, ne de herhangi bir şey götürebiliriz.

 

1 Timoteos 6: 7

 

 Wir haben nichts in die Welt mitgebracht, und wir können auch nichts aus ihr mitnehmen.

 

 1. Timotheus 6, 7

 

 mitbringen, herbringen, holen: getirmek

   mitnehmen, hinbringen: götürmek

   mitnehmen können: götürebilmek

 

Yaşamda en değerli olan şey insan canıdır. Bu değerli canlar, yani insanlar birçok ülkede açlıktan, susuzluktan ölmektedir günümüzde. Bazı ülkelerde kedi ve köpekler özel mamalarla beslenirken yine bazı ülkelerde bebekler açlıktan, mamasızlıktan ölüyorlar. Böyle bir durumda hayvan sevgisi merhametin mi yoksa merhametsizliğin mi göstergesi oluyor? Yediklerimizin artıkları hayvanlara yeter de artar bile. Öte yandan yapılan silahlanma harcamalarıyla çok daha büyük bir dengesizlik yaratılmaktadır. Bir tankın, bir bombardıman uçağının ücretiyle binlerce, on binlerce çocuğa bir yıl boyunca yemek sağlanabilir. Bunu tüm dünya biliyor da, yine de milyonlarca insan açlıkla boğuşarak ölmektedir. Neden? Çünkü insan sevgi, merhamet ve kutsal olan Tanrı=dan uzakta yaşıyor da ondan.


 12.10.

12  EKİM

 

İnsan bütün dünyayı kazanıp da canından olursa, bunun kendisine ne yararı olur?

 

Matta 16: 26

 

 Was nützt es dem Menschen, wenn er die ganze Welt gewinnt, seiner Seele aber Schaden zufügt?

 

 Matthäus 16, 26

 

 gewinnen: kazanmak

   der Schaden, der Verlust: zarar

   der Nutzen: yarar

 

İnsan değerli bir candır ve bu canı yaratan, Tanrı=dır. Evrendeki her şey O=nun ellerinin işidir. Yine O, dünyayı yaşayabilmemiz için en uygun şekilde hazırlamıştır. Bedenlerimize de en usta bir heykeltıraştan daha güzel şekil vererek hayat nefesini üflemiştir. Heykeltıraş, yaptığı cansız heykele karşılık para alırken, Rab bizleri yaratırken, bize kendi ruhundan verirken hiçbir karşılık almadı. Ücretini asla ödeyemeyeceğimizi de biliyor, ancak tek bir şey istiyor: Tüm yüreğimizle O=na iman edip O=nu sevelim. O=na olan sevgimizden dolayı, O=na itaat edelim.

 

Yaşamımızda Rabbe itaat etmemizi engelleyen birçok engeller vardır. Bunlardan biri çevremiz olabilir. Onlar ne derler korkusuyla imanımızı gizleriz. Ya da iş ortağımızı memnun etmek için onun yıl sonunda vergi kaçırmasına ses çıkarmayız. Biraz daha fazla para kazanmak için vergi kaçırırız ya da bu alanda yalan konuşuruz. Rabbe güvenip itaat etmektense aklımıza, kurnazlığımıza güvenmeyi tercih ederiz.


 13.10.

13  EKİM

 

Tuttuğun her şeyden önce kendi yüreğini koru, çünkü yaşamın kaynakları ondadır.

 

Süleyman=ın Özdeyişleri 4: 23

 

 Mehr als alles hüte dein Herz; denn von ihm geht das Leben aus.

 

 Sprüche 4, 23

 

 hüten, schützen, bewahren: korumak

     die Quelle: kaynak

 

Bazen kendimizi Rabbin önünde haklı çıkarabilmek için uygun bahaneler bulmaya çalışır, bunu yapmakla da Tanrı=yı kandırabileceğimizi sanırız! Oysa Tanrı böyle insanlardan bıkmıştır. O, Kendisine yürekten bağlanan, her işinde ilkin Rabbini düşünen kişileri arıyor. Süleyman Peygamber şöyle diyor Kutsal Kitap=ta:

 

AHer şeyden önce yüreğini koru, çünkü yaşam ondan kaynaklanır. Yalan çıkmasın ağzından, uzak tut dudaklarını sapık sözlerden. Gözlerin hep ileriye baksın, dosdoğru önüne! Gideceğin yolu düzle, o zaman bütün işlerin sağlam olur. Sapma sağa sola, ayağını kötülükten uzak tut@ (Süleyman=ın Özdeyişleri 4: 23--27).

 

Yüreğimizi hileli, yanlış yollardan korumazsak, kendimizi dünyanın çarklarına kaptırmışız demektir. Oysa Tanrı her şeyden önce O=nu sevmemizi, O=na güvenmemizi istiyor. Bizi yaratan ve seven Tanrımız bizim ihtiyaçlarımızı bilmiyor mu? Elbette biliyor.


 14.10.

14  EKİM

 

Ne yiyeceğiz, ne içeceğiz diye canınız konusunda ve ne giyeceğiz diye bedeniniz konusunda kaygılanmayın.

 

Matta 6: 25

 

 Macht euch keine Sorgen um euer Leben, was ihr essen und was ihr trinken werdet, und auch nicht um euren Leib, was ihr anziehen werdet.

 

 Matthäus 6, 25

 

 anziehen: giymek

   etwas anziehen: bir şey giymek

 

Rabbimiz bize, kaygılanmayın, korkmayın diyor. Öyle dediğine göre herhalde verdiği sözde de duracaktır. Para ve onun aldığı şeyler yalnızca insanın gözünde değer taşır, Tanrı=nın gözünde değil. İsa Mesih bir keresinde, AYeryüzünde kendinize hazineler biriktirmeyin. Burada güve ve pas onları yiyip bitirir, hırsızlar da girip çalarlar. Bunun yerine kendinize gökte hazineler biriktirin. Hazineniz neredeyse yüreğiniz de orada olacak (Matta 6: 19-‑21) dedi. Ne kadar doğru, değil mi?

 

Dünyasal şeyler geçicidirler, değerli arkadaşım. Bunların getirdikleri sevinç uzun süreli değildir. Bir insan dünyalara sahip olabilir, ama yine de bu dünyada kalamıyor. Kalıcı sevincin kaynağı diri Tanrı=dadır. Bazen yaşamımızda sıkıntılar olsa da, sevinç kaynağı olan Tanrı=dan bir yanardağın lav püskürtmesi gibi, sevinç taşarcasına çıkmaya devam edecektir. Yüreğimiz Rabbe aitse, O bizde olacaktır ve O=nun olduğu yerde de bitmeyen bir yaşam ve bereket vardır.


 15.10.

15  EKİM

 

Tanrı bizleri sevdi ve günahlarımızı bağışlatan kurban olarak öz Oğlu=nu gönderdi.

 

1 Yuhanna 4: 10

 

 Gott hat uns geliebt und seinen Sohn als Sühnopfer für unsere Sünden gesandt.

 

 1. Johannes 4, 10

 

 schicken, senden: göndermek, yollamak

   wir (alle): bizler

   uns (alle): bizleri

 

Sevgili okuyucumuz, sen de Rabbe çok değerlisin ve Rab seni de eşsiz bir sevgiyle sevmektedir. Rabbimiz bizlere olan sevgisi öylesine yüce ve çoktur ki, biz kurtulalım ve sonsuz yaşama sahip olalım diye bize İsa Mesih verdi. Mesih kendisine iman edenlere kurtuluş oldu. O=nun gözünde hepimizin ayrı ayrı değeri vardır. O, her birimizle, ırk, ulus, dil, din, renk farkı gözetmeksizin ayrı ayrı ve yakından ilgileniyor. Eğer yüreğimizi O=na verirsek bize şaşılacak bereketlerini sunmaya başlayacaktır. Yüreklerimizin kapısını açarsak O girecektir ve Rabbin olduğu yürekte esenlik ve barış vardır. Eğer yüreğimizin kapısını açmazsak zorla girmeye çalışmaz. Çünkü Rab sevgidir ve sevgi hiçbir zaman zor kullanmaz. Yüreğini O=na açan bir kimse ise, hiçbir zaman pişman olmaz. Çünkü vaat eden O=dur ve O=nun vaatleri boş değildir.


 16.10.

16 EKİM

 

Ama Sen ya Rab, Sen hep aynısın.

İbraniler 1: 12 b

 

 Aber du, o Herr, du bist immer derselbe.

 

 Hebräer 1, 12 b

 

 immer, dauernd: hep, daima

   derselbe, der (die, das) gleiche: aynı

   du bist derselbe: aynısın

 

Her birimizin geçmişi, bir sürü hatıralarla doludur. Bu hatıraların bazıları aklımıza gelince, yüreğimiz sızlar, bize acı verir; çünkü geçmişte bir sürü acılar, kötü olaylar başımıza geldi ve hayal kırıklıklarına uğradık. Ama birçok anılar da vardır ki, bunları düşündükçe yüreğimize bir sevinç gelir. İnsan o günleri yeniden yaşamak ister. Oysa olumsuz hatıralar insanın varlığında bir iz, bazen de derin bir yara bırakır. İnsan bu anıları unutmak ister her zaman, ama yeri geldiğinde çıkar ortaya bu anılar. Bir türlü tümden yok olmaz. O olayları ya da durumu ilgilendiren bir sorun oldu mu, hemen kişinin kalp atışları hızlanmaya başlar, heyecanlanır. İnsan o kötü, olumsuz anıları tümden unutabilseydi ne güzel olurdu, değil mi? Ama olmuyor işte! Tanrı=ya şükürler olsun ki, Tanrı bize bu alanda da yardım etmek, bizi o kötü anılardan kurtarmak istiyor.


 17.10.

17  EKİM

 

Bütün yüreğinle Tanrı=ya güven!

 

Süleyman=ın Özdeyişleri 3: 5

 

 Vertraue auf den Herrn von ganzem Herzen!

 

 Sprüche 3, 5

 

 vertrauen: güvenmek

   vertraue: güven

   ganz, vollständig, restlos: bütün

 

Bazen insan kendini geleceğin pençesine öylesine kaptırır ki, artık bu kaygıyla yaşamaya başlar. Acaba gelecekte bana ne olacak; onu kaybedersem ya da o olmazsa, ne olacak? Durum sadece bu kadarla kalsaydı yine iyiydi; ama kişinin varlığında sorular dizisi ta ölüme, hatta ölümden öteye de gider. Nasıl öleceğim, nerede, hangi hastalıkla? Öldükten sonra bana ne olacak? Cennete mi yoksa cehenneme mi gideceğim? Kısacası, geçmişe ilişkin bir sürü acı anılar, hayal kırıklıkları, haksızlıklar, kızgınlıklar, dargınlıklar, üzücü görgüler; diğer yandan da geleceğe ilişkin korkular, engeller, tehlikeler ve bilmemezlik insanlığın yoldaşı olmuş durumdadır. Böylece insanlık dün ile yarın arasında sürekli olarak bir çalkantı durumundadır. Sen de bu durumdaysan, bunlardan kurtulabilirsin. Mezmur yazarı, ATanrı=ya gel, O=nun çağrısına evet de, O=na güven, O sana gereken gücü ve yardımı yapacaktır@ diyor.


 18.10.

18  EKİM

 

İsa Mesih dün, bugün, sonsuzluğa dek aynıdır.

İbraniler 13: 8

 

 Jesus Christus ist derselbe gestern, heute und in Ewigkeit.

 

 Hebräer 13, 8

 

 gestern: dün

   heute: bugün

   morgen: yarın

 

Bir Mesih inanlısını ziyaret eden bir adam, onun evinde ilginç bir tabelayla karşılaşır. Tabelada sadece tek bir söz görür: ABUGÜN!@ Bu sözü bu ev sahibi neden çerçeveye koyup evine assın? Dayanamaz, sorar: AArkadaşım@ der, Aneden böyle bir söz yazıp onu duvara astın?@ Mesih inanlısı şöyle yanıt verir: ABenim iman edip yaşamımı ellerine teslim ettiğim İsa Mesih, >dün, bugün ve sonsuzluğa dek hep aynıdır.= Benim kurtarıcım İsa Mesih, bana ABUGÜN@ güvenlik içinde yaşamayı öğretti. Bu tabela bana O=nun Sözlerini anımsatır. Her yetkiye, her yeterliliğe ve her güce sahip olan Kurtarıcım bugün diridir; yaşamın kaynağıdır. O, hiçbir zaman değişmez. Ezelden neyse, gelecekte odur ve bugün de yine aynıdır. Zaman O=nu etkileyemez. İman ettiğim Mesih İsa, benim tüm geçmiş günahlarımı sildi, temizledi. Bugünüm Rabbimin elinde güvenliktedir. Bugün Rabbin önünde suç ve günahlarımdan kurtulmuş, aklanmış olarak durmaktayım. Aynı zamanda O, benim geleceğimi güven altına aldı. (Devamı var)


 19.10.

19  EKİM

 

İsa Mesih dün, bugün, sonsuzluğa dek aynıdır.

 

İbraniler 13: 8

 

 Jesus Christus ist derselbe gestern, heute und in Ewigkeit.

 

 Hebräer 13, 8

 

 ewig, endlos: sonsuz

   die Ewigkeit: sonsuzluk

 

Geleceğim, sonsuzluğum Kurtarıcımın elindedir. O, ölümün gücünü kırdı, ölümü yendi. Benim için ölüm ancak asıl vatana geçiştir. Rabbim bana cennette bir yer hazırladı. Nereye gideceğimi biliyorum. İsa Mesih=in vaat ettiği esenliği, huzuru, barışı benden hiç kimse alamaz. İsa=nın yetkisi tüm karanlık güçlerden daha üstündür. Bu yüzden Mesih İsa sayesinde hep ABugün@ü yaşıyorum. O=nun verdiği lütfu göneniyorum. Benim inandığım diri olan kurtarıcım İsa Mesih=in eşsiz gücü her gün canıma can katar; bana güç verir, sorunlarımda, korkularımda bana yol gösterir; sadece bu değil, O=nun gücü evime, yuvama, işime destek olur. Ben İsa Mesih=e iman ettiğimden bu yana, sürekli olarak ABUGÜN@ü yaşıyorum. Bugünün mutluluğunu göneniyorum. Bana soran herkese şunu söylüyor ve öneriyorum: >Sevgili arkadaşım, bugünü mutlu, huzurlu yaşamak istiyorsan, İsa Mesih=e bağlan, O=na itaat et. O seni de hiçbir zaman hayal kırıklığına uğratmayacaktır ve seni hiçbir koşulda bırakmayacaktır=


 20.10.

20  EKİM

 

İsa Mesih dün, bugün, sonsuzluğa dek aynıdır.

 

İbraniler 13: 8

 

 Jesus Christus ist derselbe gestern, heute und in Ewigkeit.

 

 Hebräer 13, 8

 

 bis: dek

     gleich, derselbe: aynı

     der Messias, der Christus: Mesih

 

ADeğerli arkadaşım, insan parayla mal mülk ve daha birçok eşya satın alabilir; ama unutma ki, para ile satın alınamayan çok önemli değerler vardır. Örneğin, affedilmeyi, sevilmeyi insan maddi şeylerle satın alamaz. Bunlar ancak Tanrı tarafından armağan olarak verilen lütuftur. Evreni yaratan Tanrı=nın yetkisiyle Mesih İsa senin ve benim için yeryüzüne geldi. O=nun dünü, bugünü, yarını, geleceği, geçmişi yoktur. Bu nedenle şu anda yaşamına gerekli olan desteği O sağlamak istiyor. Senin yapacağın, O=na güvenle teslim olmandır. Dün, bugün ve sonsuzluğa dek hep aynı olan Mesih İsa=nın verdiği vaat, geçmişi, geleceği, bugünü ve tüm sonsuzluğu kapsar.@


 21.10.

21 EKİM

 

Bana geleni hiçbir zaman geri çevirmem.

 

Yuhanna 6: 37

 

 Wer zu mir kommt, den werde ich nicht zurückweisen.

 

 Johannes 6, 37

 

 zu mir: bana

   überhaupt nicht, nie: hiçbir zaman

   zurückweisen, zurückschicken: (geri) çevirmek

 

Her insan gibi Mesih inanlılarını da günlük sorunlar etkiliyor; ama inanlı Mesih=in verdiği güçle gününü esenlik içinde yaşayabilir. İnsanın geçmişi bir sürü anılarla doludur. Bunların bazısı olumlu, bazısı da olumsuzdur. İnsan olumsuz anılardan kurtulmak istiyor, ama kendi gücüyle, çabasıyla kurtulamıyor bir türlü. Oysa Mesih=in yardım eli kurtarmaya hazırdır. O=na geleni O hiçbir zaman tek başına bırakmaz, kovmaz, dışarı atmaz.

 

Hem geçmişe, hem de geleceğe ilişkin sizin durumunuz nasıldır? Acı anılarınız var mıdır? Hayal kırıklığına uğradınız mı? Size haksızlık edildi mi? Güvendiğiniz insanlardan darbe yediğiniz oldu mu? Bunları tümden unutmak, geçmişten kurtulmak istiyor musunuz? İsa Mesih şöyle sesleniyor: AEy yükü ağır olan! Bana gel, Ben sana rahat veririm!@ Mesih, yaralarınıza merhem olmak istiyor. Aynı zamanda geçmişte işlediğiniz tüm günahlarınızı bağışlamak, gelecek için güven vermek istiyor. Yeter ki O=na gelin ve iman edin.


 22.10.

22 EKİM

 

Sizler de Gerçeğin Sözü=nü -- kurtuluşunuzla ilgili Sevinç Getirici Haberi -- duyunca buna iman ederek Mesih=te aldığınız, Tanrı=nın vaat ettiği Kutsal Ruh=la mühürlendiniz.

 

Efesliler 1: 13

 

 Nachdem auch ihr das Wort der Wahrheit -- die Frohe Botschaft von eurer Errettung -- gehört und daran geglaubt habt, seid ihr in Christus mit dem Heiligen Geist versiegelt worden, den Gott verheißen hat.

 

 Epheser 1, 13

 

 verheißen, versprechen: vaat etmek

 

Gerçeğin bildirisini, kurtuluşunuzun müjdesini işitip O=na iman ettiğinizde, siz de Kutsal Ruh=la Mesih=te mühürlenirsiniz arkadaşım. Bugün her Mesih inanlısı bu güvenlikte yaşadığına tanıklık etmektedir. Mesih, Kendisine iman edenlerin geçmişini siler, yok eder, geleceğini de güvenlik altına alır. İnanlı biliyor ki, geleceği, yarını Rabbinin elindedir. O=nun izni olmadan hiçbir şey olmaz. O=nun Rabbi ona kendi yanında, cennette bir yer hazırlamıştır. Bir gün O=nun hazırladığı o yere gideceğinden emindir. Bu güvenliği veren ancak Rabbin kendisidir. O, Kendi Sözü=nde bu güveni veriyor; ayrıca kişinin yüreğine bu güveni, bu garantiyi koyuyor. Bu yüzden inanlı, gününü gelecekten korkmadan, geçmişin anılarıyla etkilenmeden, esenlik içinde yaşayabilir. Sen de bu güvenliğe sahip olabilirsin, eğer Mesih İsa=ya gelip iman edersen.


 23.10.

23 EKİM

 

Sürekli gözlediğim ve umduğum gibi, hiçbir konuda utanca düşmeyeceğim.

 

Filipililer 1: 20

 

 Darauf warte und hoffe ich beständig, dass ich in keiner Hinsicht beschämt werde.

 

 Philipper 1, 20

 

 warten, erwarten: gözlemek

   hoffen: ummak, ümit etmek

   beständig, ununterbrochen: sürekli, devamlı

 

Otuz, otuz bir yıldan beridir ki, bir Mesih inanlısıyım. Mesih=in verdiği esenliği her gün gönenmekteyim. Gerçekten, samimi olarak diyorum ki, her ne kadar bazen zor anlar yaşadıysam, hem aile yaşamımızda, hem iş alanında bazen sorunlar olduysa da, dünyadaki olaylar beni de etkilediyse de, hiçbir zaman Mesih=e iman ettiğime pişman olmadım. Tam tersine, Mesih İsa=nın benim yaşamımda, insan ilişkilerinde yaptığı muazzam işleri hatırladıkça, gördükçe Tanrı=ya şükrediyorum. Eminim ki, Mesih size de aynı güvenliği, esenliği vermek istiyor. AO=na iman eden, hiçbir ortamda utandırılmayacaktır@ diyor Rabbin Sözü. O=na iman ettiğiniz zaman, yine eminim ki, siz de ABenim kurtarıcım diridir ve O bana >bugünü= güvenlikte yaşamayı öğretiyor; ben de bugünü güvenlikte yaşıyorum@ diyebileceksiniz.


 24.10.

24  EKİM

 

Kutsal Yazı=yı okumadınız mı?

 

Markos 12: 10

 

 Habt ihr die Heilige Schrift nicht gelesen?

 

 Markus 12, 10

 

 heilig: kutsal

   die Schrift, das Schreiben: yazı

   nicht lesen: okumamak

 

Kitaplar! Kitaplar! Cilt cilt, çeşit çeşit kitaplar! Ansiklopediler, fıkra kitapları. Acıklı romanlar, cinayet romanları. Şiir kitapları, dini kitaplar. Kitaplıklar dolusu kitaplar. Süleyman Peygamberin şu hikmetli sözlerini okuyoruz: AÇok kitaplar yapmanın sonu yoktur@ (Vaiz 12: 12).

 

Tüm kitapları gölgede bırakan bir kitap var: Kutsal Kitap. Tanrı Sözü olan Kutsal Kitap=ı Tanrı=nın Kutsal Ruhu esinledi. Bu Tanrı Sözü bize kime inanmamızı, yaşamımızı nasıl yöneltmemiz gerektiğini söylüyor. Bu kitap senin için de verildi.

 

Ruhsal kitaplar yazan biri şöyle demiş: ACennete vardığımızda Tanrı=ya, >Benim kitabımı okudun mu?= diye soramayacağız; tersine Tanrı bize, >Kitabımı okudun mu?= diye soracak. Ya siz? Kutsal Kitap=ı okudunuz mu? Eğer elinizde bir Kutsal Kitap yoksa, adresimizden ısmarlayabilirsiniz.


 25.10.

25 EKİM

 

 

Kral Davut dedi: İki ayağından topal olan Mefiboşet ise, kralın oğullarından biri gibi soframda yiyecektir.

 

2 Samuel 9: 11

 

 König David sprach: Der an beiden Füßen gelähmte Mefi-Boschet wird an meinem Tisch essen wie einer von den Söhnen des Königs.

 

 2. Samuel 9, 11

 

 gelähmt, lahm, hinkend: topal

   der (Ess-) Tisch, die Tafel: sofra

 

Tanrı=yı seven bir ailenin uzun yıllar çocukları olmaz. Günün birinde karısının hamile kaldığını öğrenen adam sevinçten deliye döner. Dualarının yanıtlandığını gören aile merakla bebeklerini bekler. Ama çocuk sakat doğar. Baba, iş arkadaşlarına ne diyeceğini düşünmektedir. Korktuğu başına gelir ve birisi alay ederek, ATanrı sana bu çocuğu verdi, öyle mi?@ der. Baba bir süre sessiz kaldıktan sonra şu yanıtı verir, AÇok mutluyum, Rab bu çocuğu bana verdi, sana değil!@ Bu baba sakat çocuğunu kabul ettiği gibi, kral Davut da Saul=un topal oğlunu kabul etti. Birçokları, topal olanları aralarına almak istemezler. Kral Davut ise topal adama değer verdi. Çünkü Tanrı böyle birine değer verir.

 

Tanrı hiçbir zaman insanın fiziksel yapısına, dış görünüşüne bakmaz, O yüreğe bakar. Tanrı=nın gözünde tüm insanlar değerlidirler. Bizim gözümüzde de her insan değerli olsun!


 26.10.

26  EKİM

 

Her tür açgözlülüğe karşı uyanık olun ve kendinizi koruyun.

 

Luka 12: 15

 

 Gebt acht, hütet euch vor jeder Art von Habgier.

 

 Lukas 12, 15

 

 gebt acht, seid wachsam: uyanık olun

   hütet euch: kendinizi koruyun

   die Habgier, die Habsucht: açgözlülük

 

Bir fabrikatör deniz kıyısında gezinirken teknesine yaslanmış tembel tembel denizi seyreden bir balıkçıya rastlar. ANiçin balık tutmuyorsun?@ diye sorar. AÇünkü bugün için yeterince balık tuttum@ diye yanıtlar balıkçı. Zengin adam, ANiye gereksiniminden çok balık tutmuyorsun@ diye sorar bu kez. AÇok balık tutup ne yapacağım?@ AÇok para kazanabilirsin, daha sonra derin yerlerde avlanabilir ve daha çok balık yakalayabilirsin. Naylon ağlar satın alır ve daha çok balık yakalar ve daha çok para kazanırsın. Sonunda bir balıkçı filon olur ve benim gibi zengin olursun.@ Balıkçı bu zengin adama şöyle sorar, ASonra ne yapacağım?@ AYaşamın tadını çıkarırsın@ der fabrikatör. Balıkçı sakince denize dönüp bakar ve, AŞimdi ne yaptığımı sanıyorsun?@ der.


 27.10.

27 EKİM

 

Başkasına öğreten sen, kendine öğretmez misin?

 

Romalılar 2: 21 a

 

 Du belehrst andere, dich selbst aber belehrst du nicht?

 

 Römer 2, 21 a

 

 andere: başka

   der/die/das andere: başkası

   lehren, belehren, unterrichten: öğretmek

 

Üniversitede aktöre sağtöre (ahlak) dersleri veren profesör ve bazı öğretmenler birlikte yemeğe çıkarlar. Yemek boyunca ahlakla ilgili derin tartışmalar yaparlar. Yemek bitip de gitme vakti yaklaşınca, profesör gümüş yemek kaşıklarından birisini çaktırmadan cebine indirir. Bunu fark eden arkadaşlarının şaşkın bakışlarına profesör bir açıklama getirmek zorunda kalır: ABen ahlakı yalnızca öğretiyorum@ der.

 

Halkımızca çok iyi bilinen şu sözler ne kadar yerindedir: AAleme eder talkını, kendi yutar salkımı!@ Bu da ikiyüzlülükten başka bir şey değildir. İkiyüzlülük ise günahtır. Kişinin söylediği sözler ile yaşamı, davranışları birbirini tutmalıdır.


 28.10.

28  EKİM

 

Cömert olan can semiz olur; sulayan kendisi de sulanır.

 

Süleyman=ın Özdeyişleri 11: 25

 

 Wer wohltätig ist, wird reich gesättigt, wer andere erquickt, wird auch selbst erquickt.

 

 Sprüche 11, 25

 

 sättigen: doyurmak

   wohltätig: cömert, iyiliksever

 

Parasını çok sevdiği bilinen bir adam, bir gün toplantıdan çıktıklarında konuşmacının yanına yaklaşarak, ANiye herkes beni cimrilikle suçluyor? Öldükten sonra tüm varlığımı muhtaçlara bırakacağımı da biliyorlar!@ der. Konuşmacı bu cimri adama şu hikâyeyi aktarır: AGünlerden bir gün inekle öküz ağılda söyleşiyormuş; öküz şikâyet dolu sözlerle, >İnsanlar niye sizi daha çok seviyor? Siz onlara süt veriyorsanız, biz de salam sosis vermiyor muyuz?= İnek şöyle yanıtlar: >Evet, ama bir farkla, biz yaşarken yaşamımızdan veriyoruz, siz öldükten sonra!=@

 

Cimrilik insanı mutsuz eder. Cömert kişiyse mutlu olur. Süleyman Peygamber ne güzel diyor: Cömert olan can semiz olur; sulayan kendisi de sulanır. Başka deyişle, cömert olan bolluğa erecektir, başkasına su verene su verilecektir.


 29.10.

29 EKİM

 

Komşunu kendin gibi sev. Sevgi komşuya kötülük etmez. Bu nedenle sevgi, Kutsal Yasa=nın yerine getirilmesidir.

 

Romalılar 13: 9--10

 

 Liebe deinen Nächsten wie dich selbst! Die Liebe tut dem Nächsten nichts Böses. Darum ist die Liebe die Erfüllung des Gesetzes.

 

 Römer 13, 9--10

 

 der Nächste, der Nachbar: komşu

 

Sen günahlısın ve günahın seni sevginin ve yaşamın özü olan Tanrı=dan ayırdı. Tanrı=dan ayrı olan, gerçek esenlikten, barıştan, sevgiden ve yaşamdan da ayrıdır. Oysa Tanrı insanları bu esenliğe, barışa, sevgiye ve yaşama çağırıyor. Sonsuz yaşama davetlisin, değerli okuyucumuz!

 

Takvim yapraklarında bu barış, sevgi, kurtuluş ve sonsuz yaşam yolunu göstermeye çalışmaktayız. Takvim yapraklarını okurken, sizi düşündüren, kafanıza takılan soruları adresimize yazabilirsiniz. Sorularınıza elimizden geldiğince yanıt vermeye çalışacağız.

 

Adresimiz: Mutlu Kaynak, Postfach 45 46, D-65035 Wiesbaden, Almanya


 30.10.

30  EKİM

 

Mesih=le birlikte dirildiğinize göre, gökteki değerlerin ardından gidin.

 

Koloseliler 3: 1

 

 Da ihr mit Christus auferweckt seid, trachtet nach den Schätzen im Himmel.

 

 Kolosser 3, 1

 

 auferwecken: dirilmek

   gemäß, entsprechend: (bir şeye) göre

 

Koloseliler 2: 20=de, AEğer Mesih=le birlikte dünyanın ilkel öğelerine öldünüzse@ diye yazılıdır. Koloseliler 3: 1=deyse, AEğer Mesih=le birlikte dirildinizse@ deniyor.

 

Ölmek ve dirilmek insanların kaçamayacakları bir durumdur. Ancak insanın ölümden sonra nerede dirileceği, bu yaşamdaki yaşamına bağlıdır. Yani insan ya cennete ya da cehenneme dirilecektir. Mesih=e iman eden biri öldüğünde, cennette dirilecektir. Yazar burada, eğer Mesih=e iman ettiysen, Mesih=le birlikte ölüp dünyanın temel ilkelerinden kurtuldun, öyleyse dünyanın kötü ilkelerine göre yaşamamalısın, diyor.

 

Mesih=e bağlıysan, sen Mesih=le yeni bir yaşama dirildin. Öldün, ama dirildin, diyor. Şimdi göksel değerlerin ardından giden biri olarak yaşa.


 31.10.

31 EKİM

 

Mesih=le birlikte dirildiğinize göre, gökteki değerlerin ardından gidin. Mesih orada, Tanrı=nın sağında oturuyor.

 

Koloseliler 3: 1

 

 Da ihr mit Christus auferweckt seid, trachtet nach den Schätzen im Himmel. Dort, zur Rechten Gottes, sitzt Christus.

 

 Kolosser 3, 1

 

 zusammen mit: ile birlikte

   mit Christus: Mesih=le birlikte

 

İncil=de Koloseliler 3: 1--4=te, iman yaşamında olumsuz durumları alt etmenin, yenmenin gizinin, Mesih=le birlikte dirilmekte, yücelerdeki değerleri aramakta olduğunu gösterir. İmanda ölmenin, sonra da dirilmenin önemi böylesine açıkça gösteriliyor.

 

AGökteki değerlerin ardından gidin!@ Nedir gökteki değerler? Mesih=e ait olan şeyler, ruhsal şeylerdir. Aklımızı, düşüncelerimizi psikoloji, felsefe gibi konularla ilgili bilgilerle doldurup Mesih=in bize vermek istediği ruhsal değerlerden uzaklaşabiliriz.

 

Mesih inanlısı eski tabiata, eski kişiliğe, yani günaha ölmüştür. İyi işleriyle Tanrı=ya geçerli olabilme çabasına da ölmüştür. Mesih inanlısı, İsa Mesih=te yepyeni bir yaratıktır. İmanlının gözü, dikkati, düşünceleri yücelerdeki değerlerdedir. Çünkü diri olan Mesih yücelerde, Tanrı=nın sağındadır.


1.11.

1   KASIM

 

Yeryüzündeki değil, yücelerdeki değerleri düşünün.

 

Koloseliler 3: 2

 

 Sinnt nicht auf das, was auf der Erde ist, sondern auf das, was droben ist.

 

 Kolosser 3, 2

 

 die Erde, die Erdoberfläche: yeryüzü

   auf der Erde: yeryüzünde

   das, was auf der Erde ist: yeryüzündeki

 

Birinci ayette AYücelerdeki değerleri arayın... Mesih=in oturduğu yerde olanları isteyin@ diyor. İkinci ayette de Ayücelerdekileri düşünün@ diyor. Bu ayetlerde yaşam için çok önemli olan üç faktör veriliyor bizlere: İsteyin, arayın ve düşünün! İnsan kuşkusuz istediği şeyleri aramalı ve düşünmelidir. Düşündüğü şeyleri de istemelidir. Bunlar birbirlerine bağlıdır. İstediği şeyi düşünmüyorsa, yani isteğiyle düşüncesi uyumda değilse, buna akılsızlık diyoruz. Aynı zamanda o kimsenin yaşamında çelişki vardır.

 

Aramak, istemek ve düşünmek, düşünmek, istemek, aramak yaşamın ayrılmaz kuralıdır. Sadece istemek, sadece düşünmek ya da sadece aramak yetmiyor. Yalan konuşmayı bırakmak iyi ve doğru olacağını düşünebilirim. Ama bu sadece düşüncede, bilgide kalırsa, bir yararı olmaz. Yalandan kurtulmayı, yalanı bırakmayı istemeliyim, bunun ardında gitmeliyim ve adım atmalıyım.


 2.11.

2  KASIM

 

Yeryüzündeki değil, yücelerdeki değerleri düşünün.

 

Koloseliler 3: 2

 

 Sinnt nicht auf das, was auf der Erde ist, sondern auf das, was droben ist.

 

 Kolosser 3, 2

 

 hoch, erhaben: yüce

   in der Höhe, droben: yücelerde

   das, was droben ist: yücelerdeki

 

Yaşamda isteğin ve amacın nedir? Yeryüzünde ve sonsuzda istediğin nedir? Düşüncen hangi değerde odaklanıyor? İman edenin düşünceleri değişmiştir; değişmeli de. Bu, gelip geçici düşünce değil, insanın aklını sürekli yükselten, yücelere, erdemli ilkelere yönelten düşüncedir.

 

Neyi istiyorsun, neleri düşünüyorsun? İsteğin, sevgi ve doğruluk ilkesinde yaşamak mıdır? Rabbe nasıl hizmet edebilirim diye mi düşünüyorsun? Rabbe hizmet etmenin önce aile içerisinde, kardeşler arasında ve ondan sonra insanlara hizmet etmek olduğunu biliyor musun? Hizmet en yakın olandan başlar. En yakının da bir arada olduğun, aynı sofrayı, aynı masaları paylaştığın insanlardır. Burada göstereceksin hizmetini. Burada göstereceksin Rabbe bağlılığını.


 3.11.

3  KASIM

 

Siz öldünüz ve yaşamınız Mesih=le bir arada Tanrı=da saklanmaktadır.

 

Koloseliler 3: 3

 

 Ihr seid gestorben, und euer Leben ist mit Christus in Gott verborgen.

 

 Kolosser 3, 3

 

 verbergen: saklamak

   verborgen: saklı

 

ASiz öldünüz ve yaşamınız Mesih=le bir arada Tanrı=da saklanmaktadır@ deniyor. Peki ne zaman öldünüz? Pavlos, ABen Mesih=le birlikte çarmıha çakıldım@ (Gal.2:20) diyor. Biz, Mesih bizim yerimize öldüğü zaman, O=nda öldük. Bu durum Mesih=le kesin ve belirgin özdeşliği getirir. İman edince Mesih=le ÖZDEŞ oldun. Tutumun, yaşamın Mesih=in sözleriyle uyumda olmalıdır.

 

AÖldünüz@ geçmiş bir olguyu anımsatıyor; Asaklanmaktadır@ sürekli olguyu. Mesih=e kurtarıcısı olarak inanıp O=nunla birlikte ölen, yaşamını kazanır. Yeni yaşama dirilen varlık Mesih=le birlikte bir arada Tanrı=da saklanmaktadır. Ne olursa olsun, SAKLANIYOR! Kimse onu yok edemez, güven altındadır. Senin zayıf olman, hata işlemen, günaha düşmen de bunu silemez, yok edemez. Çünkü bu yaşamı Tanrı verdi ve bu yaşam O=nda saklıdır.


 4.11.

4  KASIM

 

Siz öldünüz ve yaşamınız Mesih=le bir arada Tanrı=da saklıdır.

 

Koloseliler 3: 3

 

 Ihr seid gestorben, und euer Leben ist mit Christus in Gott verborgen.

 

 Kolosser 3, 3

 

 sterben: ölmek

   ihr seid gestorben: öldünüz

 

Mesih öldü, ama dirildi, göklere yükseldi. O şimdi gözden uzaktır, ama yücelerdedir. Baba Tanrı=nın sağında oturmaktadır. İnanlının gerçek yaşamı da Mesih=te saklıdır. İnanlının yaşamı en değerli emanet olarak Mesih=le bir arada Tanrı=da saklanmaktadır.@ İnanç ilişkisinde bu sırdır. Bu sırrı Rabbin huzurundayken anlayacağız herhalde. Şimdi yerdesin, yaşıyorsun, ama dünyanın temel ilkelerine öldün. Senin tutumun, davranışın, düşüncelerin, isteklerin dünyanın ilkelerine göre olmayacak, gökteki ilkelere, değerlere göre olacaktır. AGökteki değerlerin ardından gidin, gökteki değerleri düşünün!@ diyor Kutsal Söz.

 

Eğer Mesih İsa=ya iman ettiysen, yaşamın bu Mesih=te saklanmaktadır. Bundan daha güvenilir, daha sağlam, daha iyi bir haber olabilir mi?


 5.11.

5  KASIM

 

İç varlığınızın dünyasal yönlerini... öldürün.

 

Koloseliler 3: 5

 

 Tötet nun die irdische Gesinnung eures inneren Menschen.

 

 Kolosser 3, 5

 

 innen, innerlich: iç

   das Wesen: varlık

 

Bu kesimde Pavlus çok önemli bir noktayı inanlıların önüne koyuyor: AÖldürün@ diyor. Neyi öldürün? Ayet şöyle devam ediyor: Zinayı, iğrençliği, pisliği, utandırıcı isteği, uygunsuz tutkuyu ve yalancı tanrılara tapıcılıkla eşdeğer olan açgözlülüğü öldürün. Kısacası, gereksiz, sağlıksız, yararsız her şeyden kop, onları öldürüp üzerinden atın, aslında >gebertin= diyor.

 

Dostum, bugün senin hayatındaki günah nedir? Şehvet duygularıyla mı bakıyorsun? Kıskançlık mı? Öyleyse o gözlerini öldür ve gözlerinle Mesih=in gözüymüş gibi bak! O=na bak. Böyle yaparsan, kuşku yok ki, yaşamında birçok şeyin değiştiğini göreceksin.

 

Pavlus, mektubu yolladığı kişilere önceki yaşam biçimlerini hatırlatmayı gerekli buluyor: ABir zamanlar böyle yaşarken, siz de aynı yollarda yürüdünüz@ (ayet 7). Ama şimdi bunları üzerinizden atın, öldürün, diyor.


 6.11.

6  KASIM

 

Şimdi öfke, kızgınlık, kötü niyet dahil, hepsini üzerinizden sıyırıp atın.

 

Koloseliler 3: 8

 

 Jetzt legt auch ihr das alles ab: Zorn, Wut und Bosheit.

 

 Kolosser 3, 8

 

 der Zorn: öfke

   die Wut: kızgınlık

   die Bosheit, die böse Absicht: kötü niyet

 

>Üzerinizden atın!= Eskimiş, yararı kalmamış bir giysi çıkarıp atmak anlamına gelen bu kullanımla yazar, ölüm fermanı giymiş eski yaşamdan, Tanrı tarafından sağlanan yeni yaşama geçiş dile getirilir. Yeni yaşamın donatımı öncekinden başkadır. Eski giysi çirkin, kirli ve yırtık pırtıktır, yeni giysiyse taze, temiz, pak ve güzel olandır. Eski giysi ölümlüdür, yeni giysi sonsuz yaşamlıdır.

 

Pavlus, bizim eski alışkanlıklarımızı üzerimizdeki eski bir formayı çıkarır gibi hayatımızdan çıkarmamız gerektiğini söylüyor. Bunlar günahlı yürekte oluşan öfke, kızgınlık, kötü niyet, edepsiz söz ve sövgünün yol açtığı kötülüklerdir. Bu yüzden, Mesih inanlısının bunlardan kurtulması ve bunları üzerinden atması gereklidir. Burada çıkarıp çamaşır makinesine atmamızı değil, ama çöp tenekesine atmamızı söylüyor.


 7.11.

7  KASIM

 

Kızgınlığı, öfkeyi, kötülüğü, sövücülüğü, ağzınızdan çıkabilecek kirli sözleri üzerinizden atın.

 

Koloseliler 3:8

 

 Jetzt aber legt auch ihr das alles ab: Zorn, Wut, Bosheit, Lästerung, schändliches Reden aus eurem Mund.

 

 Kolosser 3, 8

 

 die Lästerung: sövücülük

   schändliches Reden, schlechte Worte: kirli sözler

 

Kızgınlık ve öfkeyi üzerimizden atmalıyız. Bazen haklı bir şekilde gösterilen öfkeler olabilir. Rab İsa Mesih yüreklerinin sertliğinden dolayı din adamlarına kızmıştı. Bu öfke günahlı bir öfke değildi. Sorun, bizim yanlış şeylere öfkelenmemizdir. Öfke ve kızgınlık, eğer bağışlanmayan bir ruh tutumuyla ilerleyecek olursa, >gazaba= dönüşebilir. >Kötülük= kızgınlığın ileri aşamasında ortaya çıkan bir durumdur. Böyle bir kızgınlık intikam almak isteyen bir kızgınlıktır. >Sövgü= Tanrı=ya ve insana karşı yapılan küfür ve iftiradır. Tanrı=ya karşı yapılan küfür, O=nun adını aşağılamaya yöneliktir. Rabbe olan imansızlıktır. >Kirli= söz, başka bir kişiyi aşağılamak ve onurunu kırmak için söylenen sözler olduğu kadar, hoş olmayan, insanları inciten hikayeler, belden aşağıya fıkralardır. Pavlus, bir Mesih inanlısının bu tür davranışları hayatından dışarıya çıkarmasını, bir kenara atmasını söylüyor.


 8.11.

8  KASIM

 

Mademki eski insanı yaptıklarıyla birlikte kesip attınız, öyleyse birbirinize yalan söylemeyin.

 

Koloseliler 3: 9

 

 Belügt einander nicht, da ihr ja den alten Menschen mit seinen Handlungen abgelegt habt.

 

 Kolosser 3, 9

 

 nachdem das so ist; da ja: mademki

   so, also, wenn das so ist: öyleyse

 

ABirbirinize yalan söylemeyin!@ Bu, >yalanı sürdürmeyin= demektir. Yani burada bir süreklilik vardır. Ne olursa olsun, yalan konuşmayın. Bir kere yaşamınızda yalanı çıkarın.

 

Tanrı Sözü de yalan ilişkin şöyle diyor: AYalanı üzerinizden atın, daima gerçeği konuşun@ (Efesliler 4: 25); AGerçeğe karşı yalancılığa düşmeyin@ (Yakup 3: 14); Tanrı=nın yaratacağı yeni Akente bayağı hiçbir şey girmeyecek. İğrençlik yapan, yalan söyleyen de oraya girmeyecek!@ (Vahiy 21: 27).

 

Zekeriya Peygamber de şunları bildirmektedir: AHerkes komşusuna doğruyu söylesin; kimse komşusuna karşı yüreğinde kötülük kurmasın ve yalan andı sevmeyin; çünkü bunların hepsi benim nefret ettiğim şeylerdir, Rabbin Sözü!@ (8: 16--17). Kutsal Söz=de yalan sadece sözle aldatıcı bilgi vermekle kalmıyor; hileye, sahte tutuma, ikiyüzlü davranışa da yalan diyor. İçte çöreklenen her tür kötü istek ve tasarı, suçlama, karanlık eylem yalan zincirinin baklalarındandır.


 9.11.

9  KASIM

 

Komşuna karşı yalan yere tanıklık etmeyeceksin.

 

Çıkış 20: 16

 

 Du sollst gegen deinen Nächsten nicht falsches Zeugnis geben.

 

 2. Mose 20, 16

 

 der Zeuge: tanık

   das Zeugnis: tanıklık

   bezeugen, Zeugnis geben: tanıklık etmek

 

Tanrı=nın Musa Peygambere verdiği On Buyruğun dokuzuncusu şudur: AKomşuna karşı yalan yere tanıklık etmeyeceksin@ (Çıkış 20: 16).

 

İnanlı çok kolayca yalana düşebiliyor. Çünkü yalan sinsice gelir. Böyle durumlarda kendi kendine şöyle de: AMademki eski insanı yaptıklarıyla birlikte kesip attım, eski insana özgü bu huyu da sürdürmeyeceğim! Tanrı Sözü şöyle diyor: ADoğru kişi yalandan iğrenir@ (Süleyman=ın Özdeyişleri 13:5); AGüveni Rabde olan insana ne mutlu! Büyüklenenlere, yalana sapanlara yüz vermez O@ (Mez.40:4). AHileli iş yapan konutumda oturmayacak; yalan söyleyen, gözlerimin önünde durmayacak@ (Mez.101:7).

 

Kutsal Söz=de yalanı sevenlerden (Mez.52:3), ondan hoşlananlardan da (Özdeyiş 17:4) söz edilir. Hoşea peygamber şöyle yakınır: ALanet ve yalan, adam öldürme ve hırsızlık, rast gele cinsel ilişkiden başka bir şey yok@ (4:2). Davut peygamber gibi, biz de, AYa Rab, yalan yolunu benden uzaklaştır@ (Mez.119:29) diye dua etsek yararlı olur.


 10.11.

10  KASIM

 

Bilgide yenilenen, kendisini yaratana benzeyen yeni insanı giyindiniz.

Koloseliler 3: 10

 

Ihr habt den neuen Menschen angezogen, der in Erkenntnis erneuert wird nach dem Bild dessen, der ihn geschaffen hat.

 

 Kolosser 3, 10

 

 gleichen, ähnlich sein: benzemek

     schaffen, erschaffen: yaratmak

     anziehen: giyinmek

 

Sizler ve ben bizi uzun yıllar denetim altında tutan ve bizde belirli bazı alışkanlıklar yaratan eski tabiata sahibiz. işte burada geçen >giysi> kavramının bu denli önemli olmasının nedeni budur. Bu giysi yaşam biçimimiz, alışkanlıklarımızdır. Bizler yaptığımız ya da söylediğimiz şeylerle ilgili belirli bazı kalıplara girmişizdir. Öte yandan bedenimizde, varlığımızda kendini gösterdiği tepkilerle belli eden bir sinir sistemi bulunmaktadır. Sözgelimi, elimi yanan bir sobanın üzerine değdirmek istediğimde, sinir sistemim devreye girer ve elimi hızla geri çekerim.

 

Eski insan günah yatağıdır, kötü eylemler işleyicidir, düşüktür, çürüktür, ölüme, yargıya doğru gitmektedir. Bunun tam tersi yeni insanı kuşanan, günahtan arıtılmıştır, kendisini yaratana benzeyendir, tanrısal bilgelikle, doğrulukla, kutsallıkla donatılmıştır.


 11.11.

11 KASIM

 

Bilgide yenilenen, kendisini yaratana benzeyen yeni insanı giyindiniz.

 

Koloseliler 3: 10

 

 Ihr habt den neuen Menschen angezogen, der in Erkenntnis erneuert wird nach dem Bild dessen, der ihn geschaffen hat.

 

 Kolosser 3, 10

 

 erneuern: yenilemek

   erneuert werden: yenilenmek

   der erneuert wird: yenilenen

 

İster yalan olsun, isterse öbür kötülükler, bunlar yeni insanda, yani Mesih İsa=ya iman eden birinin yaşamında barınamaz, barınmamalıdır da. Mesih=te >yeni insan= günahtan arıtılan, yeniden doğan, kutsal yaşama kavuşan varlıktır. >Yeni insan= bozuk, düşük, çürük aklın tazelenişidir. >Yeni insan= olanın taş yüreği et yüreğe dönüşmüştür. >Yeni insan= vicdanın sesine kulak verir. >Yeni insan= yeni yönetim altına girendir. >Yeni insan= bedende yaşamaktayken, ruhsal kişi olandır.

 

Şunu da unutmamak gerekir ki, >Yeni insan= yepyeni fiziksel özyapı alan, fiziksel yapısı değişen, yeni beyinle, akılla donatılan biri değildir. >Yeni insan= iç yaşamı değişen, bunu dış yaşamında da gösteren kadın ya da erkektir.


 12.11.

12  KASIM

 

Bu yenilikte Grek ve Yahudi, sünnetli ve sünnetsiz, barbar, İskit, köle ve özgür ayrımı yoktur.

 

Koloseliler 3: 11

 

 In dieser neuen Schöpfung ist kein Unterschied zwischen Grieche und Jude, Beschneidung und Unbeschnittenheit, Barbar, Skythe, Sklave und Freiem.

 

 Kolosser 3, 11

 

 die Beschneidung: sünnet

 

İskitler, (Sakalar) çok eski bir halktır. Aldıkları esirleri kesip kafatasında kanını içtikleri söylenir. Karadeniz=in kuzey ve kuzeydoğu bölgesine yayılan insanların tümüne İskit denirdi. Bunlar çeşitli kuşaklardan oluşurdu. Yunan uygarlığıyla ilişkileri vardı, ama krallarından bazısı Yunan kültürüne eğilim gösterince bunlar öldürüldüler. Yunanlılar Barbar adını aşağılama sözü olarak kullandıkları gibi, geri kalmış insanlara da >İskit= deyip geçerlerdi.

 

O dönemlerde İskit krallığı çökmüştü, ama İskitler varlığını sürdürmekteydi. Bunların arasında hiç kuşku yok ki, Mesih=e iman edenler de vardı. İşte, İsa Mesih çeşitli topluluklar arasındaki her tür önyargıyı, düşmanlığı kaldırıp insanları sevgide birleştirmeye, barış içerisinde yaşamalarını sağlamaya geldi.


 13.11.

13 KASIM

 

Bu yenilikte Grek ve Yahudi, sünnetli ve sünnetsiz, barbar, İskit, köle ve özgür ayrımı yoktur.

 

Koloseliler 3: 11

 

 In dieser neuen Schöpfung ist kein Unterschied zwischen Grieche und Jude, Beschneidung und Unbeschnittenheit, Barbar, Skythe, Sklave und Freiem.

 

 Kolosser 3, 11

 

 der Unterschied: ayrım

 

Bugünkü ayetimizde dört ayrıma rastlanmaktadır. Ulus, din, kültür ve sosyal farklılık. Yani, Mesih İsa=da ulus, din, millet, renk, okumuş okumamış, zengin fakir, kadın erkek ayrımı yoktur. Her insan Tanrı=ya değerlidir ve her insanı Tanrı sever. İsa Mesih insanlar, uluslar arasındaki tüm düşmanlık duvarlarını yıkar. Ayrılık yaratan, düşmanlık tohumlarını eken, günahlı insanlardır. Pavlus Kolose=deki inanlılara yazarken, bu gerçeği vurguladı. Mesih=e iman edenler, kim olursa olsun, hangi ulustan, hangi ırktan, hangi renkten olursa olsun, kardeştirler ve aralarında barış, sevgi ve esenlik vardır.

 

Değerli okuyucumuz, Rab senin de yaşamın değiştirmek, yüreğine kendi barışını, esenliğini koymak istiyor. O senin de Rabbin ve kurtarıcın olmak istiyor. Ne var ki O=na evet demen şarttır.


 14.11.

14  KASIM

 

Tanrı=nın seçilmişleri, kutsal yaşamlılar ve sevilenler olarak yürekten sevecenliği, iyiliği, alçakgönüllülüğü, sabır ve yumuşaklığı giyinin.

 

Koloseliler 3: 12

 

 Als Gottes Auserwählte, Heilige und Geliebte zieht von Herzen Erbarmen, Güte, Demut, Geduld und Sanftmut an.

 

 Kolosser 3, 12

 

 das Erbarmen: sevecenlik

 

Haberci Pavlos burada ASeçilmiş olanlardan, kutsal kılınanlardan ve sevilenlerden@ söz ediyor! Bu da inanlının yerini, konumunu, durumunu ve özel yetkisini gösteriyor.

 

İnanlı, SEÇİLEN biridir. Seçilen biri çok değerlidir. Seçilen biri en yüksek aşamaya getirilir. Seçilen biri kutsallık aşamasına getirilir. Seçilen biri sevilir. İmanlı kardeşim, neden sen seçildin? Tanrı seni sevdiği için seçti!

 

İnanlı diyoruz. İnanlı kimdir, nasıldır diye sorulduğunda yanıt buradadır: İnanlı, seçilen, kutsal kılınan ve sevilendir.

 

Seçilen, kutsal kılınan ve sevilen inanlının giymesi gereken erdemler vardır. Bunlar sevecenlik, iyilik, alçakgönüllülük, sabır, yumuşaklık, hoşgörü, bağışlamak ve sevgidir.


 15.11.

15  KASIM

 

Tanrı=nın seçilmişleri, kutsal yaşamlılar ve sevilenler olarak yürekten sevecenliği ... giyinin.

 

Koloseliler 3: 12

 

 Als Gottes Auserwählte, Heilige und Geliebte zieht von Herzen Erbarmen ... an.

 

 Kolosser 3, 12

 

 geliebt werden: sevilmek

   der Geliebte, die Geliebte: sevilen

 

İmanlı kimdir dediğimizde, Tanrı Sözü, imanlının seçilen, kutsal kılınan ve sevilen biri olduğunu belirtir. Bu inanlıların kuşanması gereken giysiler vardır, dedik. Aİlk giysi@ SEVECENLİK=tir. Ne demektir sevecenlik? Sevecenlik, acıyarak ve koruyarak sevmektir, şefkattir. Merhamettir. İnanlının ilk giysisi budur diyor Pavlus.

 

Sevecenlikle dolu bir yüreğiniz olmalıdır. Kime karşı? Önce en yakınınızda olan eşinize, çocuklarınıza, yani ailenize karşı. Birbirinize karşı şefkat dolu olacaksınız. Birbirinizi bağrınıza basacaksınız. Yani merhametli olacaksın, merhamet edeceksin. Çünkü Tanrımız=ın yüreği merhametle doludur (Luka 1: 78). O bize merhamet göstermektedir, O bize sevecen davranmaktadır. Öyleyse, sen de sevecen davranmalısın; hem de her insana.


 16.11.

16  KASIM

 

Tanrı=nın seçilmişleri, kutsal yaşamlılar ve sevilenler olarak yürekten ... iyiliği ... giyinin.

Koloseliler 3: 12

 

 Als Gottes Auserwählte, Heilige und Geliebte zieht von Herzen ... Güte ... an.

 

 Kolosser 3, 12

 

 die Güte: iyilik

 

Mesih inanlısının giymesi gereken Aikinci giysi@ iyi yürekliliktir. İyi yürekliliği giyin diyor. İncil=de Filipililer 4: 5=te, Aİyi yürekliliğiniz herkesçe bilinsin@ diye bir buyruk vardır. İyi kalplilik, tatlılık, duygulu olmak, incelik, naziklik demektir. İyi kalplilik insan dokusuyla birleşince sağlıklı insan oluşur. İyi kalplilik hamuruyla yoğrulmayanın varlığında, sağlıklı insanı oluşturan o güzel hamur mayalanmamıştır. Mayasız ekmeğin görünümü gibidir o.@

 

Evet değerli kardeşim, iyi yürekli olacaksın. Ailenin, kardeşlerin, insanların iyiliğini isteyeceksin ve bunda da elinden geleni yapacaksın. Tatlı, güler yüzlü, cana yakın, konuk sever olacaksın. Yük değil, sevinç, onur getireceksin.


 17.11.

17  KASIM

 

Her zaman alçakgönüllü, yumuşak huylu ve sabırlı olun.

 

Efesliler 4: 2

 

 Seid jederzeit demütig, sanftmütig und geduldig.

 

 Epheser 4, 2

 

 weich: yumuşak

   die Natur, das Wesen, der Charakter: huy

   sanftmütig: yumuşak huylu

 

İmanlının üçüncü giysisi alçakgönüllülüktür. Bu özellik belirli durumlarda kişiyi dikkatli olmaya yöneltir. Musa peygamber Sina dağından inince yüzü parlamaktaydı, ama Musa bunu bilmiyordu. Musa herkesten çok alçakgönüllüydü, diyor Kutsal Söz, ama alçakgönüllülüğünden bilgisi yoktu.

 

Alçakgönüllülük süsü takınmak, Tanrı karşısında, insanlar önünde çirkin bir tutumdur. Alçakgönüllülük, Musa=nınki gibi, içten doğar, herkes ona bakar, ama kişi bununla büyüklenmez.

 

Alçakgönüllülük, kardeşler arasında, evde ve inanlılar topluluğunda en aşağı ya da pis bilinen işi yapmaya da istekli olmak demektir. Bu kadın işidir ya da bu erkek işidir denmemeli.


 18.11.

18  KASIM

 

Tanrı=nın seçilmişleri, kutsal yaşamlılar ve sevilenler olarak yürekten ... yumuşak huyluluğu ... giyinin.

 

Koloseliler 3: 12

 

 Als Gottes Auserwählte, Heilige und Geliebte zieht von Herzen ... Sanftmut an.

 

 Kolosser 3, 12

 

 die Sanftmut: yumuşaklık, yumuşak huyluluk

 

İnanlının dördüncü giysisi yumuşak huyluluktur. Rab İsa Mesih bunu mutluluklar arasında gösterir (Matta 5: 6). Matta 11: 29 ve Efesliler 4: 2=de de alçakgönüllülükle yumuşak huyluluk bir arada geçer. Yumuşak huyluluk, kendi çıkarını gözetmenin, kötülüğün hesabını tutmanın tam tersidir (1 Korintliler 13: 5). Alçakgönüllülük, başkalarının duygusunun hakkını gözetir. İnanlılar topluluğunda birisi uyarılırken bunun sertlikle değil, yumuşak huylulukla yapılması gerekir. Uyarılan da bunu yine alçakgönüllülükle kabul etmeli. Rab İsa Mesih=in yumuşak huyluluğundan her zaman söz edilir.

 

Yumuşak huyluluk zayıf olanı yere vurmaz, bina eder, kaldırır, teşvik eder, yargılamaz, sarar, atmaz, kucaklar.


 19.11.

19  KASIM

 

Her zaman alçakgönüllü, yumuşak huylu ve sabırlı olun.

Efesliler 4: 2

 

Seid jederzeit demütig, sanftmütig und geduldig.

 

 Epheser 4, 2

 

 niedrig: alçak

   die Seele, das Herz, der Mut: gönül

   demütig: alçakgönüllü

 

Mesih inanlısına giydirilen beşinci giysi, sabırdır. Sabrın tanrısal bir özellik olduğunu unutmayalım. Sabır aile içerisinde, kardeşler ve insanlar arasında en muhtaç olunan bir tutumdur. Bir insan hoşuna gitmezse, biraz sabır gösterirsin, sonra da kaçıp gidersin. Ama inanlılar topluluğunda, birlikte olduğun, çalıştığın iş arkadaşları arasında, aile içerisinde ne yapacaksın, nereye kaçacaksın? Rabden sabır isteyeceksin. Kutsal Ruh=un ürünleri arasında sabır da vardır. Hiçbir zaman uzun vadeli sabır gösteremeyiz kendi gücümüzle. Ancak Tanrı=nın yardımıyla sabır gösterebiliriz. Başka deyişle, Kutsal Ruh=un hayatımızı yönetmesine izin vererek, sabır gösterebiliriz.

 

Ne yazık ki, sabırsızlık pek çok kişinin içinde çalkalandığı bunalımdır. Şunu bildiren bir Çin atasözü vardır: ASabır kuvvettir; onunla dut yaprağı bile ipekli kumaş olur!@


 20.11.

20  KASIM

 

Birbirinize hoşgörülü davranın.

Koloseliler 3: 13

 

Verhaltet euch nachsichtig gegeneinander.

 Kolosser 3, 13

 

 nachsichtig: hoşgörülü

   sich verhalten, sich benehmen: davranmak

   verhaltet euch: davranın

 

 Hoşgörü, Mesih inanlısının giymesi gereken altıncı giysidir. Efesliler 4: 2=de, AHer zaman alçakgönüllü, yumuşak huylu ve sabırlı olun. Birbirinize sevgiyle, hoşgörüyle davranın@ diyor. Burada belirtilen hoşgörü, başkalarının kusurlarına içerleme yerine, kusur işleyenleri çabuk bağışlayıp onları değerli saymak anlamına gelir.

 

Birimiz öbüründen üstün değildir. Kardeşin kardeşe suçu bağışlaması, kendisini bağışlamasıdır. İnanlının af ölçeği Rabbin onu bağışlayışıdır. Rab benim tüm kötülüklerimi, günahlarımı, suçlarımı bağışladı. Hem de ödenemeyecek kadar çok olan günahlarımı bağışladı. Günlük yaşamda da bu bağışla yaşıyorum; öyleyse ben nasıl bir kardeşe karşı sabırsız olup da düşmanlık ve kin duyguları taşıyabilirim? Rab bu alanda her birimize yardım etsin.


 21.11.

21  KASIM

 

Rabbin sizi bağışladığı gibi, siz de birbirinizi bağışlayın.

 

Koloseliler 3: 13 b

 

 Wie der Herr euch vergeben hat, so vergebt auch ihr einander.

 

 Kolosser 3, 13 b

 

 vergeben: bağışlamak

   vergebt: bağışlayın

   vergebt einander: birbirinizi bağışlayın

 

İmanlının giymesi gereken yedinci giysi, bağışlamaktır. AÖyleyse, Tanrı=nın seçilmişleri, kutsal yaşamlılar ve sevilenler olarak yürekten sevecenliği, iyiliği, alçakgönüllülüğü, sabır ve yumuşaklığı giyinin. Birbirinize hoşgörülü davranın. Eğer birinizin ötekinden bir şikâyeti varsa, Rabbin sizi bağışladığı gibi, siz de birbirinizi bağışlayın@ (12--13) diyor Tanrı Sözü.

 

İnsan ilişkilerini, aile kurumunu mutsuzluğa iten en büyük etken bağışlamamaktır. Aile içerisinde bir hoşnutsuzluk, bir mutsuzluk başlıyor ve ondan sonra da bunun nedeni bir türlü bilinmiyor. Sana nedenini söyleyeyim: Sevgisizlik, sabırsızlık, hoşgörüsüzlük, ilgisizlik, durmadan şikayet etmek, duygusuzluk, isteksizlik. Bunların kökeninde de affetmemek var. Esenlik, barış içinde yaşamak istiyorsan, affetmesini bileceksin.


 22.11.

22  KASIM

 

Eğer birinizin ötekinden bir şikâyeti varsa, Rabbin sizi bağışladığı gibi, siz de birbirinizi bağışlayın.

 

Koloseliler 3: 13

 

 Wenn einer gegen den anderen eine Klage hat, so vergebt einander, wie der Herr euch vergeben hat.

 

 Kolosser 3, 13

 

 der andere (von zweien): öteki

   wie der Herr vergeben hat: Rabbin bağışladığı gibi

 

Bizler genellikle her sözün altında bir şeyler arayan tipleriz. Yani, öküzün altında buzağıyı arıyoruz. Çabuk kırılıyoruz, alınıyoruz. Küsüyoruz, kazık yediğimizi, kandırıldığımızı sanıyoruz ve daha neler neler. Oysa bizler daima Rabbe bakmalıyız. Her durumda affetme hemen devreye girmelidir. Yoksa yürekte acılık, öfke yer etmeye başlar. Bağışlanmayan bir tutum, emin olun ki, eninde sonunda -- sevgi ne kadar büyük olursa olsun -- sevgiye engel olacaktır. Sadece bununla kalmayacak, kişinin esenliğini ve huzurunu da bozacaktır.

 

Bazen kırıcı bir söz söyleriz, nazik olmayan bir davranışta bulunuruz ve bunu çabuk unuturuz. Bu sözümüz, davranışımız, tutumumuz kardeşlerimizi ne kadar yaraladığının farkında bile olmayabiliriz. Buna göre biz de başkalarının kusurlarını hemen affetmeliyiz. Yüreğimizde küskünlüğe, kırgınlığa, alınganlığa yer vermeyelim.


 23.11.

23 KASIM

 

Birbirinize karşı iyi yürekli, şefkatli olun. Tanrı sizi Mesih=te bağışladığı gibi, siz de birbirinizi bağışlayın.

 

Efesliler 4: 32

 

 Seid zueinander gütig, mitleidig. Wie Gott euch in Christus vergeben hat, so vergebt auch ihr einander.

 

 Epheser 4, 32

 

 das Herz: yürek

   gütig: iyi yürekli

 

Uzun süre evli olan eşler arasında korkunç kırgınlıklar, yürekte yaralar, acılıklar, hatta öfke ve nefret olabilir. Düşmanlıklar olabilir. Çünkü bağışlamayı öğrenmemişler. Evlilik yaşamında daima bağışlayıcı olalım. Küskünlüğe yer vermeyelim. Birbirimize daima açık, doğru olalım. Birbirimize güvenmeyi öğrenelim. Sevgimizi soğutacak, huzurumuzu bozacak etkenlerden uzak duralım. Bağışlayıcı olalım; çünkü Rab bize böyle davranıyor. Aynı zamanda Rab, bağışlama gücünü de veriyor, istekli olursak.

 

Bir Mesih inanlısı için bağışlamamak günahtır. Durum ne olursa olsun, Mesih=te bağışlayabiliriz. Ama önce bağışlamayı istemeliyiz. >Ben bağışlayan biri olacağım! Rabbim, bağışlamak istiyorum= diye karar vermeliyim.


 24.11.

24  KASIM

 

Birinin öbürüne karşı bir yakınması, bir şikâyeti varsa, birbirinizi bağışlayın. Tıpkı Rabbin sizleri bağışladığı gibi, siz de bağışlayın!

 

Koloseliler 3: 13

 

 Wenn einer eine Klage gegen den andern hat, so vergebt einander. Ganz wie der Herr euch allen vergeben hat, vergebt auch ihr!

 

 Kolosser 3, 13

 

 ganz, ganz so, genauso: tıpkı

 

Değerli kardeşim, bağışlamak Mesih inancının temelini oluşturmaktadır. Bağışlayıcı olun, çünkü Rab size böyle davranıyor. Aynı zamanda ince ruhlu olmayı öğrenmelisiniz. Hassas olmalıyız. Bunu öğrendiğimde, buna istekli olduğumda benim hangi tutumumun kırıcı, yaralayıcı olduğunu anlayabilirim. O zaman da sağlıksız tutumlarımdan vazgeçmesini bilmeliyim.

 

Birbirimizi affetsek de, birden tüm olumsuz duygular yok olmuyor. Ama affetmeye kesin karar vermek, ve özellikle Rabbin bize karşı olan davranışına bakmak bize bu alanda yardım edecektir. Rab beni nasıl bağışladı? Karşılıksız ve severek. Ben de öyle davranayım. Rab bizi nasıl bağışladı? Her gün bağışlamıyor mu? O=nun bizleri bağışlamasının sayısı bile bilinmiyor. Ve daha da güzeli, Rabbimiz bağışlamak için şart koşmuyor. Sen de bağışlayıcı ol!


 25.11.

25  KASIM

 

Yetkin birliğin bağı olan sevgiyi giyinin.

Koloseliler 3: 14

 

 Zieht die Liebe an, die das Band der vollkommenen Gemeinschaft ist.

 

 Kolosser 3, 14

 

 vollkommen: yetkin

   das Band: bağ

   die Gemeinschaft, die Einheit: birlik

 

Mesih inanlısının giymesi gereken sekizinci giysi de en önemli olanıdır. Bu giysi Sevgidir. İmanlının, Ayetkin birliğin bağı olan sevgiyi@ kuşanmaları buyruluyor. 1 Korintliler 13=te sevgi temel erdem olarak belirtilir: ASevgi sabırlıdır, iyilikle davranır, kıskançlık tanımaz, büyüklenmez, böbürlenmez, utandırıcı bir şey yapmaz, kendi çıkarını gözetmez, kin gütmez, haksızlık karşısında sevinmez... Sevgi hiçbir zaman yozlaşmaz!@ Galatyalılar 5: 22--23=te sevgi, Kutsal Ruh=un ilk ürünüdür. Burada sevgi, tüm giysileri bağlayan, kuşanılan erdemleri uyumda tutan bağdır. >Yetkin yaşamın bağı=. Efesliler 4: 3=te >Ruh=un sağladığı birlik, barış bağında korunur! Barış, esenlik sevginin belirgin ürünüdür. Aile içinde, inanlılar topluluğunda, insanlar arasında nerede sevgi varsa, orada barış, bağış, esenlik ve huzur vardır.


 26.11.

26  KASIM

 

Göksel Babanız yetkin olduğu gibi, siz de yetkin olun.

 

Matta 5: 48

 

 Wie euer himmlischer Vater vollkommen ist, seid auch ihr vollkommen.

 

 Matthäus 5, 48

 

 sein: olmak

   seid: olun

   wie er ist: olduğu gibi

 

Ayetimizde geçen Ayetkin@ sözü, günahsız ya da kusursuz demek değildir. Yetkin sözü orijinal metinde >amaca varan= anlamına geliyor. Bununla Tanrı Sözü, >kutsallıkta, doğrulukta, sabırda, alçakgönüllülükte, merhamette, sevgide amaca varın=, diyor. Türkiye=den yayınlanan televizyon yayınları, uydu aracılığıyla karşımıza tertemiz ulaştığı gibi, inanlı da yetkin yaşamda herkesçe pak, tertemiz görülsün, Tanrı tarafından onaylansın. Onun yaşamı Rabbi övsün.

 

Evet, AGöksel Babanız yetkin olduğu gibi, siz de yetkin olun@ sözüyle İsa Mesih, >kutsallıkta amaca varın= diyor. Tanrı=dan kaynaklanan temiz sevgi yaşamınızda herkesçe görülsün, davranışlarınız Tanrı tarafından onaylansın, sevginiz sevgide örnek olan İsa Mesih=i övsün.


 27.11.

27  KASIM

 

Mesih=in esenliği yüreklerinizde hakem olsun. Tek bir bedenin üyeleri olarak, bu esenliğe çağrıldınız.

 

Koloseliler 3: 15

 

 Der Friede des Christus soll in euren Herzen regieren. Ihr seid als Glieder eines einzigen Leibes zu diesem Frieden berufen.

 

 Kolosser 3, 15

 

 der Friede: esenlik

   richten, entscheiden, regieren: hakem olmak

 

Bütün inanlılar tek bir bedenin parçaları olarak, Mesih=in barışına çağrılmışlardır. Bu çağrıdan ayrılamazsınız; bedenden, yani kardeşlerden ayrıldığınız zaman, esenliği, barışı da bıraktınız demektir. Çünkü O=nun bedenin parçalarısınız.

 

Mesih=in bedeninin parçaları olarak daima uyum ve barış, esenlik içerisinde olmalıyız. Beden parçalarının birbirinin barışını, esenliğini istemeleri ve bu alanda da ellerinden geleni yapmaları gerekir. Bu da ancak sevgiyle olabilir. Göksel sevgiyle!

 

Elçi Pavlos, inanlıların sadece şimdi değil, her zaman, durum ne olursa olsun, bu esenliği, barışı yüreklerinde taşımaları gerektiğini belirtiyor.


 28.11.

28  KASIM

 

Şükredenler olun. Mesih=in Sözü içinizde zenginlikle, tüm bilgelikle konut kursun.

 

Koloseliler 3: 16

 

 Seid dankbar. Das Wort des Christus wohne in euch mit Reichtum und aller Erkenntnis.

 

 Kolosser 3, 16

 

 der Dank: şükür

   danken: şükretmek

   dankbar sein: şükreden olmak

 

Devamlı hamt edenler olun diyor Pavlus. Sadece şimdi değil, ileride de durum her ne olursa olsun, hamt etmelerini vurguluyor. Belki zor anlar gelecektir, saldırılar gelecektir. Ama gelişim ne olursa olsun, İsa Mesih=e sımsıkı bağlı durun, birbirinizi sevgi bağıyla destekleyin. Ve sürekli teşekkür sunun.

 

Bundan sonra da, AMesih=in Sözü içinizde zenginlikle konut kursun@ diyor. Mesih=in Sözü, O=nun öğretisidir ve Kutsal Kitap=ta yazılıdır. O=nun Sözünün içinizde zenginlikle konut kurabilmesi için O=nun Sözünü sürekli Ayemeniz@ gereklidir, yani O=nun Sözünü - Kutsal Kitap=ı sürekli okuyup oradaki ilkeleri yaşamınızda uygulamalısınız.


 29.11.

29  KASIM

 

Mesih=in Sözü içinizde zenginlikle, tüm bilgelikle konut kursun. Birbirinize öğretin, öğüt verin. Bunu mezmurlarla, ilahilerle, ruhsal ezgilerle yapın.

 

Koloseliler 3: 16

 

 Das Wort des Christus wohne in euch mit Reichtum und aller Erkenntnis. Lehrt und ermahnt einander. Tut das mit Psalmen, Lobgesängen und geistlichen Liedern.

 Kolosser 3, 16

 

 die Erkenntnis: bilgelik

 

İncil=de, tanrısal kayranın her tür bilgelikle ve anlayışla Mesih inanlılarına artırıldığı vurgulanıyor. Mesih=in Sözü zenginlikle ve tüm bilgelikle içimizde konut kurarsa, bunun doğal sonucu olarak da birbirimize öğretir ve öğüt verebiliriz.

 

Öğretimiz, sadece kuru bilgi vermek olmamalıdır. Söylediğimiz sözleri hayatımız da yansıtmalıdır. Yani sözlerimizle yaşamımız birbirine uymalıdır. Sevgi ve doğruluk ilkeleri yaşamımızda gözükmeli ve örnek olmalıyız. Sağlıklı öğretilerde bulunarak, ruhsal ezgiler söyleyerek hem İsa Mesih=e olan sevgimizi dile getirir, hem de başkalarını teşvik ederiz.


 30.11.

30  KASIM

 

Sözle ya da işle her ne yaparsanız Rab İsa=nın adıyla, O=nun aracılığıyla Baba Tanrı=ya şükran sunarak yapın.

 

Koloseliler 3: 17

 

Und alles, was ihr tut, im Wort oder im Werk, alles tut im Namen des Herrn Jesus, und sagt Gott, dem Vater, Dank durch ihn!

 

 Kolosser 3, 17

 

 der Dank: şükran

   danken: şükran sunmak

 

Mesih inanlısının yaşam ve davranış biçimlerini belirleyen bir kıstas mı arıyorsunuz? İzlenecek bir sistem mi istiyorsunuz? Birçok küçük küçük kurallar yerine bir prensip mi istiyorsunuz? Pavlus burada bize böyle bir prensip gösteriyor. Neleri yapmamız, neleri yapmamamız gerektiğini söylemiyor. Ama basitçe şöyle diyor: Her şeyi Rab İsa=nın adıyla, O=nun aracılığıyla Baba Tanrı=ya şükran sunarak yapın!

 

Kardeşim, iş yerinizde, evinizde ve diğer bütün insanlarla olan ilişkilerinizde her ne yaparsanız, yaptığınız şeyleri ARab İsa=nın adında yapıyorum@ diyebiliyor musunuz? Eğer bunu diyebiliyor, bunu O=nun adında yapabiliyorsanız, böyle yapmaya devam edin.

 

Evet, eğer Mesih=in Sözü tüm zenginliğiyle içimizde konut kurarsa, yaşarsa, bu kendisini sizin yaşamınızda açıkça gösterecek ve etkisini evinizde de hissettirecektir.


 1.12.

1.12

1 ARALIK

 

Bu özdeyişler, bilgeliğe ve terbiyeye ulaşmak, akıllıca sözleri anlamak... genç adamı bilgili ve sağgörülü kılmak içindir.

Süleyman=ın Özdeyişleri 1: 1--4

 

Sprüche Salomos, ... um zu erkennen Weisheit und Zucht, um zu verstehen verständige Worte, dem jungen Mann Erkenntnis und Besonnenheit zu geben.

 

 Sprüche 1, 1--4

 

 der Spruch, das Sprichwort: özdeyiş

 

Bilgelik derken söylenmek istenilen nedir? Kutsal Kitap=ta bilgelik sözcüğü, bilgiyi doğru kullanma yeteneği anlamına gelir. Bu sözcük sadece Süleyman=ın Özdeyişi kitabında otuz yedi kez geçer. Bilgi sahibi olan birçok zeki insan vardır, ancak bilgelikleri yoktur. Bilgilerini doğru bir şekilde kullanıyora benzemezler.

 

Eski Antlaşma=da bilgelik günümüzdeki inanlı için İsa Mesih demektir. AAma siz Tanrı sayesinde Mesih İsa=dasınız. O bizim için Tanrısal bilgelik, doğruluk, kutsallık ve kurtuluş oldu@ (1.Kor.1: 30). Bilgeliğin ilk sırada olduğuna dikkat edin. Mesih günümüzde inanlı için bilgeliktir. Ve bilgeliği bilmek İsa Mesih=i bilmektir. Pavlus bunun kendi büyük arzusu olduğunu söylemişti: AO=nu tanımak istiyorum@ (Fil.3: 10). Ah keşke Mesih=i tanımak için aynı istek ve arzu bugün sizin ve benim canlarımızda olsa! Buna ihtiyacımız vardır.


 2.12.

2 ARALIK

 

Bu özdeyişler, bilgeliğe ve terbiyeye ulaşmak, akıllıca sözleri anlamak, başarıya götüren terbiyeyi edinip doğru, haklı ve adil olanı yapmak... genç adamı bilgili ve sağgörülü kılmak içindir.

Süleyman=ın Özdeyişleri 1: 1--4

 

Sprüche Salomos, ... um zu erkennen Weisheit und Zucht, um zu verstehen verständige Worte, um anzunehmen Zucht mit Einsicht, dazu Gerechtigkeit, Recht und Aufrichtigkeit, ... dem jungen Mann Erkenntnis und Besonnenheit zu geben.

 

 Sprüche 1, 1--4

 

 die Weisheit: bilgelik

 

Bilgelik, bilgiyi doğru kullanma yeteneğidir. Terbiye sözcüğü, Süleyman=ın Özdeyişleri=nde yirmi altı kez görülür. Bazen aynı İbranice sözcük terbiye etmek olarak da çevrilir. Özdeyişler 13: 24=te AOğlundan değneği esirgeyen, onu sevmiyor demektir. Seven baba özenle terbiye eder@ der. Burada, terbiye etmek, aslında talimat vermek anlamına gelir. Bu yüzden terbiye sözcüğü, disiplinle öğretmek demektir. Bu, günümüz insanlarının görmezlikten geldiği bir gerçektir. Günümüz toplumunun Tanrı Sözü=ne ayak uydurmadığı kesindir. Örneğin, yasalara karşı gelenlerin, onları disipline sokmak ve ıslah etmek için hapishaneye konuldukları söylenir. Tanrı Sözü=ne göre bu hiçbir zaman suçluları ele alış amacı değildi. Oradaki amaç onları yargılamak, cezalandırmaktı. Başka hiçbir neden verilmemiştir. Diğer yandan, bir oğlu disiplin edersiniz. Onu terbiye edersiniz. Ona disiplin aracılığıyla öğretirsiniz. Amacınız onu cezalandırmak değildir.


 3.12.

3 ARALIK

 

Bu özdeyişler...akıllıca sözleri anlamak, başarıya götüren terbiyeyi edinip doğru, haklı ve adil olanı yapmak içindir.

 

Süleyman=ın Özdeyişleri 1: 1--4

 

 Sprüche Salomos, ... um zu verstehen verständige Worte, um anzunehmen Zucht mit Einsicht, dazu Gerechtigkeit, Recht und Aufrichtigkeit.

 

 Sprüche 1, 1--4

 

 die Zucht, die Züchtigung, die Erziehung: terbiye

 

Sık sık, AO çocuğun cezalandırılması gerekiyor!@ sözünü duyarız. Hayır, küçük oğlunuzu yakalayıp ona tokat atmanızın amacı bu değildir. Umarım ona gereken cezayı veriyorsunuzdur. Ama bunu neden yapıyorsunuz? Onu cezalandırmak için mi? Hayır, ona disiplin aracılığıyla öğretmek için. Günümüzde ne yazık ki, suçluları disiplin ediyor, çocukları cezalandırıyoruz. Tanrı=nın amaçlarına dönmemiz gerektir. Terbiye, disiplin aracılığıyla öğretmektir. Göksel Babamız olan Tanrı, bu şekilde öğretme konusunda uzmandır. Bana bu şekilde öğrettiklerinden öğrendiklerim benim için en kalıcı dersler olmuştur. Bunlar beni en çok etkileyen dersler olmuşlardır.

 

AAkıllıca sözler@ anlayış, zekâ anlamına gelir. Tanrı=nın zekâmızı kullanmamızı beklediğinin bilincine varmalıyız. Tanrı bizden bol bol kutsallaştırılmış sağduyu kullanmamızı bekler.


 4.12.

4  ARALIK

 

Bu Özdeyişler... genç adamı bilgili ve sağgörülü kılmak içindir.

 

Süleyman=ın Özdeyişleri 1: 1,4

 

 Sprüche Salomos, ... dem jungen Mann Erkenntnis und Besonnenheit zu geben.

 

 Sprüche 1, 1 u. 4

 

 einsichtig, besonnen: sağgörülü

 

AGenç adamı bilgili kılmak!@ Bilgi yararlı olan bilgidir. Okul yıllarımdayken profesör hocamız şunu demişti: ABilmekten sonra en önemli şey, onu nerede bulacağınızı bilmektir.@ Bu, Kutsal Kitap=ın yakınlarınızda olması ve onu okumayı öğrenmenin iyi nedenlerinden biridir -- eğer bilmiyorsanız, mutlaka nerede bulacağınızı öğrenebilirsiniz.

 

ASağgörü@ düşünceli olmak demektir. Bu genç adamlar içindir, genelde gençler düşüncesizdir. Gençken çok düşüncesiz biri olduğumu söyleyerek dürüst davranmak istiyorum. Düşünceli bir Mesih inanlısı bulmak her zaman bir zevktir. Burada birkaç harika inanlı dostum var. Bazı zor durumlarımda ya da bedenen yapmam gereken, ama bana zor gelen işlerimde hemen gelip bana yardım ederler. Bu düşünceli bir davranıştı. Düşünceli olan birçok harika inanlı vardır ve bu hepimizin sahip olmamız gereken bir niteliktir.


 5.12.

5 ARALIK

 

Tanrı=yı gizli tuttuğu şeyler için, krallarıysa açığa çıkardıkları için yüceltiriz.

 

Süleyman=ın Özdeyişleri 25: 2

 

Gottes Ehre ist es, eine Sache zu verbergen, die Ehre der Könige aber, eine Sache zu erforschen.

 

 Sprüche 25, 2

 

 verborgen, versteckt: gizli

   offen, klar: açık

 

Tanrı müjdenin mesajını evlerin damlarından bildirilmesi için açık bir şekilde vermiştir. Ama Tanrı Sözü=nde elmaslar gibi olan epey gerçek vardır. Tanrı elmasları yerlere saçmamıştır. Mücevherler ve değerli olan şeyler insanın onları arayıp bulması için gizlenmiştir. Altın, elmas ve diğer değerli şeylerin madencilikle çıkartılması ve petrolün de yerin altından çıkarılması gerektir. Tanrı bunu böyle yapar.

 

Tanrı Sözü, ona adayabileceğiniz her türlü ve bütün etütleri hak eder. Rab İsa, AKutsal Yazıları araştırıyorsunuz. Çünkü bunlarda sonsuz yaşama sahip olduğunuzu sanıyorsunuz. Bana tanıklık eden de bu yazılardır!@ (Yu.5: 39) demişti. Kutsal Yazıları araştırmanız gerekmiyor demedi, Kutsal Yazıları araştırın dedi. Dostum, eğer Kutsal Kitap=ta Mesih=i bulmadıysanız, elmasları bulmak için kazmıyor, yeterince derinliklere inmiyorsunuz demektir.


 6.12.

6 ARALIK

 

Akıllı kişi yaşam hüneri kazansın.

Süleyman=ın Özdeyişleri 1: 6

 

Der Weise gewinne Lebensfertigkeit.

 Sprüche 1, 6

 

    gewinnen: kazanmak

   er gewinne: kazansın

 

Tanrı bu büyük gerçekleri Kitabı=na koymuştur. Günümüzün trajedisi, hem kürsüde vaaz eden kişinin ve hem de kiliseyi dolduran kişilerin Tanrı Sözü konusundaki bilgisizliğidir. Tanrı Sözü üzerinde ciddi, yoğun etütler yapılmalıdır. Her nasılsa bir parçayı bir kez okuyup sonra da iyice bildiğiniz gibi bir düşünce vardır. Umarım, etütler yapmadan Tanrı Sözü=ndeki değerli elmas parçalarını bulamayacağınızı anlıyorsunuzdur.

 

Elektrik olsun, diğer tüm buluşlar olsun, tümü de uzun ve yoğun araştırmaların, çalışmaların sonucunda ortaya çıkmıştır. Bir laboratuara giderseniz, orada yüzlerce test tüpünü görür ve burada çalışanların istedikleri buluşları elde edebilmek için her şeyi deneyerek orada geçirdikleri saatleri, günleri, ayları ve yılları anlarsınız. Oysa insanoğlu ne yazık ki, gerçek test ve gerçek etüt yapacağı Tanrı Sözü=ne çok az ilgi göstermektedir. Süleyman=ın Özdeyişleri kitabının bugün bizler için mesajı: >Kazıyın!=dır. Ciddi araştırmalar, etütler yapmaya bir çağrıdır.


 7.12.

7 ARALIK

 

RAB korkusu bilginin temelidir. Ahmaklarsa bilgeliği ve terbiyeyi küçümser.

 

Süleyman=ın Özdeyişleri 1: 7

 

 Die Furcht des HERRN ist der Anfang der Erkenntnis. Weisheit und Zucht verachten nur die Narren.

 

 Sprüche 1, 7

 

 die Erkenntnis, dasWissen: bilgi

   der Narr, der Dummkopf: ahmak

 

ABilginin temeli RAB korkusudur. Ahmak olanlar ise bilgeliği ve terbiyeyi küçümser.A

 

Otoyolda giden bir adamın lastiği bir akıl hastanesinin önünde patlamış. Adam lastiğini değiştirirken çitin öbür tarafında bir akıl hastası onu seyrediyormuş. Adam arabanın tekerleğini çıkarttığında vidaları jant kapağına koymuş. Sonra jant kapağını yanlışlıkla eğince bütün vidalar kanalizasyona yuvarlanmış. Adam orada ne yapacağını düşünüyormuş. Çitin öbür tarafındaki akıl hastası, neden diğer tekerleklerden birer vida çıkarıp bu tekerleğe koymuyorsun? Böylece benzin istasyonuna kadar güvenli bir şekilde gider ve oraya vardığında da tekerleğini takmak için gereken vidaları alabilirsin@ demiş. Adam ona hayretler içinde bakmış. ANeden bunu düşünemedim? Akıl hastanesinde olan sensin, bense dışarıdayım. Buna karşın bunu düşünmüş olan sensin@ demiş. Diğeri, ADeli olabilirim ama aptal değilim!@ demiş. İşte, Süleyman=ın Özdeyişleri kitabı bugün sizleri ve beni yaşamda aptal olma durumundan kurtarmaya çalışmaktadır.


 8.12.

8 ARALIK

 

Oğlum, sözlerimi kabul eder, buyruklarımı aklında tutarsan...

Süleyman=ın Özdeyişleri 2: 1

 

Mein Sohn, wenn du meine Reden annimmst und meine Gebote bei dir verwahrst...

Sprüche 2, 1

 

 annehmen, akzeptieren: kabul etmek

 halten, verwahren: tutmak

 

AOğlum@ demesiyle bu öğüdün bir gence verildiği açıktır. Evde küçük bir çocuk olarak başlamıştır. Şimdi gidip hayatla karşılaşmaya hazırdır ve bilge birisi kendisine öğüt vermektedir. Belki de bu onun okuldaki ilk dersidir.

 

AOğlum, sözlerimi kabul eder, aklında tutarsan.@ Tanrı=nın sözleri kabul edilmelidir. O=nun buyrukları saklanmalıdır. Onları değerli eşyalarınızla birlikte saklayın. Her hafta kasasına giden bir adam tanıyorum. Oraya sakladıklarını saymaya gider. Zenginliğinin bulunduğu yere gitmeye bayılır. Hisse senetleri ve bonolar biriktirmiştir ve oraya gidip onlara bakmaya bayılır. Değerli mücevherleri olan bir hanım tanıyorum. Onları sık sık çıkarıp bakmaya bayılır. Onlara sadece bakmaktan zevk alır. Onları saklar. Tanrı Sözü de bu şekilde saklanmalıdır. Tanrı=nın Sözlerini yanında, yüreğinde sakla!


 9.12.

9  ARALIK

 

 

 

Bilgeliğe kulak verip yürekten akla yönelerek aklı çağırır, ona gönülden seslenirsen...

Süleyman=ın Özdeyişleri 2: 2--3

 

AKulak ver@ demek, kulaklarını açık tut demektir. Bir şeyin kafaya kulaktan girmesi gerektir ama gitmesi gereken esas yer yürektir. Tanrı Sözü yüreğe girdiğinde anlayış getirir.

 

Haberci Petrus bunu şu şekilde dile getirmiştir: AYeni doğmuş bebekler gibi, hilesiz sütü andıran Tanrı sözünü özleyin ki, bununla beslenip büyüyerek kurtuluşa erişesiniz@ (I Petrus 2: 2). Bir bebeği annesi biberonunu hazırlarken hiç seyrettiniz mi? Bebek, ellerini, ağzını, ayaklarını, sahip olduğu her şeyi bekleyiş içinde hızlı hızlı ve heyecanla oynatır. Size biberonundaki sütü arzuladığını söyleyebilirim. Tanrı çocuğu da, Tanrı Sözü=nün sütü konusunda böyle olmalıdır. Günümüzdeki ruhsal hareket hakkında dikkatimi çeken noktalardan biri de budur. Bu hareketin olduğu yerlerde, Tanrı Sözü=ne karşı yenilenmiş bir ilgi görürsünüz.


 10.12.

10 ARALIK

 

Gümüş ararcasına onu ararsan, onu ararsan define arar gibi, Rab korkusunu anlar, Tanrı=yı yakından tanırsın.

 

Süleyman=ın Özdeyişleri 2: 4!5

 

Amerika=da Ölüm Vadisi denilen bir yer vardır. Burada (Kaliforniya çölü) oldukça bol gümüş varmış. Ülkenin her yanından erkeklerin gümüş için geldikleri ilk günler hakkında öyküler anlatırlar. Gümüş, Ölüm Vadisi civarında bulunuyormuş ve birçok adam orada gümüş çıkarmaya çalışırken ölmüş. Buraya Ölüm Vadisi denilmesinin nedeni buymuş. Adamlar gümüşü bulduktan sonra bile, onu satmak için bir sürü fedakârlıkta bulunmaları gerekiyordu. Biz de bilginin, Tanrı Sözü konusundaki bilginin ardından böyle gitmeliyiz. Onu gümüş gibi, madencilik yapıyormuş gibi, çok değerli bir şey arıyormuşçasına arayın. Aradaki fark şudur: Dünyadan aranan ve çıkarılan gümüş kimseyi doyurmadı o çölde. Kimseye yaşam da sağlamadı; ama Tanrı Sözü=nü araştırmak, oradaki hazineleri bulmak, insana yaşam, sonsuz yaşam sağlamaktadır. Kutsal Yazıdaki hazine Mesih=tir ve Mesih İsa, kendisine gelene sonsuz yaşamı vermektir.


11.12

11  ARALIK

 

Bilgeliğin kaynağı RAB=dir. O=nun ağzından bilgi ve anlayış çıkar.

Süleyman=ın Özdeyişleri 2: 6

 

Eğer bilgelik istiyorsanız, onu Tanrı=dan isteyin. ATanrı=nın, kendisini sevenler için hazırladıklarını hiçbir göz görmemiş, hiçbir kulak işitmemiş, hiçbir insan yüreği kavramamıştır.@ Peki öyleyse onları nasıl bilebiliriz? ATanrı bunları bize Ruh aracılığıyla açıkladı. Ruh her şeyi, Tanrı=nın derin düşüncelerini bile araştırır@ (I Kor.2: 9--10). Bunlar bize Tanrı=nın Ruhu tarafından gösterilmişlerdir. O, bugün bizim Öğretmenimiz olmak için buradadır. Yeni bir inanlıyken öğrendiğim en harika şeylerden biri, Tanrı=nın Ruhu=nun Tanrı=nın Sözlerini bana açtığıydı. Bir profesörlük diploması ya da Teoloji doktorası bulunmayan kişilerin Tanrı Sözü hakkında başkalarının sahip olmadığı bir bilgiye sahip olmalarının nedeni budur.

 

Tanrı=nın konuştuğunu nasıl işitebiliriz? Sık sık söylediğim gibi, Kutsal Kitap, Tanrı=nın Sözü>dür. Tanrı bizlerle bu Kitap aracılığıyla konuşur.


12.12

12 ARALIK

 

Doğru kişileri başarıya ulaştırır, kalkanıdır dürüst yaşayanların. Adil olanların adımlarını korur, sadık kullarının yolunu gözetir. O zaman anlarsın her iyi yolu, neyin doğru, haklı ve adil olduğunu.

 

Süleyman=ın Özdeyişleri 2: 7--9

 

Günümüzde Rab tarafından yöneltilmeyen birçok adamın yetkili konumlarda olup ulusların kaderini yönettiğini görmek üzücüdür. Rab onlara yol göstermeyi istemektedir. Ah keşke bilgelik için O=na gitseler! O zaman Tanrı onlara kalkan olacaktır. Kendisine ait olanlar için bir savunu olacak, yargı yollarında yürürlerken onları güvende tutacak ve yollarını koruyacaktır.

 

Önemli olan, gerçeğin beni savunduğudur. Bu ikisi arasında büyük bir fark vardır. Son günlerde boş sözler söyleyenler ve insanları aldatanlar olacağı bize söylenmiştir. Ben o sınıfta olmak istemiyorum. Peygamberlik, çağlar öğretisi, kiliseyle ilgili gerçek, felsefe ya da psikoloji konusundaki bilgimle övünmek istemiyorum. İhtiyacımız olan şey, Adoğruluğu, yargıyı, adaleti ve her doğru yolu anlayan@ insanlardır.


13.12

13  ARALIK

 

Oğlum, unutma öğrettiklerimi, aklında tut buyruklarımı.

 

Süleyman=ın Özdeyişleri 3: 1

 

Bu sözler de AOğlum@a hitaben söylenmişlerdir. AAklında tut buyruklarımı@ ilginç bir söz değil mi sizce? Bu sadece göreve teslim olmaktan çok daha fazlası. Sık sık bir Hıristiyan olarak şunu ya da bunu yapmanın görevimiz olduğunu duyuyorum. Dostum, belki benim bunu söylememden hoşlanmayacaksınız ama bu bir görev değildir. Tanrı=nın isteğine sevgi dolu bir adanmışlıktır. Mezmur yazarının yazdıklarını hatırlayın, AAklımdan çıkarmam sözünü, sana karşı günah işlememek için@ (Mezmur 119: 11). Ayrıca Ezra adlı genç bir kâhin hakkında bize şöyle denmiştir: AEzra kendini RAB=bin Yasası=nı inceleyip uygulamaya ve İsrail=de kuralları, ilkeleri öğretmeye adamıştı@ (Ezra 7: 10). Yüreğin o hazırlığı olmalıdır. Bundan sonra İsa=nın yukarı odada Kendisine ait olanlarla nasıl konuştuğunu hatırlayın.

 

Sanki Rab bize >Oğlum, bir an önce öğrettiklerimden ayrılmak, kendi yolundan gitmek istersin. Ne var ki, seni yıkımdan koruyan işte bu buyruklarım. Bak, onlara aldırmayanların başı derde girdi. Yaşamın sağlığı için, canın gönenci uğrunda, mahvolmayasın diye onları iyice aklında tut= der.


14.12.

14  ARALIK

 

Beni seven sözüme uyar, Babam da onu sever. Biz de ona gelir, onunla birlikte yaşarız.

 

Yuhanna 14: 23

 

Dostum, Rabbi seviyor musunuz? Eğer seviyorsanız o zaman O sizinle konuşmak istiyor. Bunu bir görevmiş gibi görmeyelim. İşin görev kısmını unut. Ben Rab İsa=seviyorum ve yapmamı istediğini düşündüğüm şeyi gerçekten yapmaya çalışıyorum. Bana Sözü=nü bildirmemi söylüyor. O bugün tohum ekiyor -- bu O=nun resmi-- ve ben O=nun yönetimi altında tohum ekiyorum. Bunu O=nu sevdiğim için yapıyorum. ABeni seven sözüme uyar@ dedi İsa.

 

Petrus bunu gerçekten anlamıştı. Rab=bi inkâr etmişti, ama dirilişten sonra Rab, Galile Denizi kenarında bir kahvaltı hazırlamıştı. Petrus, O=nun huzuruna geldiğinde Rab ona, ANeden beni inkâr ettin?@ diye sormadı AYuhanna oğlu Simun, beni bunlardan daha çok seviyor musun?@ diye sordu.

 

Eğer O=nu seviyorsanız dostum, bu durum yaşamınızı daha zengin ve esenlik dolu kılar.

 

 

 


15.12.

15 ARALIK

 

Sevgiyi, sadakati hiç yanından ayırma, bağla onları boynuna, yaz yüreğinin levhasına.

Süleyman=ın Özdeyişleri 3: 3

 

Burada Asevgi@ olarak geçen sözcük, Amerhamet@ ya da Asevgi dolu şefkat@tir. Yasa, Musa peygamber tarafından verilmişti, ama kayra ve gerçek İsa Mesih aracılığıyla geldi. Sevgi dolu şefkat nedir? Kayradır!

 

Öğretmen küçük bir kıza şefkatle sevgi dolu şefkat arasındaki farkı sormuştu. Küçük kız, AAnnenizden üzerine yağ sürülmüş bir dilim ekmek isterseniz ve o da size onu verirse bu şefkattir ama siz sormadan üzerine biraz reçel sürerse bu sevgi dolu şefkattir, der. Dostum, Tanrı bizim için üzerine biraz reçel sürer C sevgi dolu şefkat ve gerçek, bunların sizi bırakmasına izin vermeyin; AOnları boynunuza bağlayın, yüreğinizin levhasına yazın.@

 

 


16.12

16  ARALIK

 

RAB=be güven bütün yüreğinle, kendi aklına bel bağlama. Yaptığın her işte RAB=bi an, O senin yolunu düze çıkarır.

Süleyman=ın Özdeyişleri 3: 5--6

 

Bu çok ciddi bir öğüt olmasına karşın huzur yolunda yol gösterilme konusunda harikulade bir güven sunar. Diğer yandan, Tanrı=ya bütün yüreğinizle güvenmek, O=na tamamen adanmış olmak harika bir şeydir. Kendimi buna tekrar ve tekrar döner buluyorum. ARab=be bütün yüreğinle güven.@ Zor ve kaygılı bir günümde Rabbe, ARab, Sana bütün yüreğimle güvenmek istiyorum. Şimdi bana buraya oturup Sen=de dinlenmem için yardım et@ derim.

 

Rab İsa=nın, Dağdaki Vaazında, ABedenin ışığı gözdür. Gözünüz sağlamsa, tüm bedeniniz aydınlık olur@ dediğini hatırlayın (Matta 6: 22). Bu hayret verici bir şeydir. Kendinizi Tanrı=ya teslim ettiyseniz ve belirli bir yolda gidiyor, belirli bir şey yapıyorsanız, bütün diğer şeylerin yerli yerine oturması hayret vericidir. O zaman bütün bedeniniz ışık içinde olur. O zaman bütün yaşamınız ışık içinde olur.


17.12

17  ARALIK

 

Kendini bilge biri olarak görme, RAB=den kork, kötülükten uzak dur. Böylece bedenin sağlık ve ferahlık bulur.

 

Süleyman=ın Özdeyişleri 3: 7--8

 

Ben Rab=be güvenmenin insanın birçok alanda sağlığını gerçekten de düzelteceğine inanıyorum. Birçok hastalıkların kökeninde stres, acılık, kaygı, korku, kin, nefret gibi şeyler vardır. Hele insanın yalnızlığı ayrı bir sorundur. Kişi Rabbe geldiğinde, O=na güvendiğinde, bu tür olumsuzluklardan yavaş yavaş kurtulur. Nitekim Tanrı Sözü=nde, ARab=be güvenen esenlikte, güvenlikte olur@ der. Dostum, kendinize güvenmek yerine, Rab=de dinlenmek gerçekten harika bir şeydir.

 

ARab=den kork ve kötülükten uzak dur.@ Haberci Pavlus, genç Timoteos=a, ARab=bin adını anan herkes kötülükten uzak dursun@ öğüdünde bulunmuştur (II Tim. 2: 19). Rabbe döndüğünüzde bu Sizi günahtan ve sadece ruhsal yaşamınızı değil, aynı zamanda fiziksel yaşamınızı da yiyip bitiren şeylerden uzaklaştıracaktır.


18.12

18  ARALIK

 

Servetinle ve ürününün turfandasıyla RAB=bi onurlandır. O zaman ambarların tıka basa dolar, Teknelerin yeni şarapla dolup taşar.

 

Süleyman=ın Özdeyişleri 3: 9--10

 

Bu, tam bir adanmışlığı temsil eder. Tanrı=nın İsrail=e kendilerine vermekte olduğu diyar hakkında, ADiyar benimdir; onu size veriyorum@ dediğini hatırlayın. İsrail=in ondalığını Rab=be vermesi gerekiyordu. Hasadın tam başlangıcında turfandaları getirdiler. Bu, her şeyin sahibinin Tanrı olduğunu kabul ettiklerini göstermek içindi. Tam bir adanmışlığın kanıtıydı.

 

Para cüzdanınız Rab=be adanmış olmadan sakın bana Rab=be adanmış olduğunuzu söylemeyin. Rab size her şeyi vermiştir. Bazıları, ABen bunu kazanmak için çok çalıştım@ diyebilirler. Ama size çalışmak için sağlık veren kimdir? Size yapacak işi veren kimdir? Para kazanmanızı mümkün kılan kimdir? Dostum, Tanrı bütün bunları sizin için yapmıştır. O=nu onurlandırın. Tamamen adanmışlığın kanıtı budur. Gerçek ruhsallık, ettiğiniz duanın uzunluğuyla değil, Rabbe verdiğinizle, O=na bağlılığınızla ölçülür.


19.12

19  ARALIK

 

Oğlum, RAB=bin uyarılarını hafife alma, O=nun azarlamasından usanma. Çünkü RAB, oğlundan hoşnut bir baba gibi, sevdiklerini azarlar.

 

Süleyman=ın Özdeyişleri 3: 11--12

 

Eğer Rab=bin çocuğuysanız, siz yaşamda ilerlerken Tanrı sizi uyaracaktır. Tanrı=nın şeytanın çocuklarını kırbaçlamadığını hatırlayın, ama Kendisine ait olanları disiplin ettiği kesindir. Bu O=na ait olduğunuzun iyi bir kanıtıdır.

 

Eyüp kitabında, Aİşte, ne mutlu Tanrı=nın eğittiği insana! Bu yüzden her şeye Gücü Yeten=in yola getirişini küçümseme. Çünkü O hem yaralar hem sarar, O incitir, ama elleri sağaltır@ der (Eyüp 5: 17--18). Terbiye etmenin cezalandırmak olmadığını bilin. Cezayı terbiye edilmeyle karıştırdık. Suçlunun cezalandırılması; çocuğun düzeltilmesi gerekir. Ben dünyadaki hakimlerin bu iki şeyi birbirine karıştırdıklarına inanıyorum. Suçluların cezalandırılmaları gerekir. Çocuklarımızın terbiye edilmesi, yani düzeltilmesi ve disiplin edilmesi gerektir. Tanrı Kendi çocukları için böyle yapar; onları düzenceye koyar.


20.12.

20 ARALIK

 

Yolları sevinç yollarıdır, evet, bütün yolları esenliğe çıkarır. Bilgelik yaşam ağacıdır; ona sarılanlara, ne mutlu ona sımsıkı tutunanlara!

 

Süleyman=ın Özdeyişleri 3: 17--18

 

Tanrı Sözü=nü kavramak, anlamak, derinlemesine çalışmak, çaba ve zaman gerektirir. Tanrı=nın Ruhu, Tanrı Sözü=nü tembel kafalara değil, uyanık olan, Tanrı=nın isteğini ve Tanrı=nın Sözü=nü öğrenmeyi ve bilmeyi isteyenlere açar. Günümüzün büyük sorunlarından biri, birçok insanın Tanrı Sözü=nü etüt etmek için gereken fedakârlıkta bulunmayı istemeyişleridir. Dindar sözcükler ve dindar dualarla büyük tembellikler kapatılmaktadır. Birçok kişi, kulağa hoş gelen ve Tanrı Sözü konusunda korkunç bir bilgisizliği saklayan güzel bir sözcük dağarcığı oluşturmuştur. Bu günlerde, Tanrı Sözü konusunda bilgisiz olmak için hiçbir mazeret yoktur. Çalışma gerektirdiği doğrudur ama bilgeliğin yolları sevinç yollarıdır ve bütün yolları esenliğe çıkarır. Bilgelik yaşam ağacıdır ona sarılanlara, ne mutlu ona sımsıkı tutunanlara!


21.12

 21 ARALIK

 

O=nun adını İmmanuel koyacak. Bu da ATanrı bizimledir@ anlamındadır.

 

Yeşaya 7: 14

 

İsa=dan 750 yıl kadar önce yaşamış olan Yeşaya Peygamber aracılığıyla Tanrı biz insanlara geleceğini açıklarken, şunları söyledi: ARab size bir alamet verecek; işte kız gebe kalacak ve bir oğul doğuracak, O=nun adını İmmanuel koyacaklar; adının anlamı >Tanrı bizimledir=@ (Yeşaya 7: 14).

 

Değerli okuyucumuz, Tanrı bizleri kurtarmak için bizimle özdeş olmak istedi. İşte bu nedenle ezelden beri Tanrı ile birlikte olan O=nun varlığı Mesih İsa, insan oldu ve aramıza geldi. İsa dünyaya geldiğinde Yeşaya Peygamberin AO=nun adı İmmanuel olacak@ sözü gerçekleşti. Şimdi Tanrı bizimledir. Başka bir deyişle, Tanrı, bizimle olan bir Tanrı=dır. İşte Meryem=den doğan İsa=ya bu ad verildi: ABizimle olan Tanrı!@


22.12

22 ARALIK

 

Çünkü kendisi acı çekerek denendiğine göre, denenenlere yardım edebilir.

İbraniler 2: 18

 

Düşünün bir kere, değerli okuyucumuz! Tanrı, öz yüreğini dünyaya gönderdiği zaman, herhalde şöyle düşündü: AŞimdi Benim Sözüm, biricik varlığım, yüreğim olan Oğlum, insan olacak. Tüm insanlara başkâhin olacak, yani insanların günahlarına karşılık bir kurban, değeri sonsuz bir kurban sunan başkâhin olacak. O, acı çekecek, işkencelere uğrayacak ve çarmıha çakılarak kurban olacak. Böylece bu halka sonsuz kurtuluşu getirecek. Onlara her zaman yardım edebilecek@.

 

Tanrı=nın yüreği şimdi senin için de yanıyor, değerli arkadaşım. O senin kurtuluşun için herhangi bir servet ortaya koymadı, herhangi bir meleği kurtulmalık olarak sunmadı, ama kendi yüreğini senin için sundu. Sen böylesine değerlisin Tanrı önünde.


 

23.12

23 ARALIK

 

Her şeyde kardeşlerine benzemesi gerekti, öyle ki, Tanrı=ya olan hizmetinde merhametli ve sadık bir başkâhin olup halkın günahlarını Tanrı=ya bağışlatabilsin.

 

İbraniler 2: 17

 

Sevmediğin, nefret ettiğin bir insanı düşün arkadaşım. Bu insana merhamet ve sadakatle davranabilir misin? Ama İsa Mesih bu dünyamıza geldi ve tüm insanlara merhamet gösterdi. O sana karşı da merhametlidir. İşte, eğer Mesih bizlerden biri olmasaydı, yani İsa Mesih bir insan olarak bu dünyaya gelmeseydi, bizleri kurtaramazdı; İsa bizden biri olmasaydı, biz Kendisine tam güvenemezdik. Bu Tanrısal Söz, Tanrı=nın özü, varlığı gerçekten bizlerle bir olmak için insan oldu. O senin bütün zorluklarını, tecrübelerini, sıkıntılarını anlıyor. Çünkü O tüm bu zorlukları kendi bedeninde tattı, acılardan, elemlerden geçti. Acının, sıkıntının, derdin, yalnız kalmanın, terk edilmenin ne olduğunu iyi biliyor. Bu yüzden O seni anlıyor kardeşim. O=na her durumda, her zaman gidebilir, yüreğini O=na çekinmeden açabilirsin!


 

24.12

24  ARALIK

 

İSA MESİH=İN DOĞUM GÜNÜ / WEIHNACHTEN

(Avrupa ülkelerinin çoğunda tatildir)

 

Ya Rab Tanrım, ne ulusun! Görkem ve yücelik kuşanmışsın.

 

Mezmur 104: 1

 

Tanrı, yüce ve görkemli bir Tanrı=dır. Ama O=nun bu görkemi basit bir şekilde doğup bir yemlikte yatan İsa=ydı. O=na bakanlar ölmediler. Hatta insanların çoğu bunun ne denli yüce bir görkem olduğunu anlamadı bile. Tersine, İsa Mesih=e insanlar yapmadıklarını bırakmadılar. O, elem yolundan gitti. Bu elem yolunda çarmıhını taşıdı. O=na elem yolunda hakaret ettiler, O=nu dövdüler, yüzüne tükürdüler ve sonunda da çarmıha çaktılar. İşte bir insan olarak dünyamıza gelen, elem yolundan giden, acı çeken, çarmıha çakılan bu İsa, Tanrı=nın görkemidir. Çünkü Tanrı=nın görkemi, günahlılara merhamet etmektir ve onları bağışlamaktır. İşte İsa Mesih=in dünyaya gelişi ve kurban oluşu bunu sağladı, değerli okuyucumuz. Buna sen de dahilsin. Önümüzdeki günlerde kutlanan Weihnachten dediğimiz Doğuş Bayramının anlamı işte budur. Bizi kurtarmak isteyen Tanrımız, dünyamıza geldi.


 25.12.

25  ARALIK

 

İSA MESİH=İN DOĞUM GÜNÜ / WEIHNACHTEN

 

 

Tanrısal Söz insan oldu, kayra ve gerçekle dolu olarak aramızda yaşadı. Biz de O=nun yüceliğini, Baba=dan gelen biricik Oğul=un yüceliğini gördük.

Yuhanna 1: 14

 

İsa Mesih, Beytlehem=deki yemlikte bir bebek olarak doğduğu zaman Tanrısal Söz insan oldu, Tanrısal Söz bizden biri oldu. O, ruhsal anlamda Tanrı=nın Oğlu, varlığı, özü olarak daima cennette Baba Tanrı=yla var olmuştu, ama şimdi dünyaya bir insan olarak gelmeyi seçti ve aramızda yaşadı. Aslında aramızda tapınağını ya da çadırını kurdu anlamındadır bu. Çünkü, Tanrı bizimle bir olmak, özdeş olmak istedi. Tanrı bizim güçsüz, imanımızın zayıf, günahlarımızın ağır olduğunu gördü ve biliyor. Tanrı bizleri kurtarmak için Kendisi kadar değerli olanı, yani O=nun Sözü olan İsa Mesih=i verdi. O=nun bizlere olan merhameti ve sevgisi öylesine yücedir ki, O, öz varlığını, yüreğini bizler için sundu. Bu sevgiyi ve merhameti kabul et değerli kardeşim. Bunu kabul ettikten sonra, sen de kardeşlerine, diğer insanlara sevgi göster ve merhametli ol.


 26  ARALIK

 

 

İşte erden kız gebe kalacak ve bir oğul doğuracak. O=nun adını Aİmmanuel@ koyacaklar.

 

Matta 1: 23

 

İsa Mesih=ten 750 yıl kadar önce yaşamış olan Yeşaya Peygamber aracılığıyla Tanrı, bir kızın gebe kalıp bir oğul doğuracağını söylemişti.

Ve bu oğlun niteliklerini de şöyle sıraladı: AYönetim onun omuzlarında olacak. Onun adı Harika Öğütçü, Güçlü Tanrı, Ebedi Baba, Esenlik Önderi olacak@ (Yeş.9:6). Tanrı=nın bu sözü gerçekleşiyordu. Çünkü Tanrı=nın meleği bakire Meryem=e gelmiş ve kendisinin Tanrı Ruhu=ndan hamile kalacağını, bir oğul doğuracağını ve O=nun adının İsa ve İmmanuel olacağını söylemişti. İmmanuel adının anlamı, ATanrı bizimle@dir. Demek ki, Tanrı bizi kurtarmak için bizimle olmaya geldi. İnsan gözünde olanaksız olanı Tanrı olanaklı kıldı. Erden kız Meryem gebe kalıp İsa=yı doğurdu. Ezelden beri Tanrı=yla birlikte olan Tanrı=nın Sözü insan bedeni kuşanarak yeryüzüne geldi bizimle olmak ve bizi kurtarmak için.

 

İşte bugünlerde kutlanan Noel, yani Doğuş Bayramının asıl anlamı budur.


27.12

27 ARALIK

 

 

O=nun adını Aİmmanuel@ koyacaklar. Bu da ATanrı bizimledir@ demektir.

 

Matta 1: 23

 

>İsa= adının anlamı, Tanrı Kurtarıcıdır. >İmmanuel= adının anlamı, Tanrı bizimledir, demektir. Düşünebiliyor musunuz değerli okuyucumuz, İsa Mesih bir ahırda doğan, İmmanuel=dir. Bizimle olmaya gelen Tanrı Sözü=dür. Kurtarmaya, fesatlarımızı kaldırmaya, bize yaşam vermeye gelen kurtarıcıdır. Tanrı bizimledir! Tanrı, uzakta olan, ilgilenmeyen bir Tanrı değil, yakın gelen, bizimle olan ve ilgilenen, bizi seven bir Tanrı=dır! Gelen kurtarıcıya bu ad verildi. En çok muhtaç olduğumuz esenliği, huzuru, barışı, umudu ve sevgiyi getirdi bu Mesih. Ama sonsuz yaşam olan İsa, bizimle olan Tanrı, sizin de yüreğinizde doğmazsa, yüreğiniz bomboş ve umudunuz yoktur. İman edersen, O seninle ve senin de kurtarıcın olur.


28.12

28 ARALIK

 

Hiçbir vakit, hiç kimse Tanrı=yı görmedi. Ancak Baba=nın bağrında olan biricik Oğul O=nu bildirdi.

 

Yuhanna 1: 18

 

Atom zerrecikleri gözle görülmez. Ancak geliştirilmiş ve son derece hassas olan fotoğraf makinesiyle gözle görünmeyen zerreler fotoğrafta insan gözüne görünür. Elbette görünen, atom parçaları değil, onun fotoğrafıdır. Buna benzerlikte, hiç kimse Tanrı=yı görmemiştir ve göremez. Tanrı=nın doğası ve özü, O=nun insan bedeni almış olan, (ruhsal anlamda) tek Oğlu tarafından dünyaya açıklanmıştır. İncil=in Koloseliler kesiminde şöyle der: ABu Oğul görünmeyen Tanrı=nın benzeridir@ (1: 15). Bu yüzden Tanrı=ya ilişkin en doğru anlayışı ve bilgiyi İsa Mesih=te bulabiliriz. İsa=nın tabiatı, özü, tutumu ve amaçları aynen Tanrı=yı yansıtıyor. İnsan, yeryüzünde yaşayan bir varlıktır ve Tanrı=yı gerektiği gibi anlayamaz. Ama İsa Mesih, Tanrı=nın nasıl bir yüreğe sahip olduğunu, insanlara ne kadar değer verdiğini ve onları kurtarmak için ne kadar büyük fedakârlıkta bulunduğunu açıklamıştır. Çünkü Mesih Tanrı=nın bağrından çıkıp geldi!


29.12

29  ARALIK

 

Sen ya Rab, ebediyen tahtında oturursun... Sen O=sun ve yıllarının sonu yoktur.

 

Mezmur 102: 12, 27

 

Yine değerli okuyucumuz, kocaman bir yılı geride bıraktık. Bugünlerde herkes yeni yıl için hazırlanıyor. Her insan istese de istemese de yeni yıla girecektir. Çünkü insan zamana bağlıdır, zaman ise durmak nedir bilmiyor. Yıllardan kesinlikle etkilenmeyen, zaman dışında olan tek kişi Tanrı=dır. Tanrı hakkında şunları okuyoruz: AFakat Sen ey Rab, sonsuzluk boyunca tahtında oturursun... Sen O=sun ve yıllarının sonu yoktur!@ Eyub peygamber Tanrı=ya, AGünlerin insan günleri gibi, yılların adamın günleri gibi midir? (Eyub 10: 5) diye soruyor ve şu yanıtı veriyor: AO=nun yıllarının sayısı araştırılamaz@ (36: 26). Kutsal Kitap=ta, AEy Tanrım, senin yılların devirler devrine kadardır@ (Mezmur 102: 24) diye yazılıdır.

 

Sonsuz olan Tanrı, insana sonsuzluk boyunca kalacak kurtuluşu, mutluluğu vermek istiyor.


 30.12.

30  ARALIK

 

İyiliklerinle yıla çelenk takarsın ve Senin izlerin yağ damlatır.

 

Mezmur 65: 11

 

Yarından sonra bu yılı bitirmiş olacağız. Tabi bu geride bıraktığımız yıl, bizim bu dünyadaki yaşamımızdan da bir yıl götürdü. Acaba geçtiğin bu yılın başına dönseydin, nasıl bir yaşam sürdürürdün? Hayatını amaçsız bir şekilde mı sürdürürdün, yoksa sana verilen bu yılın değerini bilip daha yararlı işlere mi koyulurdun? Değerli dostum, yılların bize sunulan bir armağan olduğunu unutmayalım. Hz. Davut bu iyilik için Tanrı=ya şöyle şükrediyor: Aİyiliklerinle yıla çelenk takarsın ve Senin izlerin yağ damlatır@ (Mezmur 65: 11). Evet, birçoğumuz belirli zorluklar, sıkıntılar, belki de hastalıklarla bu yıla girdik; belki de halen birçok sıkıntılar içerisindeyiz. Bu yıl içinde birçokları para kazandı, başkaları nam ve şeref sahibi oldu, bazıları büyük başarılara erişti, ama en karlı çıkan insan, Tanrı=ya bağlanmış ve O=nun sunduğu sonsuz kurtuluşa kavuşmuş insandır. Her tür değerler, ve her tür sıkıntılar bir gün son bulacak. Tanrı katında değerler kazanan kişi ise sonsuzluk boyunca kalacaktır.


31.12

31 ARALIK

 

Hayatımın bütün günlerinde iyilik ve inayet ardımca yürüyecek.

 

Mezmur 23: 6

 

Bugün yılın son günüdür. Bu yılın da ne kadar çabuk geçtiğini hayretler için gördük, değil mi? Birçokları bu yılı günah, şehvet ve Rabbe itaatsizlik içinde geçirdiler. Belki bazıları vur patlasın, çal oynasın kabilinden bir eğlence gecesi için hazırlanıyor. Böyleleri elbette Davut=un konuştuğu gibi konuşamazlar. Geçen yılların değerini bilelim, değerli okuyucu. Bu yıllar bize emanet edilmiştir. Onları bir daha bulamayacağız. Yıllarımızı boşu boşuna harcamayalım; sonsuzluk için kullanalım bu değerli zamanı.

 

Davut Peygamber, AHayatımın bütün günlerinde, iyilik ve inayet benim ardımca yürüyecek ve günlerin devamınca Rabbin evinde oturacağım@ (Mezmur 23: 6) dedi. Yani, hem bu dünyada, hem de gelecekte Tanrı=nın inayeti, iyiliği benimle olacak ve ben Rabbin evinde oturacağım. Yeni yıla sen de bu güvenlikle girebilirsin.